Şehzade gülleri gönderiyorum

Çekilip giderken gözlerin kadar siyah belirsizliklere; azmettim senin olmaya, dünden yeminliyim, benim olmana. Akıl oyuncuları bunu hezeyan diye yazsınlar, rakamlardan mürekkep alfabeleriyle, ağyarı hapsettim reddiyelerle…

“binbir türlü kokuyorsa yaylalar

siyah gözlerine beni de götür…”(1)

Prensesim,

Bilirim sevdanın bayrağını, tepemde kör gururun rüzgârları dalgalandırır sanırsın… Oysa Romeo’nun sevgisi kadar asalet yüklü basınçlardan, Mecnun’un kavruk çöllerine doğru gider bu rüzgâr. Sana şehzâde gülleri getiren azat kabul etmez elçimdir rüzgar…

“baharın koynundan koparıp sana

ipek bir mendille sardığım yüreğimle

şehzâde gülleri gönderiyorum

umutlar kalıyor; ben gidiyorum…”(2)

Hem öyle bir yere gidiyorum ki gittiğim yerde sensizlik yok özlemek yok, beklemek yok... Sadece sen varsın sen, inci tanem. Ayrılığı yargılarken idam sehpalarında, ben sana dair bir şehir inşa ediyorum. Orada hüzün yok bana. Bilinmeyen bir yerde adı konulmayan mutluluklara gidiyorum, seni terk ediyor; siyah gözlerine gidiyorum…

“bütün yelkenlileri, deniz fenerlerini

kaptanları sorgulayan

yanından geçen küheylanların

korku tufanına yakalandığı

siyah gözlerine beni de götür

güneş ülkesinden gelen yiğitler

benzeri olmayan bir dünya kursun

cellat, ayrılığın boynunu vursun…”(3)

Sensizlik kaybolsun önümden, ezeli ordular salıyorum üstüne… Seni terk ediyorum, siyah gözlerine gidiyorum ben. Senden ayrılıyor, sana gidiyorum ben…

 

Dipnotlar:

(1) Genç Nurullah, “Rüveydâ”, Timaş Yayınları, İstanbul, 2000,s:56

(2)  a.g.e,s: s:56

(3) a.g.e,s: s:56

 

 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.