GİYEMEDİĞİN AYAKKABININ  BARİ İZİNİ SİLME

Bir Kızılderili atasözü, "onun ayakkabılarıyla bir mil yürümediğiniz sürece bir kişiyi asla eleştirmeyiniz" der. Kızılderili toplum, ABD'nin yok etme kültürünün ilk antrenmanını yaptığı kitle olması açısından bizim seleflerimizdir. ABD barbarlığının yeryüzündeki ilk tezahürü, kendi halinde, doğayla ve birbirleriyle barışık yaşayan mazlum Kızılderililer üzerinde gerçekleşmiştir. hem topraklarını işgal etmişler hem de milyonlara ulaşan katliam yapmışlardır.  Bu yönüyle ABD, kendi vahşi duruşunu egemen kılarken, devam etselerdi insanlığa çok ciddi katkılar sağlama ihtimali olan, miras bıraktıkları sözlerden ne denli derin bir birikime sahip oldukları ortaya çıkan Kızılderilileri yok etmiştir. Bugün körfez ülkelerinin köpekleşmiş kişilikleriyle gözlerinin içine baktıkları ABD'nin kuruluşu da geçmişi de budur.

Yazımızın konusu, Kızılderili tarihi değil. Ayrıca bu konuda yazabilecek yetkinlikte birisi de değilim. Ve fakat, kurulduğu 1776 yılından bu yana, arz'da fesat üretmek dışında katkısı olmayan bir ülkenin de dünya açısından maliyetinin neye tekabül ettiğini biliyorum. Kurulurken işgal ettiği coğrafyanın sahiplerini, kuruluşundan sonra da işgal etmek istediği coğrafyaların masum insanlarını katleden bir canavardan bahsediyoruz. Durmak bilmiyor, durdurabilecek bir güç olduğunu da kabul etmiyor..

Rabbimizin, "eğer siz bir yara aldıysanız bilin ki o toplulukta benzeri bir yara almıştı. Allah'ın gerçek müminleri ortaya çıkarsın ve uğrunda şehitleri olsun diye o günleri biz insanlar arasında döndürüp duruyoruz. Allah, zalimleri sevmez" ayeti olmasa ümitsizlik kaderimiz olabilir, ABD'nin bölgemiz başta olmak üzere tüm coğrafyalarda çevirdiği entrikalarla baş etmek korkusu kalbimizi teslim alabilirdi.

İnancım o ki; bu ayetin bizler için tezahür edeceği günlerin eşiğindeyiz. Dünyanın yeni ve çok çarpıcı gelişmelere gebe olduğu günlerin arifesinde, yapmamız gereken tek şey, bu canavara karşı duruş geliştiren tüm güçlerin temerküzünü sağlayacak bir merkez oluşturmak. Bu merkezin, inançtan, ideolojiden ve coğrafyadan bağımsız olması gerekiyor. Olması gerekiyor, çünkü, bugün ABD güdümündeki ülkelerin neredeyse tamamı, aynı inanç havzasında olduğumuz ülkeler. Boyunlarına geçirilmiş tasmalarıyla, dilleri dışarıda, ABD'nin önerdiği sıklıkta soluyarak ve onun işaretine uygun havlayarak sadakatlerini ispat etme çabasındalar.

Latin ülkeler, uzak Asya, Avrupa ülkeleri ve hatta Afrika, ABD'den yakasını kurtarma çabasındayken, aynı kıblenin müntesibi olduğumuz ülkelerin bu dönüşüme inat, ABD çizgisine daha bir yanaşmaları oldukça manidar. Düşünün, Sudan'ın terörü destekleyen ülkeler listesinden çıkarılması için ABD'ye 335 milyon USD'yi ödeyen ülke, Suudi Arabistan. Çay bizim, kuş bizim, ziyafeti yapan ABD.  Bu yeni bir durum değil. Ama ABD açısından bugünlerde yeni bir hal yaşanıyor. Yıkıcı değilse de sarsıcı darbe alma ihtimali olan günlerdeyiz. Yapmamız gereken şey, ihtiyacımız olan iradeyi hakim kılacak kini, göğsümüzden eksik etmemek.

Şimdi bizim ABD'yi anlamak için 100 milyonu aşkın Amerika Yerlisini öldürerek dünyada daha önce benzeri görülmemiş bir soykırım yapması ya da  bunun ardından üç yüz yıl süren köle ticareti sırasında en az yüz milyon Afrikalıyı da öldürmesi yetmiyorsa, Afganistan, Irak ve hatta Suriye'ye bakalım. ABD "Büyük Şeytan" olma vasfını çevirdiği entrikalar ile elde etmiştir. Sinsidir, yıkıcıdır, tuzak kurucudur. Her şeyden önemlisi, en az şeytan kadar sağdan yanaşma marifetine sahiptir. Bu şeytanla baş etmek, esaslı birliktelikler ve dirayetli duruşlar ister. Bugün Türkiye'de bunu sağlayabilecek bir liderlik  var.  Devlet kademelerinde  görece de olsa bu konuda bir birliktelik mevcut. Eksik olan çoğu bizim mahalleden bu kavgayı verecek kadro ile aynı yöne bakmayan İslamcılık iddiasındaki sosyolojidir.

Bu ülkenin yakasını ABD'den kurtarması ve özgürlük arayan coğrafyalara şemsiyelik yapması, kahrolası enflasyon oranları ya da yükselen döviz rakamlarından çok ama çok önemlidir. Suların çekildiği, karıncaların balıkları yiyebileceği kadar güçlendiği günlerdeyiz. Yeniden yazımızın başına dönecek olursak, eleştirmek, eşlik etmekle birlikte kıymetlidir. Hiroşima'dan Grenada'ya, Afganistan'dan İran'a, Panama'dan Sudan'a kadar tüm kıtalara bulaşmış, katliam yapmış ya da yaptırmış bir ülke dururken, eleştirmenin kışkırtıcı şehvetiyle kırıp dökmenin bir anlamı yoktur.

Hasılı, düşman bellidir. Fırsat oldukça net, hedef açık ama zaman da bir o kadar  kısadır. Fantezi anlamsızdır. Giyemediğin ayakkabının izine basmayacaksan bile, izini silip, ardından gelenlerin görüş alanını kapatma. Kapatma ki, yeni nesil, düşmanını iyi bellesin.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum