Memleketi Kurtaran Adam

Memleketi Kurtaran Adam

Rektör dediğin oruç tutmaz!

Rektör dediğin oruç tutmaz...

Bırakın vakit namazını Cuma namazı bile kılmaz...

Bayram namazı zaten farz değil...

Belki birilerinin cenazesinde abdestsiz bir dakika ayakta durur...

Rektör dediğin Hacca, umreye gitmez...

Rektör dediğin zekât vermez...

Rektör dediğin...

...

Eskiden köylerde içkiyle arası olmayanları muhtar seçmezlerdi. Kurum müdürlerine bi kuzu sallandırıp rakı içirip köyün yolunu, suyunu velhasıl işini bitiremez diye...

Dindar biri muhtar adayı olsa, millet vazgeçirmeye çabalardı. Neticede seçilemezdi zaten...

Bir yerlere bir müdür bir amir geldi mi ileri gelenler giderler bir gıdıklarlar, adamın meşrebini ortaya çıkarırlardı. Rüşvet almayan, içki içmeyen hele bir de az uz namazla niyazla arası iyi birisi bi makama geldi mi, herkes onun bir an evvel gönderilmesi için seferber olurdu. Yerine gidi biri gelsin, işlerimiz bi içki masasında hallolsundu bütün mesele...

Sağcıymış, solcuymuş hiç önemi yoktu. Zaten masanın sağında oturmayla solunda oturmanın da bir farkı yoktu. Yıllarca köy enstitüsü kılıklı heriflerin ardı arkası kesilmeyecek gibiydi. Biri gitti diğeri geldi ha bire...

10. Cumhurbaşkanı da bir seferinde Anıtkabir defterine bişeyler çızıktırırken, yorulmuş olmalı ki masadaki bardaktan kana kana su içmişti de canlı yayında oruç vaziyette hadiseyi seyreden millet kanalı değiştirmişti...

Eskiden böyleydi dostlar...

Eskiden...

Bugün itibariyle çok şeyin değiştiğini söyleyebilirim...

...

Önceki gün basına öyle bir itiraf yansıdı ki anlatmaya çalıştığım mevzunun nerelere kadar geldiğini gözler önüne sermeye yeter de artar bile.

İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mesut Parlak, milletvekili ve işadamlarıyla uçakla Ankara’dan İstanbul’a dönerken gaza gelmiş ve içini dökmüş. Parlak, 3 yıl boyunca ciddi sıkıntılar yaşadığını belirtmiş ve 'Mahalle baskısı' deyimine atıf yaptıktan sonra, ilginç bir olay anlatmış, "Ramazan'da yanıma gelip bir şeyler yiyip yemediğimi çaktırmadan kontrol edenler oldu. Rektörlerin oruç tutmayacağı gibi bir anlayış var. Rektör oruç mu tutar, diyorlar."

Öyle ya, rektör oruç tutmaz.

Tutarsa ne olur?

Son iki yüz yıldır eskitemediğimiz bir sıfatla yani ‘irtica’ ile yaftalanır, canına okunurdu...

Düşünebiliyor musunuz, din düşmanlığının, yobazlığın ne boyutlara gelebildiğini...

Oruç: tutana, namaz: kılana, zekat: verene, hac: gidenedir, diğerlerini ilgilendirmez.

Ya bana...

Bana senin ne orucun, ne namazın, ne zekatın, ne de haccın gerek. Bana senin insan gibi olman gereklidir.

Benim hakkımı hukukumu korumandır.

Kısaca yeni tabirle liberal olmandır bana lazım olan. İster namaz kıl, ister kılma, ister oruç tut, ister tutma bunlar beni ilgilendirmez, beni senin benimle olan hukukundaki durumun ilgilendirir...

Bu arada oruç tutan rektör de olur, namaz kılan da...

Parayla imanın kimde olduğu bilinmez, görüntüye aldanmamak gerek...

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.