Beraberlik birliği ilan eder

Felsefe var olduğu günden bugüne varlığı sorgulamıştır. Sorguda elbette şüphe elzemdir. Ancak şüphe mutlak hakikate varmada bir araç vazifesi görebildikçe elzemdir. Yani şüphenin lüzumu mutlak hakikate varmada bir araç vazifesi görmüyorsa o zaman bu durum şüphe edenin  (septiklerin), mana-i ismî denilen, varlığın sadece görünen kısmında takılıp kaldığını gösterir. Siz buna örnek olarak “aklı gözüne inmiş sadece gördüğü şeylere inan; materyalist felsefe”nin hamilerini misal olarak verebilirisiniz. Elbette varlığın sorgulanmasında “biz kimiz?” “nereden geldik?” “nereye gidiyoruz?” “bizi bir var eden var mı, varsa nerede?” gibi çoğaltılabilecek tarzda sorular özde büyük bir ehemmiyet kespeder. Varlığın sorgulanmasında ise, güzel sanatların bile doğuş sebebi olan insandaki sığınma ihtiyacı önemli rol oynar. Hatta iddiayı ileri götürerek diyebiliriz ki varlığın sorgulanmasının yegâne varlık sebebi de yine sığınma ihtiyacı yahut da insanın diğer kuvvelerinin de hayat ve hareket bulmasında önemli rol olan vicdanında yatan ALLAH düşüncesidir. Bu düşünce/arayış/sığınma hissi, insanları kimi zaman asırları, vazifelendirildikleri hükümlerle aydınlatan Peygamberlerin(a.s.e.) aydınlığında mutlak hakikatin nurdan yamaçlarına götürmüş kimi zaman da nefis, şeytan işbirliği ile türlü sapkın düşüncelere sevk etmiştir. İkinci yoldan gidenler kendi acziyetlerini – haşa- Allah’ta görmüşler bu yüzden kainatta durmadan devam eden bunca işin üstesinden bir tek yaratıcının gelemeyeceği gafletine düşerek çok tanrılı inanışlara yönelmişlerdir. Hatta bu sapkınlık, insanları temiz ruh H.z. İsa (a.s.) nın getirdiği dini tahrif etmeye yönlendirerek, onları teslis bataklığına sürüklemiştir. Böylelikle Allah zaten mukadder olan Son Dini Kainatın İftihar Tablosu, İnsanlığın Seyyidi, H.z. Muhammed Mustafa (s.a.v.) vasıtası ile göndermiş ve hükümlerini dünya sahnesinde insanlığa örnek olması cihetinden talim ettirmiştir. İslam Tevhid dinidir. Allah Hıristiyanların düştüğü sapkınlığa düşmemesi için insanlığı İhlas suresinde olduğu gibi birliği, eşi ve benzeri olmadığı, doğmadığı ve doğrulmadığı hususunda uyarmıştır.

 

İlmin ve tekniğin bu kadar hızlı gelişmediği dönemlerde yukarıda arz ettiğimiz cinsten İmana bir taarruz söz konusu değildi. İnsanlar Allah’ın Din’i kendilerine anlatıldığında temiz vicdanlarıyla ikna oluyorlardı. İlmin ve tekniğin gelişmesi ile İmana yönelik sureten ilmi ancak sireten cahilâne itirazlar atmaya başladı ki bu itirazların en önemli hedeflerinden biri de Tevhid İnancı idi. Oysa bunu ifade ve ispat işi işin ehli mühim bir Zât tarafından sehl-i mümteni derecesinde bir kolaylıkla pek de veciz bir şekilde halledilmiştir. Biz bunu kısacık bir örnekle köşemizin müsaade ettiği ölçüde beyan etmeye çalışacağız.

 

Bir işteki benzerlik ve beraberlik, o işin bir kişi tarafından meydana getirildiğini ifade sadedinde en güzel delildir. Örneğin aynı kalemle ve aynı tarzda yazılmış bir kitap, bir mektup düşünelim. Veyahut benim şu kaleme aldığım yazıyı düşünelim. Harflerin hepsi italik olarak yazılmış ve her cümlede yazanın üslubuna bakan bir yön var.(1) Biz deriz ki bu yazıyı falanca kişi yazmış. Yani bir kişiden bahsederiz. Üslup, harflerin tarzı, kullandığı birtakım özel noktalama işaretleri hepsi bir ve belli bir tarzda yazılmıştır. Dolayısıyla bir kişiyi ifade eder. Gelelim dünyanın yaratılışına. Güneş sistemine göz atmak yeterli.  Ateşten bir küre ve etrafında dönen küreler. Bu en büyük misal. Gelin şimdi “Canlı Bomba” filminde olduğu gibi küçülelim küçülelim ve bir atomun içine girelim. Evet en küçük şeyde de görüyoruz ki sistem aynı. Yani kainat yazarının üslubu bu kainat kitabının bir elden çıktığını gösteriyor. Diyen de öyle demiyor mu zaten “En küçük şey en büyük şeyin numunesidir…”(2)  “Canlı Bomba” filmini izleyenler bilirler. Bir canlı bomba teröristin patlatacağı bombanın çipi içinde olduğu gibi, bir toplu iğnenin başında binlercesi sığacak kadar küçülen insanlar, insan vücuduna giriyor. Filmdeki gibi gerçekten öyle bir imkan olsa da insan vücuduna girsek insanın da “küçük bir kainat” olduğunu ayne’l yakîn derecede müşahede etme imkanına sahip olacağız. Kim bilir belki bir gün o da olur. Esen kalınız…



(1) Örneğin durmadan bir yazarın eserlerini okuyanlar bilirler. Siz aşinası olduğunuz bir yazarın bazen bir cümlesini de olsa bir yerde görseniz hemen o yazara ait olduğunu bilirsiniz.

(2) *****

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.