Tarihî eserleri kendi  ellerimizle yıkıyoruz

Tarihî eserleri kendi ellerimizle yıkıyoruz

Aydınlar Ocağı’nda gezginlerin gözüyle eski Konya’yı anlatan Gazeteci-Yazar Mustafa Balkan, yabancı seyyahların “Konya’yı zamandan çok insan eli harap etmiş” sözlerini hatırlatarak “Günümüzde, Osmanlı’dan kalma eserleri yine kendi ellerimizle yıkmaya dedi

Konya Aydınlar Ocağı’nın bu haftaki Selçuklu Salı Sohbetleri’nde, gazeteci-yazar Mustafa Balkan, “Gez Dünyayı Gör Konya’yı” başlığı altında yabancı seyyahların gözüyle eski Konya’yı anlattı.

İl Halk Kütüphanesi’nde gerçekleştirilen sohbette konuşmasına, görüntülü olarak Halep’in Rus-İran kuvvetlerinin işbirliği sonucu düştüğü haberiyle başlayan ve 100 bini çocuk 300 bin Halepli Müslümanın 30 km’lik bölgede kuşatılarak ölüm kalım savaşı verdiğini dile getiren gazeteci Mustafa Balkan, “Halep bizim kanayan bir yaramız. Halep’i gezip oradaki kardeşlerimin ne durumda olduklarını görmek ve olaylara şahit olmak isterdim. İnsanımıza ve insanlığa gezin dünyayı görün Halep’in halini demek isterdim” dedi.

Gazeteci Balkan, Yapı Kredi Yayınları arasında 2001’de çıkan “Gez Dünyayı Gör Konya’yı” adlı kitabı kaynak göstererek bu eserde Arap, Türk, Fransız, İngiliz ve Alman 20 gezginin gezip gördükleri Konya’ya dair izlenimlerini görüntüler eşliğinde aktardı. 12. Yüzyılın Konya’sı hakkında bilgi veren en önemli seyyahın “Ebu’l-Hasan Ali Bin Ebi Bekr El-Herevî” olduğunu kaydeden Balkan, Arap seyyah İbni Battuta’nın, 1329-1330 tarihleri arasında Konya’ya geldiğini ve “Tuhfetu’n-Nuzzâr fi Garaibi’l-emsar ve Acâibil-esfar” adlı eserinde, Konya’yla ilgili şu bilgileri verdiğini kaydetti: “Burası büyük bir şehirdir. Pek güzel bir şekilde inşa edilmiş olup, nehirleri, bağ ve bahçeleri ve meyveleri boldur. Daha önce anlatıldığı üzere, burada Kamereddin denilen bir cins kayısı yetişmekte olup, Mısır ve Şam tarafına sevk olunur. Şehrin caddeleri gayet geniş, çarşıları ise muntazamdır. Her sanat ehlinin kendisine mahsus bir yeri vardır.”

 

KONYA KALESİ VE ALÂEDDİN CAMİİ

Ünlü seyyahımız Evliya Çelebi’nin 1649 yılında Konya’ya geldiği ve uzunca bir süre şehirde kaldığının bilindiğini ifade eden Balkan, Çelebi’nin Konya Kalesi hakkında “Konya Kalesi’nin yapılışı, Yunanlılardan Yenvan Tarihi’nin sahibinin yazdığına göre, Nişan oğlu Aleksandır oğlu Harkılan’dır. Sonra, Hazret-i Ömer ile mektuplaşmış olan meşhur Kayser ikinci defa tamir ettirmiştir. Buraya Müslümanlardan ilk olarak gelen, Selçuklulardan Alâeddin Keykubâd’tır.” dediğini aktardı.

Evliya Çelebi’nin, Alâeddin Tepesi’ndeki Sultan Birinci Alâeddin Camisi’nden “diller ile anlatılamayacak, kalemler ile yazılamayacak kadar güzel” olduğundan bahsettiğini ifade eden Balkan, Çelebi’ye göre o dönem Konya’sında medreselerinin en meşhurunun Nalıncı Medresesi olduğu ve 11 adet darü’l-kurra ile üç yerde darü’l-hadis ile 170 yerde sıbyan mektebi ve 40 kadar derviş tekkesi olduğunu kaydetti. Çelebi, Konya’yla ilgili şu bilgileri de veriyor: “Yedi türlü buğdayı olup devedişi tabir edileni ancak Şam civarında yetişir. Özel olarak helvacı çarşısı vardır. ‘Konya’da adama helvayı döğerek yedirirler’ sözü meşhurdur. Meyvelerinden Meram dağında ‘kamerü’d-devle ve kamerüddin’ adıyle iki çeşit kaysı yetişir ki, Şam’ın kaysısından daha lezzetli, sulu ve tatlıdır. Yirmi çeşit armudu, kiraz, şeftali, üzüm sarması ve badem kırması olur.”

KONYA’DA TARİH YOK EDİLİYOR

18’inci ve 19’uncu yüzyılda Konya’ya gelen yabancı gezginlerin ekseriyetinin casus olduğunu ve bazı arkeologların, Konya’daki tarihi eserleri, parayla kandırdıkları yerli halkla birlikte yağmaladıklarını da dile getiren Balkan, Alman Mereşal Helmuth Von Moltke’nin 1839 yılının Konya’sını anlatırken, “Türk şehirlerinin genel olarak harap bir görünüşleri vardır, fakat hiçbiri Konya kadar harap değildir. Konya’yı zamandan çok insan eli harap etmiş.” dediğini hatırlattı. Balkan, konuşmasına şu sözlerle son verdi:

“Konya’yı “insan eli” harap etmiş etmesine de ajan ve haris gözlü seyyahlar tarafından davet edilen yabancı arkeologların ellerinin de bu harapta payının olduğu gözardı edilemez. Günümüzde ise, Osmanlı’dan kalma eserleri yine kendi ellerimizle yıkmaya devam ediyoruz.”