M. Faik Özdengül

M. Faik Özdengül

Bekleyip göreceğiz

Yazmayalı çok oldu.

Güneş buna bakmadı yine doğmaya devam etti. Ay yine dolunaydı dün gece. Akşamdan sonra bize göründü ve yörüngesinde akmaya devam etti. Bulutlar da örtmeye çalıştı aydınlananları. Aslında yollarında akarlarken tesadüf ettiler. Bize çatışma gibi göründü.

Gurup terapilerine yaz arası verdik. Bu arada Aktüel dergisinden Birol Bey’le konuştuk. Birlikte iki gün geçirdik. Onun kaleminden güzel bir çalışma çıktı. http://www.yeniaktuel.com.tr/top119,[email protected]

Yollara düştüm bu ara. Bursa, Bandırma, Çanakkale, Bergama, Ayvalık, Antalya…

Hiç bu kadar zeytin ağacını bir arada görmemiştim. Yazmayalı çok oldu dedim ya, yazanları, yazılanları görüp okudum. Çanakkale’de yazılanlar, yollarda yazılanlar, otobüsün penceresinden, arabanın camından görünenler. Okumak isteyene yazı çok. Dinleyen susuz ve arayıcı olursa ölü bile ona vaaz eder demez mi? Hazret’i Pir.

Kimisi referandum sonuçlarını bekler, kimisi Ramazan ayını, orucu, kimi sınav sonuçlarını, kimi uzağı, kimi yakını. Beklemekle geçen ömrü sorguladım yollarda.

Çanakkale’yi gezerken rehber anlattı bekleyen kadının hikayesini. Balıkesir’li bir kadın ve kocasının hikayesi: oğlu anlatmış kadının. Annem hep babamın Çanakkale savaşından dönmesini bekledi demiş. Babası dönmemiş bir türlü. Savaş çıkınca askere alınmış ve bir daha gelememiş. Oysa annesi hep beklemiş. Komşuya oturmaya giderken tembih edermiş çocuklara, babanız gelirse ben falanlardayım hemen haber verin emi. Pazara gidermiş yine aynı şeyi söylermiş, babanız gelirse ben pazara gidiyorum hemen haber verin geleyim. Yıllar böyle geçip gitmiş. Yaşlı kadın için ölüm zamanı gelmiş. Hasta yatağında son nefesini verirken yine aynı şeyi tekrarlayarak vermiş son nefesini, babanız gelirse annem hep bekledi deyin demiş. Bekleyerek geçmiş ömrü. Tamamlamamış yasını.

Hep gidenlerin ve dönemeyenlerin hikayesi yaşam.

Merak edilsin diye.

Bilinmezliğin öyküsü yaşam.

Üzerinde düşünülüp akledilsin diye.

Ayrılıklarla örülü yaşam.

Özlenilsin diye.

Şaban ayının 15 i de geçti. Beratların verildiği. Gelecek yıl için planlamaların yapılıp karar verildiği. Çok merak ettim nereye ve nasıl yazıldık diye. Nelerle karşılaşacağımızı da. Dua ettim. Dualarda adımın geçmesini istedim.

Bekleyip göreceğiz.

Yollar da yollarda görünenler de okumasını bilenler içindi.

Öle diyordu ya Hazreti Pir:

Ey boş yere kendini gamlara kaptıran,

elde edemediği dünya malı için üzülüp duran gafil!

Kur’ân’ı aç da;

“Sizden önce gelen insanlar nice akarsular, nice bahçeler terk edip gittiler”

âyetini oku!

cins at, süslü eğer yüzünden öfkelenen,

gönlünü hasetle, kinle dolduran, dertlere düşen!

yürü git;

“Sizden önce gelen insanlar nice akarsular, nice bahçeler terk edip gittiler”

âyetini oku!

için pisliklerle dolu; pislik içindesin aslında;

kendini, nefsanî arzuların, kinlerin hevâsına kaptırmışsın!

ey pisliklerle beraber yaşayan, pisliklere bulanan gafil!

git de;

“Sizden önce gelen insanlar nice akarsular, nice bahçeler terk edip gittiler”

âyetini oku!

ey dâvalarla, dünyaya ait isteklerle dolu şeyh;

ey mânâdan mahrum, gösterişe kapılmış zavallı!

ey yokken var gibi görünen kişi!

yürü git;

“Sizden önce gelen insanlar nice akarsular, nice bahçeler terk edip gittiler”

âyetini oku!

padişahlığına, beyliğine bakma!

her gün bir parça ölüyorsun;

zaten günü gelince büsbütün öleceksin;

bir yığın toprağın altına gireceksin!

onu düşün de, git;

“Sizden önce gelen insanlar nice akarsular, nice bahçeler terk edip gittiler”

âyetini oku!

o güzel yüz, o güzel gözler, o işveler, o nazlar...

nerede o benlikler, o kendini herkesten üstün görmeler?

bütün beden çürüyüp dağılmış;

o güzel gözlerin oyuklarına toprak dolmuş.

aklını başına al da, git;

“Sizden önce gelen insanlar nice akarsular, nice bahçeler terk edip gittiler”

âyetini oku!

yanağını güzellerin yanağına pek koyma;

sonunu düşün; yanağın, yüzün çürümüş gitmiş, onu hayâl et!

yürü git;

“Sizden önce gelen insanlar nice akarsular, nice bahçeler terk edip gittiler”

âyetini oku!

istersen çok zengin ol, bağın bahçen olsun;

isterse konağın, sarayın bulunsun;

bunlar ölüme karşı nedir ki!

bunlara sığınabilir,

bunlarla ölümü yenebilir misin?

yürü git;

“Sizden önce gelen insanlar nice akarsular, nice bahçeler terk edip gittiler”

âyetini oku!

nerede memleketler alanlar,

dünyayı fethedenler?

nerede binlerce insanın kanlarını döken zalimler?

onlar insanlara ne hizmette bulundular?

aklını başına al da, git;

“Sizden önce gelen insanlar nice akarsular, nice bahçeler terk edip gittiler”

âyetini oku!

ey insanların tabutlarını uzaktan görüp de ders almayan;

hattâ ölümü düşünmeyerek gülen zavallı;

ey hâlâ gözleri açılmayan gafil!

yürü git;

“Sizden önce gelen insanlar nice akarsular, nice bahçeler terk edip gittiler”

âyetini oku!

yeter artık, söz söyleme bundan sonra;

sözden ne diye bir çare ararsın?

ey rüzgarı ölçmeye çalışan!

git, git de;

“Sizden önce gelen insanlar nice akarsular, nice bahçeler terk edip gittiler”

âyetini oku!

(Divân-ı Kebîr, Gazel, 1872)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.