Alayların bülbülü sustu

Kişiler hakkında yazı yazmaktan çok korkarım. Nedeni onu tam manası ile anlatamamak endişesi elimi kolumu bağlar.

 Şimdiye kadar çok az insan hakkında yazı yazdım.  Eğer Seydişehir de gazetecilik yapıyorsam Abdurahman hocam gibi bir dost,  örnek bir kişi hakkında yazmamam düşünülemezdi. Hocamı benden daha iyi tanıyan dostlarımın affına sığınarak değerli bir dostu kaybetmenin üzüntüsü içinde bu satırları yazıyorum.

            1985 yılında Seydişehir’e bir perşembe günü elma satmak için gelmiştim ve namaz kılmak için en yakın camiyi sordum. Bir aşağıda bir yukarıda var dediler ve yukarıdaki camiye gitmek daha çok işime geldi.

 Cemaatle namaz kıldıktan sonra hoca cemaate doğru dönünce ilk gördüğümde içimden dedim ki ne kadar vakarlı ve ciddi bir insan. Çıkarken sordum bu hocanın ismi ne? Abdurahman Ayaz dediler o gün zihnime nakış gibi işlenen o vakarlı duruş hiç bir zaman değişmedi. 

            Bir vesile Allah bize bu şehirde yaşamayı nasip etti Seydişehir’e yerleştik.  Seydişehir’ e yerleşince Cumalarımızı kılmak için o cami senin bu camii benim derken tüm camilerde aynı hutbeler okunuyordu.  Alaylara Cumaya gidelim ve Cuma namazı için alaylar camisine gittik. İlk olarak 1985 yılında gördüğüm o vakarlı kişi şimdi hutbe okumak için minbere çıkmıştı.

             İçimden dedim ki nasıl hutbe okuyacak acaba duruşu kadar vakarlı ve hitabeti o kadar güçlümü? Caminin içinde ikinci ezan okundu hocam el yazısı ile hazırladığı dört beş sayfalık özel kesim kâğıtları ile hutbeye başladı.

Ses tonu, cümle kurgusu, referansları, konuyu tahlil edişi ve okuyuşu ile hutbenin başından sonuna kadar kendimi sanki bir dersten çıkmış kadar bilgili  hissettim.. Bir şeyler öğrenmenin huzuru ile camiden çıktım. Uzunca seneler boyunca Alaylar Camisinde Cuma namazı kılmak için gittim. Meğer değer biçilmeyecek kadar kıymetli hutbeleri dinlemek için Seydişehir’in içinden ve dışından birçok insan özellikle Alaylar camisine geliyormuş.

İnsanın eylemi ile söylemi arasındaki bağın söyleminin güçlü olmasına etki ettiği mutlaktı.

 Abdurahman hocam duruşu kişiliği karakteri, ilmi, hitabeti, giyimi kuşamı ile her zaman örnek alınacak ve yeri hiç bir zaman doldurulamayacak bir değerdi. Seydişehir   böyle bir değerini kaybetmenin üzüntüsünü yaşıyor.

Sağlığı yerindeyken sık sık işyerime gelir dertleşirdik konuşurduk.  Kıymetli hocamla  sohbet etmek insana zevk  verirdi.

 O güçlü hitabetinden istifade edebilmek için kendisi ile sohbet etmekten zevk duyardım. Kendine özgü anlatım tarzı konuştuğu insanı hiç bir zaman kırmadan gayet dikkatli bir şekilde dinlemesi ve söyleyeceklerini senin sözün bittikten sonra söylemesi hepimiz için örnek bir davranıştı.

Seydişehir gibi önemli bir tarihe sahip şehrin tarihine belirli bir döneme kadar hiç kimse sahip çıkmamış olması tabii ki üzücü bir durumdu.

Taki Abdurahman hocamın Seydişehir tarihi ve Seyyitharun Velinin Hayatı kitabını hazırlayana kadar. Hocam bu açıdan da geçmişine sahip çıkacak kadar kadirşinas bir insandı.

            1970 yılında hazırladığı risale, Seydişehirlinin elinde birinci kaynak olan bu çalışmayı sürekli yenileyerek bizlerin hizmetine sundu. Bu konuda çok titiz çalışması ile ortaya sürekli kaliteli bir şeyler koymanın gayreti ile ömür boyu çalıştığına ben şahidim... Kitabının en son baskısını yapacağında işyerime gelip Abdullah efendinin resmini buldum Fahri bunu kitaba koyacağım derken nasıl sevinçliydi bir bilseniz. Benden en son isteği bu kitabı sen bas fahri demişti ama nasip olmadı. Hocam yine kendisi bastırıp satmıştı.

 Alaylar cemaatinden geçen yıl rahmetli olan Kerim Ağabey aniden rahatsızlanıp kısa sürede vefat edince, nasılsın hocam deyince iyiyim Fahri ama göğsümde bir ağrı var demişti rahmetli. Değerli başkanımız İbrahim Halıcıyla beraber bir gün hocamızla karşılaşınca Başkanım beni bir doktora götürün muayene ettirin demişti. Konya’ya gitmişti, işte Konya da kendisine o teşhis kondu ve yaklaşık sekiz ay hocam o hastalığa dayanabildi. Son günlerinde ben hocamın o halini görmeye dayanamadım çok acıydı kaçış yoktu hepimizin gideceği o yere hocam uçtu gitti. Allah rahmet eylesin hocam mekânın Cennet olsun. Sen bizim için bir değersin hem de yeri doldurulamayacak kadar büyük bir değer.

  Seydişehir senin her zaman o vakarlı duruşunu, en kritik dönemlerde sorgulanma pahasına da olsa okuduğun o can alıcı hutbelerini ve Seydişehir’e kazandırdığın tarih şuurunu,  bir ülkenin geleceği olan nesillerimiz için uzun yıllar boyunca yaptığın o titiz çalışmayı asla unutmayacak hocam.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum