Hacca gitmek

24 Temmuz 2005 Pazar günü Yeni Şafak gazetesinin 16. sayfasının üst başlığı “Akdeniz” idi; Konya’da Isparta ve Antalya haberleri okuyacaktık. Isparta’dan bir haber ilgimi çekti. Başlık “Hac kayıtlarına yoğun ilgi” idi. Haberin ilk cümlesi: “Kutsal topraklara gitmek için müracaat eden hacı adaylarının ön kayıtları, bugün sona erdi.” Hangi gün? Pazar günü mü? Müftülüklerimiz cumartesi ve pazar günü de bu iş için çalıştılar mı? Bilmiyorum ama gazetelerimizin hepsinde haberlerin zamanı ile ilgili bir özensizlik içinde olduklarını biliyorum ve 22 Temmuz Cuma’nın son kayıt günü olabileceğini düşünüyorum. Haberde Isparta il müftüsünün geçen yıla göre bu yıl başvuran aday sayısında artış olduğunu bildirdiğini okuyorum. Müftü, bu artıştan memnun görünüyor. Onun memnuniyetini anlayabiliyorum ama başvuran her hacı adayının hacca gönderilemeyecek, gidemeyecek oluşundan dolayı üzülmeyişini, bu üzüntüsünü dile getirmeyişini anlayamıyorum. Yoksa, müftülerimizin, ön kayıt, kayıt parası, kura çekimi, asıl liste, yedek liste, vb. işlerle uğraşmaktan aldıkları zevk, Müslümanları herhangi bir sınırlama olmaksızın hacca göndermekten alacakları zevkten daha mı güçlü? Müftünün açıklamaları arasında bir şey dikkatimi çekti: “Geçen sene buraya gelip yedekte kalıp gidemeyenlere yeni hak tanınıyor. Böyle kişilerden 12 YTL’lik kayıt ücreti de alınmayacak.” Yeterince açık olmasa da, bu “yeni hakk”ın “kuraya katılma hakkı” olduğu anlaşılıyor. Doğrusu, bu durum, dehşet verici bir durum. Düşünebiliyor musunuz, şansı olmadığı için kurada adı çıkmayan bir hacı adayı, ertesi yıl yeniden kuraya katılacak. Yine şansı yaver gitmez, yine kurada adı çıkmazsa, üçüncü yılı mı bekleyecek? Üçüncü yıl, asıl listede yer almasını sağlayacak herhangi bir güvence var mı? Yok! Eee? Kim bilir kaç yıl, kendisini bu ibadete hazırlamış, maddî-manevî sıkıntılara katlanmış, heyecanlara kapılmış olan bir Müslümana Türkiye Cumhuriyeti Diyanet İşleri Başkanlığı, “Şansına küs!” demekle yetinebilir mi? Bence, önceki yıl “yedek” listede yer almış hacı adayları, bu yıl kuraya filan katılmadan, “asıl” listeye kaydedilmeli ve hacca gitmeleri sağlanmalıdır. Elbette, hâlâ hayatta iseler ve elbette hac görevini gerektiren zenginliklerini ve isteklerini koruyor iseler.Sözünü ettiğim haberde, hacı adaylarının yüzde 60’ını Diyanet’in, yüzde 40’ını A grubu seyahat acentelerinin götüreceği, kimin nasıl gideceğinin de kurayla belirleneceği, daha önce hacca gitmiş olanların müracaatlarını kabul edilmeyeceği, daha önce hacca gitmiş bir erkeğin eşiyle birlikte ikinci kez gidemeyeceği… gibi hususlar da yer alıyor. Bu son hususla ilgili, müftü beyin şöyle bir açıklaması olmuş: “Bu uygulamamızın amacı ise herkesi eşiyle birlikte hacca göndermek.” “Göndermek” kelimesini müftü beyin sehven söylediğini, asıl maksadının “gitmeye özendirmek” olduğunu tahmin etmek, zor olmasa gerek. Fakat yine de “Vay be!” demekten kendimi alamadım. “Nasıl olacak bu iş?” “Müftü bey, Müslüman kadınları da, kocaları Müslüman erkeklerle birlikte hac yükümlüsü kılacak zenginliğe eriştirecek sihirli bir formül mü buldu acaba?” “Kâbe’nin yolları bölük bölüktür,Benim yüreciğim delik deliktir,Dünya dedikleri bir gölgeliktir.Aman Kâbe’m varsam sana,Yüzlerimi sürsem sana!”

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.