Efendiler, ORUÇLU günlerdeyiz!

Efendiler, ORUÇLU günlerdeyiz!

Bugünü kurcalamadan Meclis'in ilk yıllarındaki Ramazan'ları tarassut ediyoruz...

Ramazan bu yıl yasama yılından önceye denk geldi de, “Meclis'te oruç mesaisi, Yasamaya teravih arası, TBMM için iftar vakti” gibi “parlak buluş” ürünü haberlerle karşılaşmayacağız. Ne gam, 33 yılda bir “Ramazan devranı” dönüyor nasılsa. Ama şunu söylemek şart: Eski Meclis'lerin eski Ramazan'larına baktık da; eğer medya bugünkü haliyle 1920'lerin, 30'ların Meclis'lerindeki Ramazan'ları görseydi… Düşünmek bile istemeyiz!

GELEN EVRAK: RAMAZAN TEBRİKATI

Ramazan, eski Meclis'lerde hem günlük pratikleri etkileyen boyutu hem de “resmî evrak” boyutuyla vardı. Her Ramazan yaklaştığında ya da Ramazan'ın ilk haftasında tıpkı; “önerge” gibi, “mazbata” gibi “Ramazan tebrikatı” da “resmî evrak” olarak işlem görürdü. Bugünlerde Meclis Başkanlığı'na yollanan tebrikler, Genel Kurul'a okunur, vekillerce “Hamdolsun, sağolsun” nidalarıyla karşılanır, sonra da diğer evraklar arasındaki yerini alırdı. Meclis'in 22 Mayıs 1920 tarihli oturumuna Ramazan kutlama mesajı gönderen isimlerden bazıları şunlardı: “Uşak Türkocağı namına Enver, Akcahisar Müdafaai Hukuku Reisi Reşad, Lâzistan Mebusu Necati, Kalecik Müdafaa-i Hukuku namına Müftü Mehmet, Hacı Tahir, 15'inci Kolordu Kumandanı Kâzım Karabekir, muhtelif makamlardan mevrud Ramazan tebriknameleri.”

RAMAZAN'DA GİDELİM, MİLLETİ İRŞAD EDELİM

Tutanaklarda, “Ramazan münasebetiyle Şevval'in onuna kadar mebusların mezun addedilmelerine dair takrir” kelimelerini sıkça görmek mümkün. Ancak Millî Mücadele'nin yoğunlaştığı kimi dönemlerde bu tatil işi tartışmalara da yol açmamış değil. Meclis'in 7 Mayıs 1921 tarihli oturumunda böyle bir tartışma var. Abdullah Azmi Efendi, “Bugün düşman kapıyı çalarken rica ederim, Meclis nasıl çalışacak? Ramazan'dan da istifade tatil edelim” demekte. Sonuçta, tatil kararı benimsenecekti. Bu, aslında daha sonraki yıllarda “gelenek” olacak bir uygulamaydı da: “İrşat Heyetleri” Kimi çevrelerce, sadece Kurtuluş Savaşı için propaganda aracı gibi gösterilmek istense de, bu heyetler aslında Ramazan'ın uhrevî havasından istifade, vekillerle halkın manevî değerler üzerinden bir fikir alışverişi yapması anlamına geliyordu. Konya Mebusu Arif Bey'in, 1922 Ramazan'ı için verdiği önergesi Başkanlıkça şöyle okunmuştu: “Ramazan-ı Şerif münasebetiyle vazife-i irşad için memleketlerine azîmetlerine (dönüşlerine) mezuniyet (izin) verilmesine dair otuz sekiz mebus imzasiyle verilen takrir. Büyük Millet Meclisi Riyaseti Celilesine: Şerefhulûlü takarrübeden Ramazan-ı Mağfiretişan, irşad-ı ahali için pek güzel bir zamanı fırsat olduğu cihetle Şevvalin onuna kadar Meclis azasının mezun addedilmesini talep ve rica eyleriz.”

Kimi vekiller; “Meclis dağılıyor” intibaı vereceği için teklife karşı çıksalar da, çoğunluk, yaşanan fevkalade günlerde milletle vatan savunmasını, Ramazan'ın bereketini, millî manevi duyguların karşılıklı dile getirilmesinin faydalarına işaret ederek tatil kararı almıştı. Kastamonu Mebusu Rüşdü Bey, ziyaretlerin öneminde değinirken, “seyahatler için harcırah almayacaklarını” özellikle vurguluyor; Kütahya Mebusu Besim Bey ise “Arkadaşlarımızın kuvvet-i maneviyesini artırmak için bu gidiş elzemdir. Şimdi hem hemşerilerim hem de askerler bizlerin gitmemizi sabırsızlıkla bekliyorlar” diyordu.

ORUÇLUYUZ, DİMAĞLARIMIZ MÜSAİT DEĞİL

Bazen işlerin yoğunluğundan Ramazan günleri de çalışılırdı ama yine de küçük tatillerin yolu aranırdı. Tarih, 11 Mayıs 1923… Meclis kürsüsünde Aydın Mebusu Tahsin Bey var. Başkanlıktan bir talepte bulunuyor Tahsin Bey: “Bugün mübarek Ramazan.. Saat de on buçuk... Vaka bütün işleri, dimağların, zihinlerin bu gibi mukarreratı anlıyabileceği sırada çıkardık. Şimdi ise hal öyle değil. Binaenaleyh bu işlerin tehiri lâzımdır. Makamı Riyasetten artık Meclisin tatilini istirham ediyorum.” Reis Bey de, teklifi makul bulacaktır: “Şimdiki hissiyattan, izhar buyurulan arzudan anlaşılıyor ki, oruçtan dolayı dimağlar yorulmuştur, yani mesaiye devam edilemiyecek bir hal hâsıl olmuştur. O halde Pazartesi günü öğleden sonra içtima etmek üzere Celseyi tatil ediyorum.”

ASKERİYEYE “ORUÇ KANUNU”

Meclis'in beşinci dönemi. Millî Müdafaa Vekaleti bir kanun değişikliği hazırlamıştı. Savunma Bakanlığı özetle diyordu ki: “Erat ve subay olarak ordu mensupları Ramazan'da oruç tutuyor. Bu nedenle, Tayinat ve Yem Kanunu'nda bir değişiklik yapılarak, Ramazan aylarında askere verilen tayının artırılması ve bununla ilgili muhasebat işlerinin tanzim edilmesi icap eder.“ Sonra Genel Kurul, oturup tek tek düzenlemiş; önce normal günlerde ekmekten ne kadar, yağdan, etten ne kadar verilecek, bunlar belirlenmişti. Sonra da, Ramazan'ın oruç tutanlar üzerindeki özelliği dikkate alınarak, oruçlular için yemek miktarlarını artırma yetkisi Millî Müdafaa Vekaleti'ne verilmişti. Sonuçta, normal günlerde 3100 olan kalori miktarı, Ramazan'da 3300 kalori olarak benimsenmişti.

Ramazan'da “Ermeni ezanı”!

Tutanaklarda, Birinci Dünya Savaşı sürecinde Doğu illerinde yaşanan Ermeni zulmünün “manevî zulüm” boyutuna ilişkin çarpıcı bir anekdot da yer alıyor. İşte, Meclis'te söz alan (Deli) Halit Paşa'nın anlattıkları: “Efendiler, bu adamlara gem vurmak, bu adamlara çüş demek, bizim vazifemizdir. (Bravo sesleri) Ermeni zulüm ve şenaati denince efendiler, kesilen ve balta ile öldürülen Müslümanlar'ın adedini bilmek lâzımdır. (Kahrolsunlar sesleri) Bu kadar da değil. Mütarekeden sonra biz Ermeni kuvvetleriyle karşı karşıya bulunuyorduk. Orada yine bir mübarek Ramazan esnasında, ezanı Muhammedi okunurken, aynı ezan makamında okuyarak Ermeniler bize küfrediyorlardı: Ey alçak namussuz Türkler! Sizin son zamanınız gelmiştir. Haydi Kızıl Irmağa! Haydi Sivas'a!” YENİ ŞAFAK