Gözümüz Aydın AB’ye Girdik...

Olurdu olmazdı, tanıyacaktın, yok tanımam derken çerçeveyi bulduk. AB’ye kapı araladık. Yalnız AB’nin kapıları bizim için ters açıldığından, kopacak yeni bir fırtınanın kapıları kapatacağı yönünde. Aslında manzara bir garip. Papadopulos’un dediği gibi Türkiye mi AB’ye girdi, AB mi Türkiye’ye girdi, anlaşılır gibi değil. Sonuç ne olursa olsun, günü kurtardık ve yeni bir kriz yaşanmadı...Beğenmeseniz de hükümetin tavrını ve başarısını alkışlamak durumundasınız. Kararlı olmanın, hatta yanlış bile olsa bir kararın peşinde giderek sabırla mücadele etmenin sonucunu aldılar. Üstelik ABD’nin de desteğini alarak. Siz bakmayın Fransa’da yayınlanan gazetelerde ikinci truva atı mı geliyor benzetmesine. Biliyorsunuz birinci truva atı İngiltere’dir. İngiltere 1967’de AET ye girmek için müracaat ettiğinde bu tabir De Gauelle tarafından kullanılmış ve İngiltere ilk müracaatında veto yemişti. ABD, özellikle onun şahin Dışişleri bakanı sonuna kadar arkamızda durdu ve gerekeni yaptı. Öyle herkesle telefonla görüşmeyi de sevmemesine rağmen, bizimle yarım saattten fazla da görüştü. Bize daha önced e bilinen ve tutulmayan garantilerinden birkaçını sıraladı anlaşılan. Rumlar’ın NATO’ya girmesi için bizim onayımızın şart olması gibi. Tıpkı Kerkük’te verilen söze benziyor.Bu arada şahlanan özelleştirme çabaları ve ülkenin en nadide kuruluşlarının birer birer elden çıkması ve şaibeli satışlar da bir anda araya kaynadı. Yine de bir sıkıntı var ki borsa uçması gerekirken yerinde sayıyor, hatta biraz da geriledi. Biz bu oynanan oyunların etkilerini kısa zamanda göreceğiz, ama ne oyun oynandığını anlamamız seneler alacak.Bakın PKK bir anda ortadan kalktı. O kadar çok C4 patlayıcısı kullanılıyor ki onun da adı yakında PC4 olarak değişirse şaşmayın. Her yeni örgüt terör listesinde yer alana kadar iş işten geçiyor. Türkiye’yi 80 öncesinde kaldı zannedenler, herkesi kör ve duymaz sananlar bu oyunları tezgahlamaya devam ediyor. Haydi hayırlısı..Artık sıkıntılı günler başlıyor. Her kurum ve kuruluş kendini denetlemek ve Avrupa müktesebatına uydurmak zorunda. Bu işten en fazla etkilenecek olan da belediyeler ve çevre çalışmaları. Çöpler dağlar oluşturamayacak. Her istenilen yer de çöp deposu gibi kullanılamayacak. Özellikle ilçe belediyeleri bundan fazlasıyla etkilenecek gibi. İlçelere giderken giriş ve çıkışlarda çöp yığınları artık görülmeyecek. Vidanjörler kuyulardan çektiklerini yolların kenarlarına dökemeyecekler. Bunlar şahit olduğum için yazdıklarım. Kim bilir daha neler var göremediğimiz ve gözden kaçan. Avrupalı standartlarını kendi ülkesinde yerleştirmiş, şimdi sıra bizde. Zaten bu ilişkinin tek hoşuma giden tarafı bu. Bizde de standartlar olsun, iyi şeyler olsun. Temiz yaşayalım.Öyle aylarca süren altgeçit- köprü inşaatları olamaz. Eğer bir yerde çalışma varsa önceden belirlenecek. Maşallah Konya bir şantiye yeri. Bir gün önce açık olan yollar sabah kapanıyor. Geçen hafta otogara giderken açık olan yol, gelirken kazılmış ve kapanmıştı. Kapanma hıznıa yetişmek mümkün değil, ama keşke inşaatlarde aynı hızla yapılsa.Açık olduğunu düşündüğünüz bir yola giriyorsunuz. Belli bir süre gittikten sonra bir kum yığını, yol kapalı. Sizinle adeta alay eder gibi bir yazı. Rahatsızlık verdiğimiz için özür dileriz. Büyükşehir çalışıyor. Güler misin ağlar mısın? Çalışsında daha önce bir noktada yolun kapalı olduğunu belirten bir levha asamaz mısınız? Geçen yurt dışından bir tanıdığım geldi. Kendisi Türk değil. Hiç böyle bir olayla karşılaşmamış. Umarım, dedi. Bu şehrin Belediye Başkanı’na söylersiniz. Seneye gelinceye kadar bu yollar yapılır. Bizde asla böyle bir şey olamaz. Mutlaka ikaz edici levhalar konulur. Tabii kalkan toz anlatmaya gerek olmayan vaka-ı adiyeden.İşte bizi zorlayacak Avrupa müktesebatından birkaç örnek. Zaman ne kadar uyum sağlayacağımızı ve uyabileceğimizi gösterecek.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.