Prof. Dr. Ali Akpınar

Prof. Dr. Ali Akpınar

İntihar, çare değil!

İntihar olaylarının hızla arttığı bir dünyada yaşıyoruz. Dünyada olduğu gibi maalesef ülkemizde de intihar olayları artıyor. İnsanlar, karşılaştıkları sorunların çözümü olarak intihar etmeyi görebiliyor. Hâlbuki Yüce Rabbimiz, hiç kimseye gücünün yetmeyeceği şeyi yüklemez. O’nun yüklediği şeyler, insanların kaldırabilecekleri şeylerdir. Ne kadar ağır olursa olsun hiçbir sorun, çekilemez değildir ve hiçbir sorun için intihar çözüm değildir.

Öldüren ve dirilten Yüce Allah’tır. Allah’ın verdiği canı ancak Allah alır. O’nun verdiği canı almaya yeltenmek, O’nun yetkilerine müdahaledir. Bu yüzden O’nun verdiği canı, O’nun emri ve izni olmadan hiç kimse almaya kalkmamalıdır. O’nun Hay sıfatının tecellisi demek olan canı almak, hiç kimsenin haddine düşmez ve hiç kimsenin yetkisinde değildir. O’nun izni olmadan hayvanların ve diğer canlıların bile canına kast etmek caiz ve doğru değildir.

İntihar, Yüce Allah’ın verdiği canı almaya teşebbüs etmektir. Hâlbuki Yüce Allah, insanı elleriyle yaratmış, ona ruhundan üflemiş, ona canından can katmıştır. İnsana ömür biçen de O’dur. İnsanı dilediği zamanda dünyaya getirme ve dilediği zamanda dünyadan götürme yetkisi de O’nundur. İntihara teşebbüs eden kimse, Yüce Allah’ın yetkilerine tecavüz eden kimsedir. Bu yüzden intihar etmek büyük günahlardan sayılmıştır. Bu konuda Kur’ân’da şöyle buyurulur:

İntihar Büyük Günahtır!

Ey iman edenler!.. Kendinizi öldürmeyin. İntihara yeltenmeyin. İntihar haramdır. Kederden dolayı intihar, kadere ve ecele başkaldırıdır. Birbirinizin kanına girmeyin, birbirinizi öldürmek, bir vücudun azaları mesabesinde olan toplum bedeninin kendi organlarından birini kesip atması gibidir. Peygamberimiz intihar etmenin dehşetini şu sözleriyle anlatır:

İntihar eden kimse Allah’ın huzuruna nasıl intihar ettiyse o halde gelir. Yüksek yerlerden yuvarlanarak… Elinde bıçak karnını deşerek… Elinde zehir kasesini yudumlayarak… Suç aletiyle Mahkeme-i Kübraya çıkarılır ve o haliyle cehenneme atılır…

Bu yüzden Müslüman, yaşadığı şartlar ne kadar acı verici ve zorlu da olsa intihar etmeyi asla düşünmez. Gökten belalar sağanak sağanak yağsa, onları sabırla, azim ve kararlılıkla nasıl sevaba dönüştürebilirim diye düşünür ve bunun için gayret sarf eder.

Bazı âlimler, intihar eden kimsenin cenaze namazının bile kılınmayacağını söyleyerek bu günahın dehşetine dikkat çekmişlerdir. İmam Ebû Yusuf'a göre, intihar hata ile veya şiddetli bir ağrıdan dolayı olmadıkça, intihar edenin namazı kılınmaz. Diğer imamlara göre İntihar eden kimse üzerine cenaze namazı kılınır.

Peki, insan niçin intihar eder?

Yalnızlık, bir olan Allah’a mahsustur. İnsan ise, sosyal bir varlıktır. Hemcinsleriyle bir ve beraber yaşamak zorundadır. Bu yüzden aile meşru kılınmıştır. Aile, ilk insanla birlikte var olan bir kurumdur. Gerek aile kurumu olsun, gerek toplum, insanın sevinç ve kederlerine ortak olan kurumlardır. Zaten İslam kardeşliği, dini yaşamada birbirine yardımcı olmayı gerektirir. Kardeşler, birbirlerinin dertlerini paylaşarak azaltmak, sevinçlerini paylaşarak çoğaltmakla yükümlüdürler. Bu yüzden insan, dertlerini açacağı dert ortakları bulmalıdır.

Dünya sınav arenasıdır. Bu dünyada yaşayan herkesin sınav soruları farklı farklıdır. Dertsiz, sorunsuz hiç kimse yoktur. Zira dertsiz ve sorunsuz yurt Cennettir. Yüce Yaratıcı, hiç kimseye gücünün üstünde bir sorumluluk yüklememiştir. Ancak insanlar, kendilerine yüklenen sorumlulukları doğru yorumlayamadıkları için, onları çekilemez ve taşınamaz görürler. Bu noktada aile, yakın çevre ve öğretmenlere büyük görevler düşmektedir. Onlar, bütün olumsuzluklarına rağmen hayatın güzel ve yaşanılabilir olduğunu sürekli anlatmalı, muhataplarını karşılaştıkları problemlerin üstesinden gelmeye yöneltmelidir.

Ödeyemediği borçlarından dolayı intihar eden bir kimse, intihar etmekle borçtan kurtulmamaktadır. Aksine o, borçlarını Öteki dünyaya bırakarak kaçmayı denemiştir. Oysa kaçmak çare değildir. Bu kimse, Yüce Yaratıcıcısının huzuruna borçlu gittiği gibi, günahlara batmış olarak da gitmiştir. Dolayısıyla intihar, hiç bir surette kurtuluş olmamaktadır.

İhanete uğradığı için intihar eden kimse için de durum benzerdir. O da intihar etmekle, ihanetin bedelini ödetmiş olmamakta, üstelik hiç suçu olmayan pek çok insanı inciterek ölüp gitmektedir.

Unutmayalım ki insan kendinden ibaret bir varlık değildir. Onun mutluluğu, yakın çevresi başta olmak üzere pek çok insanı mutlu eder. Onun mutsuzluğu da pek çok insanı yasa boğar. Hiç kimsenin başkalarını üzmeye, onları acılar içerisinde bırakıp gitmeye hakkı yoktur.

Bizim inanç sistemimizde, maktül eceliyle ölür şeklinde bir kaide vardır. Buna göre intihar eden kimse de ecelini değiştirmiş, ölümünü öne almış olmaz. O, intihar etmemiş de olsa, eceli yettiğinde ölecektir. İntihar etmekle kişi, eceliyle ölmekte, ancak ölümünden sorumlu olmaktadır.

İntihar etmekle insan, Yüce Allah’ın hakkını çiğnediği gibi, pek çok geride kalan insanın da hakkına tecavüz etmiş olmaktadır.

Bütün bu sebeplerden dolayı inanan kişi, asla intihara yeltenmez, onu hiç aklından geçirmez bile.

Bir kişinin kendi ölümünü istemesi de caiz değildir. Bir öfke veya bir sıkıntı sebebiyle ölümü istemek mekruhtur. Bir hadiste şöyle buyrulmuştur: "Sizden biriniz, kendisine dokunacak bir zarardan ve felaketten dolayı ölümü istemek zorunda kalırsa; Ey Rabbim! Benim hakkımda yaşamak hayırlı ise beni yaşat, eğer ölmek hayırlı ise beni öldür, diye dua etsin."

Evet, tüm olumsuzluklarına rağmen dünya yaşanmaya değer. Zira bir nefeslik bir ömür bile hayırlı bir işin yapılmasına, günahlarımız için tevbe etmeye ve sonuçta Yüce Rabbin rızasını kazanmaya vesile olabilir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum