
Hüseyin Altunbaş
Kalbim Ege'de kaldı
1993 Sezen Aksu şarkısı. “Güzel İzmir Şarkıları” albümünde 16 şarkıdan biri. İzmir Ticaret Odası’nın promosyonu bir albüm. İzmir Ticaret Odası, İzmir Reklamcılar Derneği ve İzmir Ekonomi Üniversitesi “İnadına İzmir” diyerek büyük bir organizasyona imza atmışlar. Konya Reklamcılar Derneği olarak biz de oradaydık. Erka Reklam Ajansından
Türkiye için bir ilkti bu etkinlik. Üniversite, iş adamları ve reklamcılar ilk kez bir araya gelmişlerdi. Büyüleyiciydi aslında. Herkes bu büyüyü aldı ve bu toplantıları İstanbul da, Bursa da, Konya da ve Türkiye’nin her yerinde devam ettirelim kararları alındı. Konya iyi temsil edildi. Etkiledik, konuştuk, konuşturduk ve biz de etkilendik geldik. Gelecek Konya için, reklamcılık için çok yeni ve inanılmaz projeler getirecek. Hepimiz buna hazır olalım ve Konya’yı olumlu konuşturalım.
İzmir’den geldik ve hemen Konya’mızdaki Belediye Fuar’ına gittik. Konya Kent Fuarı 2010. Standları için uğraşmış, didinmiş, fuar ziyaretçilerini etkilemek için kafa patlatmış firmalar yanında çırıl çıplak standlarıyla insanları etkilemeye çalışan firmaları da görmek çok garipti. Demek ki hala bazı firmalarımız fuarın önemini anlamamışlar!
Fuar iletişimi firmaların iş ilişkilerini geliştirmek anlamında çok önemli günümüzde. Mevcut müşterilerinizle iletişimi sürdürme ve yeni müşteri elde etmek için fuarlar çok çok önemli hale geldi. Ama tabii sadece stand yeri almakla bitmiyor iş. O standla iletişim kurarken insanları etkileyeceksiniz. Herkes orada ve herkes etkileme yarışında. Çıplak standla iletişim kurmak mı… Nasıl yani!
Belediye Fuarında Büyükşehir Belediyesi ve Selçuklu Belediyesinin iletişimlerini gördüm. Belediyeler için çok önemli bir fuar ama Konya’da başka belediye yok mu diye gözler soruyor. Büyükşehir Belediyesini ve Selçuklu Belediyesini kutlamak lazım. Çalışıyorlar, uğraşıyorlar ve bunu da anlatıyorlar. Meram Belediyesinin ve Karatay Belediyesinin orada olması gerekliydi. Kesinlikle. Bu iletişim fırsatlarını kaçırmamak lazım. Niye olmadıklarını seçmenlerine anlatacaklardır herhalde! Seçmen soracak çünkü.
Torku Çikolata
Kabul etmek lazım ki bir çikolata için doğru bir isim seçilmemiş, zor bir isim, kolay yenebilir bir ürüne zor isim. Yanlış! Tor ve Ku karakterlerini ayrıştırarak, ismin zorluğunu kolaya çevirmeye çalışarak başlayan reklam stratejisi şimdi tamamiyle değişmiş görünüyor. Tüketicinin zihninde önceden yaratılan Torku çikolata, şirinleştirilmeye çalışılan bir Torku karakteriydi.
“Çikolata da değişim Torku ile başlıyor” diyerek güya çikolata kategorisinin lideri havasına girmek en büyük pazarlama yanlışı. Bu yanlışı firmalarımız ne kadar yapmaya hevesli. Herkes lider olmak istiyor. Ama lider olmak reklam sloganında lider olmakla olmuyor. Yok öyle…
Ne oldu da çikolata da değişim başladı ki? Çikolata da ki değişim gençlerin ufka doğru bakmaları ve arkalarında çikolatanın görünmesi midir? İnandırıcılık!
Reklam da inandırıcılık çok önemlidir. Reklamda yalan yoktur ama abartı vardır. Doğruyu abartır. Yalanı değil. Konya Şeker’in yaptığında abartı da yok. Yani abartmaya çalıştığını hissetmiyorsun. Reklamın tarzı ve tonu öyle bir his vermiyor. Baya baya inanarak söylüyorlarmış gibi duruyor. Yani değişim yaptık diyorlar. Ama bu değişimi reklamda gençleri oynatmaktan ibaret yapıyorlar.
Olmaz sayın reklamcı. Torku çikolatasındaki değişim, neyse o değişim bu şekilde anlatılmaz. Çok kötü bir reklam olmuş. Konya Şeker inanılmaz pazarlama yenilikleri yapıyor. Hepimiz gurur duyuyoruz ama reklamcı bu havadan yoksun. İçerideki değişimi reklam hedef kitleye doğru stratejiyle ve doğru taktikle anlatabilmeli.
Bu reklamı Konyalı bir ajans yapsa reklamveren de kabul etmezdi herhalde. Hepimiz tefe koyardık. Sektörümüzün bunu düşünmesi lazım! Bizim ajanslarımızın da gelişmek için uğraştığını görmek lazım. İş adamlarımızın görmesi lazım.
Bitmedi!...Konya Şeker’in pazarlama iletişimi ve reklam yanlışları bununla bitmedi. Pratiko diye bir ürün çıkartmışlar. Küçük ev aletleri kategorisine uygun bir isim gibi geldi ilk gördüğümde. (Ya da bisküvi kategorisi öykünmesi de olabilir gibiydi “Eti’nin Benimo” atıştırmalığı gibi mi sanki…)
Pratiko’yu da lanse ediş şekli çok komik. “Konya Şeker’den yeni bir ürün yeni bir marka daha…”
Başlık aynen böyle. Sanki yeni bir marka çıkartmaktan kendileri sıkılmış gibi söylemişler. Amaaan yeni bir marka daha… gibi…Dondurulmuş Patates’miş Pratiko. Bir tabağın içine patatesi koyunca dondurulduğunu anlıyoruz! zaten. Bir başka enteresanlık da Pratiko kurumsal kimliğinde hasır ya da çuval kullanılmış. Logonun zemini hasırdan oluşuyor!
Dondurulmuş ve patates ikisinde de, hasır ne alaka! (Uygulamada kötü yapılmış, Doldurunuş Patates olarak çıkmış) Yanlışlar yanlış üstüne gidince hava alacak yer kalmamış. Patatesleri biz çuvallara dolduruyoruz, donduruyoruz sonra size yediriyoruz diyorlar herhalde.
Reklamda değişim yapmak lazım çikolatadan önce…
İki Konya markası ile bitirelim bu haftayı. Atiker ve Pakpen. Atiker, hatırlayın sponsorluklarında “çevre dostu Atiker Kurtlar Vadisi’ni sundu” diye reklam iletişimi yapıyor. Kurtlar Vadisi denince akla gelen Atiker sadece bununla kalmıyor. Televizyonu çok yoğun kullanıyor ama sponsorluk, bant reklam veya sanal reklam olarak kullanıyor. Reklam filmi yapmamış şimdiye kadar. Çevre dostu mesajı veriyor. Dergi reklamında ise Türkiye’nin Performans Noktaları diye başlık atarak reklam yapmış. Hedef kitleye soruyorum Atiker denince aklınıza ne geliyor? Eğer odaklanma sorunu varsa ki var. Atiker’in konumlandırma stratejisini belirlemesi lazım. Yoksa çok para harcanır ama hepsi atmosfere gider. Zihne gitmesi gerekirken…
Reklam değişimi buraya da lazım…
Son günlerde duymaktan kaçtığım bir reklamı paylaşarak bitireyim. Pakpen’in aşık olacaksınız reklamından kaçıyorum. Yaşar’ın Akdeniz Akşamları şarkısını Pakpen’e uyarladığı şarkılı reklam. Zorlanır da bu kadar zorlanmaz. Hele bu duygusal bir fayda ise bu kadar zorlama geri teper. Ne kadar itici bir tarz olmuş. Pakpen taktıracaksınız aşık olacaksınız Yok yaa!
Aşık olmak siparişle yapılacak bir şey olsaydı bu kadar gizemli olmazdı. Aşk yaşanır anlatılmaz denmezdi. Siparişle aşk oldu canım! Başka bir arzunuz…
Konya da reklamcılığı geliştirmeye çalışan bunun için koşuşturan tek insan. insanın imrenesi giliyor.Reklan adına da çok iyi konulara değiniyorsunuz.Tüm reklam verenlerin önce yazılarınızı okumalı ondan sonra bu işe koşulmalıdır.
Yanıtla (0) (0)pratiko'nun dondurulmuş patates reklamı olduğunu anlamak için insanın epey bir çaba harcaması gerekiyor. ben reklamı ilk gördüğüm zaman heralde bir halı reklamı sandım ayrıca pratiko yazısının altındaki sözüm ona dondurulmuş patates yazısını okumak ayrıca bir dikkat istiyor. çünkü yazı çok sönük kalmış ben kendi kendime şu soruyu sormadan edemdim firma bu reklamı werdi tamam ama bu reklamı yayınlayan ajans neden buna dikkat etmedi. hocam yazınız güzel. pratiko reklamı gördüğümde ilk aklıma gelen siz oldunuz :)
Yanıtla (0) (0)Konya Şeker'in reklamını bilboardlarda görünce anlyamadım şahsen uzun uzun bakmam gerekti.Rekllamı açık ve net olarak hedef kitleye sunamıyorlar ve onalı etkileyemiyorlar.
Yanıtla (0) (0)Kusur arıyoruz arkadaşlar, kusur. Kendimiz dışında başkalarını çok iyi takip ediyoruz açığını bulmak için.
Yanıtla (0) (0)- Ne de çabuk alınıyoruz her kelimeden, her bakıştan, her duruştan.
- Benliğimizi tek zannediyoruz içimizde bir çok ben barındırırken.
- İnsana insanca değil stereotype kategorileri gözlüklerimizle bakıyoruz.
- Zayıflıklarımızı ve korkularımızı yansıtıyoruz negatif enerjimizle birlikte.
- Dikkat kesilerek değil, öylesine dinliyoruz, okuyoruz. Sonra da yanlış anlıyoruz tabi ki.
- Çok güzel kin besliyoruz şeytanı sevindirecek kadar güzel planlar yaparak.
- Büyütüyoruz, abartıyoruz her şeyi. Eski dilde ifrat-tefrit derler.
- Başkalarından yola çıkarak kendimize ulaşmaya çalışıyoruz, çok zor çook.
- Sıfır noktamıza gelemiyoruz bir türlü kaybediyoruz şu hayatın kıvamını.
- Sabır zor ve şükür de gereksiz geliyor. Ah bilseydik dünyanın bu iki kelimeden ibaret olduğunu!
- Sosyal zekayı umursamıyoruz varsa yoksa mantıksal çıkarımlar. Ne de çok güveniyoruz beynimize.
- Tarihi, sosyolojiyi, psikolojiyi hala ders zannediyoruz biz. O kadar not baskısını görünce. Ve örnek alacak datalar doğal olarak dönmüyor zihnimizde.
- Gayreti dengesiz hırsla, sonucu kadere isyanla karıştırıyoruz hayatın tüm parametreleri bizim elimizdeymiş gibi.
- Dilin bela olduğunu unutarak bol bol konuşuyoruz, yazıyoruz, saçıyoruz kelimeleri kime nasıl değeceğini bilmeden.
- Her kalp atışında başka bir havaya bürünebileceğimizi, mevsimlerin her an içimizde döndüğünü anlayamıyor ve insanları da bu çerçevede algılamaya çalışmıyoruz.
- Ölü toprağı var sanki üzerimizde. Cesaret, gayret, risk almak, değişim, özgüven, empati gibi kelimeleri kim silmişse lügatimizden. Bulamıyor ve aksiyoner insan olamıyoruz bir türlü.
Hocanın Yazılarına bir de bu pencereden bakmaya çalışsak...Uç noktalara kaçmadan,eğip-bükmeden...Konya reklamveren ve reklam ajansları adına daha farklı olacağı ve gelişeceği kanaatindeyim...Saygılarımla...
Torku deyince bir arkadaş "tortu" demiş bendeki çağrışımı KORKU! oluyor. Duygusal eğilimlerimizi hatta saplantılarımızı markalarımıza bari isim yapmasak. Firmalarına veya markalarına çocuklarının adını koyanlardan ne farkı var bu ismin.
Yanıtla (0) (0)