Müfessir ve çağ

        Her müfessir, içinde yaşadığı çağın tanığıdır… Çağını ve çağının sorunlarını tanımayan bir müfessirin tanıklığı(çağa şahitliği)  tam değildir… Her müfessir, yaşadığı toplumu bir sosyolog, bir psikolog gibi okumalı ve yaşanılan buhrana Kur’an’dan çözüm bulmalıdır…

 

         Müfessir halkın nabzını tutan, halkın içinde olan ve hakkın sesini duyuran bir varisi peygamberdir…  Müfessir; asrını, asrının söylemini Kur’an’a söyleten değil, Kur’an’ı asrına söyletendir… Onun için tefsir, yaşanılan çağ ve o çağın sorunları baz alınarak yapılmalı dolayısı ile güncel olmalıdır…

 

         Kendini güncellemeyen, güncel mesele ve tartışmaların gerisinde seyreden birinin Müfessir olması mümkün değildir… Bir müfessirin taşıması gereken şartların içinde “içinde yaşadığı asrı tanıması” şartını koymayan eski ve yeni tefsir usulcüleri; “etkin” ve “yetkin” kitabı, “bitkin” hale getirmişlerdir…

 

        Kur’an çağın ihtiyaçlarını, soru ve sorunlarını dikkate alarak inmiş ve kendilerine geldiği halkın dilini kullanarak güncelliğini korumuş ve gündem olmuştur… Dolayısı ile tefsir güncel olmalı, çağdaş olmalı ve halkın dilini kullanmalıdır…  

 

             Tüm insanlığa ve tüm çağlara söz söyleyen Kur’an’ın elçiliğini yapmaktır müfessirlik… Kur’an’ın ilk elçisinin yolunda olmaktır müfessirlik… Çağın çağrısını duymak ve çağa çare olmaktır müfessirlik… Kur’an bu asra yeniden inmeyeceğine göre yeniden çağa ve çağın ihtiyaçlarına göre yorumlanmalıdır…

 

         Müfessir, tabiri caizse bulunduğu çağda elçilerin görevini üstlenmektedir...  Resul, Allahtan aldığını; müfessir ise Kur’an’dan anladığını nakleder… Bunun için müfessir, algısını ve anlam dünyasını mutlaka gözden geçirmelidir…

 

           Kur’an’ın sünneti(yolu) çağa çözüm olmaktır… Eğer müfessir, Kur’anı çağına çözüm olarak sunamıyorsa tefsir yapmasının bir anlamı yoktur… Dün yazılan tefsirler daha çok Kur’anı anlamaya dönük idi… Bugün yapılacak tefsirler ise Kur’an sünnetini ihya etmeli ve çağa çözüm getirmelidir…

 

            Hz. Peygamberin şahit olması; çağına tanık olması, çağını tanıması, tanımlaması ve çağı için gerekli tanıyı ortaya koyup doğru çözümler sunması demek değil mi? Dün ve bugün yazılan tefsirleri okuyan halk, okuduğundan bir şey anlamıyor ve okuduğundan sıkılmaya başlıyorsa bunun sebebi, halkın aradığının o tefsirlerde bulunmamasından başka değildir…

 

            Her okuyucu, Kur’anda, Kur’an tefsirinde öncelikle kendini arar, kendi sorunlarına çözüm bakar, kendini ve çözümleri bulamayan ise kaçar… Onun için Kur’an’dan kaçıran tefsirlere değil Kur’an’a kaçıran tefsirlere ihtiyacımız var… Artık kelime izahlarına, mezhebi atışmalara, akademik tartışmalara, kelami konulara boğulan bir tefsir değil; sosyal, siyasi, ekonomik, bilimsel vs. konulara ışık tutan tefsirler yazılmalıdır…

 

           Her müfessirin görevi, Kur’anı teysirdir(kolaylaştırmaktır)… Müfessir; elinden geldiğince ayet ile okuyucu arasına girmemeli, tefsirini gereksiz kelime ve cümlelerden beri etmelidir… Okuyucuyu ayetlerden ve ayet mesajlarından uzaklaştırmamalıdır… Tefsir, te’sir etmelidir…

 

“KUR’ANA GELMEYEN ÇAĞ TUĞYANA GİDER… KUR’AN, ANLAŞILIRSA ÇAĞLARI İHYA EDER…”

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.