Gamalı Haç ve Hilalin Gölgesinde-2

Aydoğan Vatandaş’ın bahsini ettiğimiz kaynağa verdiği röportajdaki ifadelerinden yola çıkarak gamalı haç peşinde iz sürmeye devam edeceğiz bu hafta da… Önce meseleye kitabında örgütle ilişki kurduğu “thule”dan başlayalım.

             SON BULGULAR IŞIĞINDA THULE VE ERGENEKON İLİŞKİSİ

       Kitabınızda Ergenekon ile Thule arasında şaşırtıcı bağlantılar kuruyorsunuz. Bunu biraz açabilir misiniz?

         Evet.  Ergenekon ve Thule’nin birbirine çok benzeyen örgütler oluğunu düşünüyorum. Thule, kurulduğu ilk günden beri karanlık bir örgüttü. Alman aristokrasisinden oluşan, karanlık amaçlar güden bir örgüttü. Arkalarında Germonerden adında bir başka örgüt vardı. Tapınakçılardan fazlaca etkilenmişlerdi. Okültist, simyacı ve Kilise karşıtıydılar. Sembol olarak gamalı haçı benimsemişlerdi. Şaşırtıcı bir şekilde bu sembol daha sonra Nazilerin de resmi amblemi olmuştu. Ari ırkın üstünlüğünü ve pan-Cermenik bir Alman imparatorluğunun kurulmasını savunuyorlardı. Pagan antik Alman kültürünün yeniden uyandırılması en büyük hedefleriydi. Bu bağlamda Ergenekon’un da Türkleri İslam öncesi Şaman köklerine götürmek isteyen bir örgüt olduğunu değerlendirmek mümkün. Zaten basında çıkan kimi haberlerden bunun ipuçlarını da görebilmekteyiz. İlginçtir ki Alman ordusu içinde nasyonal sosyalizmi örgütleyen Thule örgütünün kurucusu Baron Rudolf von Sebottendorff’tu. Uzun yıllar doğu ülkelerinde bulunmuş, araştırmalar yapmıştı. Baron Rudolf Von Sebottendorff hem Osmanlı, hem de Alman vatandaşıydı, hem Bektaşi hem de Mason’du. Akşam Gazetesi ‘Hitler\'in arkasında bir Türk vatandaşı vardı’ başlıklı 1. sayfadan duyurdukları bir yazıya yer vermişti.

Kim yazmıştı o yazıyı?

       Sanırım Serdar Turgut yazmıştı, Aytunç Aktındal'ı kaynak göstererek. Türk vatandaşı olduğu söylenen Baron, Almanya’da Hitler’i iktidara getiren bir örgüt kurabildiyse, 1933-45 yılları arasında Türkiye’de olduğuna göre, neden benzeri bir örgütü de Türkiye’de kurmuş olmasın? Baron herhalde Türkiye’de çelik çomak oynamadı!
 
Baron Mısır ve İstanbul’da da uzun süre kalmıştı. Bu gezileri sırasında simya, astroloji ve Kabala ve İslam sufizmi üzerinde çalışmalar yapmıştı. Burada dikkatimi çeken bir başka nokta ise Baron ve adamlarının bir müddet sonra zamanın İçişleri Bakanı Şükrü Kaya vasıtasıyla o zamanki adıyla MAH bugünkü ismi ile MİT’le bağlantılarının olmasıydı. Şükrü Kaya o dönemin en kritik adamlarından biridir. O dönem Alman nüfuzunun Türkiye üzerinde en yoğun olduğu dönemdir. Varlık Vergisi’nin uygulandığı yıllar. Nazi etkisi açıktır. Bu döneme ışık tutan en değerli kitaplardan biri ise şu an nedense piyasada bulunmayan Uğur Mumcu’nun ‘40’ların Cadı Kazanı’ adlı kitaptır.   

Baron o dönemde Türkiye’de ne yapıyordu?

    Nisan 2006 tarihinde çok önemli bir kitap yayınlandı. Adı ‘Eski Türk Masonları’nın Uygulamaları.’ Kitabın yazarı Baron Rudolf Von Sebottendorf’tu. Kitabın yayıncısı ise Namık Kemal’in torunu Numan Menemencioğlu’nun  yeğeni olan Kemal Menemencioğlu’ydu. Menemencioğlu önsözde şöyle diyor:
     ‘Bu sıralarda Sebbottendorf Türkiye’de çalışıyordu. O sırada casuslukla ilgisi olup olmadığını bilmiyoruz ama Türkleri ve Türkiye’yi çok sevdiği eserin her sayfasında açıkça belli. İkinci dünya savasında ise Türkiye’de casusluk faaliyetlerinde bulunduğu kaydedilmiştir.’ Anti-Bolşevik bir Monarşist olan ve aynı zamanda Hilafetçi bir Osmanlıcı olduğu söylenen Sebbottendorf’un her ne kadar Nazilerle arası açılmışsa da, Hitler’in iktidara geçmesinde rolü kesin.  1897 yılında Mısır’ın İskenderiye şehrine gelen Sebbottendorf, Hüseyin Pasa ile görüştükten sonra 1900 yılına kadar, Hıdiv Abbas Hilmi’nin hizmetinde çalışmıştı. 1900 yılında İstanbul’a gelerek Hüseyin Fahri Paşa’nın Beykozdaki (Çubuklu) köşkünde misafir kalmıştır. Hüseyin Paşa hem Bektaşi, hem de Mason’du.
 Aynı kitaba bir açıklama yazan, araştırmacı Erhan Altunay ise şöyle demektedir: ‘Bu bağlamda incelersek Sebbottendorf’un sözünü ettiği ‘Türk Masonları’nın aslında bu Masonik kuruluşlar ile alakası olmadığını görürüz. Sebbottendorf olsa olsa başka bir İslami tarikattan bahsetmekte, bu da büyük olasılıkla Masonlukla benzerlik gösteren Bektaşiliğin bir kolu olmaktadır.’84(Eski Türk Masonları’nın Uygulamaları, Hermes Yayınları, sf 102) Kemal Menemencioğlu, Mehmet Sabahattin adlı bir yazarın konu ile ilgili bir makalesini tercüme eder ve kitaba koyar. Kitabin 111. sayfasında su ifadeler önemlidir:

      ‘Thule kısa bir surede komünist karşıtlığı ve milliyetçilik mucadelerinin odak noktası haline gelmişti.’ 85(Eski Türk Masonları’nın Uygulamaları, Hermes Yayınları, sf 111)

Yani tıpkı Ergenekon gibi.

         Haftaya devam edeceğiz…

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.