Memleketi Kurtaran Adam

Memleketi Kurtaran Adam

112’nin koltuğuna acil etli pilav ve bamya!


Konya’nın düğün yemeklerini bilirsiniz. Yoldan geçenler bile kalabalığı görünce çıkar gelirler, karınlarını doyururlar. Genelde davetiye sorulmaz gelene. Çünkü yemek hazırlanırken bu tür ekstralar hesaba katılır.

Gerçi şimdiki düğünler bizim zamanımızdan biraz daha masraflı. Eskiden böyle kilolarca et olmazdı. Olsa olsa bamyada falan. Fakat zerde çok iyi olurdu. Pilavla karıştırır, “Nasıl olsa karnımızda karışacak” derdik. Bir de öyle sofraların başında bekleşmeyiz, bir kenarda ev sahibinin “haydin buyurun” hitabına göre bir sofralık, iki sofralık, çağrılan kadar gider yerdik. Biz de düğün yaptık, usul böyleydi. Şimdi otururken bin zahmet çektiğimiz bir yana, yemeğin bitmesiyle beraber altımızdaki sandalyeye yapışıyor veletler…

Dün dostum Şevket Demir’in (Oğlu Muhammet evlendi) düğününe gittim, çocuklarla. Şöyle yemekten sonra çay eşliğinde bir kenarda laflarken, o da ne? ‘112 Acil Servis’ ambulansı çıkageldi. “Hayırdır, birine bişey mi oldu?” sorumuz biterken beraber, ambulansın yan kapısı açıldı ve içinden şöyle 10-15 kişiye yetecek büyüklükte üçlü sefer tası göründü.
“Şevket Bey, hayır mı?” dedim, güldü…

Benim oğlanların düğününe de iki minibüs zabıta, bilmem kaç ayrı ekip polis otosu gelmiş, kaplarına etli pilavı doldurup gitmişlerdi. Hepsine o zaman da dedim, şimdi de tekrarlayım, afiyet olsun.

Şikayet babından söylemiyorum, ama bir 112 acil servis ambulansının düğünlerde pilav peşinde koşması uygun mu sizce? Hem de içinde doktoru, hemşiresi… Felaket tellallığı olmasın, biri arasaydı o vakit bunları, ne olacaktı? İki, üç, beş dakika gecikme bile acil durumlarda çok çok önemliyken…

Canlarım, artık bazı kurallara uyalım. Lütfen…

İnleyen, ızdırap çeken hastalara özel bir usul yok mu?

Numune Hastanesi’nin hemen yanında ya bizim gazete, iki üç gündür her geldiğimde bir inleme duyuyordum. Sonunda dayanamayıp sordum, nedir bu ya? “Hacıabi” dediler, “Hastaneden geliyor. Bir kadın sürekli inliyor böyle…”

Ellalem, ızdırabı büyük. Allah sabır versin…

Fakat hastanedeki diğer odalar… diğer hastalar rahatsız olmuyorlar mı? Böyle durumların başka çözümleri olmalı değil mi? Ne yani hastaneye yatırmışız hastayı, dinlensin, iyi olsun diye. Yan odadan başka bir hastanın durmak bitmek bilmez inlemeleri var. nasıl olacak şimdi?
Biz elli, yüz metre öteden dayanamıyoruz inlemelere, onlar nasıl dayanacaklar. Bir de hastane yetkilileri duymuyorlar mı acaba?

Numunenin altında labirent

Valla mevzuyu hastaneden açtık, bari şunu da yazıvereyim. Geçen amca oğlum nörolojide yoğun bakımda yatıyor, kalkıp bi ziyaretine gideyim dedim. Bu dediğim servis, Numune Hastanesi’nin dış çıkış kapısına en yakın kısmı. Peki ben o dışarıya en yakın odaya nasıl gittim, biliyor musunuz? Evvela, Acil’in üzerindeki polikliniklerin üzerinden giriş yaptım hastaneye, sola döndüm, epey gittikten sonra sağa dönüp hemen bir alt kata indim. Oradan sola dönüp biraz gittim ve sağa döndüm. Biraz sonra önüme gelen koridora saptım, burası da solumda kalıyor. Şöyle 20 metre gittikten sonra tekrar sağa döndüm…

Başım döndü, bir kenarda biraz bekledikten sonra, her bir kapı kılıklı yerde bekleşen güvenlikçi delikanlılara sordum. Tarif ettiler, bodrum katlarda epey dolaştıktan sonra zemin kata çıktım. Şöyle bir 25 metre kadar yürüdükten sonra zar zor aradığım yere ulaştım…
Nasıl çıktığımı sormayın!

Bu hastanenin alt katlarında labirent gibi dolaşmadan istediğimiz yere rahatça ne zaman gidebileceğiz? Bu işkenceye kim son verirse, alnından öpeceğim. Bu vesile ile amca oğluna da tekrar geçmiş olsun diyeyim…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.