50 yıl önce olmuş bir olay

50 yıl önce olmuş bir olay !.. Bence unutulmamalı


27 Mayıs darbesi hakkında çok şey yazılabilir. Ama tarihi bilgilerle yazıyı doldurmak istemiyorum. Zaten konuya dair sorularım var sadece, cevaplar ise darbecilerde.

Öncelikle şunu belitmeliyimki: Evrende her varlığın bir kaderi olduğu gibi, insanın da kendine özgü bir kaderi vardır. İnsan kaderinin, iyilik ve kötülük işleyecek bir yapıda yaratılması, kendisine akıl ve irade gücünün verilmiş olmasıdır. Bu nedenle kader konusu, insanın akıl, irade sahibi, özgür ve sorumlu bir varlık olması ile yakından ilgilidir.

Akıl; İyi ile kötünün, doğru ile yanlışın arasında tercih etme yeteneğimizdir. Düşünme eylemimiz aklın doğal bir ürünüdür. Bizleri hayvanlardan ve başkalarının tarifiyle, koyunluktan ayıran, İnsanın, akıllı ve düşünen bir varlık olmasıdır. Aklı ve düşüncesiyle İNSAN; iyiyi kötüden, doğruyu yanlıştan, faydayı zarardan ayırt eder. Çevresinde olup bitenleri anlar ve değerlendirir. İnsanın akıllı bir varlık olarak yaratılması onun kaderidir.

İrade ise, seçmek, istemek, yönelmek, tercih etmek ve karar vermektir. Diğer bir ifadeyle irade; insanı iki şeyden birini yapmayı tercih etmeye ve tercin ettiği şeyi yapmaya yönlendiren güçtür. Allah (cc), insana seçme ve seçtiğini yapma gücü vermiştir. İrade insanın özgür bir şekilde hareket etmesini sağlar. İnsan, aklı ile iyiyi kötüden ayırt eder; iradesi ile de herhangi bir iş yapmaya, ya da yapmamaya serbestçe karar verir. İnsanın seçme ve seçtiğini yapma gücünün olması onun kaderidir. Şimdi sorarım sizlere?

Demokrasiyi sadece kendi fikrinin savunucusu, iktidar olduğunda doğru kabul eden bir kesim var. Türkiye’de. Elitist azınlık… Kendi düşüncelerini temsil eden partiler iktidar olduğunda, demokrat oluyor, iktidar kendilerinde olmadığında ise darbeci oluyor. Bu sözde demokratlar; ikiyüzlülüğün hesabını kendi vicdanlarına verebiliyorlar mı?

Menderes’i Amerikan’cı olduğu için suçlayan askerler, tanklarının namlusunu Amerikan Büyükelçiliği’nin kapısına dayayıp ABD’den ihtilali destek için para istememişler midir? Hatta bizzat darbecilerin beyin kadrosundaki bir kısım insanlar ABD’de kontr-gerilla eğitimi almamış mıdır?

1945-1950 yılları arasında, ordu içinde İnönü aleyhtarı bir grup cuntacı asker, eğer düşledikleri ihtilali gerçekleştirip, İnönü’yü ihtilal ile devirselerdi ve İnönü’nün boynuna yağlı urgan geçirilmiş olsaydı, iskemledeki görüntülerini boy boy gazete sayfalarında yayınlasalardı; darbe destekçileri hala darbeleri destekler miydi acaba?

Sevgili nitelikli okurlar, 21. yüzyılda hala darbeleri tartışan, hatta darbe korkusu yaşayan bir ülke ne kadar medenidir? Birbirimizin fikirlerine saygı duymayı bizler ne zaman öğreneceğiz?

Askeriye, eline silah verip; canımın ciğerimiz evlatlarımızı gönderdiğimiz, bizi koruması için, özgürlüğümüzü, devletimizi, namusumuzu teslim ettiğimiz bir kurumdur.

Türk halkı ile yapılan tüm araştırmalarda, araştırma firmalarının neredeyse hepsinde, Türk halkının % 97’sinin Ordu’suz bir millet istemediklerini, Ordu’ya güvendiklerini, aynı kişiler üzerindeki bir başka araştırma ise halkın % 90’ının darbe istemediklerini, darbeye karşı olduklarını belirtiyor.

Buradan şu sonucu çıkarmamız gerekir; içinde cuntacıları barındırmayan bir ordu isteniyor. Daha doğrusu namlusunu milletine çevirmiş bir ordu istemiyorlar. Ordu’muz, görevinin sınırlarını anlamayan askerleri bünyesinde barındırmaya devam ettikçe, bu güveni nereye kadar koruyabileceğini düşünmektedir?

Teröristler lüks hapishanelerde beslenirken, darağaçları, bu ülkenin kendi evlatlarını, başbakanlarını asmak için 50 yıl önce kurulduysa, kuruluyorsa; adaletten kim bahsedebilir?

En büyük irade milletin iradesidir. Hiç bir irade milletin iradesinden büyük değildir.

Hoşca, sağlıcakla kalın.  Ama en önemlisi, milletinin iradesine güvenen adam gibi adam kalın..! 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum