Şehircilik Şurası

Şehircilik Şurası

Cumhurbaşkanı Erdoğan: (2) - "Karadeniz'in o güzel yaylalarında, Ege'nin Akdeniz'in kimi kıyı bölgelerinde gördüğüm çirkinliklerden çok derin üzüntü duyuyorum. Bu facialara bakanlık, belediyeler, ilgili ve yetkili tüm birimler olarak işbirliği halinde izi

ANKARA (AA) - Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Karadeniz'in o güzel yaylalarında, Ege'nin Akdeniz'in kimi kıyı bölgelerinde gördüğüm çirkinliklerden çok derin üzüntü duyuyorum. Bu facialara bakanlık, belediyeler, ilgili ve yetkili tüm birimler olarak işbirliği halinde izin vermemeliyiz. Hep birlikte buna karşı bence set oluşturmalıyız." dedi.

Erdoğan, Beştepe Millet Kültür ve Kongre Merkezi'nde, Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca düzenlenen "Şehircilik Şurası"nda yaptığı konuşmada, belediye başkanlığı, başbakanlık ve cumhurbaşkanlığı dönemlerinde dünyanın dört bir tarafında önemli şehirleri ziyaret ettiğini belirterek, şehirleşme konusunda yaşanan sıkıntıların Türkiye'ye mahsus olmadığını ve pek çok ülke ve toplumun benzer sancıları yaşadığını ifade etti.

Dünyada, 1950'de nüfusu 10 milyonun üzerinde sadece 2 ülkenin olduğunu anımsatan Erdoğan, şöyle devam etti:

"Bugün ise dünyada nüfusu 10 milyonun üzerinde 34 şehir mevcuttur ve yenileri de hızla gelmektedir. Aynı şekilde nüfusun kır ve kent dağılımı da hızla bozulmakta, insanlar şehirlere adeta yığılmaktadır. Dünyayı bir kenara bırakıyorum, ülkemize baktığımızda 1950'de nüfusumuzun sadece yüzde 25'i şehirlerde yaşarken bugün bu oran yüzde 90'ı aşmıştır. Tüm çarpıklıklarına, tüm zorluklarına ve tüm sıkıntılarına rağmen insanlar şehirlerde yaşamayı tercih etmektedirler."

Gittiği ülkelerde düzenli ve planlı şehirleşme örneklerini gördüğüne işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu görüşlere yer verdi:

"Ama bireyin düzenli olması, nizamlı olması, doğru ve güzel olduğu anlamına gelmiyor. Bizim şehirlerimiz, toplumumuzda var olan çeşitliliği, farklıları bir arada yaşatabilme geleneğini yansıtan özelliklere sahiptir ve aslolan budur. Binaların, meydanların ve mahallelerin belirli bir kimliği, şahsiyeti vardır, olmalıdır. Bu yüzden hiçbiri diğerinin aynısı değildir. Halbuki özellikle Batı ülkelerinde tek tipçi bir mimari anlayış hakimdir. Hepsi de birbirine benzeyen sokaklarda, aynı tip binalardan yüzlerce, binlerce görürsünüz ve aralarındaki farkı anlayabilmeniz çok zordur. Şu anda da yine Batı mimarisi budur."

- "Betonlaşma yaylaları ve kıyıları da işgal etmeye başladı"

Erdoğan, düzenli ama karakteri olmayan şehirleşmenin ideal olmayacağına dikkati çekti.

Erdoğan, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Maalesef yine 1940'lardan itibaren çarpık yapılaşmanın, diğer adıyla gecekondulaşmanın yanında aynı kötü, kişiliksiz, çirkin projenin yüzlerce, binlerce uygulaması olan apartmanlar, siteler ortaya çıkmıştır. İmkanların kısıtlı olduğu, insanların sadece başlarını sokabilecek bir ev haliyle yöneldiği bu yapılaşma tarzı artık son bulmalıdır ve bu Şurada bunun üzerinde ısrarla durulması gerekir diye düşünüyorum. Ben dikey mimariden yana değilim. Ben yatay mimariden yanayım, insan toprağa yakın yaşamalıdır. Bugünün Türkiyesi böyle bir çirkinliği, böyle bir nobranlığı asla hak etmiyor. Dikey mimarinin altında yatan gerçek nedir? Az topraktan çok para kazanmak. Yapılan iş budur. TOKİ binaları başta olmak üzere artık ülkemizde tarihimize, kültürümüze, bölgelerimizin karakteristik yapılarına ve hayat tarzına uygun binalar inşa etme dönemi gelmiştir ve geçiyor."

Beton, demir, tuğla yığınlarından oluşan yapıların sadece şehirleri değil, yaylaları ve kıyıları da işgal etmeye başladığını vurgulayan Erdoğan, "Karadeniz'in o güzel yaylalarında, Ege'nin Akdeniz'in kimi kıyı bölgelerinde gördüğüm çirkinliklerden çok derin üzüntü duyuyorum. Bu facialara bakanlık, belediyeler, ilgili ve yetkili tüm birimler olarak işbirliği halinde izin vermemeliyiz. Hep birlikte buna karşı bence set oluşturmalıyız. Öte yandan şehirlerimiz, kentsel dönüşüm projeleriyle gecekondu tarzı yapıların istilalarından kurtarılırken şahsiyetsiz mimari ekollerin pençesine de itilmemelidir." dedi.

Kendi şehir kültürümüzü ihya edecek, bir atılımı hep birlikte hayata geçirmemiz gerektiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, sadece rant, kar ve kazanç odaklı bir anlayışla böyle bir şehir inşasının gerçekleştirlemeceğine dikkati çekti.

Erdoğan, "En büyük kazancımızın, insan öncelikli yaşanabilir şehirler kurmak olduğunu kabul ederek yolumuza devam etmeliyiz. İnsanlara huzur değil, gerginlik veren bir şehir, sorunlu bir şehirdir. Amerika'da Manhattan'ı düşünün. O devasa binaların arasına girdiğiniz zaman, orada bir ruhsuzluğun olduğunu görürsünüz. Orada insan 'Ben bir şehirde, medeni bir şekilde yaşıyorum.' diyemez. Çıkarsınız odanıza, karşı tarafınızda beton yığınını görürsünüz, yeşili görmek mümkün değil. Rüzgarın estirdiği cereyanlar arasında yaşama mahkum olursunuz." ifadesini kullandı.

Dünyanın en büyük 30 şehrinin ortak özelliğinin terör tehdidi altında bulunmaları olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:

"Şehirleşmenin getirdiği siyasi, ekonomik, sosyal sorunları ve güvenlik sıkıntılarını aşmanın çözümü üzerinde de hep birlikte kafa yormalıyız. Bununla birlikte sorun çözmek, toplumun bir kesimini diğerlerinden tecrit edecek yapı adacıkları oluşturmak anlamına da gelmemelidir. Bizim kültürümüzün şehirlerinde zenginle fakir, ümmi ile alim, zahit ile serkeş, patronla işçi aynı mahallede yan yana evlerde, bir ses işitimi mesafede evlerde oturabilmektedir. Bu birliktelik herkesin diğerinin halini görmesine, gerektiğinde yardım eli uzatmasına, gerektiğinde yarasını sarmasına imkan tanımaktadır. Bu dokuyu öldüren, bireyselleşmeyi teşvik eden yapılaşmalar, medeniyetimizin o şehir kavramındaki dünya cennetini ne yazık ki cehenneme çevirir. Görüldüğü gibi, şehir dediğimiz zaman üzerinde durmamız, düşünmemiz, hesaba katmamız gereken pek çok husus bulunmaktadır."

(Sürecek)

AA

Kaynak:Haber Kaynağı

Önceki ve Sonraki Haberler