Haydi hep beraber..

Haydi hep beraber Suriye’ye

 

Suriye'nin düşürdüğü ya da bir başkasının emriyle düşürülen savaş uçağımızla başlayan kriz “Savaş tamtamcılarını” harekete geçirdi

Türkiye Suriye’ye derhal savaş ilan etmeli, Türkiye Suriye’ye girmeli gibi sesler daha yüksek çıkmaya başladı.

Suriye’ye mutlaka cevap verilmeli bunda hemfikiriz, ancak bu cevap ‘kanlı mı olacak kansız mı’ ona karar vermek gerekir. Tabiî ki buna karar vermek de pek o kadar kolay görünmüyor.

Çünkü bu olay bilgisayarda oynanan ‘savaş oyunları’na hiç benzemez.
Son yılların en sıkıntılı günleriyle karşı karşıyayız. Böyle bir olay karşısında sakin hareket etmeli, yapacağımız hamleler daha kötü sonuçlar doğurmamalıdır.

Güvenlik Zirvesi’nin ardından çıkan bildiri gerçekten büyük devlete yakışır şekilde duygusallıktan uzaktı.

Mavi Marmara olayının ardından gösterilen tepkilerin tonunu hiç beğenmediğimi o tarihlerde dillendirmiş ve hata yaptığımızı da söylemiştim. Yöneticilerimizin bu olay karşısındaki sakin söylemleri o olaydan aldığımız dersin sonucu olsa gerek.

Tarihte ani gelişen olaylardaki kontrolsüz tepkiler, geri dönülmez hatalara sebep olabiliyor.

Atalarımız hep söylemiştir “Öfke ile kalkan zararla oturur”, “Keskin sirke küpüne zarar” diye. Onun için tüm gerçekler ortaya çıktıktan sonra doğru hamleyi doğru zamanda yapmak prensibimiz olmalıdır.
Ben bunları yazarken uçağımız düşmüşse düşmüştür, ne acıları unutuyoruz bunu da unutalım gitsin diyenlerden değilim.

Bu olay kesinlikle kapatılabilecek bir olay değildir. Çünkü açık ve net olarak belli olan Suriye’nin keşif uçağımızı uyarı yapmadan uluslararası hava sahasında bile bile düşürmesi vardır

Burada açık bir saldırı vardır. Suriye’den gelen ilk açıklamalarda bunun böyle olduğunu Suriyeli yetkililerde söylemiştir. Bunun mutlaka diplomatik yaptırımları olacaktır ve olmalıdır da. Yaptırımlar olmazsa yarın, diğer komşularımız Yunanistan’da, İran’da buna benzer olayları yapma cesareti bulacaktır.

Suriye yönetimine “ders verilmeli” bunun hesabı mutlaka sorulmalıdır. Çünkü Suriye bu olayı hata olarak görmüyor hatta bilinç altında Türkiye’nin muhaliflere verdiği destekten duyulan rahatsızlık olduğunu da cümle alem biliyor.

Kendi halkına bile uçak kullanan Esed yönetiminin, Türk keşif uçağını düşürmesinde kesinlikle mantık aramamalıdır.

Aranmamalı da, bölgenin delisidir ne yaparsa yeridir muamelesi de gösterilmemelidir.
Başbakan’ın katıldığı Güvenlik Zirvesi’nin ardından yapılan Atılması gereken adımlar mutlaka atılacaktır açıklaması da kanaatimce buna işarettir.

Ancak Esed yönetimine bedel ödetmek için krizi tırmandırıcı bir yol tercih etmek doğru değildir.

Benim ve yüzlerce kişinin tek korkusu ABD, Kuzey Irak’ta askerlerimizin başına “çuval geçirdiğinde” ya da Muavenet firkateynimizi “hata” ile vurduğunda da Türkiye’nin gösterdiği suskunluğu tekrar göstermesidir.

İşte o zaman adama sorarlar “bölgesel güç” olmak istiyorsun Eşkıya Esed in bile hakkından gelemiyorsun

Sonuç olarak, Suriye’ye cevap diplomatik yollardan, iki ülkeyi sıcak çatışmanın eşiğine getirmeden herkesin anlayacağı bir dil ile verilmedir.

Çünkü istenen çatışmadır. İstenen daha fazla Müslüman’ın ölmesidir. Oyuna gelinmemelidir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.