Prof. Dr. Ali Akpınar

Prof. Dr. Ali Akpınar

Bir soru ve bir cevap

Bir kardeşimizin sorusunu ve ona verdiğimiz cevabı okuyucularımızın istifadesine sunuyoruz. Zira son zamanlarda benzer soru ve sorunlar pek çok kişi tarafından seslendirilir oldu.

Kardeşimiz bize yazdığı mektubunda özetle şunları söylüyor:

Dindar bir geçmişe sahip değilim, dinî bir alt yapım da yok. Ancak bana görüştüğüm insanüstü bazı varlıklar tarafında özel sır verildiği, farklı bir insan olduğum, bazı konularda görevlendirildiğim söylenmektedir. Geleceğimle ilgili bazı bilgiler de bana veriliyor. Bu meyanda bana sevdiğim kızla evlenmemem gerektiğini söylediler… Kısa zamanda uzun mesafeler kat edebiliyorum, psikolojik tedavi aldım, fakat rahatsızım, bana yardımcı olur musunuz?

Değerli kardeşim, insan Yüce Yaratıcının yaratıkları içinde en şerefli, en donanımlı varlıktır. O, bu değerini ve saygınlığını Yüce Yaratıcı ile bağlantılı olduğu sürece korumuş olur. Aksi takdirde onun hayvanlardan bile aşağı durumlara düşmesi an meselesidir.

İnsanın, Yüce Rabbimizle bağlantı ise, O’nun ölçüleri doğrultusunda bir hayat yaşamak, temel ibadetlerini yerine getirmekle mümkündür. Ona karşı sorumluluklarımızı biz, Kur’ân’dan ve Onun peygamberinin açıklamalarından öğrenebiliriz. Zira din Allah’ındır, Allah’ın dinini belirleme yetkisi ise tümüyle O’na aittir. Hiç kimse kendi kafasına göre din belirlemeye kalkamaz.

İnsanlık ve Tevhid tarihine baktığımızda yalnızca Peygamberlere vahiy gelir ve onlar doğrudan Yüce Rab ile iletişim kurarlar. Onların dışında insanların vahiy alması söz konusu değildir. Bunun dışında melek, cin yahut insan dışındaki varlıklarla iletişim kurulsa bile, bunlardan alacağımız yahut aldığımızı sandığımız bilgiler kesin ve bağlayıcı değildir. Sözgelimi rüyada, yahut hayal dünyasında dolaşırken aldığımızı sandığımız bilgiler kesin ve bağlayıcı değildir. Dolayısıyla bizi bağlayan bilgi kaynakları bellidir. Bunun dışındakiler de Kur’an ve Sünnet ölçülerine uygun olduğu sürece anlamlıdır. Aksi takdirde değil.

Yüce Yaratıcı, bizler için ilahî yasalar koymuştur. Bunları aşmamız söz konusu değildir. Örneğin belli mesafeler belli zamanlarda alınır, insanın his ve duyguları yanılabilir, her doğan yaşar ve ölür, Allah’tan başka hiç kimse geleceği, görünmeyeni bilemez. İnsanların farklı meziyetleri, özellikleri olabilir. Her insanın anlama kavrama seviyesi farklıdır, becerileri farklıdır, kiminin el becerileri, kiminin zihin becerileri, kimi aşırı duygusal, kimi aşırı hayalci, kimi öfkeli haşin, kimi çok mülayim olabilir. İnsanın bu becerilere sahip olması asla kendini şımartmamalı, onu o becerileri/nimetleri veren Yüce Rabbe şükre götürmelidir.

Zaman zaman çevremizdeki insanlar da bizleri yanıltabilir, şımartabilir, bizi olduğumuzdan farklı gösterebilir. Bazen insanı kendi dürtüleri, tutkuları, evhamları da yanıltabilir. Dilimizde birine kırk gün deli dersen deli, veli dersen veli, hasta dersen hasta olur denildiği gibi. Tarihte pek çok insan kendini peygamber sanmış, Mesih yahut Mehdi sanmış, buna inanmış, hatta bazı insanları buna inandırmış ama öyle olmadığı çok geçmeden anlaşılmıştır.

Biz, insanlar dışındaki cin ve meleklerle iletişim kurmakla da yükümlü değiliz, onlarla iletişim kurmaya da istekli olmamalıyız. Aynı şekilde gaybı, olacakları önceden bilmememiz bizim için bir nimettir. Bir düşünüverelim, ne zaman öleceğimizi bilseydik, hayat yaşanılabilir olur muydu hiç?

Yüce Allah, son peygamberini göndermiş, son kitabını indirmiş ve onda dinini ve insanlığa olan nimetini tamamladığını net bir şekilde açıklamıştır. Yine Kur’ân’da, size inen bu Kitap, Kur’ân ayetleri yetmiyor mu, mealinde açıklamalar vardır. Akıllı ve imanlı insana düşen, Kur’ân ve Sünnetteki açıklamalarla yetinmek, bunlardan nasiplenmeye gayret etmektir. Ne var ki macera tutkunu insan, öncelikli olarak yapması gerekenleri yapmaz, lüzumsuz şeylerin peşine düşer. İletişim ve irtibat kurması gerekenlerle irtibat kurmaz, başka varlıklarla irtibat kurmaya çalışır. Dünyadaki nimetleri doğru dürüst değerlendirmeyen insan, başka gezegenlerde hayat aramaya ve oralarda yaşamaya çalışır.

Bay bayan ilişkilerindeki ölçüleri de Allah ve Peygamberi belirlemiştir. Karşı cinsle hangi şartlarda nasıl konuşacağımızı, onlarla hangi şartlarda beraber olacağımızı, aile yuvasını kimlerle nasıl kuracağımızı da din belirlemiştir. Bugün dini bilmeyen yahut yaşamayan bir kısım insanların yaptıkları yanlışlar, kız erkek arkadaşlığı, flört, sanal âlemde yazışmalar, bir başına uzun süreli görüşmeler dinen haram, insanın ruh sağlığını bozan günahlardır. Çoğu insanın şimdi böyle yapıyor olması, onların doğru olduğu anlamına asla gelmez.

Bu genel açıklamalarım ışığında kendini, düşüncelerini bir gözden geçir, bir Kur’ân meâli al oku, bir hadis kitabıyla peygamberimizin okuyucusu ve dinleyicisi ol, anlamadığın yerleri bilenlere sor, ibadetlerini yapmaya gayret et ve dua et. Fatiha duasında biz günde en az kırk kere, (beş vakit kırk rekatlık namazda)Rabbimiz bize hidayet nasip et, bizi hidayette sabit kıl, kendilerine nimet verdiklerinin yoluna ilet, azıp sapmışların yoluna değil, diye dua ediyoruz, elbette bunlar boşuna değil.

Dua ve sevgilerimle benim güzel kardeşim. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.