ÇORBACI AMCA LOKMAN YILDIZ İLE SÖYLEŞİ…

ÇORBACI AMCA LOKMAN YILDIZ İLE SÖYLEŞİ…

Çorbacı Amca Lokman Yıldız ile söyleşi

-Lokman Amca Konya halkı seni Çorbacı Amca olarak biliyor. İlk olarak kendini tanıtmanla başlasak mı sohbetimize?

image001-073.jpg

Olur olur. 1963 Pınarbaşı/Cihanbeyli doğumluyum ben kızım. Hanım buralı ama ben evlenince köye götürdüm onu ilkin. 14’ünü bitirdi gelin oldu teyzen. 5-6 sene kaynanası ile oturdu. Sonra Konya’ya geldik.

Burada ilk iş olarak sanayiye girdim. Kaynakçı kalfası oldum. Biz 3 kardeşiz. Cihanbeyli’de tarla geliri hepimize yetmeyecek diye taşındık buraya. Ziraat aletleri üzerine iş yapıyordu burada çalışmaya başladığım dükkân. 7000 lira haftalıkla başladıydım ben işe. 14000 lira da ev kirası ödüyorduk. Yani 2 hafta ev kirasına 2 hafta da boğazımıza çalışıyorduk o zaman. Sonra kızım; işte ustalaşınca kendime dükkân açtım. Ama bu arada bağırsak dolanmasından 22,23 ve 25 yaşında 3 kez ameliyat geçirdim. Ağır işi yasakladı doktor. Ben de beyaz eşya dükkânı açtım. O işten de emekli oldum gittim.

-Sıddık Teyze sen niye anlatmıyorsun hiç?

Ne anlatayım kızım böyle işte.

- Adın Sıddıka değil, değil mi?

 Yok Sıddık babannemin ismiymiş işte. Ben 14’ümde nişanlandım, 15 girer girmez evlendim. 3 kız, 1 oğlan evladım var. Oğlum alt katta oturur, henüz çocuğu çok. Dolmuş işletiyor. Kızlarımdan biri yurt dışında, biri Cihanbeyli’de,  öbürü de İnsuyu’nda oturur. 5 tane torunum var. (Memur olan eşi yıllık izinli olduğu için kızlarından biri ve torunları vardı söyleşi günü) Kızı Münire Gökmen “Babam hepimize örnek.”diyor.

image002-072.jpg

 

Lokman Amca; 1 tane eksiğimiz var. Cenab-ı Allah’ım her murada erdirdi, bir tek bunu eksik bıraktı. Hazinesi bol, isterse bunu da verir.( Oğlundan torunu olmasını kastediyor.)

- Amin, inşaallah Amcacığım. Geriye evlenmenize dönelim mi biraz daha?

Yalan haram, ben istedim Sıddık’ı. Annem babam istemediler hiç. Ben bi Konya’ya geldiydim, o zaman gördüydüm. Teyze kızım benim. Dedeme söyledim. Annem babam ‘olmaz’ deyince dedem kalktı geldi Konya’ya istedi benim adıma. Yüzüklerimizi taktı ama göremedi düğünü.  Biz nişanlandıktan 6 ay sonra öldü.

Evlilik hayatında her şey sabır. Döğüş olur, çekiş olur, olur ama ertesi gün geçmek lazım. İyi günü alacan, kötü günü atacan mı, onu da kabul edecen.  Biz dört dörtlük değildik,  üzdüğüm de çok oldu; yengen sabretti, sabretti mükâfatına erdi şimdi. Dizinin dibinden ayrılmam. Civyak civyak (iki kez, efendim anlayamadım, dedim sanırım doğrusu bu tabirin)gezdiriyorum şimdi onu.

- Çorba ikram etmeye ne zaman başladınız Lokman Amca ?

Ben emekli olalı 9 sene oldu. 2 senedir de bu çorba dağıtma işiyle uğraşıyorum. İlk önce yazın limonata dağıtarak başladım. İnsanlar serinlesin diye kendim limon alıp yapar, dağıtırdım yoldan geçenlere, konu komşuya. Sonra Mevla’m böyle bir fikir verdi bana, öylece başladım işte kızım.

-Zor olmuyor mu kışın erkenden kalkıp çorba yapmak, o soğukta saatlerce bekleyerek dağıtmak?

Zor oluyor ama Cenab-ı Allah’ın rızasını almak öyle kolay mı? Zaten akşamdan çorbayı hazırlarız. Mercimeğini haşlarız. Sabah pişirir, sıcağıyla götürürüz.

image003-047.jpg

 

-Değişik bir kap kullanıyorsunuz bunun için. Dışında da battaniye sarılıydı sanırım?

Normal tencereyle başladım ilkin ama her seferinde ağzını açıp kepçeyi daldırıp çıkartınca çorba soğuyordu hemen. Ben de sanayiye gittim. Tencerenin dış çelik kısmını aldım, alt kısmına da sanayide işte musluk taktırttım. Böylece hem çorba sıcak kalıyor hem de kolayca bardağa doldurup dağıtabiliyorum. Dışına da polar örtü diktirtip sardık.

image004-058.jpg

 

-Sabah oldukça erken gidiyorsunuz dağıtıma sanırım?

Tabi kızım. Sabah namazını orada camide kılarım ben. Saat 7’de sırf çıraklar- kalfalar başlar gelmeye.(Çıraklık Okulu’nun öğrencileri) sonra hastane personellerinden gelirler. Ondan sonra da hastalar gelmeye başlar yavaş yavaş. Kan tahlilini yaptıran, röntgen filmi çektiren. Şimdi onların bu iş için aç olmaları gerekiyor ya. Tahlillerini verip gelirler işte. Saat on bir buçuğa kadar sürer böyle.

image005-026.jpg

 

-Kaç kişilik çorba ikramı oluyor bu şekilde?

Günlük 150-160 porsiyon çorba dağıtırım kızım. Ekmeğimi de giderken yoldaki fırından alırım. Papatya ekmek, onu da bölerim hazırlarım. Ekmeğini, çorbasını alan gider artık.

-Bu fikir ilk nasıl oluştu tam anlayamadım ben?

Ben eskiden de dükkâna gelen müşterilere mutlaka kendi yaptığım çay ve limonatadan ikram ederdim. Oradan sanırım. Şimdi Mart-Nisan’a kadar çorba ondan sonrası limonataya dönerim. Şubat ayında bir Umreye gitcez, Cenab-ı Allah’ım izin verirse inşaallah. Ondan sonra devam. Haftada 3 gün, Pazartesi, Çarşamba, Cuma…

-Sizden örnek alıp bizim de bu işte katkımız olsun diyenler de vardır muhakkak.

Hastanede doktorlar filan çok istiyorlar ‘çorbada bizim de tuzumuz olsun diyorlar’ kabul etmiyorum. Bugüne kadar da ‘ne kadara mâl oluyor bu iş’ diye hiç hesaplamadım ben. Ben Cenab-ı Allahımın rızasını almak için sabahleyin erkenden kalkıp, soğukta çorba dağıtıyorum, o soğukta yoksa kimse dikildemez beni.

Allah bize vermiş, biz de insanlara yedirip içirelim. Keşke her hastanenin önünde böyle olsun, insanlara örnek olalım. 18-20 yaşlarına geri inmeyi çok isterdim. Hayır hasenat işlerine daha o yaştan başlamak isterdim.

-Sen hayır işlemenin tadını almışsın sanki Lokman Amca?

Almaz olur muyum? Ufacık çocuk geliyor çorba içiyor, hasta belli. Az sonra bir daha dönüp dolaşıp geliyor. ‘Amca boğazım çok ağrıyordu, iyi geldi bir daha verir misin?’ diyor. Bunun ötesi var mı? Sıddık Teyze devreye giriyor, “ Bayramda da köye giderken bir torba top alır, oyuncak, su tabancası alır. Köyün tüm çocuklarına dağıtır.”

image006-039.jpg

 

-Oynar mısın çocuklarla?

Torunlarla saklambaç oynarım, top oynarım ama büyük torun delikanlı oldu artık bize bakmıyor, internetle oynuyor.(Gülüşmeler.)

-İnsanın her günü bir olmaz tabi. Mesela çorba yapamadığınız zaman oluyordur, değil mi Sıddık Teyze?

Hasta olduğum zamanlar oluyor, o zaman da Lokman Amcan kendi yapar. Tarifin hepsi ölçülü zaten.

-Verir misiniz tarifini. Çok lezzetli gerçekten?

Tarifi baharat kızım.13-14 çeşit şey girer içine. Patates, soğan, sarımsak, baharatlar, mısırözü yağı, biraz iç yağı, un… İçene şifa olsun diye katıyoruz işte.

Geçenlerde 3 gün hasta oldum, gidemedim. Böğürlerimi üşütmüşüm. Benim oğlana dedim ‘git dağıt gel’ diye. Utanırmış gitmedi. Ne diye utanacan. Hastanenin orda da öyle utananlar var.  Adam gelip çorba almaya utanıyor, ondan sonra etrafında dolanıyor, karnı aç, canı istiyor. Bir iki kere sesleniyorum artık, gelip alıyor.

Geçende de benden yaşlı bir adam geldi. “Uzat ellerinden öpecem” dedi. “Bu nasıl bir hizmet” dedi. Sonra o ağladı, ben ağladım. O ağladı ben ağladım. İşte böyle…

Bazen de çok kızdıranlar oluyor ama kızım. ‘Sen niye burda çorba dağıtıyorsun, beklentin ne’ diyenleri oluyor mesela. ‘Mercimeğin markası ne’ diyenleri var mesela. Böyle böyle sinirlendiriyorlar insanı. İlk başladığımda bu işe yakınlardaki kimi esnaf şikâyet etmiş beni, işimize engel oluyor diye. Zabıtalar sıkıştırdı beni. Bir-iki böyle. Sonra bir gün Valinin(önceki Valinin) kalemiymiş, o geldi. ‘Vali Bey hem sizi hem de yengeyi davet ediyor.’ dedi.  Burada işim bitince geliriz, dedim. Aldım yengeni gittim. Vali bize teşekkür etti, çay ikram etti, yengene de şal hediye etti. Çorbayı biz dağıtıyoruz, hediyeyi yengen alıyor. (Gülüşmeler.)

“Eee canım ben de bulaşıklarını yıkarım ya.” diyor Sıddık Teyze.

Bir de fotoğraf çektirmek isteyenler filan oluyor. Bi televizyona çıktıydık ya, oradan görüp de Avrupa’dan arayanlar da var ‘biz de yardım edelim sana’ diye. Yok, diyorum ben.

image007-016.jpg

 

-Maddi olarak hiç sıkıntı çekmediniz o zaman siz?

Yok, çektik aslında. Biz Konya’ya taşınacağız deyince babam 1 sene küstü bize. Hiç destek olmadı.  O zamanlar çektik sıkıntı. Şöyle yani. Yokluğu da çok çektik, varlığı da çok yaşadık. Para, insanlığın yanında hiçbir şey değil. Bugün yok, yarın var. Ya da bugün var, yarın yok. Onun yüzünden benliğini, insanlığını kaybetmemen lazım. Kimseye muhtaç olma o yeter de artar.

Ben 50 sene boş yaşadığımı, sırf bu dünyaya seyirttiğimi anladım. ‘Meğer öbür dünyaya hiç seyirtmemişim’ dedim. Herkese diyorum birbirinizle yardımlaşın, iyilik yapın. Örnek olun. Bana hep diyorlar ki hısım akrabadan  ‘Niye bir kişiye yardım edip de geçmiyon. Sabahın körlerinde böyle uğraşıyon. Derdine ne?’ Eee derdim bu işte.  Cenab-ı Allah’ımın sevgisini kazanmak. Etrafıma bi baktım emmi, yiğen, anne hepsi gidiyor öte tarafa. Bizim de gideceğimiz yer ora. 50 sene bu tarafa çalışmışız ama heybe bomboş. O zaman kafaya vurdum, işe koyuldum kızım.

-Ne de güzel izah ettin Lokman Amca. Bu noktada yani örnek insan olma yolunda  gençlere  tavsiyeleriniz var mıdır?

Gençlere tavsiyelerim;

Birbirlerini sevsinler, insanları sevsinler, en önemlisi de paylaşmayı sevsinler.

Büyüklere saygı göstermeyi, küçüklerini sevmeyi bilsinler.

Belli bir yaşa geliniyor, ama o belli yaş seni Allah yoluna sevk etmesi lazım. Kefenin cebi yok. Olan yatırımı şimdi burada yapmak lazım. Geçen bi görüşmede yanlış anlaşılma olmuş. Sadece emekli maaşıyla insanlara çorba dağıtıyor denilmiş, yok öyle değil. Sadece emekli maaşı değil, benim gelirim gayet iyi; tarla tapanım-malım mülküm var hamdolsun.

image008-036.jpg

 

Hayırseverliği, şükrü ve güler yüzüyle bizleri kendisine ve ailesine hayran bırakan Lokman Amcamıza teşekkür ederek, ellerini öpüyor,  müsaade isteyerek ayrılıyoruz samimi ve sıcak evlerinden…