2. İstanbul Uluslararası Ombudsmanlık Konferansı

2. İstanbul Uluslararası Ombudsmanlık Konferansı

Kamu Başdenetçisi Şeref Malkoç:- "Kamu Denetçiliği Kurumu, idarenin hizmetlerinin kalitesinin yükselmesine, iyi yönetim ilkelerinin yerleşmesine, insan haklarının gelişmesine, hukukun üstünlüğünün sağlanmasına, hak arama kültürünün yaygınlaşmasına, şeffaf

İSTANBUL (AA) - Kamu Başdenetçisi Şeref Malkoç, "Kamu Denetçiliği Kurumu, idarenin hizmetlerinin kalitesinin yükselmesine, iyi yönetim ilkelerinin yerleşmesine, insan haklarının gelişmesine, hukukun üstünlüğünün sağlanmasına, hak arama kültürünün yaygınlaşmasına, şeffaf, insan odaklı idarenin oluşmasına katkı sağlamaya çalışmaktadır." dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın katılımıyla Dolmabahçe Sarayı'nda düzenlenen "İyi yönetim ilkeleri ve Ombudsmanlık" ana temalı 2. İstanbul Uluslararası Ombudsmanlık Konferansı'nın açılışında konuşan Malkoç, Kamu Denetçiliği Kurumunun, "İnsanı yaşat ki devlet yaşasın" ilkesiyle faaliyetlerini sürdürdüğünü belirtti.

Kamu Denetçiliği Kurumunun, idarenin her türlü eylem ve işlemleriyle tutum ve davranışlarını insan haklarına dayalı, adalet anlayışı içerisinde, hukuka ve hakkaniyete uygun yönlerden incelemek, bu anlamda idareye tavsiye kararları verdiğini söyleyen Malkoç, "Kamu Denetçiliği Kurumu idarenin hizmetlerinin kalitesinin yükselmesine, iyi yönetim ilkelerinin yerleşmesine, insan haklarının gelişmesine, hukukun üstünlüğünün sağlanmasına, hak arama kültürünün yaygınlaşmasına, şeffaf, insan odaklı idarenin oluşmasına katkı sağlamaya çalışmaktadır." diye konuştu.

Malkoç şöyle devam etti:

"Sayın Cumhurbaşkanım, 17 yıldan beri çok büyük hizmetler yaptınız. Türkiye'yi kalkındırdınız. İnsanımızın refahını artırdınız. Türkiye'ye yeni imkanlar ve yeni kurumlar kazandırdınız. İnsanların hak arama alanlarının önündeki engelleri kaldırdınız. Hak arama alanını genişlettiniz. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru hakkı bunlardan biridir. Hak arama kurumu olarak Kamu Denetçiliği Kurumu sizin Başbakanlığınız döneminde kuruldu. 21. yüzyılın en büyük dramı olan Suriye'deki iç savaşta evleri yıkılanlara, bombalar altında can verenlere, 4 milyon Suriyeli'ye sizin öncülüğünüzde bu millet kucağını açtı. Şimdi ise bu insanların evlerine, vatanlarına dönmesi için güvenli bölge oluşturdunuz. Suriye'ye barışın gelmesi için ABD ile İran'la Rusya arasında hakemlik yapıyorsunuz. Yani bir bakıma Suriye barışı için ombudsmanlık yapıyorsunuz, emeğinize sağlık."

Türkiye'nin dünyadaki gariban, yoksul, mağdur ve muhtaçlara en fazla yardım eden ülke olduğunu vurgulayan Malkoç, "Kamu Denetçiliği Kurumu 7 yıldan beri çalışmalarını sürdürmektedir. Bu süre içerisinde 76 bin 715 yazılı şikayet aldık. Yine bu süre içerisinde 350 bin 452 kişiye telefonda ya da yüz yüze görüşerek yardımda bulunduk, katkı sağladık, hukuki destek verdik. Kamu denetçiliği kurumu şikayet alıp, idareyi denetlemenin, tavsiye kararı vermenin yanı sıra halkın avukatlığını yapmaktadır." dedi.

Kamu denetçiliği kurumunun verdiği tavsiye kararları ile idarenin hukuki açıdan ve iyi yönetim ilkeleri açısından gelişmesine katkı verdiğini de kaydeden Malkoç, kurumun halk ile devlet arasında kaynaşma ve kucaklaşmanın sağlanmasını temin etmeye çalıştığını ve bir yönüyle halkın dertleri ve sorunları arasında mahkemeye gitmeden çözümler üretmeye çalıştığını söyledi.

Malkoç, "Hepimizin bildiği gibi adalete ulaşmada 3 unsur çok önemlidir. Bir kolay müracaat, iki ucuz veya bedava olması, üçüncüsü hızlı olması. "Geciken adalet adalet değildir' derler atalarımız. Kamu denetçiliğine başvuru çok kolaydır. Biz başvuru parası, şahit parası almıyoruz. Hepsini kamu denetçiliği kurumu yapıyor." ifadelerini kullandı.

Yasaya göre kamu denetçiliğine yapılan başvuruların en geç 6 ay içerisinde sonuçlanması gerektiğine değinen Malkoç, "Bugüne kadar yapılan başvuruların hepsi sonuçlanmıştır. 31 ekim 2019 tarihi itibarıyla kurumumuza 17 bin 148 başvuru yapılmıştır. Yine bu tarih içerisinde kurumumuzdan 18 bin 500 karar çıkmıştır. Bizim verdiğimiz kararlar bazen 1 kişiyi bazen de 100, 1.000 kişiyi ilgilendirdiği kararlar oluyor. SGK ile verdiğimiz ya da ÖSYM ile ilgili verdiğimiz kararlar bunların örnekleri." dedi.

Malkoç, şunları kaydetti:

"Kurumun ilk kurulduğu yıllarda kurumun tavsiye kararlarına uyma oranı yüzde 20 civarındaydı. Arkadaşlarımızın gayretiyle yüzde 75'e çıkmıştır. Avrupa'da bunun ortalaması yüzde 80 olduğu göz önüne alınırsa 7 yıl gibi kısa bir zamanda aldığımız mesafe önemlidir. Dünyada 8 tane ombudsmanlık ağının üyesiyiz. Dünyanın buluşma noktası olan İstanbul'da 60 ülkeden 150'ye yakın, ombudsman, insan hakları savunucusu ve akademisyenle birlikteyiz. İslam ülkeleri ombudsmanlık birliğinin ve Asya ülkeleri ombudsmanlık kongresini İstanbul'da yapacağız. Kamu denetçiliği kurumuna reesen inceleme yetkisi verilirse Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine daha çok katkıda bulunuruz, halkın refahı konusunda daha etkin hale geliriz. Bizim alanımızda TBMM dilekçe komisyonu, CİMER var, Etik kurulu var. Bir çok kurul var. Bu kurulların bir bir araya gelmesi daha faydalıyken yeni bir kurum ihdas yerine kamu denetçiliği kurumunun kazandığı tecrübe ile yatırım ombudsmanlığının kamu denetçiliği kurumuna vermesinin daha uygun olacağını düşünüyoruz. Kamu denetçiliği kurumunda 5 tane denetçi arkadaşımız var. Cumhurbaşkanlığı sistemine geçildiğinde bunların statüsü müsteşar yardımcılığından genel müdürlük daha gerisine düştü. Bu arkadaşlarımıza en azından yüksek mahkemedeki hakimler statüsü ve uzmanlarımıza da anayasa mahkemesindeki raportörlere eş denk bir çalışma yapılırsa memnun oluruz."

Yargıtay Başkanı İsmail Rüştü Cirit de kamu denetçiliği kurumunun kurulmasının hukuk devletinin ve insan haklarının gelişimi bakımından önemli bir kilometre taşı olduğunu belirterek, "Halkın bir emaneti olan kamu görevi, kamu yetkisi, kamu kaynakları için kamu yararı için yapılır. Kamu görevinin liyakat sahibi kişilere verilmesi devlet yönetimindeki kritik rolü ilk çağlardan beri üzerinde önemle durulan bir konu olmuştur." ifadesini kullandı.

Halkın yönetime ve devlete güven duymasının ön koşulunun tüm kamu hizmetlerinin şeffaf ve topluma karşı hesap verebilir bir şekilde yönetilmesi olduğunu aktaran Cirit, şöyle devam etti:

"Halkın en çok güven duyduğu kurumların başında gelen yargı organı şeffaflık ve topluma karşı hesap verebilirlik ve liyakat açısından en yüksek standartları uygulaması gerekir. Anayasamıza göre yargı yetkisini doğrudan millet adına kullanan mahkemelerin şeffaflığı, hesap verebilirliği aynı zamanda yargının bağımsızlığının teminatıdır. Yargının insan haklarını koruma işlevini güçlendirmek yargı mensuplarının hem bireysel hem kollektif sorumluluğudur. Bu kollektif sorumluluğun yerine getirilmesinin en somut ve canlı örneği yargıda şeffaflıkla ilgi İstanbul bildirgesidir. 37 ülkeden gelen yüksek mahkeme başkanlarının katılımıyla yargıtay başkanları tarafından geliştirilen İstanbul bildirgesi 23 Temmuz 2019 tarihinde BM Ekonomik ve Sosyal Konseyi'nde kabul edilmiştir. BM üye tüm devletler tarafından oy birliğiyle kabul edilen bildirge insan hakları bakımından tarihte yerini almıştır. Yıllardır vurgulanan yargıda şeffaflık kavramı küresel ölçekte bütün yönleriyle tanımlanmış, açıklanmış ve standartları belirlenmiştir."

- "Türkiye tüm risklerine rağmen açık kapı politikası uygulamıştır"

Küresel terörü destekleyen devletlerin Suriye'de 4 milyondan fazla insanın göç etmesinden sorumlu olduğuna dikkati çeken Cirit, "Türkiye bu devletlerin desteklediği terör örgütleriyle mücadele ederken, söz konusu örgütlerin yaptıkları katliamlardan kaçan insanlık dramına dönüşen göçmen kriziyle de mücadele etmektedir. Suriye krizinin doğmasından itibaren Türkiye tüm risklerine rağmen açık kapı politikası uygulamıştır. Ne var ki göçmenlerin ihtiyaçları sağlaması amacıyla dış destek yüzde 5 civarındadır." diye konuştu.

Finansal yükün tamamının Türkiye tarafından üstlendiğini de kaydeden Cirit, konuşmasını şöyle tamamladı:

"Türkiye'nin Suriye ve Irak'daki siyasi istikrarsızlıktan etkilenen göçmen durumuna düşen sivil halka yönelik tutumunu yere göğe sığdıramayanlar, göçmen krizine neden olan küresel terör örgütlerini uzaklaştırmaya yönelik Türkiye'nin operasyonlarından son derece rahatsız olmuşlardır. Avrupa Birliği'nin küresel terör örgütlerini destekleyen bu tutumu insan haklarının korunmasına ilişkin samimiyet düzeylerini göstermektedir. Akdeniz'de batan göçmen tekneleri için harcanacak yakıtın hesabını yapıp, masum insanları hatta bebekleri bile ölüme terk edenlerin boğulmakta olan göçmenleri kurtaran insani yardım amaçlı gemileri limanlarına yanaştırmayanların vicdani ve ahlak ölçüleri elbette sorgulanacaktır."

Kaynak:Haber Kaynağı

Etiketler :