AB süreci engellerle dolu…

Türkiye geçen hafta, Avrupa Birliği konusunda önemli bir dönemeci daha geçti. Ancak bu kez, ciddi anlamda bazı sorunlar baş göstermeye başladı. Böyle giderse her müzakere açılış ve kapanışlarında aynı senaryo ile karşı karşıya gelecek; Rum yönetiminin veto tehdidi ile.

İki yıl önce Rumlar Avrupa Birliği’ne girerken başımıza sorun olacağını gören Türkiye, Avrupa Birliğinin büyük ülkelerine söylemişti. Ancak o dönemde Rumların üyeliğini Kıbrıs sorunu halledilmeden, hızlıca kabul ettiler. Avrupa’nın iki yıl önceki aceleciliği beklide şimdi anlaşılıyor. Rumlar şu anda Avrupa’nın yaramaz çocuğunu oynuyor. Türkiye’nin AB’ye üye olmasını istemeyen kimi ülkeler, Rumlar’ın üzerinden bu amaçlarını gerçekleştirmek isteyebilir. Zira Rumların bu tutumu, içeride Avrupa Birliği’ne girmek isteyen geniş halk kesimlerini de olumsuz etkilemeye başladı.

Avrupa Birliği’ne girme mücadelesi, uzun, meşakkatli ve büyük özveri gerektiren bir süreç olarak karşımıza çıkmıştır. Bu yolda daha bilmediğimiz birçok engel çıkacaktır. Avrupa Birliği aslında bir perspektiftir. Bu perspektif; bireyin ön planda olduğu, demokrasinin bütün gereklerinin yerine getirildiği, çağdaş dünya perspektifidir. Zaten AB müktesebatı, insanların sağlıklı ve huzur içinde yaşamını sağlamak için standardize edilmiş kurallar manzumesi değil midir? Türkiye’nin temelde AB standartlarına ulaşması asıl hedefi olmalıdır. İnsan hakları ve demokrasi alanında gelişmiş ülkelerle yarışacak hale geldikten sonra, ister AB’ye girsin ister girmesin, çok da önemli değildir. Ancak AB perspektifinden her gün biraz daha saptırılmaya çalışılan bir ortamda, AB’nin dışında başka bir hedef aramak, doğru bir yaklaşım olmayacaktır.

Avrupa Birliğinin geçen hafta olduğu gibi, hep son dakikada kabul ettiği, müzakerelerin açılış kapanış kararları, bundan sonra Türk kamuoyu tarafından çokça ele alınacaktır. Güney Kıbrıs’ın ve Avusturya’nın hemen her fırsatta Türkiye’ye karşı takındığı olumsuz tavır, gelecekte tahammül edilemez hale gelebilir. Bu yüzden AB’nin lokomotif ülkelerinin daha özenli tutum içerisine girmeleri gerekmektedir. Bizim Meram ilçemizin nüfusu kadar bile olmayan Rumlar’ın, bu derecede Avrupa Birliği müzakerelerinde etkin olmaya çalışması, Avrupa’nın en büyük nüfusa sahip ülkeleri ile aynı büyüklükteki Türkiye için, büyük haksızlıktır.

Şunu söylemek gerekir ki, Kıbrıs üzerinden politika yapmak kimseye fayda sağlamayacaktır. Çünkü Kıbrıs meselesi çözülmeden, Rumlara limanların açılması mümkün değildir. Limanları sorun çözülmeden kimse açamaz. Hiçbir Hükümet, Kıbrıs sorunu çözülmeden taviz vermez zaten. Bunu Başbakan daha birkaç gün önce çok açık olarak da söyledi.

Türkiye AB sürecinde, kimsenin ne dediğine bakmadan, üzerine düşen yükümlülüklerini eksiksiz yerine getirmek için, elinden gelen her türlü çabayı göstermelidir. Esasen müktesebatta var olan koşullar, bizim insanımızın yaşam kalitesini daha üst noktalara taşıyacaktır. Yaşam koşullarının neredeyse tamamıyla ilgili kısmını ilgilendiren bu konuyu, büyük bir özveri ile ele almamız gerekmektedir. Çünkü AB standartlarında yaşam sürmek, hepimizin hakkıdır.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.