Prof. Dr. Ali Akpınar

Prof. Dr. Ali Akpınar

Küçük Buhârâ Aynî’sini andı

İmam Buharî’nin, Peygamber efendimizin yedi bin küsür (7563 hadis) hadisini derlediği Sahîh’i, Kur’ân’dan sonra İslam’ın ikinci temel kaynağıdır. Tarih boyunca Müslümanlar bu ölümsüz eseri çok önemsemişler, çokça okumuşlar, ezberlemişler ve bu eser üzerine çok sayıda şerhler yazılmıştır. Büyük merkezlerde kurulan Hadis Fakülteleri demek olan Dâru’l-Hadîslerde öncelikle bu eser üzerinde çalışmışlar.

Cumhuriyetimizin bir Cuma günü Cuma namazını mütaakip Kur’ân-ı Kerîm ve Buharî hatimleri ile açıldığı hatırlanırsa Buharî’nin ve onun şârihlerinin kültürümüzdeki yeri daha iyi anlaşılacaktır.

Buhârî’nin şârihlerinden biri de Gaziantep doğumlu Bedrüddîn el-Aynî’dir. Antepli anlamına gelen Aynî, hicrî 8 ve 9. Asır âlimlerindendir. Kırktan fazla kitabı olan Aynî’nin yalnızca üç eserinin toplam hacmi 75 cilttir. Doksan küsür senelik bereketli bir ömür süren Aynî, bu süreye ilim adamlığı yanında, Evkâf bakanlığı, Baş Kadîlık ve Kahire Belediye Başkanlığı, Sefirlik gibi sosyal ve siyasî görevleri de sığdırabilmiştir.

Aynî’nin en meşhur eseri ise Buhârî şerhi Umdetü’l-Kârî adlı şerhtir. Aynî döneminde Antep, pek çok hadis âlimi yetiştirdiği için Küçük Buharâ diye nitelendirilmiştir. Geçtiğimiz hafta sonu (10-11 Mayıs 2013) Küçük Buharâ, hemşehrisi Aynî’yi andı. Dünyanın ve ülkemizin pek çok yerinden 160 kadar ilim insanının katıldığı Gaziantepli Aynî Sempozyumunda Aynî çeşitli yönleriyle ele alındı, onun donanımlı, çok yönlü ve geniş ufuklu bir ilim, siyaset adamı oluşu üzerinde duruldu. Altı oturum halinde düzenlenen sempozyumda 25 tebliğ sunuldu ve bunların değerlendirmesi yapıldı. Bu tebliğciler içerisinde Aynî üzerinde doktora çalışması yapmış olan Japon ilim adamı da vardı, Iraklı ilim adamları, Türk ilim adamları da. Sunumunda bir Japon araştırmacısının Aynî’nin yazma bir eserinin üzerinde çalıştığını sergilemesi ilim yolcuları ve kendi değerlerine yabancı olan insanımız için uyarıcı bir tablo idi.

Cuma akşamı Üniversitede hadis hocaları, hadis anabilim dalının problemlerini masaya yatırırken, aynı saatlerde şehir, Şehit Kâmil Kültür Merkezinde Dinin Anlaşılmasında Kur’ân Sünnet Bütünlüğü Panelini dinliyordu. Paneli, Din İşleri Yüksek Kurulu Başkanı Prof. Dr. Raşit Küçük, İstanbul İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyelerinden Prof. Dr. Zekeriya Güler ve Gaziantep İlahiyat Fakültesi Dekanı birlikte sundular.

Özetle söylemek gerekirse iki gün Gaziantep dolu dolu bir gün yaşadı. Salonlarda Kitap ve Sünnet konuşuldu, Peygamberin Sünnetine hizmet edenler konuşuldu. Bu arada Cuma günü öğle ikindi sonrası sempozyum devam ederken Gaziantep şehrinde yaşayanların şimdiye kadar şahit olmadıkları bir dolu yağışı oldu. Pinpon topundan çok daha büyüklükte dolu taneleri düştü semadan. Dışarıda olup da hasar görmeyen araba kalmadı. Camlar kırıldı, kaportalar, çatılar delindi ve zarar gördü. Meyve ağaçları ve mahsüller büyük ölçüde zarar gördü, yaralananlar oldu. Allah beterinden saklasın. Üç beş dakikalığına hayat durdu, sempozyuma da ara verildi. İnsanlar çaresiz bir biçimde arabalarında yahut kaçıp sığındıkları ve aslında kaçacak yer bulamadıkları yerlerde büzüşüp kalakaldılar. Yüce Allah’ın kudreti karşısında durulamayacağı bir kez daha görüldü.

Ben de salon dışında arabada doluya tutulanlardan biri olarak kendimi sıcak savaşın ortasında dört bir yandan kurşun yağmuruna tutulmuş biri sandım. Önce savaşın acımasızlığını her gün yaşayanları düşündüm. Ardından Kıyameti hatırladım. İnsanların tam da dünyalıklara daldıkları ve hiç beklemedikleri sırada ansızın kopuverecek olan kıyameti. Sonunda, her ân kıyamete hazırlanmamız gerektiğini, hayırların asla ertelememesi gerektiğini bir kez daha hatırlayıp ürperdim.

Sempozyumla ilgili tespitlerimi sizlerle paylaşmaya devam edeceğim inşallah.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.