Türk Yaşam Biçimi

Türk Yaşam Biçimi

TÜRK YAŞAM BİÇİMİ DOĞU İLE BATIYI, ESKİ İLE YENİYİ BİR ARAYA GETİREN CANLI BİR MOZAİKTİR

 

Türk Yaşam Biçimi

 

TÜRK YAŞAM BİÇİMİ DOĞU İLE BATIYI, ESKİ İLE YENİYİ BİR ARAYA GETİREN CANLI BİR MOZAİKTİR

Türkiye’de yaşam, yüzlerce yıllık bir geçmişin, çağdaş bir şimdiyle bir arada var olduğu kültürel ve geleneksel bir çeşitliliğe ayna tutar. Bu ülkenin konukları egzotik olduğu kadar tanıdık bir görünümle karşılaşırlar; zira doğu ve batı dünyasının büyüleyici bütünlüğü Türk yaşam biçiminin özünü oluşturur.

Dil

220 milyon kişi tarafından konuşulan ve dünyanın en çok kullanılan 5. dili olan Türkçe, ülkenin resmi dilidir. 11. Yüzyıldan beri billinen lehçelerden doğmuş olan günümüz Türkçe’si, Fince ve Macarca’nın da dâhil olduğu Ural – Altay dil ailesinin bir parçasıdır. Türkçe, fazladan 6 harf eklentisiyle Latin alfabesi kullanılarak yazılır. Bütünüyle fonetik olan bu dilde –alfabenin her hafinin yalnızca bir sesi vardır-; her sözcük tam olarak yazıldığı gibi okunur.

Yabancı dil öğrenimi sıralamasında Fransızca ve Almanca’nın önüne geçen İngilizce, okullarda öğretilen ve gitgide yaygınlaşan ikinci dil haline gelmiştir. Türkiye’de, İngilizce yaygın olarak konuşulmakta ve pek çok kişi tarafından bilinmektedir. Almanca, Rusça ve Fransızca da özellikle popüler tatil yörelerinde konuşulan diller arasında yer alırlar.

Din

Halkın %99’unun Müslüman olmasına rağmen, dinin tam anlamıyla kişiye özel bir konu olarak görüldüğü Türkiye, İslam dünyasındaki tek laik ülkedir. Kurumsal yapının kökeninde yer alan laiklik ilkesi dinin devlet işlerinde hiçbir etkisi olmadığına işaret eder. Türkiye’de miladi takvim kullanılır ve haftalık tatil günü –sanıldığı gibi Cuma değil- aynı diğer Avrupa ülkelerinde olduğu gibi Pazar’dır. Farklı inançlara sahip pek çok kişinin barış içinde yaşadığı Osmanlı İmparatorluğu dönemindeki inanç çeşitliliği hâlâ korunmaktadır ve günümüz Türkiye’sinde 236 kilise ve 34 Sinagog ibadete açık bulunmaktadır.

Türkiye’yi ziyaret eden turistlerin, günde beş vakit okunan ezan sesi haricinde, müslüman bir ülkede bulunduklarına dair bir izle karşılaşmaları pek olanaklı değildir. Halk, batılı ülkelerde olduğu gibi çağdaş bir giyim tarzına sahiptir; hatta büyük şehirler ile popüler tatil beldelerinde Paris, Londra ve Milan modasının yakından takip edildiği kolaylıkla fark edilebilir. Türkiye’nin büyük şehirlerindeki giyim tarzı ile Avrupa’nın geri kalanı arasında neredeyse hiçbir fark yoktur. Yalnızca küçük kasabalar, şehrin dışında kalan bölgeler ve ülkenin doğusunda halkın giyimi daha yereldir. Kasabalı kadınların başörtüsü takması da oldukça sık rastlanan bir durumdur, fakat bu alışkanlık da, dini görüşlerden ziyade pratik ve kültürel nedenlerden kaynaklanır.

Giyim tarzınıza yalnızca cami ziyaretleriniz sırasında dikkat etmeniz gerekecektir. Camiye girecekler şort giymekten kaçınmalı, ister kadın ister erkek olsun bacaklarının kapalı olmasına özen göstermelidir. Kadınlar ise omuzlarının ve başlarının kapalı olmasına dikkat etmelidirler. Camiye girmeden önce ayakkabılar çıkartılmalıdır. Cami önlerinde genellikle bir ayakkabılık ya da dolap bulunur; ama dilerseniz ayakkabılarınızı çantanızda da taşıyabilirsiniz. Bu arada, bilmenizde yarar var: Camiler genellikle ibadet saatlerinde ziyarete kapalı olurlar.

Türkiye’de kutlanan iki büyük İslami bayram vardır. Yıllık takvime göre ikisinin de tarihleri her sene değişiklik gösterir. Ramazan bayramı oruç döneminin sonuna denk gelir. Kurban bayramı, Ramazan bayramından yaklaşık iki ay sonradır; bu bayram süresince varlıklı Müslümanlar genellikle bir koyun ya da inek keserek ailelerine, dostlarına ve komşularına dağıtırlar. Devlet daireleri ve diğer bazı kurumlar bu dönemde kapalı olur; fakat tatil köylerindeki yaşam gündelik akışını sürdürür; bayramları tatil köylerinde geçirmeyi tercih eden Türklere de sıkça rastlanır.

 

Misafirperverlik

Türkiye’yi ziyaret eden turistler, neşeli bir sohbet açmak ya da gerektiğinde kendilerine herhangi bir konuda yardımcı olmak için yollarından dönen Türk halkının dostane tavırlarından şaşkınlıkla karışık bir mutluluk duyarlar. Misafirperverlik, Türk kültürünün yapı taşlarındandır ve Türkler ziyaretçilerine Tanrı misafiri olarak muamele edilmesi gerektiğine inanırlar. Bu düşünce biçimi 21. yüzyılda da geçerliliğini korumakta ve kitle turizmiyle yok olacak gibi de görünmemektedir. Hatta Türklerin büyük çoğunluğu yabancı konuklarla tanışmaktan, farklı kültürler hakkında bilgi edinmekten ve yabancı dillerini geliştirme fırsatı elde etmiş olmaktan büyük zevk alırlar. Türkler için birbirini –erkekler dâhil olmak üzere- yanaktan öperek karşılamak son derece alışılagelmiş bir tavırdır. Ayrıca, Türk halkı için ulusal bayrağı kutsal kabul etmek bir gelenektir. Bu nedenle Türk bayrağını küçümsemek ya da saygısızlık göstermekten şiddetle kaçınmak gerekir.

Türk Yemekleri

Dünyanın en iyi mutfaklarından biri olarak tanınan Türk mutfağı, sayısız çeşidi, doğal malzemelerin kullanımı, her damak zevkine hitap eden lezzeti ve Avrupa, Asya, Ortadoğu ve Afrika üzerindeki etkisi dolayısıyla dünyanın en temel üç mutfağından biri olarak kabul edilir. Kökleri, Türklerin ilk yerleşim yeri olan Orta Asya’ya dayanan Tük mutfağı, Türklerin Anadolu’ya gelmelerinden itibaren yakın bir kültürel alışveriş içinde bulundukları kıtanın iç bölgeleri ve Akdeniz kültürlerinden gelen katkılarla evrilmiştir. Bu açıdan, Türk mutfağı içerdiği malzemelerin doğal tat ve lezzetlerini zenginleştiren kendine özgü nitelikleriyle, Uzak Doğu ve Akdeniz mutfağı arasına kurulmuş bir köprüdür. Ayrıca bu mutfakta, Fransız mutfağındaki soslar ya da İtalyan mutfağındaki makarna gibi baskın bir öğe bulunmamaktadır.

İstanbul’da saray mutfağı gelişirken, Anadolu’daki yerel mutfaklar, pek çok bölgede farklı coğrafi ve iklimsel özellikler göstererek çoğalmıştır. Bu mutfaklar, yüzyıllar boyunca sınırlar ardına sıkışmış olarak kaldıktan sonra, günümüzde geniş bir alana yayılan şehirleşme ve yeni yerleşim yerlerine yapılan göçler sonucunda büyük şehirlere ve çevrelerine ulaşmışlardır. Bu kültürel hareketlilik, Türk mutfağının sayısız yerel tarifin katkısıyla zenginleşmesini sağlamıştır.

Türkiye, ülkenin tamamına yetecek oranda yiyecek üretimine sahip olmakla birlikte bu alanda ithalatta da bulunmaktadır. Bu bolluk, Türk yemeklerinin çoğunlukla taze ve yerel ürünlerden yapıldığını ve bu nedenle çok daha lezzetti olduğunun açık bir kanıtıdır.

Ana yemek genellikle çorba ya da küçük porsiyonlarda soğuk ya da sıcak olarak servis edilen tadımlık yiyeceklerden oluşan meze ile başlar. Pek çok restoranda garson, seçiminizi bizzat yapmanız için bütün mezeleri bir tepsi içinde masanıza getirir. Tarama, cacık, dolma (pirinç ile doldurulmuş asma yaprağı ya da biber), börek, arnavut ciğeri (kuşbaşı doğranarak kızartılmış ciğer) çoğu restoranda bulunan mezelerden bazılarıdır.

Ana yemek genellikle et ya da balıktan oluşur. Türkler genellikle yemekle birlikte ekmek yerler ve ana yemekler çoğunlukla pilav ile servis edilir. Yemeğin yanında domates, salatalık, maydanoz ve soğandan yapılan, zeytinyağı ve limon soslu çoban salatası sunulur. Kuzu eti en çok tercih edilen et çeşididir ve “şiş kebap” (şişe dizili baharatlanmış et parçaları) da dâhil olmak üzere, pek çok farklı biçimde hazırlanabilir.

“Köfte” adı verilen ve kıyma ile yapılan yemek de denemeye değerdir. Acı ve baharatlı yemekleri tercih edenler, acı biber ve baharatlarla harmanlanmış kuzu kıymasının yatay bir şişe sarılıp pişirilmesiyle yapılan “Adana Kebap”ı deneyebilirler. Kebap’ın sayısız çeşidi ve yerel spesyalleri bulunur. Biraz ağır olmakla birlikte son derece lezzetli olan ve önce Büyük İskender’in, ardından da ait olduğu yörenin adını almış olan İskender ya da Bursa Kebabı, ince dilimler halinde kesilmiş döner etinin, taze pişirilmiş pide dilimleri üzerine konulduktan sonra domates sosu ve sıcak tereyağı ile süslenerek, yoğurt eşliğinde sunulur. Türkler sulu yemek ya da ev yemeği adını taşıyan sıcak yemeklere geleneksel olarak ilgi duyarlar; bu nedenle, bu tür yemekleri restoran girişlerindeki büfelerde sergileyerek satan restoranlara sık rastlanır. İstanbul’da, büyük şehirlerde ve kıyı kasabalarında balık ve deniz ürünleri restoranları oldukça yaygındır. Balık, çoğunlukla doğal tadını açığa çıkaracak şekilde ızgarada pişirilir; ayrıca, midye tava, kalamar, midye dolma (baharatlı pirinç ile doldurulmuş kabuklu midye) gibi deniz ürünlerinden yapılan mezeler de oldukça çeşitlidir. Deniz ürünleri konusunda tavsiye istemekte fayda vardır; öte yandan levrek, çupra ve kalkan daima en lezzetli balıklar arasında yer alırlar. Ayrıca müşterilerin kendilerine sunulan balıklar arasında seçim yapmayı arzu ettikleri bazı özel restoranlarda, kilo ile balık satımına da rastlanır.

 

Kaynak: T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı

Derleyen; Müjdat GÖKÇE

 

 

Önceki ve Sonraki Haberler