Kitaplarda müşteri kraldır yazar. Yani müşteri her halükarda haklıdır ve onu analiz edip onu mutlu etmek gerekir. Onu mutlu etmek için halkla ilişkiler etkinlikleri yaparsınız. Onu mutlu etmek için reklam mecralarını zenginleştirirsiniz. Beğenmezse yenilersiniz. Onun dikkatini çekmek, onun satın almasını sağlamak için yeni yeni stratejiler geliştirirsiniz. Pazarlama stratejisi, iletişim stratejisi, reklam stratejisi, mesaj stratejisi, medya stratejisi, halkla ilişkiler stratejisi…

İşte o zaman müşteri kral olduğunu hisseder.

Ama bizde sizce müşteri kral mıdır? Yani siz kral mısınız?

Reklam ajansı, reklam veren, reklam mecrası, medya satıcıları, belediye, valilik, emniyet velhasıl iletişim sürecine katılan herkes. Bugün reklam mecralarını farklı bir açıdan ele alacağım ve krallık derecenizi ilan edeceğim.

Şimdi Konya’da reklam mecralarını şöyle zihninizde düşünün. Açıkhava denince aklınıza gelenleri çağırın. Çağırın evet radyoyu, televizyonu, dergiyi çağırın.

Açıkhavayı çağırınca bakıyoruz ki reklam mecrası olmuş halkla ilişkiler mecrası. Belediye maalesef ki bu mecrayı halkla ilişkiler aracı olarak kullanmayı artırdı. Mega light gibi reklam mecrasının en etkili aracına da halkla ilişkiler bülteni konuluyor ya. Ben burada reklam analizi yapmanın zorlaştığını görüyorum. Kral müşteriye yönelik reklamların analizini yapmak istiyorum ama reklam mecrasında reklam yok.

Tüm yetkililere soruyorum Wall, RoRo Tanıtım ve Belediye’ye. Bu böyle mi olmalı. Şartnameler böyle mi hazırlandı. Komek’le ilgili açıldı, başladı haberi evet haberi mega light mecrasında mı olmalı. Böyle mi yazıyor kurallarda. Hakikaten öğrenmek istiyorum. Kaç haftadır bu mecrada halkla ilişkiler etkinlikleri gidecek de reklamları analiz edeceğiz diye bekliyorum. Gittikleri falan da yok.

Reklam mecrasından halkla ilişkiler yapmak işin kolaycı yanı. Halkla ilişkililer de olması gerektiği gibi yapılmıyor o zaman demek ki. Komek’e ihtiyacı olan kitleye kapı kapı gitmek ya da onları mahalle mahalle toplamak halkla ilişkilerle olur.

Bu halkla ilişkiler açıkhavasında az da olsa reklamları analiz edersek!

İnanılmaz bir facia iletişim yanlışı ile iletişim yapan bir reklamı da görüyoruz haliyle.

Reklam mecrası pazarlama mesajını hedefe taşır. En etkili ve anlaşılır şekilde. Bir gıda firması ki bu firma İskender kebap ve balık yapıyor. Nasıl çağırıyor? AÇILDIK ve telefonlarını vererek. Kesinlikle bu bir reklamcının elinden çıktıysa reklam işini bıraksın. Ama tahminim reklam ajansından çıkmamıştır. (Sormak bile istemedim)

Bu reklamla ikna olup İskender kebap ve balık yemeye gitmek isteseniz yapamazsınız! Çünkü adresi reklamda yok. Sadece telefonla çağırıyor. Yani anlıyoruz ki. Balık ve İskender fast olmuş. Ekmek arası İskender ve bir çipura. Of of. Çok zor inanın.

Benim reklam eğitimi alan öğrencilerimin bile ilk öğrenme uygulaması olarak çıkmaz.

Balık lafı açılınca balık satan işletmelere soruyorum. Allah aşkına balık denince hangi renk akla gelir! Basit anlamda renk iletişimini doğru yapın işi kolaylaştırırsınız. Sarı renkle burada balık yeniyor denir mi? Denmez!!!

Ilgın’da kaplıca var ama size sağladığı fayda vaad yok. Yine bak bizim binamız var denen bir iletişim yapmışlar. Olmamış arkadaşlar olmamış. Böyle Konya Ilgın Kaplıcalarına kimseyi çağıramazsınız. Onların yapamadığını ben yapayım. Sevgili hedef kitle Konya Ilgın’daki kaplıcalar dünyada eşi benzeri olmayan özelliklere sahip bir kaplıca. Hastalıklarınıza şifa bulmak istiyorsanız bu Ilgın Kaplıcalarına mutlaka gelin. Oldu mu? Mesaj verdi mi?

Yani toplamda kral falan değiliz! Daha açıkhavada anladık radyoya, tv’ye, dergiye de gitmedik. Kral çıplak hem de çırıl çıplak.

Bu haftalık bu kadar daha Selva’nın ünlü kullanımından, gazeteye verdiğiniz eleman aranıyor iletişimlerinizden, McDonald’s’dan, Nuh’un Ankara Makarnasından konuşacaktık ama yerimiz kalmadı. Önümüzdeki haftaya artık.