Durali Göğüş

Durali Göğüş

DAVA YÜKÜNÜ KALDIRAMAYANLAR

Canlılar âleminde insan, Allah'ın lütfuna en çok mazhar olmuş, en seçkin, en değerli varlık olarak görülmektedir. Misafir olarak doğuşla başladı, bulunduğumuz fani dünyaya gelişimiz. Hayatımız, bu süreç içerisinde düzen ve şekil almaya başladı. İlk kimlik oluşumu resmimiz aile tablomuzda belirginleşti. Sırası ile yaşadığımız sokak, eğitim aldığımız okul sosyal ve kültürel çevrede devam etti. Bu basamakları tırmanırken kendimizi bir konum, bir kariyer seçme ve karar verme noktasında bulduk. Bir hedefe doğru duygu ve düşüncelerimizle yoğunlaşıp rızık peşinde bir meslek edindik. Mesleğimizi, yaşamamızın tek anlamı olarak görmemeliydik. Yaşamımız içerisinde adanmışlık psikolojisiyle her engeli aşmak için tutkuyla, heyecanla, coşkuyla işimize ve yaşamamıza sevgiyle bağlanmıştık. Bireyler içerisinde sadece yaşamak için çalışmanın yetmediği, akıllarında ve kalplerinde aileye, ülkeye hatta dünyaya ve insanlığa yön vermek, katkı sunmak ne yapabilirim duygusunu harekete geçirmek gerektiğini gördük. Buna ister hedef diyelim istersek adanmışlık diyelim bunun genel ifadesi davadır. Davası uğruna her şeyi göze almış önemli düşünce adamları, siyasiler pek çok yazarçizer, sanatçı, âlim ve önemli spor ve sanat âleminde şahsiyetlere şahit olduk. Bireyin karar verme çizgisinin sağı ve solu iki seçenektir. Müslüman için ya Rabbimizin yolu Hak yolu veya Şeytani olan batıl yol. Hak yoluna adanmış ömürler vardır. Adanmışlığın temelinde sevgi yatar. Misafir olduğumuz yalan dünyada hak ve batıl mücadelesi kıyamete kadar sürecektir.

İşte davası şeytani olan küresel çeteler var. Yok, edip parçalamak istedikleri tek düşman olarak gördükleri mazlum İslam coğrafyasını hedefe oturtmuşlardır.

İslam dünyasının son bir asırlık döneminde kan ve gözyaşı, zulüm günümüzde de azalmadan devam etmektedir. Burada bir tespitte bulunmakta fayda vardır. Bu gidişe dur diyebilecek, yeter artık diyebilecek davanın lideri ve halk var. Ümmetin tek umut kapısı Türkiye Cumhuriyeti iktidarı. Artık Türkiye yükselen güçlü bir aktör olmuştur. Son yirmi yıllık irade de tüm batılı güç odaklarının oyunlarını bozmuş, tuzaklarını bertaraf etmiş bir hükümet işbaşında. Torunlar ecdadın ruhuna yakışan bir karakter ortaya koymaktadır. Uluslararası derin güç odakları içteki çeteci unsurlarını harekete geçirme planlarını uygulamaya başladılar. Lideri ve iktidarını alaşağı etme operasyonlarına start verdiler. Başörtü krizi kapatma davaları, e- muhtıralar ,367 krizi , Mit müsteşarı, gezi kalkışması,17/25 aralık, mit tırları, 6-7 ekim kobani olayları, hendek olayları ve nihayetinde 15 temmuz hain Fetöcü cuntacıların darbe kalkışması Dış ve İç vesayet odakları durdu mu, hayır. Daha öncede söylediğimiz gibi, Hak ile batıl mücadelesi ahir zamana kadar devam edecektir. Önce Abdülhamit hana yapılan 100 yıl sonra Recep Tayyip Erdoğan’a yapılarak düşürülmesi için şeytani bütün yollar. Yerel seçimlerde beşi bir araya gelmezdi, bir araya getirildi. Bu millet mert,yiğit ve korkusuz liderleri her daim bağrına basmıştır. Üç çapulcuya liderini yedirmez, yedirmedi de. Sonuç hüsranla bitmiş Reisine ve ülkesine canı pahasına sahip çıkmıştı. Batılı şeytani güç çaresizce panik atak sendromu yaşıyordu. Sıradaki hamle partiyi içerden parçalamak. Bu ülke ümmetin yükünü omuzlamış, çilesini çekmiş adamlara sahip çıkmıştır. Dünya uluslarının gıpta ile hayranlık duydukları kahramana karşı, amansız saldırı en yakınlardan gelmeye başladı. Davanın sadakat sınavı burada kendini gösterecekti. Yol arkadaşlığı ve dostluk devam mı yarı yolda tökezlemek mi? Küresel baronlar içerden seçilmiş maşaları devreye soktular. Torosların serin havasından ve suyundan nasiplenen kendi ifadesi ile ‘’Çamur Başkan’’ lakaplı Ahmet Hoca. Genç çaylak ekonominin çarı Babacan seçilmişlerdi. Küreselcilerin bulaştırdığı siyasi virüsler sanki pandemi dönemini yaşıyor. Makam kaybı sarhoşluğu ile kendilerini kaybetmiş görüntüsü veriyorlar. İktidar güçlü, cesur politikalar ve siyasi kararlarla ülkesinin yücelmesi hedefinde

hak istikamet üzere hızla yoluna devam etmektedir. Kendimizden zannettiğimiz yabancılaşmış kimliksizlerin zikzaklar ve yalpalamalar yapması neyin nesi? Bunlar dava uğruna mı gelmişlerdi? Yoksa görevli veya bir makam, menfaat ve geleceğe yatırım mı idi? Görev ve misyonları sadece makamda ki adanmışlık rolü oynamakmış meğer. Reisle kıymet ve değer verilen bu zevatlar nimeti kendilerinden zannetmişler demek. Kökü dışarda ülkenin tekerine taş koymaktan ibaret tv kanallarının tipi bizden ruhu ihanetten beslemelere röportaj vermekten utanmadılar. Kanal kanal gezip yapılanları, gelişmeleri yalanlarıyla karalamaya cüret etmektedirler. Biz olmasaydık, bunlar bu işleri yürütemezler kibrine kapıldılar. Amma velakin bu ülkenin alaylı, Anadolu ruhlu saf, akıllı ve pabucu adama ters giydiren insanların ocağı olduğunu unutmuşlardı. Kutup yıldızını görenler, ışığını bu yıldızdan alan sönmeye yüz tutmuş zayıf ışıkları görmezler. Alacakları % 1’lik oylarla bir yıkım oyuncusu olduklarını bilmektedirler. Yazık çok yazık. Reisle kazanılmış bir ekip coşkusu yarıda koparılmıştı. Koskoca ‘çamur başbakan’ lakaplı hoca, gül kokulu ‘ekonomi çarı’ babacan çaylağı davayı kaldıramayanlar listesine kendilerini ekletmişlerdir. Sonuç onlarında malumu ama dış vesayet odaklarının, efendilerinin hizmetine ant mı içmişler? Sorusu geliyor, sokaktaki vatandaşın aklına.

Vatandaş diyor ki;

Sizin Van Minüt diyebilecek, dünya beşten büyüktür, dışarıya asker gönderip savaşacak cesaret ve dirayetiniz var mıydı? Akdeniz’de gemimiz olacak mıydı? Batıya karşı dik bir duruşunuz olacak mıydı?

Geleceği ve devayı sizlerde aramaya inanacak kadar saf mıyız ki? Demez mi Anadolu’nun kurnaz insanları.

Geçmişe bakıldığı zaman göreceğiz ki dava yükünü kaldıramayıp kopanlar, ayrılanlar tarihin ve siyasetin çöplüğüne atılmışlardır. Bu gerçekten örnekle;

Siyasette ayrı da , STK’larda, birliklerde, kurumlarda, teşkilatlarda yok mu yarı yolda trenden inen ve yeni rüyalara, hayallere yol açan kimliksizler.

Çoğumuz zaman zaman aklımıza takılan şu soruyu sorarız, sıklıkla.

Arkadaşlık mı? Dostluk mu? Daha değerli. El cevap. Bunu bilmeyecek ne var. Elbette dostluk.

Dostumuz olan kişi sayısının üçü geçmeyeceğini söyleyebiliriz. Hepimizin yüzlerce arkadaşı, onlarca da iyi arkadaşımız var.

Her cenahta bulabileceğimiz bir savrulma ve eksen kaymaları bilinmeyene doğru bir akış içerisinde. Ağızlarını açınca dava ve hak söylemlerinden dem vuranların sayısı zirve yapmış durumdadır.

Lakin gel gör ki söylemle amel ve yaşantı da yalan dolan samimiyetsizlik. İnsanları yarı yolda satanlar, yani yarı yolda bırakanlar için satılmayacak, gözü boyanmayacak insan yoktur.

Enteresan ve garip olan yanı ise, adam satanların vasıfları ve sıfatları bilindiği halde, toplum içinde izzet ikram görmeye devam etmeleri ve kapılarda karşılanmalarıdır.

Çağımız bireysel ve toplumsal karakter değerlerinde ki çöküntü trendi hızla yükselmektedir. Duamız Rabbimizden hayır diyelim, hayır olsun inşallah.

‘’Elin oğlu okur Atomu böler. Bizimkiler okur Milleti böler’’ (N.F.Kısakürek)

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum