
'Altın Kelebek'te Diriliş Ertuğrul sansürüne tepki yağıyor
Doğan Grubu'nun heryıl geleneksel hale getirdiği Altın Kalebek Ödül Töreni'ne, bu yıl Diriliş Ertuğrul dizisi yapımcılarına konuşma hakkı verilmemesi damga vurdu
Hürriyet okurlarının oylarıyla gerçekleştirilen “43. Pantene Altın Kelebek Ödülleri”, önceki akşam sahiplerine dağıtıldı. “Altın Kelebek Ödülleri”nden çoğu Doğan grubu çalışanlarına dağıtılırken, “Yılın En İyi Dizisi” ödülüne de yaptıkları ayrımcılık dikkat çekmesin diye TRT1’de ekrana gelen “Diriliş Ertuğrul” değer görüldü.
YAPIMCI KONUŞTURULMADI
Ödülü almak için sahneye davet edilen dizininin yapımcısı ve senaristi Mehmet Bozdağ ile oyunculara teşekkür konuşması yaptırılmadı, hatta ekip sahneden apar topar indirildi. Bu duruma tepki gösteren Bozdağ, “Bizlere ödül veren izleyicilerimizi selamlama ve teşekkür konuşması yapmam engellenmiştir” dedi. Bozdağ, sahne arkasına geçtiği anda da tenekeden ödülü iade etti. Programı sunan eşek seslendiricisi şovmen Okan Bayülgen ise yaşanan saygısızlıkta suçu ekibi karşılayan hostese attı. Diziyi hiç seyretmediğini belirten Bayülgen, “Söz veriyorum, bundan sonra her gün seyredeceğim” diyerek espiri adı altında diziyle alay edip aşağılamaya çalıştı. O da yetmedi Hürriyet’in yazarı Cengiz Semercioğlu, izlenme rekorları kıran dizinin reklam için ödülü geri verdiğini ima etti. Hürriyet’in rezaletine, dizide Doğanbey karakterini canlandıran Cavit Çetin Güner de sosyal medya hesabından sert tepki gösterdi. “Üç sezonun en çok izlenen dizisine mecburen ödül verdiler. Bu ödülün değeri fotoğrafta, pabucum daha değerli şu an…” yazarak ödülün yere konulmuş fotoğrafını paylaştı. “Diriliş Ertuğrul” dizisi, bu sezon yayınlanan ilk bölümünde, Türk televizyon tarihinin en yüksek izlenme oranına ulaşmış, en yakın rakibini üçe katlamıştı.
FETÖ propagandası yaptı
“Altın Kelebek” töreninde yaşanan rezaletler, “Diriliş Ertuğrul” ekibine yapılan saygısızla sınırlı kalmadı. FETÖ’yü savunan haber sunucusu Fatih Portakal’a da “En iyi Erkek Haber Spikeri” ödülü verildi. “Diriliş” ekibinin bir teşekkür konuşması yapmasına bile izin vermeyenler Portakal’a anında mikrofon uzattı. Portakal da başta Ercan Gün olmak üzere dakikalarca tutuklu FETÖ’cülerin propagandasını yaptı. Portakal’ın açıklamaları, sosyal medyada büyük tepki topladı.
KİM NE YAZDI?
SKANDALA KELEBEK KONDURMAK!
Hayatımda bu kadar kötü organize edilmiş, kimsenin ne yaptığını bilmediği, ödüllerin de kategorilerin de saçma sapan belirlendiği, bu kadar fiyasko bir ödül töreni daha izlemedim, bir daha izleyeceğimi de sanmıyorum.
Vallahi Pantene Altın Kelebek Ödül Töreni'nin ardından altın fiyatlarının düşmesi bile olası...
Uzun uzun yazmak istemiyorum.
Zaten bugünden itibaren bu konuda her gazetede, her köşede pek çok yorum okuyacaksınız.
Ağzından çıkan her cümlede tekleyen Pelin Akil'in ilk sunuculuk denemesinin büyük hüsranla noktalanmasına mı yanayım, Okan Bayülgen'in şaşkın tavuk gibi ortalarda dolanmasına mı? Konuşturulmayan 'Diriliş: Ertuğrul' dizisinin yapımcı ve senaristine mi üzüleyim, kuliste ödülünü iade etmesine mi, yoksa Okan'ın özür niyetine yaptığı ve 'Bu diziyi hiç izlemedim' diye başlayan sözde telafi konuşmasına mı?
Beni asıl kaygılandıran ise 'güvenlik' konusundaki boş vermişlik oldu. Törenin orta yerinde adamın biri, mikrofon kuşanmış bir halde sahneye çıkıp, 'Türkiye'nin en güzel kadını Banu Alkan nerede? Burada hiç güzel kadın yok' filan diye saçma sapan bir konuşma yaptı. Peki o adam ya Banu Alkan fanatiği olmayıp da bir terör örgütünün sözcüsü olsaydı?
Ya da elindeki mikrofon değil de el bombası olsaydı?
Bu geceden selametle evine dönebilen herkes kendini şanslı saymalı.
Bir de nasıl kilo verip güzelleştiğini göstermek için sahneye bikini/ mayo ile çıkan ünlülerimiz var ki, onlara ayrı bir paragraf açmak şart oldu. Seneye Altın Kelebek'te 'En hızlı kilo veren teşhirci' kategorisi açılsa da emekleri boşa gitmese bari!
Bir de, televizyonla ilgili 14 ödülün yedisinin Doğan Grubu'na gitmesi de ilginçti.
Meğer reyting ölçümlerinin, kamuoyu araştırmalarının, sosyal medya istatistiklerinin alayı yalan söylermiş; geçen yılın en başarılısı, Kanal D imiş!
Yüksel Aytuğ-Sabah
DİRİLİŞ ERTUĞRUM VE KATLİAM MAHALLİ
Ödül törenleri bu ülkede anlamını kaybetmiştir. Kendi gruplarının himayesine giren bir anlayışın ödül töreninden zarafet beklemek de anlamsız artık. "Ödül törenleri kendi çıkarlarının foseptik çukuru" dersek ayıp etmiş olur muyuz? Hayır! Yapılanları izledikten sonra az bile deriz!
***
Diriliş Ertuğrul dizisi Altın Kelebek ödülü alıyor. Sonraki tavra bakın. "Tek kelime konuşmadan al ve git" Fetö'den yargılananların arkasında duranlara ve diğerlerine neredeyse sempozyum! Diriliş Ertuğrul dizisinin elemanları oturdukları masada ödülü ayaklarının altına koyuyor. Ve kuliste iade ediyorlar. Bazen verilen ödülü reddetmek o ödülü almaktan onurludur. Ki analarının ak sütü kadar helal ettikleri bir ödülü bile.
***
Hak edenlerin ödüllerine lafımız yok. Ama bir çoğunun o ödülleri dizlerinin üzerine çöküp almaları daha yakışıklı olurdu. Çünkü hakları değildi. Gazetenin bağlı bulunduğu müzik firmasının şarkıcıları ödül hazinesinden nimetlerini alırken, onları gerçek emekçilerden ayıran nedir? Kanserojen sistem mi? İlişkiler çemberinde çıkarların oynaşması mı?
***
Peki, gerçeğin anlamı nerede? Nerede asalet? Nerede emeğin karşılığı? Bitmiş dizilere bile ödül verilirken, izlenmeme rekoru kıran dizilerin ödülleri kekelerken! Hak edilmemiş ödüller insanların üzerinde leke bırakmıyor mu yani?
***
Diriliş Ertuğrul dizisinin emekçileri, katliam mahallinden ayrılırken ödüllerini iade etmenin gururunu yaşadılar. Onların konuşma hakkını gasp edenlere gelince. O kadar çok konuştular ki. Hiçbir şey söylemediler! Sanat ve zarafet adına!
Hakkı Yalçın-Takvim
GİTMEYİN BU ADAMLARIN ÖDÜL TÖRENLERİNE!..
Daha ilk saniyeden itibaren kendini ele veren bir “tahfif ve küçümseme” çabası...
Kurgulanmış “körler-sağırlar” platformuna (başka seçenekleri olmadığı halde) lütfen davet ediyorlar, ödülünü “lütfen” veriyorlar, konuşma yapmana müsaade etmeden kapıyı gösteriyorlar. (“Diriliş-Ertuğrul” dizisinin yapımcılarına bu muameleyi reva gördüler. Büyük bir terbiyesizlik yaptılar.)
Gitmeyin bu adamların körler-sağırlar platformuna...
Size “verilmiş gibi” yapılan ödülleri kabul etmeyin...
Fatih Portakal diye bir adamın ödül aldığı ve terör örgütü propagandası yaptığı bir gecede işiniz ne?
Fetullah övücülüğü yapacağınızı bilselerdi size çıkış kapısını göstermeyeceklerdi, ucuz şovmenlerine “İzlemedim ama ilk fırsatta izleyeceğim, her gün izleyeceğim, mütemadiyen izleyeceğim...” türünden sulu konuşmalar yaptırmayacaklardı ve verdikleri kıytırık ödülü televizyon röportajlarıyla destekleyeceklerdi.
Neyse ki, “netice” iyi oldu.
Ödül, usulü dairesinde sahibine iade edildi.
Bu nedenle, “Diriliş-Ertuğrul” dizisinin yapımcılarını kutluyorum ve “gazaları mübarek olsun” diyorum...
O ödülü (Aydın Doğan’ın “Altın Kelebek Ödülü”nü) iade etmekle son yılların en şık protestosunu gerçekleştirmiş oldular...
Böylece, hem bir “sahteliği” deşifre ettiler, hem de kendilerini takdir makamında görenlere (ödül-taltif mekanizmasını kötüye kullananlara) esaslı bir ders verdiler.
Bravo!
Hazır konu açılmışken, “Altın Kelebek”le taltif edilen haberci arkadaşımıza ödülünü veren medya patronu için de bir çift söz söylemek istiyorum.
Evet, darbe gecesi Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın mesajını ilk duyuran haberci hemşiremiz de ödüllendirildi.
İyi habercilik yaptı, kuşku yok.
İyiliği, biraz da, “ilk” olmasından kaynaklanıyor.
Çünkü Cumhurbaşkanı Erdoğan, o “ilk” duyuruyu müteakip, başka kanallara da bağlandı ve halkı demokrasiye sahip çıkmaya çağırdı.
Burada, “ilk” olmak, evet, önem taşıyor ama kendileri olmasaydı da Erdoğan mesajını kamuoyuna ulaştıracaktı. İlk olmak, biricik olmak anlamına gelmiyor.
Dolayısıyla ödül, (iddia edildiği gibi) “demokrasiye sahip çıkma azmi ve kararlılığı”na değil, “hızlı haberciliğe” verilmiş oldu... Bir diğer ifadeyle, elini çabuk tutan kazandı. (Grup dışından bir haberci elini çabuk tutsaydı yine ödüllendirilir miydi? Sanmıyorum.)
Hayır, öyle değilmiş...
15 Temmuz gecesi patronlarının öncülüğünde, daha doğrusu patronlarından aldıkları “el”le büyük bir kahramanlık sergilemişler ve demokrasiyi uçurumun kenarından almışlar.
Mütemadiyen bunu yazıp çiziyorlar...
Darbenin üzerinden kay aç geçti, hâlâ aynı türküyü çığırıyorlar...
Kamuoyunu borçlandırıyorlar...
Hemen hepsinde de aynı nakarat: “15 Temmuz gecesi patronumuz aradı, dedi ki, ‘Ne olursa olsun, darbeye direneceksiniz, demokrasinin yanında olacaksınız, meşru hükümeti savunacaksınız.’ Biz de haberciler olarak bu buyruğa uyduk...”
İşte bu buyruğa uyduğunu söyleyen hemşiremiz “Altın Kelebek Ödülü” aldı.
Hayırlı olsun!
Ödülünü de “patronumuz” dediği ünlü basın patronu takdim etti ve o gece yaşananlarla ilgili “demokratik manifesto” niteliğinde bir konuşma yaptı.
Konuşması güzeldi... En azından kötü değildi.
Elemanlarına verdiği “el”e de diyecek bir şey yok.
Hepsi güzeldi de...
Daha önce müteaddit defa sorduğum gibi, “1997 yılında ordunun baskısı sonucu istifaya zorlanan İslamcı koalisyon hükümetine karşı benim medya organlarım savaş verdi” cümlesini nereye koyacağız?
Evet Aydın Bey, nereye koyacağız?
Ahmet Kekeç-Star