
Fatıma Nur Mücevher
İnsan Ve İnsanlık
İnsan deriz; huy, ahlak ve davranış yönlerinden üstün olana.
İnsan olmakla öğreniriz hayatı. Sıfırdan başlarız… Bir doğum sancısı ile merhaba deriz, ‘ıngalar, ogular, gugular’ sonrasında ateşli diş çıkarma, emekleme, birkaç adım ve yürüme ile devam eder. Sonra yavaştan şekillenir huyumuz, ahlakımız, davranışlarımız… Bu şekillenme ile devam eder öğrendiklerimiz, öğreneceklerimiz.
Emeklemeyi öğrenirken kolların ve bacakların desteğini alırız. Yürümeyi öğrenirken ayaklarımızla adımlarımızı güçlendiririz. Konuşmaya başlarken zamanla susmayı da öğreniriz. Velhâsıl; hayatı öğrenirken, tanırken, keşfederken hayati değerleri de keşfederiz.
İnsan eti ile kemiği ile insan değildir; insan taşıdığı değerlerle insandır, yüklendiği misyon, omuzladığı dava ile insandır. İnsan, etin ve kemiğinin ötesindedir. Ne var ki insan, kendi değerinin farkına varmayacak kadar aciz ve yetim.
İnsan, sorumluluğunda bulunan canlıların ne kadar farkında? Hoş kendi cinsine dahi sahip çıkamayan, sorumluluğundan kaçan bir canlıdan bahsediyoruz değil mi? Dünyanın bir tarafı açlıktan diğer tarafı savaştan yıkılırken; insanın değer bulamadığı dünyada geri kalan canlıların sorumluluğundan bahsetmekten gariblik değil mi?
Vesselam.
Emekleriz, yürürüz, büyürüz... Sonra hayatın gerçekleriyle karşılaşırız. Çocukluğunuz bütün tv kanallarında insanlara "eyy" diye bağıran, hakkını arayan bir çiftçiye "ananı da algit diyen" bir adam sesiyle tükenir gider. Sonra benim günahım neydi de bu dönem de doğdum der yoluna devam edersin.
Yanıtla (0) (0)