İSTANBUL (AA) - Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, bazı Avrupa ülkelerinin son dönemde Türkiye'ye karşı sergilediği tutuma ilişkin, "Ne olduysa bu seçimde, Avrupa tarafgir bir şekilde işin içine girdi. Biliyoruz Avrupa'nın kendi iç siyaseti, orada artan ırkçılık, artan Neonazi hareketlerinin gücü, bunun genel siyasetin üzerindeki baskıları, bu yılın seçim yılı olması, bunların hepsini anlıyoruz ama Avrupa şimdiye kadar hiç yapmadığı bir şey yaptı. Doğrudan doğruya, Türkiye'deki referanduma müdahil oldu." dedi.
Kurtulmuş, CNN Türk'te katıldığı canlı yayında, gazeteci Ahmet Hakan'ın sorularını cevapladı.
Hakan'ın, "Vatandaşımız, anayasa değişikliğinin getirdiği maddeleri, anlayabildi, öğrenebildi, kavrayabildi mi?" sorusu üzerine Kurtulmuş, 7-8 haftadır sahalarda olduğunu ve ilk haftalarda bilmemenin vermiş olduğu bir serin duruşun olduğunu, son 2-3 haftadır bu 18 maddenin ve sistemin Türkiye'ye ne getirdiğini, en azından eski sistemin hangi yanlış taraflarını düzelteceğini öğrendiklerini gördüğünü söyledi.
Bilmemenin verdiği tereddüt halinin ortadan kalktığını, son haftalarda ciddi şekilde mitingler ve toplantılarda, bu konunun ciddi şekilde anlatıldığını belirten Kurtulmuş, vatandaşların bu konuyu anladığını, içselleştirdiğini çok güzel mukayese edebildiğini ifade etti.
"Parti aidiyetleri büyük ölçüde rol oynuyor mu tercihlerde yoksa parti aidiyetlerinden bağımsız tutumlar geliştiriyor mu?" sorusuna karşılık Kurtulmuş, milletvekili, belediye başkanı, cumhurbaşkanının seçilmediğini, bir referandumun yapıldığını, parti seçimlerinde olduğu gibi kemikleşmiş bir şekilde tavırlar ortada olmasa da ağırlıklı olarak yine seçmendeki parti aidiyetlerinin ortaya çıktığını dile getirdi.
Kurtulmuş, anketlere ilişkin, yeni bir anketin olmadığını, siyasi bir tecrübeyle sahaya baktıklarında özellikle son 2-3 hafta içinde "evet"lerin ciddi şekilde yükseldiğini gördüklerini, bu anlamda çok rahat bir şekilde, sonucun müspet çıkacağını söyledi.
Halk oylamasında "evet" çıkması halinde erken seçim olup olmayacağına ilişkin soru üzerine Kurtulmuş, "Hayır, o söz konusu değil. Şu anda Türkiye'nin gündeminde bir referandum var. Bu referandumla birlikte zaten cumhurbaşkanlığı hükümet modeline geçişte öngörülen süreç 2019'dur. Dolayısıyla şu anda herhangi bir erken seçim söz konusu değildir." dedi.
"Evet çıkarsa ve sistem değişirse, 'Türkiye iki partili bir yapıya geçebilir' deniyor. Size de öyle geliyor mu?" sorusu üzerine Kurtulmuş, "Yarın bu sisteme geçmiş olsak bile, bu sisteme tam manasıyla geçiş, bir süreç alacak. En azından mevcut anayasa değişikliğinin gerektirdiği bazı yasal düzenlemeler yapılacak. Nihayetinde, Türk siyaseti ağırlıklı olarak iki aks üzerinden hareket edecek gibi görünüyor. Nihayetinde, sahada bu partilerin nasıl rol alacaklarıyla ilgili bir şeydir. Ayrıca bundan sonraki siyasi programlar, Türkiye'nin geleceğine ilişkin her partinin ortaya koyacağı bakış açıları, performanslar, bundan sonraki Türkiye'nin siyasi geleceğini de esasında onlar belirleyecek." diye konuştu.
- "Yargı tamamen bağımsız ve tarafsız bir yargı haline dönüşüyor"
Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, "evet"in ya da "hayır"ın ekonomiye etkilerine ilişkin, "Evet çıktığı zaman, en önemli hususlardan biri şu; seçim akşamı nasıl bir hükümet olacağı belli olacak. Ertesi gün hükümet şekillenebilir, seçilen kişinin tavrına göre ve sonuç itibarıyla 5 yıl boyunca, bu hükümetin süresi var. Bu süreyi çok rahat planlayabilir. Çok güzel bir planlamayla, 5 yıl içinde uzun dönemli neler yapılabileceği, ortaya konulabilir. Bunun tabii ki Türkiye'nin ekonomik performansını bire bir etkileyeceği ortadadır." değerlendirmesinde bulundu.
"Yeni getirilen sistemle ilgili en önemli kuşku, kuvvetler ayrılığını tam olarak getirip getirmediği konusunda düğümleniyor. Sizce getiriyor mu?" sorusuna Kurtulmuş, şu yanıtı verdi:
"Kuvvetler ayrılığı prensibini getiriyor. Yargı tamamen bağımsız ve tarafsız bir yargı haline dönüşüyor. TBMM bütünüyle yasa çıkarma, kanun yapma ve hükümeti denetleme fonksiyonuna sahip oluyor. Hükümet de sadece yürütmeyle ilgileniyor. Mekanizmalar iyi bir şekilde kurulabilirse, bu çok ciddi bir şekilde yürütmenin kendi işine bakmasına, yasamanın da kendi işine bakmasına vesile olacak. Türkiye'nin siyasi tecrübesi, şunu ortaya koyuyor, hükümet kimin elindeyse, yasayı o çıkartıyor aslında.
Bu anlamda yasama, yürütmenin kontrolü altında. Şimdi bu ortadan kalkmış olacak. Yasama tamamen kendi işine odaklanacak. Hükümet tasarısı olarak gelmeyen hiçbir kanun tasarısı neredeyse yasalaşmıyor. Şimdi hükümetin ve cumhurbaşkanının yasa yapma yetkisi yok. Tamamıyla yasa yapma yetkisi, yine millet tarafından seçilmiş hükümet vasıtasıyla olacak. Dolayısıyla herkes kendi işine bakacağı için kuvvetler ayrılığı prensibinin çok daha keskin ve net olduğu açıktır."
- "Gerekli uyum yasaları çıkacak"
Ahmet Hakan'ın, "Seçilecek olan cumhurbaşkanının aynı zamanda bir siyasi partinin genel başkanı olabilme durumu söz konusu. Bu durum, yasama ve yürütmenin tam olarak ayrışmasının önünde bir engel gibi de gözüküyor." ifadesi üzerine Kurtulmuş, Türkiye'de eğer cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçilirse, ilk kez partili cumhurbaşkanıyla karşılaşılmayacağını söyledi.
Kurtulmuş, bir insanın partiye bağlı olmasının, sadece attığı bir imza ya da geri çektiği bir imza olmadığını, İnönü, Özal, Bayar, Demirel'in de partili cumhurbaşkanları olduğunu aktardı.
Halk tarafından seçilecek bir cumhurbaşkanlığı seçimi olacağı için partiye ihtiyaç olduğunu anlatan Kurtulmuş, "Anayasa değişikliğinden sonra gerekli uyum yasaları çıkacak. Bir ülkenin demografik topografyasını oluşturan siyasi ve hukuki metinler yenilenmek mecburiyetinde. Yıllardır eleştirdiğimiz partilerdeki lider tahakkümü gibi meseleler, zaten kendiliğinden çözülmek zorunda." değerlendirmesini yaptı.
- "AB vizesiz dolaşım meselesinin gündeme geldiği noktada yan çizmiştir"
Kurtulmuş, "Avrupa Birliği ile ilişkiler kötüye doğru mu gidecek?" sorusu üzerine, konuşmasına şöyle devam etti:
"AB ile olan ilişkilerin bu noktaya gelmesinin sebebi, Türkiye tarafı değildir. Oturulup anlaşmalar yapılmıştır, süreler belirlenmiştir. Biz geri kabul anlaşmasını kabul edeceğiz, buna mukabil de AB Türkiye'deki Türk vatandaşlarının Avrupa'da vizesiz dolaşımının önünü açacak. Defaatle masada konuşulmuştur. Türkiye, masada mutabık kalınan değişikliklerin çok büyük bir kısmını yapmıştır. AB vizesiz dolaşım meselesinin gündeme geldiği noktada yan çizmiştir.
Baktığımız zaman günde 2-3 bin mülteci, Yunan adaları üzerinden Avrupa'ya geçiyordu, şimdi öyle oluyor ki bazı günler hiç geçmiyor. Geri kabul anlaşmasını kabul etmiş olmamızın, en azından mülteciler üzerinde böyle psikolojik bir baskısı oldu. Türkiye üzerine düşen her türlü sorumluluğu yaptı. AB, son derece anlamsız bir şekilde ya da kendileri açısından çok tarafgir bir şekilde dediler ki 'Tamam siz burada mültecileri tutun ama biz size vizesiz Avrupa dolaşımını vermeyiz.' Biz ilk sefer seçim yapmıyoruz. Ne olduysa bu seçimde Avrupa tarafgir bir şekilde işin içine girdi. Biliyoruz Avrupa'nın kendi iç siyaseti, orada artan ırkçılık, artan Neonazi hareketlerinin gücü, bunun genel siyasetin üzerindeki baskıları, bu yılın seçim yılı olması, bunların hepsini anlıyoruz ama Avrupa şimdiye kadar hiç yapmadığı bir şey yaptı. Doğrudan doğruya, Türkiye'deki referanduma müdahil oldu."
Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, 16 Nisan'daki halk oylamasından "evet" çıktıktan sonra Avrupa'da şu anda olumsuz tavır içinde olan siyasetçilerin, Türkiye ile yeniden bir pazarlık masasında eşit ortak olarak oturmayı kabul edeceklerini düşündüğünü dile getirdi.
(Sürecek)
AA