Salih Sedat Ersöz

Salih Sedat Ersöz

Görev şimdi ana babalarda

Konya Büyükşehir Belediye Başkanımız Uğur İbrahim Altay göreve gelir gelmez çok hayırlı ve oldukça faydalı bir faaliyete imza attı.

Daha önce Selçuklu Belediye Başkanı iken ilçesinde yaptığı bu güzel uygulamayı bu defa tüm Konya geneline yaydı.

“Güle Oynaya Camiye Gel” adı altında uygulanan proje kapsamında 60 gün içinde 40 gün boyunca sabah namazında camiye gelen çocuklarımız birer bisiklet almaya hak kazandı.

Tabi bu projenin amacı sadece bisiklet almak veya vermek değildir.

Elbette gecenin sonuna yaklaşan karanlığında, uykunun en yoğun olduğu bir anda sıcak yatağından kalkan ve uykusundan fedakârlık yaparak camiye koşan ve sabah namazını cemaatle kılan çocuklarımızı birer bisikletle ödüllendirmek çok güzel bir uygulama.

Ama daha güzel olanı geleceğimizi emanet edeceğimiz çocuklarımızı manevi duygularla bezeme ve onları Rabbimize yaklaştıran camiye, namaza, secdeye alıştırma faaliyetidir.

İşte bu faaliyet amacına ulaşmış ve yaklaşık 45 bin çocuğumuz 40 gün boyunca sabah namazında camiye koşarak hem cemaatle namaz kılmanın hazzını yaşamış, hem kendini namaza alıştırmış, hem de bisiklet almaya hak kazanmıştır.

Bu uygulamayı başlatan Büyükşehir Belediye Başkanımız bu konuda görevini yapmış, bundan sonra vazifeyi ana babaların omuzlarına yüklemiştir.

40 gün sabah namazında camiye koşan çocuklarımızın bundan sonra da bu alışkanlıklarını devam ettirerek namazlarını cemaatle kılmaya devam etmelerini sağlamak artık ana babaların sorumluluğundadır.

Ana babalar bu alışkanlığı kazanan yavrularımızı ciddi olarak takip etmeli, onlara cemaatle namaz kılmanın hazzını yaşatmaya devam ettirmelidirler.

Şanlı geçmişimizden gelen bir alışkanlıkla gayet güzel ve çok sayıda camiler yapılmaktadır ama maalesef içleri doldurulamamaktadır. Cami yapmak güzel bir faaliyettir amma camiyi doldurmak daha büyük bir güzelliktir. Cemaat, camilerin süsüdür. Cami ve mescidlerin yüzleri cemaatle güler. Cemaatsiz cami, kalpsiz vücut gibidir, canlılığını kaybeder.

Ne yazık ki günümüzde yapılan camilerimizin içindeki manzara oldukça düşündürücü ve üzücüdür.  Zira Cuma ve Bayram namazları haricinde, camilerimiz cemaatsiz ve içleri maalesef boş durumdadır. Cemaati olmayan camiler yetim ve öksüzdür.

Vakit namazlarında bir safı bile doldurmayan yaşı ilerlemiş cemaat, bu dünyadan terk eylediğinde cami ve mescidlerimizin durumu ne olacaktır acaba? Cami ve mescidlerin yapayalnız bırakıldığı, cemaatin olmadığı,  adeta boynu bükük vaziyette kendi kaderine terk edildiği bir dönemi yaşıyoruz.

Yeni yetişen nesillerimiz mutlaka camilere alıştırılmalı, kendilerine namaz ve cemaat sevgisi aşılanmalıdır. Evlatlarımız küçük yaştan itibaren cami ve mescidlerle tanıştırılır ve genç nesillerimizin cemaate devamı sağlanırsa camilerde eksilen cemaatin yeri ancak bu şekilde doldurulabilir. Camilerimiz yetim ve öksüz kalmaktan ancak bu şekilde kurtarılabilir.

Bu konuda başta din görevlilerimiz olmak üzere tüm cemaatin ve ebeveynlerin üzerine büyük görevler düşmektedir.

Din görevlilerimiz ve imamlarımız görevli oldukları çevredeki büyük küçük tüm insanımızla irtibat halinde olmalı öncelikle kendilerini sevdirmeli, daha sonra da bilhassa çocuklarımıza cami sevgisini aşılamalıdırlar. Bunun çok çeşitli yolları vardır. Bu konuda samimiyet gösterilir ve üzerinde kafa yorulursa bir sevgi yolu mutlaka bulunur. 

Cami cemaatı da camiye gelen çocuklarımıza kızıp bağırarak onları camiden soğutmamalı, gürültü yaptıkları bahanesiyle çocuklarımızı cami dışına çıkarma gibi bir yanlışa düşmemelidirler. Unutmayalım ki, camilerimizde cıvıl cıvıl çocuk sesleri yoksa geleceğimiz adına endişe etmemiz gerekir. 

Camilerimiz; sadece namaz kılmak için toplanıp dağınılan yerler değil, aynı zamanda sosyal hayatımızda önemli görevler ifa eden mekânlardır.

Camiler; her türlü kötülüklerden uzak durmanın, iyilik ve güzelliklerle donatılmanın, vatan, bayrak, ezan, ana-baba ve insan sevgisinin öneminin anlatıldığı yerlerdir.

Camiler; zengin-fakir,  amir-memur, işçi-işveren, şehirli-köylü tüm insanların eşitlendiği ve omuz omuza, diz dize namazlarını eda ettiği, Rabbimize beraberce secde ettikleri mabetlerimizdir.

Camiler; kardeşlik duygularımızın, birlik ve beraberliğimizin zirveye ulaştığı, üzüntü ve sıkıntılarımızı gideren, moralimizi yükselten, sevgi ve saygımızı pekiştirdiğimiz, merhameti ve acıları paylaşmayı güçlendirdiğimiz önemli mekânlardır.

Camiler; helal ve haramın, güzel ahlâkın, doğruluk ve dürüstlüğün öğretildiği mukaddes mekânlardır.

Camiler; şehitlik ve gazilik mertebesinin yüceliğinin anlatıldığı, insanımıza dini ve milli şuurun kazandırıldığı müstesna yerlerdir.  

Allah’ın birliğini simgeleyen  minarelerden yükselen ve dalga dalga her tarafı saran ezan sesleri inananları birliğe, salâha ve felâha davet edip dururken, Kâbe’nin bulunduğumuz yerdeki şubesi olan ve Allah Rasûlünün Mescid-i Nebevi’deki ve Kuba Mescidindeki alın terlerinin manevi uzantılarını üzerlerinde barındıran camilerimizi öksüz, yetim ve garip bırakmamamız gerekir.

İnancımızda camiler Allah’ın evi, cami cemaati de Allah’ın misafirleri olarak kabul edilmiştir. Yüce Allah, evini sürekli ziyaret eden ve camilerin canlı kalmasını sağlayan kullarına çok büyük mükâfatlar bahşedecektir. Cemaatle namaz kılmanın, tek başına namaz kılmaktan 27 derece daha üstün olduğu belirtilmiştir. 

Camilerin boş ve hüzün dolu hâli bizleri rahatsız etmeli ve camilerimizi doldurmanın çabası içinde olmalıyız.

Bu çabayı gösteren ve evlatlarımızı camilere alıştırmanın ilk adımını atarak önemli bir görev ifa eden Büyükşehir Belediye Başkanımız Uğur İbrahim Altay beyi yürekten kutluyor, bu konuda emeği geçen tüm Belediye personeline şükranlarımı sunuyorum.

Ayrıca projenin ortağı olan ve uygulamanın eksiksiz yürütülmesini sağlayan Konya İl Müftümüz Ahmet Poçanoğlu hocama, ekibine ve tüm imamlarımıza da teşekkürler ediyorum.

Bundan sonra sorumluluklarını tam olarak yerine getireceklerine inandığım ana babaların da bu önemli görevlerinde hiçbir ihmal göstermemelerini hassaten istirham ediyorum. Sağlıklı ve mutlu yarınlar efendim.

 

 

  

 

Önceki ve Sonraki Yazılar