Özür diliyorum...

Otomatik vitesli arabamın hidrolik direksiyonunu tek elimle tutmuş, rahat koltuklarına iyice yayışmış vaziyette, CD çalarımdan hafif bir müzik dinleyerek lakaytça, trafik lambalarından fırsat bulup yavaş yavaş ilerliyordum yoğun araç trafiğinde…

Derken…

Üstleri başları pejmürde, pasaklı, elleri yüzleri kirli iki kişi gördüm…

Bayan olanı diğerinin tekerlekli sandalyesini sürüyor, koltukta oturan ise koşuyormuşçasına heyecanla ileriye bakıyordu…

Gülüyor, kirli dişlerini kimseden sakınmadan sırıtıyordu. Çok mutluydu, sanki hayatında her şey yolunda; üstüne bir de az evvel güzel bir haber almışçasına gözlerinin içi de gülüyordu. Oturduğu tekerlekli sandalyeyi süren kişinin eşi veya kız kardeşi olduğunu zannediyorum. Ne fark eder ki, o gülüyordu…

Bir de kendime baktım…

Her türlü konfora rağmen yüzüm gülmüyordu…

Kafamda onlarca telaşım vardı…

Eşim, çocuklarım, evim, arabam, işim, gücüm vardı. Üstüm başım, kılığım kıyafetim yerindeydi…

Sonra…

Bir türlü tamamen iyileşmeyen ayaklarıma baktım!

Onlar bile, beni henüz tamamen yolda bırakmamışlardı…

Daha ne istiyordum(?)…

Niye o adam kadar mutlu değildim(?)…

Bu soruları kendime sorarken, aslında cevaplarını da bi güzel biliyordum…

Hayatımızı kendimiz zorlaştırıyor, içinden çıkılmaz hallere sokuyorduk. Hep yukarılara bakarak bulunduğumuz yeri beğenmeyişimiz bizi yeni işlerin stresine gark ediyordu…

Oysa insanoğlu küçücük şeylerle mutlu olabilirdi…

Çocukken babamın aldığı yan tarafında iki beyaz çizgisi olan mavi spor ayakkabılara ne kadar sevinmiştim…

Üniversiteyi kazandığımda ve bitirdiğimde…

Evlendiğimde, çocuklarım doğduğunda, işlerim yolunda gittiğinde…

İki şeyin beni gerdiğine, mutlu olmamı engellediğine karar verdim düşünürken…

İlki bitmek bilmeyen işleri büyütme hırsı. İkincisi ise kırdığım insanların o son bakışlarında içime attıkları huzur bozan tarifi zor şey…

Ve karar verdim, işe güce gerektiği kadar değer vermeye…

Sonra da kimseyi bilerek kırmamaya…

Ya şimdiye kadar kırdıklarım?

Hepsinden özür diliyorum…

İnanın bu yazıyı mutlu ve buğulu gözlerle yazıyorum. Beni derin düşüncelere sevk eden ve bir kez daha mutluluğu tattıran o iki kişiye de dua ediyorum; inşallah onlar bu geçici dünya hayatından sonra daha mutlu olacakları cennette yaşarlar konforlu hayatı…

 

-------------------------------------------

Konya’nın 2009 yılındaki ‘EN’lerini seçmeye çalıştım. Ve fakat bu konu gördüğüm kadarıyla beklediğim ilgiyi görmedi. Laf olsun diye birkaç ismi yılın ‘EN’i seçmeyi istemem. O yüzden web sitemizden yılın enlerini size sormak daha doğrusu olacak…

Önümüzdeki günlerde sitemizde yapacağımız ankete katılımınızı bekliyorum…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
8 Yorum