Salih Sedat Ersöz

Salih Sedat Ersöz

Dünyevileşme hastalığı (3)

                                                         

(Dünden devam)

“İnsanlar ihtiyaçları için üretim yapıyorlardı. Kâğıt paradan sonra insanın tüketimini arttırmak için üretim yapılır oldu. Kapitalizm, sınırlı ihtiyaçlar yerine sınırsız ihtiyaçları yani sınırsız istekleri koydu. İyi bir kapitalist mal üretmez, müşteri üretir. Önce müşteriyi bulur sonra ona mal satar.

Kapitalizm; erkeğin kadını, kadının eşyayı, eşyanın da erkeği tüketmesi gibi bir kısır döngüyü yerleştirdi. Reklamlar bize sınırsız isteklerimiz doğrultusunda mal satışı ile birlikte değerler sistemi de aşılıyor.

Aileler mutlu ve huzurlu olmak isterler. Bu iyi bir şey. Aileler mutlu ve huzurlu olmalıdır. Şirketler mutlu ama huzursuz olmalıdır. Devletler ise hem mutsuz hem huzursuz olmalıdır.

Daha sağlam cemaat yapıları oluşturmak gerekir. Cemaatler yutulması zor varlıklardır. Bireyi yutmak kolay, cemaatleri yutmak zordur. Dayatmalara bireyler değil ancak cemaatler direnebilir.” (Dr. Mustafa Özel)

“Akılla kurulan bir medeniyet olsa idi vahye ihtiyaç duyulmayacaktı. İnsanoğlu aklıyla bu dünyada ebedi mutlu olmaya yönelik bir medeniyet inşa etmeye çalıştı ve fıtratına enjekte edilen dünya güzelliklerine yöneldi. Hâlbuki akılla nihai bir mutluluk olmadığını, Kur’an ifadeleri ile anlamak mümkündür.  

Sosyal hayatta düne göre bugün iyi yolda değiliz. Komşusuna yönlendiren esnafımız yok, komşuluk ve akrabalık ilişkilerimiz bozulmuş. Buna rağmen tamamen dünyanın peşinde koşan, yok olan, biten bir toplum da değiliz. Umutsuz olmamak lâzım.

200 yıldır değerlerimizden vazgeçmemiz için yapılmadık çalışma kalmadı. Buna rağmen vazgeçemediğimiz yardımlaşmamız, diğergamlığımız, medeniyetimizin kırıntıları toplumumuzda yaşamaya devam ediyor. Çok çalışarak bunları güçlendirebiliriz.” (Prof. Dr. Tevfik Yücedoğru)

“Dünyadan çekilen, dünyayı terk eden değil, dünyaya çeki düzen veren, zulmü sona erdiren, nizami âlem getiren bir anlayışta olmalıyız.

Kuvvetli Müslüman zayıf Müslümandan iyidir. Aramızda keşke Hz. Ebubekir gibi bir zengin olsaydı. Keşke bir işadamımız dünya çapında ilk 500 e girebilseydi. Keşke ülke olarak bütün dünyaya hükmedecek bir zenginliğe sahip olsaydık.

Herkesin dünyevileşme düşüncesi kendi içinde gizlidir. Zengin olmayan biri dünyevileşme arzusunda olabilir veya zengin birinin parası kendisi için elinin kiri olabilir.

Münzevileşme; dünyadan uzaklaşma, dünyadan el etek çekmedir. Dünyevileşme ne kadar İslâm’dan uzaksa, münzevileşme de o kadar İslâm’dan uzaktır.

Zamanı en hoyratça harcayan maalesef Müslüman toplumlardır. Sizin en hayırlınız insanlara hizmet edendir. Zamanı insanlara hizmet yolunda harcamamız gerekir. Hayat iman ve cihaddır. Hayat, Hakkı hâkim kılmak için mücadele etmektir. En büyük hizmet budur.

Bireysel ve toplumsal yardımlar konusunda çok iyiyiz. Bu konuda inanılmaz derecede özverili çalışmalar, infaklar yapıyoruz. İnsani yardım konusunda dünya birincisiyiz. Vakıflarımız, derneklerimiz, STK larımız bu konuda tarih yazıyorlar. Ama sadece insani yardıma odaklanmak yetmez. Medeniyetimizin yeniden inşası için çok çalışmamız gerekir.

28 Şubat bize, sadece kendi grubumuzda, kendi çevremizde kalarak Türkiye’yi yönetemeyeceğimizi öğretti. Bunu acı bir şekilde öğrendik. Ak Partili yıllar da sadece Türkiye ile ilgili politikalar üreterek Türkiye’yi yönetemeyeceğimizi öğretti. Türkiye’ye duyulan ümit ve güven sadece siyasetle taşınamaz.” (Prof. Dr. Kudret Bülbül)

“28 Şubatta çokça kamusal alan tartışmaları yapıldı ama kamusal alanla yetinilmeyerek sivil alanlara da müdahaleler oldu. Buna rağmen STK ların sivil alanlarda ciddi bir direniş göstermeleri bu alanı tam anlamıyla kamusal alan durumuna düşmekten kurtardı.

STK lar 3 konuda görev yapmakta, fayda sağlamaktadırlar. Koruma ve kollama, Değer aktarma, Değişim ve dönüşümü sağlama. STK lar hayatın her alanına müdahil olmak ve hayatın her alanına dokunmak zorundadır.

Dünyevileşme negatif bir gelişme olmasına rağmen, bizim bu negatif gelişmeyi ne yapalım da azaltalım, geriletelim diye bir görevimiz var. Bu açıdan STK lar dünyevileşmenin panzehiridir diyebiliriz. İçimizdeki iyiliği emreden, kötülüklerden uzaklaştırmaya çalışan gruplar STK lardır.

STK lar kendileri dünyevileşmeden uzak kalmadan ve kendilerini sağlıklı bir zemine oturtmadan topluma faydalı olmaları mümkün değildir.” (Prof. Dr. Önder Kutlu)

“İnsan yaşarken hem dünya hayatını hem ahiret hayatını inşa eder. İnsana böyle bir görev verilmiş. Bu iki inşa eşzamanlıdır. Dünya inşa edilirken aynı zamanda ahiret hayatı da inşa edilir. Önce dünya sonra ahiret inşası gibi bir anlayış yoktur. Bu inşa esnasında yanılmalara karşı tövbe etme imkânı vardır.

Bu dünyada misafiriz. Misafir olduğumuz evin eşyasına sahip olma anlayışı dünyevileşmedir.

Batı, aydınlanma olarak 3 şey vaad etti. Özgürlük, eşitlik ve demokrasi… Ama bu üçünü de inşa edemedi. Zıtların bir araya getirildiği dünyada asla eşitlik kuramazsınız. Ancak adaleti ve hakkaniyeti sağlayabilirsiniz. Biz eşit değiliz. Kadın erkek eşit değil.  İki erkek de eşit değil.

Mutlak özgürlük yoktur. Mutlak özgürlük Allah’a mahsustur. İnsan özgür olmak istiyorsa haddini bilecek. Allah’a karşı ve diğer insanlara karşı haddini bilecek. İşte o zaman özgürlüğe ulaşır.

Demokrasiyi zaten konuşmaya gerek yok. O zaman bunlar birer ütopya, hayal ve yanılsama. Batılılar şimdi bireyselleşecektik ama bencilleştik diyorlar. Dünyevileşmenin ortaya çıkmasının arka planında yaşadığımız dünyayı tanımlama sıkıntısı var.

Kişisel gelişimin zirve noktası özgüvendir. Özgüven kibire açılan kapıdır. Firavun, Nemrut ve diğerlerinin vahyi reddetmelerinin ortak noktası kibirdir. Bizim değerlerimizde özgüven diye bir kavram yok. Metanet diye, cesaret diye kavramlar var.

Değerler ahlâk sisteminden neşet ederek üretilir. Ahlâk din kökenlidir. Ahlâk yoksa değerlerinizi akıl ile inşa etmeye kalkarsınız. Bu da insanı çıkmaza sürükler. Müslüman seküler olamaz desek de yaşadığımız ortamın sekülerliği, bizi de sekülerliğe sürüklüyor.

Akletme kabiliyeti insana Allah’ın verdiği rızıktandır. Aklını herhangi birine emanet edersen küfranı nimet olur. Birilerinin bize çizdiği hayat çizgisinde yürüdüğümüz sürece, dünyevileşmeden hayatımızı idame ettirmemizi mümkün görmüyorum.

Ümmet olmak zorundayız. Ümmet olamaz isek etkileşim dünyasında ailedeki, komşuluktaki sıkıntıları gideremeyiz ve sosyal medya ile başbaşa kalırız. Sosyal medya, batı kapitalizmin mesajıyla bizi etkiliyor.” (Prof. Dr. Abdullah Topçuoğlu)

(Devam edecek İnşaallah)

 

Önceki ve Sonraki Yazılar