Kemal Kılıçdaroğlu'na Hitler benzetmesi

Kemal Kılıçdaroğlu'na Hitler benzetmesi

AK Parti Grup Başkanvekili ve Çanakkale Milletvekili Bülent Turan, 2020 yasama yılının sonunda önemli açıklamalar yaptı.

AK Parti Grup Başkanvekili ve Çanakkale Milletvekili Bülent Turan, 2020 yasama yılının sonunda önemli açıklamalar yaptı. Turan'ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle: Tüm dünyanın salgınla mücadele ettiği bu süreçte yasama faaliyetlerimizi aksatmamaya çalıştık. Sırf AK Parti’nin içinde 80’den fazla milletvekilimiz kovid-19’a yakalandı. 2020 yılında Gazi Meclisimizde; 25 kanun teklifi, 36 uluslararası anlaşma ve 8 yurt dışına asker gönderilmesine ilişkin tezkere kabul edildi. Toplamda çalışma süresi olarak 117 birleşim, 571 oturum, yaklaşık 900 saat görüşme gerçekleştirildi. Meclis Başkanlığımıza, görüşmelere katkı sunan, emek veren tüm partilerimize, milletvekillerimize, çalışanlara, bizlerle beraber mesai yapan basın mensubu arkadaşlarımıza teşekkür ediyoruz.

Zaman zaman Gazi Meclis’in mehabetine uygun olmayan tartışmaların yaşanmasından, çirkin ithamlardan ve görüntülerden büyük üzüntü duyduk. Muhalefetin bu üslubunun ne kendilerine ne millete ne de siyasete faydası var. Öyle olsa 18 yıldır iktidar olurlardı. Daha saygın bir muhalefet; iktidarın da bu güzel ülkenin de hakkıdır diye düşünüyoruz. Yeni yılda ülke siyasetini büyüten bir üslup tüm partilerimizden beklentimiz olmalı.

İktidar olarak bizlerin de muhalefetle daha fazla diyaloga girmemiz gerektiği kanaatindeyim. Farklı ideolojilere, siyasi görüşlere sahip olabiliriz; ancak söz konusu ülke menfaati, toplumun ihtiyaçlarına cevap vermek ise bu tür görüşmelerin yarar sağlayacağı düşüncesindeyim. Gerilim, yalan ve hakaret siyaseti; bu ülkeye en büyük kötülük.

2020 yılını geride bırakırken, şimdiden aziz milletimizin, vekillerimizin, basın mensuplarımızın yeni yılını en içten duygularımızla kutluyor, 2021 yılının salgının bittiği, ülkemiz ve tüm insanlık adına güzelliklerin yaşandığı bir yıl olmasını temenni ediyoruz.

Önümüzdeki yılda da milletimizin beklentilerini karşılayacak, ülkemizi hedeflerine ulaştıracak yasama ve reform çalışmalarımıza hız kesmeden devam edeceğiz. Hukuk ve ekonomi alanında reformlar başta olmak üzere, sanayi teknoloji geliştirme bölgeleri, hayvan hakları konularında teklifler, Adalet Bakanlığı’mızın, Hazine ve Maliye Bakanlığı’mızın ve Milli Savunma Bakanlığı’mızın toplumun beklentilerine cevap verecek önemli çalışmaları ve uluslararası sözleşmeler olacak.

"AİHM'NİN DEMİRTAŞ KARARI SİYASİ"

Burada konu AİHM kararından önce Demirtaş’ın ne yaptığıdır? 50’den fazla kişinin hayatını kaybettiği 6-8 Ekim Olayları olsun, suç işlemeye alenen tahrik, silahlı terör örgütüne üye olmak, halkı kanunlara uymamaya tahrik etmek, terör örgütü propagandası yapmak, suçu ve suçluyu övmek gibi pek çok suçtan Demirtaş hakkında suç isnadı var. Davalar devam ediyor.

Demirtaş tartışmasız 6-8 Ekim Olaylarının baş müsebbibidir. HDP MYK’sı, Genel Başkanı halkı sokağa çağıracak, tweet atacak, Kandil’e alan açacak ve bundan sorumlu tutulmayacak, böyle bir şey olabilir mi? 6-8 Ekimde yaşananların bir AB ülkesinde yaşandığını düşünün, nasıl karar verirlerdi?

Türkiye olarak biz de isteriz taraf olduğumuz tüm uluslararası kurumların kararlarına uyulsun, AİHM kararına uyulsun. Ama AİHM kararının ne kadar hesabi/siyasi olduğu aşikar değil mi? AİHM, Refah Partisi’nin kapatılmasında, başörtüsü davalarında verdiği kararlarda ne kadar adilse , Demirtaş kararında da o kadar adil.

AİHM kararı iç hukuk yollarının bir temyiz yolu da değildir. Zaten AİHM Büyük Daire kararı doğrudan Mahkemelerimizin yerine geçip tahliye veya beraat kararı vermez, veremez. AİHM olayı dosya dosya ele almayıp tutukluluğun siyasi olduğuyla ilgili hak ihlali kararı veriyor. AİHM, Demirtaş terörist değildir demiyor, 6-8 Ekim olaylarından sorumlu değildir demiyor. Yargılandığı davalarda suçsuzdur demiyor. Tutukluluk kararının OHAL döneminde verilmesi vurgusunda bulunup AİHS’nin 18. maddesinin ihlal edildiğine dair karar veriyor. Yani OHAL döneminde alınan bir karar olduğu için AİHM tutukluluk siyasi diyor. Ayrıca dokunulmazlığın kaldırılması kararını da siyasi buluyor. Hem Ankara hem de bununla bağlantılı ve daha dar kapsamlı olan İstanbul dosyasının her ikisi hakkında tutukluluk siyasidir diyor. Tekrar ediyorum AİHM, beraat etmesi lazım veya tahliye olması gerekir diye bir karar veremez. Sadece AİHS 46. maddede taraflar kararları uymayı taahhüt eder maddesi var. AİHM Kararlarının icra süreci AİHS’nin 46. Maddesi kapsamında Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi tarafından takip edilmekte. Kararın Büyük Daire tarafından verilmesi ve derhal tahliyesi talep edilmesi nedeniyle Bakanlar Komitesinin Mart Ayında gerçekleştirilecek toplantısında gündeme alınması bekleniyor.

Tabii ki gönül ister ki Türk yargısı daha hızlı karar versin, bu tartışmalar çabuk bitsin. Nihayetinde Demirtaş’ın suçlu ya da suçlu olmadığına karar verecek bağımsız Türk mahkemeleridir.

"TÜRKİYE'NİN EN BÜYÜK SORUNU SAMİMİYETSİZ SİYASET"

CHP son dönemde yalan siyasetinin dışında taciz, tecavüz ve istismar olaylarıyla gündeme geliyor. 90 yıllık bir parti kültürüne yakışan bu skandalların ve rezaletin üstüne gitmek iken, ne yazık ki saklamayı ve kapatmayı tercih ediyorlar. Bu tavırlarıyla bugüne kadar kendilerince savundukları tüm değerleri ayaklar altına aldılar. Söylemleri ve eylemleri arasında ciddi bir tutarsızlık var. İkiyüzlü davranıyorlar. Ayrıca kendilerine yapılan bir şeyde kıyameti koparanlar, kendilerinden olmayana yapılınca ölüm sessizliğine bürünüyor. Bunların tehditlere, tacizlere ve tecavüzlere karşı tepkileri kendi siyasi çıkarlarına göre.

Son olarak bir CHP’li vekilin hunharca katledilmiş bir genç kızın ailesine “davadan vazgeçin” dediği iddiası son derece vahim.

Her fırsatta konuşmayı kendisine görev sayan Sayın Kılıçdaroğlu partisinin böyle çirkin konularla yan yana anılmasına karşın neden bir genel başkan gibi davranmıyor? Neden olayların üstüne gitmiyor? Neyden ya da kimden korkuyor?

Bakınız seçilmiş Ağrı Belediye Başkanı Savcı Sayan ölümle tehdit ediliyor, hedef gösteriliyor. Olayın akabinde sözüm ona ne demokrat geçinen CHP’den ne de sözde barış güvercini HDP’den ses var. Ses olması için illa kendilerince mağdurun PKK’lı mı olması gerekiyor? Ne bir kınama ne bir açıklama var. Kendi çıkarlarına ters düşen her olayda başını kuma gömüyorlar. Samimiyetsizlikte adeta nirvanayı yaşıyorlar. 18 yaşındaki bir genci birini öldürmeye azmettirmek nasıl alçak bir zihniyetin ürünüdür? Bu olay bir kez daha gösterdi ki HDP Kürt kardeşlerimizin savunucusu değil, Kandil’in sözcüsüdür. Samimiyetsiz, ikiyüzlü sözüm ona kendilerince siyaset yaptıklarını zannedenlere karşı bizler, bu ülke siyaseti için değer üretmeye devam edeceğiz.

"KILIÇDAROĞLU CHP'Sİ FAŞİSTLİKTE HİTLER'İN YOLUNDA"

Sanatçılara “yalaka”, gazetecilere “yandaş”, öğretmenlere “iradesini satanlar”, HSK’ya “Hakimler ve Savcılar Alçak Kurulu” diyen, kendinden olmayana tahammülü olmayan ana muhalefet lideri, son olarak ekmeğini alın teriyle kazanan çiftçilerimize “AK Parti’ye oy verirseniz iki elim yakanızda” diyerek kendi acziyetini göstermiş oldu.

Çiftçiyi “millet için unsur-u asli” olarak gören Atatürk’ten geldikleri nokta bu. Şaşırdık mı? Tabii ki yine şaşırtmadık. CHP’de bile kendi gibi düşünmeyenleri partiden uzaklaştıran bu zihniyetin karşıt düşüncelere tahammülsüzlüğünün geldiği nokta deyim yerindeyse mezardaki Hitler’i bile ters çevirir. Bu topraklar ayrıştırıcı, ötekileştirici dili değil; birleştirici dili hak ediyor.

Etiketler :
HABERE YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.