Hüseyin Altunbaş

Hüseyin Altunbaş

Cumhurbaşkanı..

Cumhurbaşkanının İletişim Becerisi

Aslında Cumhurbaşkanının Pazarlama İletişim becerisi demek daha doğru olur. Bir devlet adamı twitter’dan mesaj gönderiyor üstüne bir de Mesut Özil olayında “Mesut bana hangi takımda oynaması gerektiğini sorsaydı ben de onu Alman takımında oynaması konusunda cesaretlendirirdim” diye müthiş bir cevap veriyor.

Bir yönetici sadece bireysel duygu ve düşüncelerle cevap vermeyecek. Hele bu yönetici geniş kitleleri etkileyen bir yöneticiyse bireysel duygu ve düşüncelerden arınıp kurumsal duygu ve düşüncelere bürünecek. Eğer bunu başarırsa ve sürdürülebilir yaparsa yöneticilikten çıkar lider olur.

Cumhurbaşkanının iletişim anlayışından iki örnek dikkatimi çekti. Birincisi twitter, ki Cumhurbaşkanını bambaşka bir kimliğe bürüdü. Twitter iletişimi ile Cumhurbaşkanı Abdullah Gül birden gençleşti, dinamikleşti, sempatikleşti.

Bakın Cumhurbaşkanı nerede olursa olsun halkın tepkisi nasılda sempatik, içten. Haberleri geriye doğru inceleyin bunu göreceksiniz.

Cumhurbaşkanının hele ikinci iletişimi daha da muhteşem oldu.

Almanya’ya yenilmemiz ve kalemize bir Türk’ün gol atması bizi fazlasıyla sinirlendirmişti. Nasıl bir Türk, Alman milli takımını seçerdi. Üstüne bize nasıl gol atardı. Damarlarımız şişmişti.

Bireysel duygu ve düşünceler, sinirle kalkıp zararla oturmamızı sağlamadı mı yıllarca. Artık kurumsal düşünmek lazım. Anlık kararlar gelecekte nerede duracak iyi tartmak lazım. Global köyün etkili aktörü olmak istiyorsak, olaylara daha genel ve vizyonel bakış atmak lazım.

İşte bizim Cumhurbaşkanımızda böyle bir anlayışla herkese örnek olacak bir iletişim anlayışını sergiledi. Cumhurbaşkanının iletişimini takdir ediyorum. Bir lider böyle cümleler kurmalı. Ortamı rahatlatmalı. Germemeli. İleriye, geleceğe yöneltmeli.

Bir Brezilyalının bizim milli takımımızda oynamasını nasıl memnuniyet ve keyifle izleyebiliyorsak, hatta buna alışabildiysek, bizden birinin de başka milli takımlarda oynamasını, oynayabilmesini keyifle izleyebilmeliyiz, alışabilmeliyiz.

“Ne güzel bir Türk, futbol ülkesi Almanya’da milli takım seviyesine çıkabiliyor.” Meseleye bu açıdan bakınca nasıl da rahatlıyor insan. Pozitif bakmak böyle oluyor. Cumhurbaşkanımıza böyle baktığı için hepimiz teşekkür etmeliyiz. Gerginlik böylece bitmiştir. Oh be!

 

 

 

Şipşak Ceza Geliyor

Önceden biliyorsunuz TV ve radyolardaki program ve dizilere cezalar eleştiri ve şikayetler olduğunda olabiliyordu. Yani siz izleyeceksiniz ve sinirlenip şikayet edeceksiniz ve şikayetiniz uygun görülürse ceza verilecek ilgili programa veya diziye.

Yeni taslakla 8.madde şipşak ceza verilecek hale sokuluyor. Yani "devletin varlık ve bağımsızlığına, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne, Atatürk ilke ve inkılaplarına aykırı; ırk, dil, din, cinsiyet, sınıf, bölge ve mezhep farkı gözeterek toplumu kin ve düşmanlığa tahrik veya toplumda nefret duyguları oluşturan; suç işlemeyi, suçluyu ve suç örgütlerini övücü, suç tekniklerini öğretici nitelikte, müstehcen, kadınlara yönelik baskıları teşvik eden ve kadını istismar eden ve şiddeti özendirici veya kanıksatıcı yayın yapan" program ve diziler uyarı cezası verilmeden direkt idari para veya program durdurma cezası ile cezalandırılacak. Radyolar için bu ceza bin lira, televizyonlar için ise on bin liradan az olamayacak.Hadi bakalım. Şipşak ceza çıkarsa çok program şipşak olacak gibi görünüyor.

Reklam Ajansının Kazancına Göz Dikenler

Son günlerde İstanbul’da, büyük firmalarda reklam ajansı konkur haberleri uçuşuyor. Firmalar reklam ajanslarını yarıştırıyor. Aralarından hangisini daha yaratıcı ve kan bağı uyumlu görüyorlarsa ona işlerini teslim ediyor. Yani yaratıcılar mı? Çalışkanlar mı? Yetkinler mi? İşi biliyorlar mı? Paralarını çarçur etmeyecekler mi? Bunlara uygun ajansları sınıyorlar ve kararlarını veriyorlar. Hatta Turkcell çalıştığı iki ajansın yanına en son konkurla 2 ajans daha ekledi ve 4 ajanstan hizmet alacağını açıkladı.Turkcell için normaldir. İletişim alışkanlığı olan, sürekli iletişim yapan Turkcell’e 4 ajans ancak iletişim hizmeti verebilir. Sözümüz yok!

Sözümüz yereldeki firmalara!

Reklam ajansına iş verirken bakalım aç ve susuz çalışabilecekler mi?, yani para vermeden bize müthiş yaratıcı, etkili, süper reklam işleri çıkartabilecekler mi?, reklam ajansının yaptığı ne ki, bunların yaptığına çok para da verilmez, diye düşünerek hizmet sektörünü öldüren reklamverenler, hem reklam ajanslarını hem de kendilerini öldürdüklerinin farkında olmalılar artık.

Bir şehirde reklam ajansları gelişiyorsa, büyüyorsa o şehirde büyür, o şehirdeki reklamverenler de kocaman olur.Reklam ajanslarına yaratıcı olmaları için fırsat verin, onların fikir hizmetlerine bedeli çok görmeyin. Hele sizi hedefinize taşıyorsa onları motive etmekten kaçmayın. Özellikle 2010 yılının son aylarında reklama sıkı yatırım yapın. 2011 yılı reklam fiyatlarında yükselmeler olacak. Tüm reklamverenlere tavsiyem bu dönemleri iyi değerlendirin ve reklam ajanslarınızı sıkı çalıştırın.

 


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
6 Yorum