Birbirimizin dünyasını karartmadan..

Birbirimizin dünyasını karartmadan konuşalım! 

 

Allah-u Teala bize muhteşem bir zafer lutfediyor. Biz ne yapıyoruz? Nasr suresini okuyup hamdedeceğimize, şükredeceğimize, bayram edeceğimize, zaferimizi anlamsız kaygılara ve korkulara kurban ediyoruz. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 1701 sayılı kararı uyarınca Lübnan’a yerleşecek olan uluslararası güçler Hizbullah’ı silahsızlandıracak ve bu operasyon sayesinde İran ve Suriye’nin ABD karşısındaki gardı düşecek ve yükselen emperyalist fitne er veya geç Türkiye’yi de parçalayacak diye öyle korkuyor, öyle korkuyor, öyle korkuyoruz ki, zaferimizi beslemeyi aklımızın ucundan bile geçiremiyoruz.

Zafer nasıl beslenir? Hamd ve şükür ile altı çizilerek beslenir. Zafer coşkusu duyularak ve bu coşku yayılarak beslenir. Evlerde, mescitlerde, iş yerlerinde, vakıflarda, derneklerde, kahvehanelerde, çay ocaklarında, gazetelerde, dergilerde, radyolarda, televizyonlarda, meclis kulislerinde, Başbakanlık koridorlarında, her yerde ama her yerde Lübnan zaferimizi ve bu zaferle açılan yeni ufku konuşup anlatacağız ki, 1918’de içine düştüğümüz ve 1918’i çoktan aştığımız halde alışkanlık yüzünden hâlâ içinde debelendiğimiz bu atmosferden çıkabilelim, İslam dünyasını kasıp kavuran ‘yenilgi kültürü’nü aşabilelim, son vatan parçasını da kaybetme travmasından kurtulabilelim, savunmayı bırakıp taarruza geçebilelim.

“Bir avuç Hizbullah savaşçısı ABD’nin tam desteğine sahip olan İsrail’e kök söktürebildiyse, cân-ı gönülden Allah diyen bir Türkiye’nin, bir Mısır’ın, hatta bir Suriye’nin neler yapabileceğini varın siz hesap edin! Hele, iki-üç İslam ülkesinin doğru dürüst bir zeminde buluşarak güçlerini birleştirdiğini düşünün; dünyanın bütün şeytanları biraraya gelse ne yazar?” diyerek, birbirimize ve ülke idarecilerine umut ve cesaret telkin etmeliyiz. Önce bu! Önce bu! Önce bu! Komplo teorilerini ve felaket senaryolarını bundan sonra konuşmalıyız. Bundan sonra ve bundan feyz ile konuşmalıyız. Kendimizin ve çevremizdekilerin dünyasını karartarak değil, Bedir’den bir ışık olan Lübnan zaferinin aydınlığında konuşmalıyız. Tehlikeleri değil, bu tehlikeleri aşarak varmak istediğimiz yeri önceleyerek konuşmalıyız. Türkiye’yi, Ortadoğu’yu, genel olarak İslam dünyasını ve daha da genel olarak bütün dünyayı mevcut haliyle muhafaza etmeyi matah bir şey sanmadığımızı, yeni bir dünyanın kurulmasını arzu ettiğimizi ve bunun için ağır bedeller ödemeyi göze aldığımızı belli ederek konuşmalıyız.

Seyyid Nasrallah’ın geçen Cuma günü Beyrut’ta düzenlenen Zafer Mitingi’nde yaptığı konuşmayı dinlediniz mi / okudunuz mu? Budur!

İnternet bağlantınız varsa, www.saafonline.com’da Nasrallah’ın tarihi konuşmasının Türkçe tam metnini bulabilirsiniz. 

NOT: Ramazan-ı Şerif’iniz mübarek olsun. Rahmet ve bereket yağmurlarında şemsiyesiz kalıp iliklerinize kadar ıslanırsınız inşaallah.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.