Saffet Yurtsever

Saffet Yurtsever

Acıları yeniden yaşamak

TYB Konya Şubesi olarak bu hafta “Yazılacak Çok Şeyimiz Var” programlarından biri olan “Sarıveliler’e Gidiyoruz”u gerçekleştirdik.

Benim için sürpriz olan bu gezide oldukça duygulu anlar yaşadım. Sadece Sarıveliler ilçesine gideceğimiz düşüncesiyle yola çıkmıştım. Oysa yola çıktıktan sonra TYB Konya Şube Başkanımız M. Ali Köseoğlu’nun açıkladığı programa göre doğduğum ve beş yaşlarında başta annem olmak üzere amcalarımı, dayılarımı ve tanıma fırsatı bulamadığım birçok akrabamı bırakmak zorunda kaldığım Göktepe(Fariske) ve Çukurbağ köylerine de gideceğimizi öğrendim. Velhasılı bu sıla-i rahime hazırlıksız yakalanmıştım. Oysa Rasulullah(sav)’ın önemle üzerinde durduğu ve yapıldığı zaman Müslümanların Cennet’e girmelerine sebep olacağını haber verdiği sıla-i rahim; gerek ayetlerde, gerek hadislerde, namaz, zekât gibi farz ibadetlerden hemen sonra zikredilmektedir. Âlimler de sıla-i rahimde bulunmanın farz olduğu görüşündedirler ve terk edilmesini, yani akraba ve yakınlarla olan ilişkilerin kesilmesini, büyük günâhlar arasında zikretmişlerdir. Zirâ Yüce Rabb(cc)imiz Nisâ suresinde; “Allah’tan korkun ve akrabalık bağlarını kesmekten sakının!” buyurmaktadır. Yine Ebu Hüreyre(r.a)’den rivâyetle Allah Rasûlü(sav); "Kim, rızkının Allah tarafından genişletilmesini, ecelinin uzatılmasını isterse sıla-i rahim yapsın.'' buyurmuşlardır.

Sevgili gönül dostumuz Halil İbrahim Tongur’un katkılarıyla Sarıveliler İlçesi Milli Eğitim Müdürü Musa Dalkılıç’ın dâvetlisiydik. İki yıl önce Niğde gezimizde tanışmıştık kendileriyle. Niğde-Çamardı’nda şube müdürüydü o zamanlar.

Hayatını eğitim öğretime adamış bir mücahit. Alışılmışın dışında bir Milli Eğitim Müdürü profili çiziyordu. Çalışkan, fedâkâr, vefalı ve gerçek bir gönül eriydi. Kendisi gibi hayatını bu yola adamış birkaç öğretmenle birlikte yörenin mahrum ve mahzun çocuklarını dur durak bilmeden geleceğe/geleceğimize hazırlıyorlar. Allah(cc) emeklerini hayırlara tebdil etsin ve muvaffak kılsın…

Gezimize Konya’dan gazeteci, yazar ve sanatçılardan oluşan otuz kişilik bir grupla yol üzerinde Hadimî Hazretlerinin kabri başında yapılan dualarla ve Hadim Müftüsü Ahmet Demirel’in çay ikramıyla başladık.

Karacoğlan’ın diyârı Sarıveliler’e vardığımızda bizi Torosların misafirperliğiyle Belediye Başkanı Hayri Samur’la birlikte Sar-Der Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Mehmet Akgül ve Sarıveliler’in güler yüzlü sıcak insanları karşıladı…

Deri tulukta ayran yaydık ve yayık ayranı içtik. Elimize birer çam fidanı alarak TOKİ bölgesindeki yeşillendirme alanında fidanlarımızı diktik, dualarımızı ettik. Artık Sarıveliler’de dikili birer ağacımız oldu inşallah.

Belediye binasına geçtik ve çalışmalar hakkında bilgi edindik. Göreve geldiğinden beri Sarıveliler’i kırk iki kat büyüttüklerini, altyapı problemlerini giderdiklerini, elli bin nüfusa elli sene yetecek şekilde içme suyu sorunlarını çözdüklerini öğreniyoruz.  Karacaoğlan’ın Sarıveliler’li olduğunu tescillettirmişler ve yapılmış heykelinin uygun bir yere dikileceğini söylüyor Hayri Bey.  Ayrıca her fırsatta ağaçlandırma ve çocuklara yönelik eğitici etkinliklere de ağırlık verdiklerinin altını çiziyor.

Sarıvelilerli Emekli Öğretmen Araştırmacı yazar Mustafa Ertaş da Konya’dan itibaren yöre ve Karacaoğlan ile ilgili durmadan dinlenmeden sürekli bilgi aktarıyor bize. Yetmişine merdiven dayamış o insanda gün boyu ne bitmez bir enerji… Allah(cc) nazardan saklasın.

Hayri Bey’le Belediye binası önünde toplu fotoğraf çektiriyoruz ve yöresel kahvaltı ikramının ardından birer “Sarıvelilerli fahri hemşehri” ünvanıyla  Göktepe’ye, dedemin, ninemin, amcalarımın, yengelerimin ve akrabalarımın da bulunduğu mezarlıktaki Büğlü Baba şifalı çamurundan bir yıldır tedavi gördüğüm hastalığıma bağlı (Hepatit-C, dalak büyümesi ve Siroz başlangıcı) olarak vücudumda çıkan küçük çıbanların bulunduğu kollarıma Şifâyı Rabbimiz(cc)’den bekleyerek sürüyorum. Oradan da Roma dönemi kaya mezarlarının bulunduğu Köristan’a geçiyoruz.

Beş yaşlarındayken keçi güttüğümü, çocuğu olmayan kadınların içinden geçtiği bu kaya mezarlarını yeniden hatırlıyorum…

Bedir Köseoğlu bir renkli yılan fotoğraflıyor ve yine çocukluğumda gördüğüm taşın altına kıvrılmış o kocaman yılan geliyor aklıma... Nasıl çığlık attığımı ve bir de üvey annemden yediğim dayağı hatırlıyorum.

Çukurbağ’a geçiyoruz. Uzun süre “öldü” bildiğim annemin köyüne. Beş yaşlarında bir üvey anne ile ayrıldığım ve babamın bize “anneniz öldü” dediği ve on dokuz yaşıma kadar hiç gidemediğim/göremediğim anneme ve köyüme… Üç gün üst üste gördüğüm ve annemin ruhunun beni çağırdığına, mezarını bulup ziyaret etmem gerektiğine yorduğum rüyalarımın sonucunda bir  1976 Eylül’ünde sorup soruşturup köye nasıl gidildiğini öğrendiğim ve eski bir yolcu minibüsüyle sekiz saat süren uzun bir yolculuktan sonra güneş batmak üzereyken ulaşabildiğim ve mezarını değil de kendisini bulduğum Cennet annemin köyüne… Anneme kavuştuktan sonra da yaşanan onca acıyı bir kez daha yaşıyorum. Kavuşmayla ayrılığı hep iç içe yaşayarak bugünlere kadar geldik…

Ayrı bir ailesi olan ve her yıl bir bayramda mutlaka ziyaret ettiğim annemi iki yıldır rahatsızlığımı öğrenip de üzülmesin diye göremiyordum. Bu gezi hem bana hem de anneme acı bir sürpriz olacaktı…

Çukurbağ köy muhtarı Mehmet Olgun ve köylüler karşılıyor köy meydanında bizi… Yöresel en güzel elbiselerini giyen kadınların yine sac üzerinde pişirdikleri yöresel bulgurca(irmik+patates+kıyma+soğan+baharat), saç böreği yanında yayık ayran ikramıyla…

Yazar Hüzeyme Yeşim Koçak ve muhterem eşleriyle birlikte Göktepe Yatılı Bölge Ortaokulu Müdür yardımcısı Ergin Taşdemir hocamın arabasıyla annemi görmeye gidiyoruz. Köyün aşağısında ve dik bir yamaçta evi. Tek başıma bu kavuşmayı kaldıramazdım. Hâlsizdim, çaresizdim. Kalbim güp güp atıyor, bacaklarım titriyor, nefes almakta zorlanıyordum. Ayrıntıları çok uzun olan yaşanmış acıları bir kez daha yaşıyordum. Annemden sonra iki üvey anne ve yetimhane hayatı… Sonrası ise yine acılarla dolu bir mücadele...  Yanımda birileri olursa hem annem hem de benim için iyi olacaktı. Onlardan güç alacaktım. Öyle de oldu. Beni kırmayıp eşlik eden ve içinde boğulmak üzere olduğum duygu boranında bana güç veren Hüzeyme Yeşim Hanım kardeşime ve muhterem eşlerine, Ergin Taşdemir öğretmenime bir kez daha teşekkür ediyorum. Sizler olmasaydınız belki de onu üzmemek için bu sefer kapısının eşiğini öpüp geri dönerdim… Televizyondan “Hz. Yusuf” dizisini izleyip izleyip ağladığını söyleyince içimde hangi fırtınaların koptuğunu, hangi dağların toz buz olduğunu anlatmak hangi kelimelerle ifade edilir bilemiyorum…

Hayatta kalan tek dayımı, Osman Çelik’i nâm-ı diğer Çelik Osman’ı göremedim. Annemden döndüğümüzde kâfile hareket etmek üzereydi.  Dayımı görmeye zaman yoktu. Ama en kısa zamanda tekrar gelmeyi düşünerek ayrılıyordum anılarımın depreştirdiği ruh daralmalarımla...

Ayrılırken M. Ali Köseoğlu ve Osman Bozdemir kitap imzaladı ışığa koşan kelebekler gibi etrafımızda dönen tertemiz çocuklara ve Âşık Mehmet’in mısralarıyla uğurlandık doğduğum/doyamadığım, ruhumda çok derin izleri olan köyümden... 

Göktepe Yatılı Bölge Ortaokulu’nun fedâkâr öğretmenleri ve geleceğe hazırlanan  pırıl pırıl öğrencileri karşıladı bizi okulun bahçesinde. Yetimhane yıllarımın bitmeyen gecelerine zamansız bir seyahâte çıktım çocuklarla…

Birlikte yemeklerimizi yedik, namazlarımızı kılıp çocuklarla neşeli olduğu kadar da verimli bir gece geçirdik.

Osman Bozdemir eğitici oyunlarıyla gözlerinde sevgi ve saflık ışıldayan çocuklara unutamayacakları farklı bir sevinç yaşattı. Prof. Dr. Nazmi Zengin  hocamız, çocuklara derslerin yanında bol bol hâyâl kurmalarını tavsiye ederken Ahmet Aka bu hayallerini bir kitapta toplayıp yayınlama sözü verdi. Mustafa Ertaş hocamız da altı yüz yıllık yöresel kıyafetleri teşhir etti.

Muhterem başkanımız M. Ali Köseoğlu, Melahat Ürkmez, Hüzeyme Yeşim Koçak ve eşleri, Hümeyra Uslu, Zeki Oğuz, Ömer Lütfi Ersöz, Ali Işık, Salih Sedat Ersöz, Aziz Ayva, Ahmet Demirel, Özge Demirtaş, İbrahim Can kardeşlerimiz de ailelerinden ayrı kalmanın hasret potasında daha yeni yeni pişmeye başlayan, tutunacak birer dal arayan Torosların bu temiz  çocuklarıyla ayrı ayrı ilgilendiler. Kendilerine o çocukların yaşadığı ruh halini en iyi bilen biri olarak  cân-ı gönülden saygı ve teşekkürlerimi sunuyorum. İyi ki varsınız…

Gecenin ilerleyen saatlerinde ayrılık vakti gelince çocukların gözlerindeki ışıltının ağlamaklı bir hâl aldığını ve yalvarırcasına; “N’olur gitmeyin! Madem gidiyorsunuz, o halde tekrar gelin!...” diyen sözleri uzun süre beni rahatsız edecek gibi…

TYB Konya Şubesi’nin her cumartesi gerçekleştirdiği 2015 yılı etkinliklerinin de öncekiler gibi dolu dolu olduğu âşikâr. Başkan M. Ali Köseoğlu’na ve Yönetim Kurulu üyelerine, bu güzel etkinliği düzenleyip emek veren Halil İbrahim Tongur ve bizi misafir eden İlçe Milli Eğitim Müdürü Musa Dalkılıç başta olmak üzere Sarıveliler Belediye Başkanı Hayri Samur’a, Sar-Der Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Mehmet Akgül’e, Hadim’den itibaren bizleri yalnız bırakmayan ve dönüşte tekrar sıcak çay ikramıyla bizi uğurlayan Hadim İlçe Müftüsü Ahmet Demirel’e, Çukurbağ Muhtarı Mehmet Olgun’a ve tüm emeği geçenlere teşekkür ediyoruz...

 Allah(cc)’a emanet olunuz.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.