Reha Çamuroğlu nasıl bir yazar?

Reha Çamuroğlu nasıl bir yazar?

Eğitimci Yazar Ümit S. Taşkesen AK Partili Reha Çamuroğlu'nun kitabını kritik etti.

Çamuroğlu, Alevilik ve açılım

 

Ümit S. Taşkesen

Türkiye Yazarlar Birliği Konya Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi

 

“Hazreti Şahın avazı

Turna derler bir kuştadır

Asası Nil deryasında

Hırkası bir derviştedir…

Yemen’den öte bir yerde

Daha Düldül savaştadır.”

 

Değişen Koşullarda Alevilik, Tarihçi-Yazar Reha Çamuroğlu’nun 1990’lardan günümüze çeşitli yayınlarda yayınlanan ve Aleviliği konu edinen yazılarından oluşan kitabının adı. Kitap muharrem ayında düzenlenen iftar ile diaspora Aleviliğinin boy hedefi haline getirilen Reha Çamuroğlu’nun Alevilik sorunsalı etrafındaki tartışmaları ele aldığı yazılardan oluşuyor.  Reha Çamuroğlu Boğaziçi Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü mezunu. Kara, Efendisiz, Cem ve Nefes dergileri başta olmak üzere çeşitli yayın organlarında yazarlık ve yöneticilik yaptı. İki İle Bir adlı romanı ile Türkiye Yazarlar Birliği roman ödülünü kazandı. İsmail, Son Yeniçeri ve onun devamı niteliğinde olan Osmanlı ilmiye sınıfını anlattığı Kalem Efendisi adlı romanları ile dikkatleri daha çok üzerine çekti. II. Abdülhamit’e düzenlenen suikasti konu aldığı Tevfik Fikretin bir şiirinden mülhem “Bir Anlık Gecikme” adlı kurgu romanı ile II. Abdülhamit’i anlama ve politikalarını anlamlandırma yönünde dikkat çeken bir yaklaşım sergiledi. Romanları dışında Tarih Heteroksi ve Babailer, Yeniçerilerin Bektaşiliği ve Vakayi Şeriyye, Sabah Rüzgârı “Enel Hak Demişti Nesimi”, Bektaşilikte Zaman Kavrayışı gibi eserleri mevcut. Burada Reha Çamuroğlu’nun siyasi kimliğinin ötesinde kendisinin; bence vekillik sıfatından önce gelen ve rüşdünü ispat ettiği alan olan, Değişen Koşullarda Alevilik kitabı çerçevesinde Alevilik üzerine düşünceleri ele alınmaya çalışılacaktır.

 

Kitabın sunuş kısmında “1950’lere kadar Alevilik, neredeyse tamamı kırsal alanlarda yaşayan, toplumsal, ekonomik ve siyasal etkisi fazla olmayan bir cemaatin inancının adıydı” diyen Çamuroğlu Aleviliğin 1950’lerden doksanlara uzanan çizgideki serencamını özetler ve Alevilerin 60’lardan itibaren Köy Enstitüleri sürecinin de etkisiyle sola yöneldiği tespitini yapar. Solun günlük ritüellerinden şarkılarına, meşhur solcu bıyığına kadar Alevilik ve Sol arasında kalıcı etkileşimler olduğunu belirten Çamuroğlu Türkiye üzerine oynanan oyunlarda Alevilerin kullanılmaya çalışıldığını belirterek “ Aleviler, Türk ve Kürt şovenistlerin saflarına çekilmeye çalışıldılar, olmadı. İslamcılara karşı tuhaf bir laiklik anlayışının sivil gücü, öncü gücü yapılmaya çalışıldılar yine olmadı” der.

 

Son elli yıllık süreç içerisinde Aleviliğin geçirdiği evrelere ve ona yaklaşımlara değinen Reha Çamuroğlu Alevilik ve Bektaşiliğin ortak simgesel değerleri paylaşmalarının genellikle ikisinin aynı şey olduğu algısının yanlışlığı üzerinde durur ve farklılığın ne olduğunu açıklar. Aleviliğin tarihsel olarak ortaya çıkışı hakkında ise “16. yüzyıla kadar, daha sonra Alevilik olarak tanınan dini bir grubun varlığından söz edemeyiz.”der ve ekler “ 16. yüzyıldan önceki nefeslerde teberra, On iki imam ve Hüseyin’in Kerbela’da şehit düşmesi gibi temalara rastlamak imkânsızdır.” Bu noktada Çamuroğlu İran’daki Safevi devletinin kuruluşunu bir nevi milat olarak kabul eder. Safevilerin ortaya çıkışına kadar Anadolu’da çeşitli heterodoks farklı inançtaki tasavvufi eğilimler üzerinde Safevi etkisiyle daha hukuki, fıkıh yönelimli bir anlayışın görünürlük kazandığını belirtir.

***

 “Türkiye’de Alevi Uyanışı, Osmanlı-Alevi İlişkileri, Diyanet’in Asimilasyon Politikası, İslam Dairesi, Alevilik Gerçek İslam mıdır?, İçki ve Alevilik, Alevilik Çağdaşlık mıdır? Şiilikve Alevilik, Cemevi İbadethane midir? Alevilik ve Sol Üzerine, Laiklik Kavramına Eski Bir Bakış, Takiyye Nedir ve Günümüzdeki Anlamı Ne olabilirdi?” kitaptaki başlıklardan bazıları. Eleştireceğiniz, katılmayacağınız, ama bir düşüncenin kendi iç tutarlılığı içinde kendi düşüncenizden farklı bir şekilde nasıl algılandığı ve yorumlandığını görmek bakımından güzel bir kitap. Birbirimizi anlamak bakımından da okunabilecek, tartışılabilecek bir vasat oluşturuyor bizim için. Çünkü bu yaklaşımların temelinde itham değil anlama çabası yatıyor. Ya da bir ortak yol bulma gayreti. Hal böyle olunca Çamuroğlu’nun Alevilerin kendi içinden ve başka çevrelerden eleştiri alması kaçınılmaz oluyor.

 

 Her ne kadar kendi anlam bütünlüğü ve bağlamı içerisinden koparılma ve yanlış anlaşılma tehlikesini içinde barındırmış olsa da biz kitaptan kimi alıntılarla Reha Çamuroğlu’nun bazı fikirlerine burada yer vermek istiyoruz. Daha fazla ayrıntıya ise kitabı temin ederek ulaşabilirsiniz. Böylece Alevilik tartışmaları çerçevesinde asgari bir vasata ulaşmak mümkün olabilir.

“Vatan kavramı Aleviler ile Sünnileri bir kez daha kaynaştırmaya başlar. Kurtuluş Savaşı bu kaynaşmayı doruğa çıkarır.”s.20

“Aleviliğin ve Alevilerin Türkiye’nin Sünni ya da Sünni kökenli yurttaşlarıyla hiçbir sorunu yoktur. Aleviliğin sorunu kendisini olduğu gibi kabul etmeyenlerle ve sadece kendisine değil, tüm topluma tek tip hüviyet yaratmaya çalışanlarladır. s.27”

“Alevilik İslam tarihindeki bazı olaylara indirgenemez ve indirgenmemelidir. Tarihsel oluşumunu bir kez tamamladıktan sonra, evrensel bir inanç haline gelmiş ve bu haliyle tarihi aşmıştır… Alevilik, Sünni yaklaşımlara Hz.Hüseyin’in kanını güttüğü için karşı değildir. Aynı zamanda kurumsal dine, devletin elinde ya da dünyevi iktidarların elinde oyuncak olan dine karşı olduğu için karşıdır.”s.44

 

İçki içmeyi yasaklayan, onu günah bulan bir ahlak ve inanç sistemine bağlı olduğunuz iddiasındaysanız, içik içmenizi “insanlık zaafı”, “canım istedi”, “bir günah işledik” gibi mazeretlerle meşru kılamazsınız. s.50

 

Alevilik Çağdaşlık mıdır?

 

“Bir inanç sistemi hakikate dayanır. Çağ ise gerçekliğin ta kendisidir. Hakikati gerçekliğe uydurmak, inançsızlığı değilse bile en azından fırsatçılığı gösterir… Bu yüzden Alevilik çağdaş değildir. Hiçbir çağda da çağdaş olmamıştır. Bu moda terimle Aleviliği donatmak adına yapılanlar niyetler ne kadar halisane olursa olsun, inancın temeline konulan dinamitler olur…  Hiç kimsenin zamanı hakikate uygun hale getirmeye çalışmadıkça, zamana uyma lüksü yoktur”.s.56

 

Cemevi İbadethane midir?

 

“Alevi için Cemevi gidilip ibadet yerine getirilip rahatlanan bir yer değildir. Aksine ilke olarak vicdanı rahat olanın bu rahat vicdanıyla gidebileceği, semah dönebileceği bir yerdir… cemevi ibadetin yapıldığı yer değildir. İbadet, hayatın tümüdür. Cemevi ibadetini yapmış ve zaten yapmakta olanların bu rahatlıkla gittiği biryerdir ve öyle olmalıdır… cemevinin mekân olarak hiçbir kutsallığı yoktur. Birçok köyde cemevi olarak kullanılan mekân, normal zamanlarda alelade işler için de kullanılır. Kutsal olan, cem ayinidir, semahtır, niyazdır, kısacası aşktır.”s.68-69

 

Bu ve bunun dışındaki diğer kitaplarındaki düşünceleri ile Reha Çamuroğlu okunmayı ve anlaşılmayı hak eden bir yazardır benim nazarımda. Son dönemdeki tabuları yıkmak anlamında yapılan, sembolik bir iftar yemeğinin özellikle Çamuroğlu’nun ifadesi ile “diaspora Aleviliği” üzerinde uyandırdığı tepkiye bakıldığı zaman doğru yönde atılan bir adım olduğu düşünülebilir. Çıkarılan onca gürültü arasında tarafların ne dediğini duymak hepimiz için daha anlamlı olsa gerek. O zaman aşılmaz, değişmez, yıkılmaz sanılan düşünce ve alışkanlık duvarları kolayca aşılabilir.