MHP Seçim Beyannamesi

MHP Seçim Beyannamesi

MHP seçim beyannamesi

MİLLİ DİRİLİŞ KUTLU YÜKSELİŞ

SUNUŞ

Aziz milletimizin hür iradesinin tecelli etmesini sağlayan serbest ve âdil seçimler, demokrasinin temel ve vazgeçilmez kurumlarındandır. Türk milleti, 24 Haziran 2018’de kararlılık içinde sandı- ğa gidecek, engin feraseti ve eşsiz sağduyusu ile iradesini bir kez daha ortaya koyacaktır. Türk milletinin hakemliğine inancımız tamdır ve sağduyusuna güvenimiz sonsuzdur. Türkiye, 16 Nisan 2017’de yapılan anayasa değişikliği halkoylamasıyla Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçmiştir. Yeni sistemle birlikte, yürütme yetkisi halkımızın doğrudan seçerek belirleyeceği cumhurbaşkanına, yasama yetkisi ise münhasıran TBMM’ye ait olacaktır. 1923’te kurulan Türkiye Cumhuriyeti, “kuruluş dönemi” olarak kabul edilebilecek 23 yılın ardından 1946’da çok partili siyasî hayata geçerek yeni bir döneme girmiştir. Ardından geçen 72 yılın biriktirdiği sorunlara çare arayan Türkiye, “Cumhurbaşkanlığı Hükü- met Sistemi” ile kuruluş ilkelerini güçlendirecek üçüncü dönemine 24 Haziran 2018’de girecektir. Bu dönem Cumhurbaşkanlığı Hükü- met Sisteminin bütünüyle devreye girerek Cumhuriyetimizin 100. kuruluş yıl dönümü olan 2023’te Türkiye’nin lider ülke ve kudretli bir devlet olmasının yolunu açacaktır. Türk milleti 15 Temmuz 2016’da Türk tarihinin en büyük ihanetlerinden birisi ile karşı karşıya kalmıştır. Türkiye’yi kaosa sokmak, bir iç savaş çıkararak ülkemizi bölmek ve parçalamak isteyenlerin işgal girişimi, aziz Türk milletinin devletine, demokrasisine ve millî iradeye sahip çıkmasıyla engellenmiştir. Demokrasi ve ülke sevdalısı cesaret timsali vatandaşlarımızın tankların altına yatarak “dur” dediği hain darbe girişimi, Türkiye için her bakımdan olduğu gibi siyasî olarak da bir milat olmuştur. 4 O tarihten sonra hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı ve olamayacağı açıktır. Nitekim hiçbir siyasî mülahazanın devletin varlığından daha öncelikli ve önemli olmadığı bu süreçte anlaşılmış ve millî menfaatleri önceleyen siyaset anlayışı “Yenikapı Ruhu” ile Türk siyasetindeki hâkimiyetini pekiştirmiş, siyasi sistemin yeniden şekillenmesine giden yol açılmıştır. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, Cumhuriyet tarihimizdeki en önemli yönetim reformu, şartlara ve gelişmelere cevap veren en dinamik demokratik tercihtir. Çok partili siyaset hayatımızda bu haliyle 16 Nisan Halkoylaması bir milat, hatta demokratik bir misak olmuştur. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, siyasî ve toplumsal uzlaş- manın ön plana çıktığı, millî iradenin doğrudan tecelli ve temerküz ettiği bir yönetim yapısıdır. Güçlü devlet, güçlü yönetim ve demokratik istikrar gayeleri yeni sistemin ana omurgasıdır. Yasama, yürütme ve yargı organlarının kendi içinde bağımsız ve güçlü, denge ve denetleme mekanizmalarının ise daha etkin bir yapıya kavuşması yeni hükümet sisteminin temel özelliğidir. Bu şekliyle, ülkemiz yönetimde istikrarın tesis, temsilde adaletin temin edileceği bir yönetim sistemine kavuşturulmaktadır. Yeni hükümet sistemi millî bekanın sigortası, husumet ve hı- yanete karşı güvencedir. Bu sistemle, Türk milletinin köklü devlet geleneğini, tarihî ve kültürel birikimini, millî ve manevî değerlerini çağdaş gelişmelerle buluşturan bir yönetim yapısı tesis edilerek geleceğin güçlü Türkiye’sinin inşa edileceğine inancımız tamdır. Milliyetçi Hareket Partisi, Türkiye’nin önüne aydınlık ufuklar açarak ülkemizi ve milletimizi güvenli bir geleceğe taşımaya kararlıdır. Türk milletine millî, manevî ve insanî açılardan seslenen; sevgiyi, adaleti, özgürlüğü, barışı ve güven içinde gelişimi amaçlayan 5 Türk Milliyetçiliği anlayışı, Partimizin sorunlara bakışının ve çözüm önerilerinin temelini oluşturmaktadır. MHP, Türk siyasetinde yerini aldığı günden bu yana şartlar ne olursa olsun “önce ülkem ve milletim” düsturuyla, Türkiye’nin millî varlığına ve tarihî misyonuna sahip çıkmıştır. Nasıl ki 15 Temmuz sonrası süreçte Türk milletinin varoluş mü- cadelesinde en ön safta yerini almış, siyasî uzlaşının en güzel örne- ğini hayata geçirerek millî sorumluluk anlayışının gereğini yerine getirmişse, bundan sonra da bedeli ne olursa olsun bu uğurda mü- cadele etmeye ve millet varlığına sahip çıkmaya devam edecektir. Çünkü Milliyetçi Hareket Partisi, “devlet ebed müddet, millet ebed müddet” ülküsünün, “İ’lâ-yı Kelimetullah” davasının yılmaz, yıkılmaz, ele geçirilmez siyasî burcudur. “Tek vatan, tek bayrak, tek millet, tek devlet, tek dil” anlayışı- nı hâkim kılma ve yaşatma iradesi; ahlâk, mukaddesat ve Türkiye merkezli yeni bir medeniyet inşa etme hareketi, millî birlik ve kardeşlikte uzlaşmaya açılan siyaset penceresidir. İnanıyoruz ki tüm gelişmelerin şahidi olan aziz milletimiz izanıyla, irfanıyla ve ferasetiyle bunların ayırdını yapacak ve Milliyetçi Hareket’e hak ettiği güçlü desteği verecektir. Partimiz, milletimizin maruz kaldığı ekonomik ve sosyal sorunların giderilmesi ve topyekûn kalkınmanın sağlanması için gerek hükümet tasarruflarının denetlenmesi ve değerlendirilmesinde gerekse parlamento faaliyetlerinde şu temel ekonomik, siyasî ve sosyal hedeflere ulaşmayı öngörmektedir: • Ekonomide toparlanma ve canlanma, • Devlet ve yönetimde Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine uygun onarım ve yeniden yapılanma, • Karşılıklı güveni esas alan vatandaş odaklı bir yönetim, 6 • Adaletine inanılan bir yargı sistemi, • Devlet ve toplum hayatında ahlâk ve kalite, • Terörün kökünün kazınması, • Yolsuzluk ve usulsüzlüklerin önüne geçilmesi, • Temel hak ve özgürlüklerin teminat altına alındığı ve hukukun üstünlüğüne dayanan demokratik bir düzenin tesis edilmesi, • Uluslararası düzeyde saygınlık ve sözü dinlenir olma. Ülkemizin her yerinde huzur ve güvenin temin edilmesi, vatandaşımızın canından ve malından emin kılınması, birlik ve beraberliğimizin tahkim edilmesi, geleceğimizin teminat altına alınarak ufkumuzun aydınlatılması, insanımızın yaşatılması ve devletimizin ilelebet payidar olması öncelikli hedefimizdir. Türk milletinin ve bütün insanlığın barış ve mutluluk içinde insanca yaşayacağı bir dünya idealinin Türkiye merkezli yeni bir medeniyet inşasıyla mümkün olabileceğine inanmakta ve bu doğ- rultuda siyaset yapmaktayız. Bu çerçevede, kaos ve kargaşadan ibaret hale gelen küreselleşme sürecinin insanî bir mecraya sokulmasını ve küresel ölçekte bir adalet hareketine dönüşmesini arzu etmekteyiz. Demokratik olgunluk ve uzlaşı kültürünün egemen olduğu, dışlayıcı ve ötekileştirici söylem ve üslubun törpülendiği, Türkiye’nin millî ve manevî değerlerinin ortak payda olarak kabul edildiği bir siyaset anlayışının hâkim kılınmasını önemli bulmaktayız. Demokrasiyi; hukukun üstünlüğünün, insan şeref ve haysiyetinin, fikir, teşebbüs, din ve vicdan özgürlüğünün teminatı olarak kabul etmekte; sosyal ve siyasî ilişkilerde, demokrasinin bütün kurum ve kurallarıyla işletilmesini asgari bir gereklilik olarak görmekteyiz. Egemenliğin yegâne sahibinin millet olduğuna, sağlıklı bir demokrasinin tesis edilebilmesinin bireysel hakların geliştirilmesine bağlı bulunduğuna inanmaktayız. 7 Ekonomik,siyasîvesosyalhayatta,sağlıklıgelişmelerinönünün açılabilmesinin ancak fikri hür, vicdanı hür bireylerin yetişmesine fırsat vermekle mümkün olabileceğini düşünmekteyiz. Türkiye’nin içinden geçtiği bu süreçte meselelere “siyasî duruş”, “ilke”, “amaç ve hedefte uzlaşma” çerçevesinden bakılmasının mecburiyet haline geldiğini değerlendirmekteyiz. Türkiye’nin ve Türk milletinin geleceğe taşınması için benzer hassasiyetleri paylaşan tüm kesimlerin böyle bir bütünleşme ideali etrafında toplanmasını zorunlu görmekteyiz. Cumhur İttifakı’nın temel dayanağı da bu anlayışın açık bir tezahürü; 15 Temmuz hain darbe girişiminden sonraki süreçte oluşturulan ortak millî duruşun, Yenikapı’daki millî diriliş ruhunun ve 16 Nisan 2017 Halkoylamasındaki millî şahlanış şuurunun do- ğal bir sonucu, “2023 Lider Ülke Türkiye” hedefini gerçekleştirme ülküsüdür. Cumhur İttifakı, Türkiye Cumhuriyeti’nin beka ve birliğini yüksek bir sadakat ve yürekli bir mücadele ruhuyla savunacak, ülkemizin geleceğini millet iradesinden aldığı güçle güvenceye kavuşturacaktır. Cumhur İttifakı; düşmana karşı millî bekayı esas alan ahlakî ve siyasî uzlaşmanın bir mahsulü, Türk milletinin karar ve iradesidir. İhanete ve Türkiye düşmanlarına karşı dirilen millî ruh, Cumhur İttifakı ile Türkiye’yi ileriye taşıyacaktır. Cumhur İttifakı, Türkiye’yi hür, demokratik ve müreffeh bir geleceğe kavuşturma azmi, Türk milletinin hainlere, işbirlikçilere, Türkiye’nin hasmı küresel güçlere karşı verdiği millî tepkinin adıdır. Cumhur İttifakı, dünyaya vurulacak Türk mührünün müjdecisi, millî istiklâlin namusu, millî istikbâlin müdafaa ruhu ve nihayet “Millet Aklı”dır. 8 Bu çerçevede;

• Vatana, millete, devlete, ezana ve bayrağa sadakate yeminli olanları,

• Devletin ve milletin bekasını düşünenleri,

• Yönetimin hakkaniyetli, adaletli, yetim hakkını koruyan bir anlayışla denetlenmesini bekleyenleri,

• Demokrasinin güçlenmesini, insan hakları ve hukukun üstünlüğünün egemen olmasını talep edenleri,

• Türkiye’nin milletler camiasında itibarlı ve sözü dinlenir olmasını, devletimizin kudretli kılınmasını arzu edenleri,

• FETÖ, PKK, IŞİDve tüm terör örgütlerine, onların hamilerine, işbirlikçilerine ve Türkiye’ye hasım odaklara hak ettikleri dersi vermek isteyenleri,

 • Siyasetin ahlakî ilkelerden uzaklaşmasından ve seviyesizleştirilmesinden rahatsız olanları,

• Namusuyla çalışan, helal lokma için ter döken ve bunun sonucunda emeğinin karşılığını görmeyi bekleyenleri,

• Gelecek nesillere doğal ve beşerî kaynaklarına sahip güçlü ve kalkınmış bir Türkiye bırakma arzusunda olanları,

• Bireysel hakların en geniş anlamda kullanılabildiği, temel hakların güvence altına alındığı, huzur ve refahın arttığı, müreffeh bir Türkiye inşasına katkı vermeye hazır bulunanları,

 • Vatan ve millet sevgisi ile Türkiye’nin onurlu ve huzurlu geleceği ortak paydasında aynı duyguları, hassasiyetleri ve endişeleri paylaşanları, Türkiye’nin teminatı olan Milliyetçi Hareket Partisi’ne güç ve omuz vermeye çağırıyorum. Türk milletinin birlik ve bekasını esas alan, demokrasinin erdemine inanan, “tam bağımsız Türkiye” ve barış içinde bir 9 vatan arzulayan herkesi Milliyetçi Hareket Partisi’nin gücüne güç katmaya davet ediyorum. İnanıyoruz ki Milliyetçi Hareket Partisi, 24 Haziran 2018’de yapılacak olan Cumhurbaşkanı ve Milletvekili Genel Seçiminde milletimizin takdir ve teveccühüne mazhar olacak; Allah’ın izniyle hem Cumhurbaşkanı adayımız Recep Tayyip Erdoğan’ın ilk turda seçilmesini sağlayacak, hem de Partimizin TBMM’de çoğunluğu elde etmesini vegüçlü bir grup kurmasını temin edecek desteği verecektir. Aziz milletimiz emin olsun! Milliyetçi Hareket, zifiri karanlıkta doğru yolu gösteren “millî fener”, kararan kalplere “nur”, karanlık emellere “sur”dur. Sağduyunun ve millî vicdanın sarsılmaz sesi, Türk milliyetçiliğinin yarım asırlık “siyasî çınarı”, “ülkenin geleceği, millî bekanın teminatı”dır. Bu doğrultuda, “Millî Diriliş Kutlu Yükseliş” adını taşıyan Seçim Beyannamemizi Cumhuriyetimizin 100. kuruluş yıldönümü olan 2023 yılında Türkiye’yi “Lider Ülke” yapma hedefi doğrultusunda Milliyetçi Hareket’in inanç, ilke ve ülküsü olarak aziz milletimizin değerlendirmesine ve onayına sunuyoruz. Milliyetçi Hareket Partisi, Cumhur İttifakı’nın seçim zaferi için geceyi gündüze katacaktır. Gayret bizden, destek milletimizden, takdir ve himaye Cenab-ı Hak’tandır. Sevgi ve saygılarımla,

Devlet BAHÇELİ

Genel Başkan

 

 

Milliyetçi Hareket Partisi yarım asra varan siyasî birikiminin yanı sıra, Türkiye’nin fırsat ve tehditlerine yönelik isabetli tespit ve politikaları ile milletimizin refahı ve huzurunun teminatıdır. Önümüzdeki dönemde de Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin öngördüğü çerçevede milletimizin verdiği destek doğrultusunda vatandaşlarımızın beklentilerine uygun olarak politikalarını tatbik edecek, denetim görevini lâyıkıyla yerine getirecektir. 15 Temmuz hain darbe girişiminden sonraki süreçte Partimiz hem demokrasinin güçlenmesi, hem de güçlü hükümet, etkin TBMM’yi esas alan dengeli bir hükümet sisteminin tesisi adına önemli katkılar sağlamıştır. Bazı mahfillerce “Türk”süz bir anayasanın dillendirildiği ortamda Cumhuriyetin temel nitelikleri ile devletin kuruluş esaslarının düzenlendiği Anayasa’nın ilk dört maddesi, MHP’nin teminatı altında olmuştur. Türkiye Cumhuriyeti’nin temel niteliklerine, insan haklarının teminat altına alınmasına ve Türk devletinin bölünmez bir bütün olarak yaşamasını sağlam teminatlara bağlayan bir yapı- nın esasları oluşturulmuştur. Yasamanın yürütmeyi daha etkin denetleyebilmesi, yürütmenin gücünün yasamaya verilen yetkilerle sınırlandırılması, denge ve denetim mekanizmalarının güçlendirilmesi gibi hususlarda önemli katkılar sağlayarak, Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin temel niteliğinin ortaya çıkmasına vesile olmuştur. Bu şekilde, Türkiye’nin siyasî, sosyal ve ekonomik sorunlarının çözümünü kolaylaştıracak, ülkemizin bekasını ve milletimizin refahını temin edecek bir sistem oluşturulmuştur. Yürütmedeki iki başlılık giderilmiş, yasama ve yürütme katı biçimde birbirinden ayrılmış, TBMM’nin yürütmeyi denetleme fonksiyonu etkinleştirilmiştir. 16 Partimizin TBMM’de etkin konumda olması, bir yandan yü- rütmenin adalet ve hakkaniyet anlayışı içinde denetlenmesini, bir yandan da ekonomik ve sosyal politikalara yön vermesini sağlayacaktır. Cumhuriyetimizin 100. yılına gittiğimiz süreçte önemli bir kavşak olan 24 Haziran seçimleri, Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin bütünüyle hayata geçeceği bir seçim olacaktır. Yeni hükümet sisteminin en önemli özelliklerinden olan denge ve denetimin teminatı olmak, bunun için de TBMM’nde etkili bir temsil gücü elde etmek azmimiz, gayretimiz ve aziz milletimizden beklentimizdir. Unutulmamalı ki; • MHP güçlü ise Türkiye güçlü olacaktır. • MHP güçlü ise Türkiye güvende kalacaktır. • MHP güçlü ise milletimiz refah ve huzur bulacaktır. • MHP güçlü ise vatandaşımızın karnı tok, başı dik olacaktır. • MHP güçlü ise demokrasi teminat altında olacaktır. • MHP güçlü ise hak, hukuk ve adalet sağlanacaktır. • MHP güçlü ise Türk devleti ve milleti istiklal içinde istikbale taşınacaktır. • MHP güçlü ise milletimiz emin olacaktır. • MHP güçlü ise “Lider Ülke Türkiye”inşa edilecektir. Her ne kadar ülkemizin karşı karşıya bulunduğu sosyal, siyasî ve ekonomik meseleler ile jeopolitik riskler bulunsa da; Türkiye’nin hukukun üstünlüğüne dayanan yönetim kültürü ve demokrasi tecrübesi yanında kültürel birikimi, doğal ve beşeri kaynakları ile jeopolitik avantajları ülkemizin gelişmesi ve kalkınması için önemli fırsatlar da sunmaktadır. 16 Nisan 2017’de milletimizin takdiriyle kabul edilen Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin sağlıklı bir şekilde uygulamaya 17 geçmesini Türkiye’nin öncelikli hedefi olarak kabul eden Partimiz, bu sistemin hayata geçmesi halini aynı zamanda ayağındaki prangalardan kurtulmak suretiyle devletimizin bir üst fazda yeniden inşası için bir fırsat olarak değerlendirmektedir. Aziz milletimizin Milliyetçi Hareket Partisi’nin hiçbir siyasî mü- lahazaya dayanmayan devlet ve millet sevdasını, ülkemizi büyü- tüp dünyada sözü dinlenir bir ülke haline getirecek öngörülerini, program, politika ve stratejilerini takdirle değerlendirdiğinden şüphemiz yoktur. 49 yıllık siyasî hayatında Türkiye’nin ve Türk milletinin bekası, huzur ve güvenliği için hep en ön safta mücadele eden MHP bundan sonraki süreçte de bu kutlu mücadelesini sürdürecektir. Milliyetçi Hareket Partisi; • Türkiye’nin millî varlığına ve tarihî misyonuna sahip çıkmanın ve bütün mazlum milletleri kendi ayakları üzerinde başı dik yaşatacak kutsal bir görevin adıdır. • Ülkemizin kalkınması, milletimizin refah ve huzurunun temin edilmesi için verilen sonsuz emektir. • Yenilikçiliğe, demokratikleşmeye ve özgürleşmeye, kardeşlik ve barışa açılan siyaset penceresidir. • Millî duruşun, millete saygının, şühedaya vefanın, vatana, devlete ve mukaddesata sadakatinin eşsiz bir sembolüdür. 18 19 B ÜLKÜMÜZ: TÜRKİYE MERKEZLİ YENİ BİR MEDENİYET 20 21 MHP bölgesel ve küresel, siyasî ve ekonomik gelişmeleri tarihî ve kültürel derinlik içinde, stratejik bir anlayış ve Türkçe bakış açı- sıyla değerlendiren köklü bir partidir. Sadece bugünü değil geleceğin güçlü Türkiye’sini hayal etmekte, ufkun ötesini hesap etmektedir. Yeni dünya düzeninin şekillendiği günümüzde, Türk milletinin ve bütün insanlığın barış, huzur ve mutluluk içinde insanca yaşayacağı bir dünya ideali, Türkiye merkezli yeni bir medeniyet projesinin hayata geçirilmesiyle gerçekleşebilecektir. Bu projenin temeli, Türk’ün yüzyıllar boyunca hükmettiği coğrafyalarda tavizsiz uyguladığı hak ve adalet anlayışında kaynağını bulduğu Türk-İslam kültürü olacaktır. Sahip olduğu imkân ve kabiliyetler ile tarihî, kültürel, beşerî değer ve kaynakları sayesinde Türkiye, Türk ve İslam dünyasının çekim ve cazibe merkezi olabilecektir. Türk milletinin türedi bir topluluk olmadığı, Türkiye’nin de sadece bir ülkenin adı değil, görkemli bir medeniyetin ve zengin Türk-İslam geleneğinin mirasını barındıran toprakların adı olduğu; ayrıca bu toprakların Batı dışı dünyada yeni buluşma ve uzlaşmalar için bir sembol değeri taşıdığı bir gerçektir. Bize göre, Türkiye’nin bu güne kadar yaşadığı sorunların temelinde ve ekonomik, sosyal ve siyasî açıdan hak ettiği seviyede bulunmamasında; ana çerçevesi çizilmiş, ayrıntıları üzerinde dü- şünülmüş, devletin ve milletin geleceğe dönük yol haritası olarak müştereken benimsediği bir medeniyet projesinin bulunmaması ve ruh köküne uygun bir yönetim yapısının inşa edilememesi önemli bir sebep olmuştur. 22 Türk-İslam medeniyetinin temsil ettiği ruhu ve kök değerleri yeni bir başlangıç noktası yapmak, Türkiye’yi içinde bulunduğu kafa karışıklığından ve kısır döngüden çıkaracağı gibi mazlum milletlerin hür ve onurlu bir şekilde yaşamasına ışık tutacak, onlar için bir umut ışığı olacaktır. Bunu başarmak için, Türk milletinin özünü temsil eden değerlere yönelmesi şarttır. Yaşadığımız sorunlar karşısında Türkiye’nin; neredeyse bir asırdır süregelen ve birçoğunun toplumsal karşılığı olmayan tartışmaları bir kenara bırakması, enerjisini müreffeh ve mutlu bir ülkenin inşası ve yüksek değerlerle donanmış yeni bir medeniyetin oluş- turulması hedeflerine yöneltmesi gereklidir. Hiç şüphemiz yoktur ki Türk milleti, sahip olduğu engin tarihî tecrübeye ve kültürel derinliğe, demokratik değerlerle teçhiz edilmiş evrensel kazanımları da eklemleyerek, yeniden büyük bir medeniyet yaratma imkân ve kabiliyetine sahiptir. Türk milletinin başlatacağı yeni bir medeniyet yürüyüşü; manevî iklimini Türk-İslam kaynaklarından, kültürel temellerini ise kadim değerlerimizden alacaktır. Bu yürüyüş, öncelikle Türkiye’yi kendisine güvenen, kendi gücüyle ayakta duran, başı dik, karnı tok ve özgür insanların yaşadığı onurlu bir ülke hâline getirme yürü- yüşüdür. Bu yürüyüş, aynı zamanda giderek acımasızlaşan küreselleşme olgusunun insanî bir nitelik kazanmasını, adaletsizliklerin azaltılmasını ve milletler arasındaki dayanışmanın artırılmasını hedefleyen insan merkezli, barışçıl bir yürüyüş olacaktır. Böylesi bir anlayışa dayanan “Lider Ülke Türkiye” ülküsü, kökleri Türk milletinin tarihi ve kültürel gerçekliklerine dayanan ve geleceği kucaklayan bir yaklaşımın ifadesidir. Bunu gerçekleştirebilmek iseöncelikle ortak bir millî tavır belirlemek suretiyle bütün millî imkân ve kaynakların bu hedefe yönlendirilerek topyekûn gelişme seferberliğinin başarıya ulaşmasına bağlıdır. Bu ortak tavrın omurgası devletimizin kuruluş ilkelerinin, Cumhuriyetimizin temel niteliklerinin, bizi bir millet yapan tarihî ve kültürel mirasımızla birlikte millî ve ahlakî değerlerimizin ortak payda yapılması olacaktır. 23 Biliyor ve inanıyoruz ki, geride bıraktığımız yüzyılın başında Mustafa Kemal ATATÜRK’ün önderliğinde verdiği millî kurtuluş mücadelesiyle yeniden dirilişe geçen Türkiye, yeni yüzyılda da aynı ruh, azim ve heyecanla harekete geçerek “Lider Ülke Türkiye” ülkü- süne en kısa zamanda ulaşacaktır. Böyle bir inançla yeni ufuklara koşan Milliyetçi Hareket Partisi’nin meselelere bakışında ve meselelerin çözümü için öngördü- ğü fikir ve eylem plânının temelinde; Türk milletine millî, manevî ve insanî açılardan seslenen; sevgiyi, adaleti, barışı ve güven içinde bir gelişimi amaçlayan Türk Milliyetçiliği anlayışı bulunmaktadır. İnsan hak ve hürriyetleri, hukukun üstünlüğü ve adalet gibi değerler, Türk Milliyetçiliği’nin ve Milliyetçi Hareket Partisi’nin temel referanslarıdır. Tarihten geleceğe giden yolculuğun son elli yılına damgasını vurmuş olan Milliyetçi Hareket Partisi, gücünü mukaddesattan, inançlarından, ilkelerinden ve Türk milletinden almakta, Türkiye’nin iyiliğine olmadığına inandığı her hareket karşısında tek ba- şına da olsa sonuna kadar durmaktadır. Partimiz, Türkiye merkezli ve Türk-İslam kültürüne dayanan bir medeniyet inşa etme ve aziz Türk milletini lâyık olduğu seviyeye yükseltme kararlılığındadır. Şüphesiz ki dünyaya nizam verecek kudrette bir Türkiye’nin inşası, ancak ve ancak Türk-İslam kültüründen feyzini almış, Türklük gurur ve şuuru ile İslam ahlak ve faziletini bir bedende buluşturmuş millî güçlerin eseri olabilecektir. Türkiye’nin millî menfaatlerine aykırı davranan, milletimizin birlik, beraberlik ve kardeşliğini bozmaya çalışanlarla amansız mücadele ise Partimiz için hayatî önemdedir. Türkiye’nin bu arzusunu gerçekleştirmesi, bütün sosyal kesimlerin tarih, din, kültür ve benzeri ortak değerler ekseninde müş- terek bir anlayış ve dayanışma içinde bulunmalarına, geleceğe birlikte yürüme azim ve kararlılığına sahip olmalarına ve devletin 24 kurumları arasında bu yönde uyum ve anlayış birliğinin bulunmasına bağlıdır. İnanıyoruz ki Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin uzlaşmayı zorunlu kılan, güçlü yönetim ve parlamento yapısı ile millî birlik ve dayanışma ruhu içinde kök değerlerimiz esasında Türk milleti kadim ve kutlu yürüyüşünü devam ettirecektir. 25 C GAYEMİZ: DEVLETİN BEKASI, MİLLETİNİN REFAHI 26 27 Ülkemizin, 21’inci yüzyılda, bölgesinde barış ve istikrarın teminatı olan, uluslararası ilişkilerde söz ve itibar sahibi güçlü bir ülke konumuna gelmesi için gerekli bütün şartların hazırlanması, Milliyetçi Hareket Partisi’nin stratejik hedefidir. Bu çerçevede Partimiz 90’lı yıllardan itibaren uzun vadeli stratejisinin bir hedefi olarak topyekûn millî kalkınmayı gerçekleştirerek Cumhuriyetimizin kuruluşunun 100. yıl dönümü olan 2023’te Türkiye’yi “Lider Ülke” haline getirmeye yönelik program ve politikalar belirlemiş ve uygulamıştır. MHP’nin varlık sebebi ve şaşmaz gayesi Türklüğün ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bekasını temin etmek, Türk milletini lâyık olduğu noktaya taşımaktır.“Önce Ülkem ve Milletim, Sonra Partim” ilkesi çerçevesinde ve demokratik sorumluluk kültürüne sahip bir anlayışla siyaset yapan Milliyetçi Hareket Partisi, milletinden aldığı destek sayesinde azim ve kararlılıkla “Lider Ülke Türkiye”nin inşası- na yönelik gayret sarf etmektedir. Millî birlik ve bütünlüğünü tesis ederek, kültürel değerleri ve sosyal yapısını güçlendiren, güçlü bir ekonomiye sahip olan toplumlar; küresel düzenin belirleyici aktörleri olabilmekte ve dünya refahından daha fazla pay alabilmektedirler. Siyasî istikrarı sağlanmış, ekonomik ve sosyal açıdan güçlü bir Türkiye’nin de uluslararası ilişkilerde belirleyici rol üstlenmek suretiyle ülke ve dünya barış ve refahına katkı sağlaması mümkün olabilecektir. Türkiye’nin, sahip olduğu maddî ve manevî değerler ve köklü devlet tecrübesiyle ortaya koyacağı vakur duruş, her zaman itibar görmesini ve sözünün dinlenir olmasını sağlayacaktır. Türkiye; güçlü bir ekonomik yapıya kavuştuğu, modern, caydırıcı, teknoloji 28 kapasitesi yüksek güvenlik gücüne sahip olduğu, adaletle yönetildiği, toplumsal dokusunu sağlamlaştırdığı, kardeşlik ve dayanışma kültürünü geliştirerek imkân ve kabiliyetlerini büyük Türkiye hedefi doğrultusunda seferber ettiği takdirde, bölgesel güç olmanın ötesine geçecek ve küresel bir güç haline gelecektir. Bunun gerçekleştirilebilmesi ve yeni bir bin yılın yakalanabilmesi ise, geçmiş bin yılların acı ve tatlı tecrübelerini özümseyerek, kalkınma ve demokratikleşme sürecini tamamlamak suretiyle, bü- yük ve köklü devlet geleneğini ve tarihî birikimlerini yeni yüzyılın şartlarında yeniden yorumlamaktan, çağdaş gelişmelerle buluş- turmaktan geçmektedir. Türkiye’nin jeostratejik konumu, tarihî yükümlülükleri, ekonomik, sosyal ve siyasî menfaatleri, yakın coğrafyasındaki gelişmelere kayıtsız kalınmaması gerektiği gerçeğini ortaya koymaktadır. Türkiye şüphe yok ki kendisini merkeze alıp yakın ve uzak çevresinde yaşanan ekonomik, sosyal ve siyasî gelişmelerde söz sahibi olmalıdır. Türkiye, asırlardır süren mazlum milletlerin sömürülmesine yönelik oyunları görmezden gelmeyecek, kültür coğrafyasındaki emperyalist emellerin tarihi şark meselesinde olduğu gibi Anadolu’dan Türklüğü çıkarma planlarına tepkisiz kalmayacaktır. Başka bir deyişle Türkiye, başkalarının ortaya koyduğu bölgesel ve küresel projelerin uygulayıcısı değil, kendi özgün projelerinin senaristi, yapımcısı, yönetmeni ve başrol oyuncusu olacaktır. MHP dün olduğu gibi bugün de yarın da Türkiye’nin ve Türk milletinin bekasının teminatı olacaktır. Partimizin siyasî sahnedeki varlığı, nasıl geçmişte demokratik standartların yükseltilmesine ve uzlaşı kültürünün tesis edilmesine katkı sağladıysa, gelecekte de siyaset kurumunun saygınlığının, demokratik değerlerin ve hukukun üstünlüğünün güvencesi olacaktır. 29 D TEMEL İLKE VE GÖRÜŞLERİMİZ 30 31 1)Temel İlkelerimiz MHP olarak siyaseti, milletin huzur ve refahının teminine yönelik politikaların geliştirilmesinin yolu olarak görmekte, bunun için, devlet hizmetlerinin, vatandaşların beklentilerine uygun nitelikte sunulmasını, kurum ve kurallarının bu anlayışa göre şekillenmesini öngörmekteyiz. Devlet idaresinde, milletin en iyi şekilde temsil edildiği rejim olan demokrasiyi; hukukun üstünlüğünün, insan hak ve özgürlüklerinin en geniş anlamda teminat altına alındığı bir sistem olarak benimsemekte ve demokrasinin kurumsallaşmasının hayati önemine inanmaktayız. Demokratik siyasî kültürü, uzlaşma ve sorumluluk ahlakını önde tutan bir anlayışla siyaset yapan Partimiz; bu anlayışın Türk siyasi hayatına hâkim olmasına da öncülük etmeye devam edecektir. Vatandaşların inançlarına saygı duyan, din ve vicdan özgürlü- ğünü esas alan bir laiklik anlayışını, millî birlik ve bütünlüğün gü- vencesi olarak görmekteyiz. Türk milletinin tarihinden, kültüründen, geleneklerinden ve inanç dünyasından feyiz alarak şekil bulan milliyetçilik anlayışımız; gelenekten geleceğe uzanan çizgide Türk milletinin sahip olduğu millî ve manevî değerlerin varlığını anlamlandırarak sürekli kılmayı ifade etmektedir. Yaşadığımız topraklarda bin yıllık güçlü devlet yapısının, kültü- rel birikimimizin, basiretsiz ve teslimiyetçi bir anlayış ile tüketilmesi, kirletilmesi, itibarsızlaştırılması ve nihayetinde bölücü unsurlara ve menfaat çetelerinin buyruklarına terk edilmesini asla kabul edilemez görmekteyiz. 32 Milliyetçilik anlayışımızın manevî temelini oluşturan “yaşa ve yaşat” ilkesi; tarihin imbiğinden süzülüp gelen ve milletimizin hayat kaynağı olan değerlerimizin bütün benliğimizi kuşatacak şekilde yaşamımıza anlam kazandırmasını, yaşanarak zenginleşen ve kurumsallaşan bu değerler hazinesinin gelecek nesillere aktarılmasını ifade etmektedir. Milliyetçi Hareket Partisi beşerî ilişkilerde sevgi, hoşgörü ve adaleti tesis etmeyi hedef alan bir ahlak anlayışını benimsemektedir. Bu anlayışın, bütün kurum ve kurallarıyla toplumun her kesiminde hâkim kılınması için, yozlaşma eğiliminin önüne geçecek ilke ve standartların hayata geçirilmesini savunmaktayız. Toplumsal dayanışma ve uzlaşma kültürünün geliştirilmesi suretiyle barış, huzur ve refah içinde topyekûn kalkınmanın gerçekleştirilmesini öngörmekteyiz. Adalet, liyakat, hakkaniyet ve kurumsallaşmayı sağlamanın önemine, bireysel yeteneklerin ancak kurumsallaşmış bir ortamda üretim ve değere dönüşeceği ve bunun da sadece adil bir toplumda mümkün olduğu gerçeğine inanmaktayız. Tarih, kültür ve inanç temelinde derinliği olmayan yapay farklılıkların ayrıştırıcılığı yerine, zengin ortak değerlerin bütünleştiriciliğini esas alan bir anlayışla, ekonomik ve sosyal birikimlerimizin ortak hedeflere seferber edilmesini millî birlik ve bütünlüğümü- zün teminatı saymaktayız. Hukukun üstünlüğünü, demokratik sistem içerisinde düzeni sağlayan bir kanunilikten öte, insanın yüce değerini ve temel haklarını tanımak, kabul etmek ve bunları güvence altına almak şeklinde değerlendirmekteyiz. Hiçbir kişi ya da kurumun hukukun üstünde olamayacağı gerçeğinden hareketle hukuku, Cumhuriyetin temel niteliklerinin ve evrensel değerlerin de güvencesi olarak görmekteyiz. Sağlıklı bir demokrasinin ancak hoşgörü, dürüstlük, tutarlılık, samimiyet gibi ahlakî değerlerle bezenmiş bir siyasi kültür zemini 33 üzerinde yükselebileceğine inanmakta ve ilkeli, seviyeli ve temiz siyaseti demokrasinin teminatı olarak görmekteyiz. Toplumun demokrasiye ve devlete olan güven duygusunun zaafa uğramasına neden olan siyasetteki yozlaşmanın önüne ge- çilmesinin; milli, ahlakî ve toplumsal duyarlılığa sahip bir anlayışı hâkim kılmakla mümkün olabileceğini savunmaktayız. Her insanın dokunulmaz, devredilmez ve vazgeçilmez temel hak ve özgürlükleri bulunduğuna; bu hakların kullanma yetki ve özgürlüğünün kutsallığına, bunları her türlü istismardan korumanın, teminat altına almanın ve işlerlik kazandırmanın vazgeçilmezliğine inanmaktayız. Toplumsal huzur ve barışın pekiştirilmesi için gelir dağılımını adaletli ve dengeli bir biçimde gerçekleştirmeyi, toplumun millî duyarlılıklarını yaşatmayı, dayanışma kültürünü geliştirmeyi, bencillik ve vurdumduymazlığa karşı feragat ve fedakârlık gibi güzel hasletleri yüceltmeyi öngörmekteyiz. Devlet idaresinde güçlü bir yönetim yapısı ile kudretli bir devlet inşasının mümkün olabileceğine inanıyoruz. Devlet hizmetinde verimlilik ve kaliteyi esas alan bir yönetim kültürünün yerleştirilmesini, halka güveni esas alan ve halkın güvenini kazanmayı hedefleyen şeffaf, katılımcı, hesap verebilir, kollayıcı ve koordine edici bir anlayışın ve bunlara yönelik idarî yöntemlerin hâkim kılınmasını gerekli görüyoruz. Serbest teşebbüsün esas olduğu, üretimin teşvik edildiği, rekabetçi ve hakkaniyetli bir ekonomi politikasını savunmakta, Türk girişimcisinin dünya ekonomisinde söz sahibi olabilmesi için Türk firma ve markalarının küresel düzeyde rekabet gücü kazanmasına stratejik bir önem atfetmekteyiz. Bilgi toplumu altyapısının hızla oluşturulmasını, yapay zekâ, bilgi ve teknoloji üretimi, kullanımı ve ihracını mümkün kılacak politikaların uygulanmasını ve bu yönde toplumsal bilincin geliştirilmesini hedeflemekteyiz. 34 Dış politikada siyasî eşitlik zemininde; karşılıklılık esası ve millî çıkarların gözetilmesi doğrultusunda, etkin ve saygın devlet anlayışıyla, sosyal, ekonomik ve siyasi ilişkileri zenginleştirmeyi hedeflemekteyiz. Milliyetçi Hareket Partisi, her insanı mukaddes bir varlık ve emanet olarak kucaklamak ve onların gönlünü, sevgisini ve saygısını kazanmak suretiyle bir gönül seferberliği anlayışı içerisinde hareket etmektedir. Bu anlayışı, yurt ve dünya barışına katkı sağlayacak vicdani bir sorumluluk olarak da kabul etmekte olan Partimiz, Türkiye’yi geleceğe taşıma ideali için belirlenecek ortak tavrın ve onu gerçekleş- tirme arzusunun tüm gönüllerde yer bulması ile bu hedefe daha hızla ulaşılabileceğine inanmaktadır. Gücünü milletten alan Partimiz; ülkemize ve vatandaşlarımıza hizmet etmenin, içinde bulunduğumuz bölgede ve dünyada barış, huzur ve kardeşliği hâkim kılmanın ve “Lider Ülke Türkiye” idealini gerçekleştirmenin demokratik düzen içerisinde temel yolunun, siyaset kurumu olduğuna inanmakta ve bu anlayış doğrultusunda siyaset yapmaktadır. Aziz milletimizin iradesiyle kabul edilen Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile inanıyoruz ki Türkiye, lider ülke ve küresel bir güç olmasını sağlayacak alt yapıyı inşa edecektir. 2) Demokrasi ve İnsan Haklarına İlişkin Temel Görüşlerimiz Başta yaşama hakkı olmak üzere, insanın dokunulamaz, devredilemez, vazgeçilemez temel hak ve özgürlüklerinin korunması ve geliştirilmesi devletin başta gelen görevlerinden biri olup bu hak ve özgürlüklerin tanınması ve teminat altına alınması özgürlük, adalet ve barışın temelidir. Hukukun üstünlüğünün, insan şeref ve haysiyetinin; fikir, te- şebbüs, din ve vicdan özgürlüğünün teminatı olarak demokrasiyi 35 sadece bir siyasî rejim değil, aynı zamanda bir hayat tarzı olarak gören Partimiz, sosyal ve siyasî ilişkilerde, demokrasinin bütün kurum ve kuralları ile işletilmesinin gereğine inanmaktadır. MHP olarak sağlıklı bir demokrasinin tesis edilebilmesinin, bireysel hak ve özgürlüklerin önündeki engellerin kaldırılması ile bu hakların en geniş anlamda kullanımının teminini gerekli kıldığını değerlendiriyoruz. Devletimizin kuruluş ilkelerinin düzenlendiği ilk dört maddesi üzerine inşa edilecek millî ve demokratik yeni bir anayasanın mümkün olabildiğince geniş bir uzlaşmaya dayanmasını, genel sı- nırlama hükümlerinden daha çok genel koruma hükümlerine yer vermesini ve özgürlükleri esas almasını savunmaktayız. Egemenliğin yegâne sahibinin kayıtsız şartsız millet olduğuna, siyasi iktidarların meşruiyetinin millî iradeye dayandığına, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminde millî iradenin hem Türkiye Büyük Millet Meclisi hem de Cumhurbaşkanlığı makamında tecelli ettiğine inanmaktayız. Partimiz; hangi düşünce ve gerekçeyle olursa olsun demokratik rejime ve parlamentonun anayasal yetkilerine dışarıdan her türlü müdahalenin gayri meşru ve kabul edilemez olduğuna inanmaktadır. Milliyetçi Hareket Partisi, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü hedef almaması, terör ve şiddeti siyasî amaç ve araç olarak görmemesi kaydıyla, her siyasi görüşün partileşerek bu görüşlerini Anayasal çerçevede, demokratik platformlarda açıklama, savunma ve yayma özgürlüğüne sahip olması gerektiğini savunmaktadır. Siyasî partilerin sadece Türk milleti tarafından ve seçim sandığı yoluyla tasfiye edilebileceğine inanan Milliyetçi Hareket Partisi, terör ve şiddeti siyasî amaç ve araç olarak gören ve destekleyen partiler dışında siyasi partilerin kapatılmasına karşı olup parti kapatma yerine bireysel sorumluluk esasını öngörmektedir. 36 Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne, Cumhuriyetin temel ilkelerine, millî güvenliğe ve kamu düzenine aykırı olmamak üzere basın, yayın ve diğer iletişim araçları üzerinde kısıtlama konulmaması, bunların sansür edilmemesi ve hür olması gerektiğine inanmaktayız. Milliyetçi Hareket Partisi, ülkemizde sağlıklı işleyen bir sivil toplum yapısının güçlendirilmesi için, vatandaşların birey olmanın sorumluluğunu taşıyarak içinde yer alacağı sivil oluşumların kamu hizmetlerinin denetimine iştirakini öngörmektedir. Partimiz, sivil toplum kuruluşlarının ve faaliyetlerinin gelişmesini birey-devlet arasındaki ilişkinin güçlenmesi ve siyasete sivil katılımın artırılması açısından önemsemektedir. Demokratik sistemin varlığını tehdit eden ve devlet kurumlarına olan güveni sarsan ahlakî kirlilik ve yolsuzluklarla kararlı ve etkili mücadele edilmesi “temiz siyaset-temiz yönetim” anlayışımızın gereğidir. Milliyetçi Hareket Partisi, yolsuzlukla mücadeleyi siyaset anlayışının temel unsurlarından birisi olarak görmektedir. Bu doğ- rultuda, siyasette ve kamu yönetiminde, sivil toplum kuruluşları, medya ve iş dünyasında, sporda ve sanatta toplumsal tüm alanda yaşanan yozlaşma ve yolsuzluklara karşı etik kuralları aktif bir şekilde gündelik hayatımıza sokacak düzenlemelerin aciliyetine inanmaktayız. Partimiz; her türlü işkence ve eziyet ile insanlık dışı ve aşağılayıcı davranış ve uygulamalara şiddetle karşı olup, herkesin yaşama, maddi ve manevî varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip olduğuna, her bireyin kişisel özgürlüğü ve güvenliğinin sağlanması ve hayatının güvence altına alınması gerektiğine inanmaktadır. Millî birlik ve bütünlüğü, kamu yararı ve genel ahlâkı zedelememek kaydıyla, herkesin düşünce ve kanaat, düşünceyi ifade etme ve inandığı gibi yaşama hürriyetine sahip olması düşünce ve kanaat özgürlüğü anlayışımızın esasını oluşturmaktadır. 37 Milliyetçi Hareket Partisi, özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamayacağına inanmakta, özel hayata ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkını temel insan hakkı olarak görmekte ve konut dokunulmazlığının esas olduğu kabulü ile yasalarla belirlenen hallerde usulüne göre alınmış hâkim kararı olmadan kimsenin konutuna girilemeyeceğini temel bir ilke olarak benimsemektedir. Haberleşme özgürlüğünün temel insan hakkı olduğunu, engellenemeyeceğini ve gizliliğine dokunulamayaca- ğını savunmaktayız. Herkes vicdan, dinî inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir. Toplum ve devlet hayatında din ve vicdan özgürlüğünün engellenmemesi, insanların inançları ve ibadetlerinden dolayı kınanmaması, tenkit edilmemesi, hor görülmemesi, hangi gerekçe ile olursa olsun din ve vicdan özgürlüğünün kısıtlanmaması, din ve vicdan özgürlüğü anlayışımızın esasını oluşturmaktadır. Partimiz herkesin eğitim ve öğrenim hakkına sahip olduğuna ve bu hakkın her ne suretle olursa olsun engellenemeyeceğine, eğitim ve öğretimin devletin gözetim ve denetimi altında yapılması gerektiğine inanmakta ve Türkçe’ den başka bir dilde anadilde eğitim yapılmasını reddetmektedir. Milliyetçi Hareket Partisi; Cumhuriyetin temel ilkelerine, millî güvenliğe ve kamu düzenine aykırı olmamak şartıyla; örgütlenme, toplantı ve gösteri düzenleme hakkının özüne uygun olarak kullanılmasının esas olduğuna inanmaktadır. Partimiz kadınlara karşı her türlü fiilî ve hukukî ayrımcılığa ve kadın istismarına karşı durmakta, ailelerinden kaynaklananlar da dâhil olmak üzere çocukların her türlü hak ihlaline ve istismarına karşı korunmasını gerekli görmektedir. Herkesin, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde adil yargılanma hakkına sahip olduğuna, hiçbir eylem ve işlemin yargı denetimi dışında bırakılamayacağına 38 inanmaktayız. Partimiz herkesin kanun önünde eşitliği ilkesi uyarınca, Anayasa ve kanunlarımızdaki dokunulmazlıkların kaldı- rılmasını, herkesin hak arama özgürlüğüne sahip olmasını gerekli görmektedir. 39 E TOPLUMSAL DAYANIŞMA VE UZLAŞMA 40 41 Cumhuriyet tarihinin çeşitli dönemlerinde yapay kutuplaşmalar maalesef toplumsal yarılmalara, millî birlik ve beraberliğin örselenmesine sebep olmuştur. Küresel oyun kurucuların emperyalist hedefleri çerçevesinde dizayn edilen, zamana ve şartlara göre yöntemi, araçları ve aktörleri değişse de esas hedefi değişmeyen kaos ve çatışma senaryoları devletimize ve milletimize çok şey kaybettirmiştir. Türkiye’nin kendi kabuğunu yırtabilme ve mazlum milletlere medeniyet yapıcı değerleri ulaştırma gücünü yakalayabilmesi, siyasî, toplumsal ve ekonomik uzlaşının tesis ve temin edilmesini gerekli kılmaktadır. Türkiye’nin karşı karşıya kaldığı sorunlar neticesinde, devletimizin kuruluş ilkeleri ve Cumhuriyetimizin temel nitelikleri ile millî ve manevî ortak değerlerimiz üzerinde varılacak bir uzlaşı ihtiyacı giderek artmıştır. Demokratik bir siyaset ortamının tesisi ve uzlaşı kültürünün siyasette, ekonomide ve toplumsal ilişkilerde hâkim kı- lınmasıyla Türkiye’ye zarar veren kısır tartışmalar sona erdirilecek, Türkiye’nin elini zayıflatan ve Türk milletinin huzur ve refahını azaltan siyasi ve ekonomik operasyonların önüne geçilecektir. 1) Millî Birliğin Temini Milliyetçi Hareket Partisi; Türk milletinin birliğini ve beraberli- ğini koruyarak, toplumsal huzursuzluk alanlarının cepheleşmeye dönüşmesini önlemeyi ve herkesin inancına saygı duyarak birlikte yaşama ideali etrafında kenetlenip toplumsal sıkıntı ve sorunları çözmeyi amaçlamaktadır. 42 Bu çerçevede, millî ve manevî değerlerimizin toplumsal çatış- ma konusu yapılmaması, inanç, etnik ve kültür temelli sorunlarınmillî birlik ve bütünlük anlayışıyla çözüme kavuşturulması gerekmektedir. Farklılıkların öne çıkarılması yerine ortak değerlerin bütünleştiriciliğinde millî bir bakış açısının kamuoyuna yansıtılması; bu kapsamda müşterek değerlerimizin din adamları, eğitimciler, sosyologlar, kanaat önderleri, medya kuruluşları tarafından anlatılması ve işlenmesi sağlanmalıdır. Çağdaş dünya nimetlerinden bütün vatandaşların hakça yararlandığı bir kalkınma modelinin gerçekleştirilmesi, devletin şefkatinin ülkenin en ücra köşesindeki vatandaş tarafından hissedilmesi, kimsenin aç ve açıkta bırakılmaması, adaletle hükmedilmesi, huzur ve güvenin tam olarak sağlanması devletin aslî görevidir. Bu kapsamda Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde ekonomik büyümeyi, sosyal gelişmeyi ve toplumsal uzlaşmayı sağlayarak millî birlik ve bütünleşmeyi temin edecek “Doğu ve Gü- neydoğu Anadolu Bölgesini Kalkındırma Programı”nın uygulamaya geçirilmesini önemli buluyoruz. 2) Toplumsal Dayanışma ve Uzlaşmanın Önemi Türkiye Cumhuriyeti birleşme ve kucaklaşma ülküsü etrafında şekillenmiş ve dönemin kadrolarınca millî devlet, millî kimlik, millî dil ve Türk milleti varlığı üzerinde ittifak edilerek yeni devletin dayanakları inşa edilmiştir. Devletimizin kurucu iradesi Türk Milliyetçiliğine dayanmakta, Partimizin siyasî misyonu olan Türk Milliyetçiliğinin manevî temelini de “yaşa ve yaşat” ilkesi oluşturmaktadır. Ülkemizin küresel rekabette ayakta kalabilmesi için bütün toplumu ve her alanı kapsayan bir zihniyet dönüşümünü gerçekleş- tirmesi gerekmektedir. Geleceğin birlikte inşası için; yönetim kat- 43 manları, toplumsal kesimler, siyasî aktörler ve vatandaşlar arasında ekonomik, sosyal, siyasî alanlarda diyalog ve birliktelik zemininin oluşumuna ihtiyaç vardır. Bahse konu kesimler arasında bu tür bir uzlaşma kültürü tesis edilemediği müddetçe, ülkemizin çağın meydan okumasına sağlıklı bir cevap vermesi mümkün değildir. Temel millî ve insanî değerler ile millî ülküler ve hedefler konusunda sağlanacak bir toplumsal uzlaşma, Türkiye’nin hayatî meselelerde görüş birliği içinde olmasını mümkün kılacak ve geleceğe dönük plân ve programların işbirliği içinde uygulamaya konulmasını kolaylaştıracaktır. Milliyetçi Hareket Partisi, en geniş boyutta sağlanacak toplumsal uzlaşma ve mutabakat ile Türkiye’nin büyük hedeflere yönelmesini, bütün imkân, kaynak ve kabiliyetlerini “Lider Ülke Türkiye” hedefi doğrultusunda harekete geçirmesini öngörmektedir. 3) Sosyal Uzlaşma Anayasamızda da ifade edildiği üzere, Türkiye Cumhuriyetine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes, eşit hak ve yükümlülüklere sahiptir. Demokrasinin temeli olan bireylerin eşitliği ilkesi de hiçbir etnik ya da dinî gruba ayrıcalık ya da imtiyaz verilmemesini öngörmektedir. Partimiz, tüm vatandaşlarımızı etnik, mezhebi ya da dinî kökenine bakmadan bir ve eşit görmekte, yapay gerekçelerle farklılıklarının körüklenmesine şiddetle karşı çıkmaktadır. Milliyetçi Hareket Partisi; Cumhuriyetin temel nitelikleri, Türk millî kimliği, demokratik rejim ve temel insan hakları gibi değerleri vaz geçilmez olarak kabul etmekte ve bunların tartışılmasını dahi doğru bulmamaktadır. Zira Partimiz bu ilke ve değerleri, toplumsal huzur ve refahımızın, birlik ve beraberliğimizin temel yapı taşları olarak görmektedir. Yerel ve yöresel farklılıkların Türk kültürünün zenginliği içinde ve onun tamamlayıcı renkleri olarak görüldüğü bir anlayış üzerinde sağlanacak genel bir uzlaşmanın, toplumsal barış ve huzur için 44 önemli katkı sağlayacağına şüphe yoktur. Bize göre siyaset, daha çok oy almaya odaklı bir yarışma değil, milletimizin bütün fertleri ve devletimizin menfaatini artırmak için sosyal bütünlüğü koruma ve yüceltme çabasıdır. Cumhuriyet ve demokrasinin birbirini tamamlayan iki kavram olduğu, bunları birbirine zıtmış gibi gösteren anlayışların her iki kavramı zedelediği görüşünü taşıyan Partimiz, Cumhuriyetimizin geliştirilerek yaşatılması ve demokratik yapı ve kültürümüzün zenginleştirilmesini zarurî görmektedir. 4) Siyasî Uzlaşma Siyasetin ahlakî bir temele dayandığı, aşırılıkların törpülendiği, demokratik olgunluk ve uzlaşı kültürünün egemen olduğu, Türkiye’nin millî ve manevî değerlerini ortak payda olarak kabul eden bir siyaset anlayışının hâkim kılınmasını gerekli görüyoruz. Partimiz, siyasi uzlaşma arayışlarında “önce ülkem ve milletim, sonra partim” anlayışının hâkim olması gerektiğine inanmaktadır. Bunun gereği olarak da tıkanan ve yıpranan siyasetin önünü açarak devletin kudretini yeniden tesis etmek amacıyla hükümet sistemi değişikliğini öngören anayasa reformuna öncülük etmiştir. Şüphesiz ki 15Temmuz’daki darbe girişimisonrasında oluşan siyasî uzlaşma ve Yenikapı millî diriliş ruhunu canlı tutmak, millî birlik ve beraberliğimizin temini açısından büyük önem taşımaktadır. Yapıcı olmayan siyasî çekişmelerin sona erdirilmesi, milletimizin refah seviyesine olumsuz yansıyan yapay tartışmaların önüne geçilmesi, devletin güçlü, etkin ve şeffaf hale getirilerek devlet idaresinin ve otoritesinin tahkim edilmesi için siyasî kaygıların bir kenara bırakılması gerektiği açıktır. Bu ihtiyacın karşılanması için 16 Nisan 2017 Halkoylaması ile aziz milletimizin onayını alan yeni hükümet sisteminin ruhuna uygun bir şekilde siyasette uzlaşı kültürünün pekiştirilmesi bizim için öncelikli bir meseledir. 45 Partimiz ile Adalet ve Kalkınma Partisi’ni bir araya getiren “Cumhur İttifakı” millî duruşun, siyasî uzlaşmanın, birlikte hareket ederek Lider Ülke Türkiye’yi kurma azim ve kararlılığının vücut bulduğu uzlaşmanın en güzel örneği olmuştur. 5) Ekonomik Uzlaşma Türkiye’de, ekonomik sorunların çözüme kavuşturulması için ilgili taraf ve aktörlerce bir uzlaşma vasatının oluşturulması zorunludur. Ekonomik kararların alınmasında, politika tercihlerinde meslek kuruluşları aracılığıyla halkın ve çeşitli sosyal kesimlerin görüş- lerinin alınması, sorunlara mevcut şartlar içinde akılcı çözümler bulunmasına yardımcı olacaktır. Ancak böyle bir katılım ve diyalog ortamı içinde bütün sosyal kesimlerin memnuniyeti ve uygulanacak programlara rızası temin edilebilecektir. Ekonomik sorunların aşılmasında çeşitli toplumsal kesimler, siyasî aktörler, yönetim katmanları ve halk arasında güven sorunlarının aşılması, tereddütlerin giderilmesi ve şüphelerin karşılıklı gü- vene dönüştürülmesi, nimetin ve külfetin hakkaniyet ölçüleri çer- çevesinde bölüşülmesi, hiçbir kesimin tahammül gücünü aşacak yük altına sokulmaması, üretime katılanların katkıları ölçüsünde adil pay almalarının sağlanması “ekonomik uzlaşma” kültürünün esasını teşkil etmektedir. 6) Toplumsal Uzlaşmanın Dinamikleri: Milliyetçilik ve Demokrasi Partimiz; Türk milletinin kardeşlik içinde yeni atılım ve hedeflere hazırlanmasında milliyetçilik ve demokrasiyi birbirinden ayrılamaz kavramlar olarak görmektedir. Bir milletin dayanışma, ilerleme, çağı yakalama gibi hedeflere ulaşmasını sağlayacak en önemli fikrî kuvvetin milliyetçilik olduğuna inanıyoruz. 46 Demokrasiyi; hukukun üstünlüğünün, insan hak ve özgürlüklerinin en geniş anlamda teminat altına alındığı, devlet idaresinde, milletin en iyi şekilde temsil edildiği bir sistem olarak görmekte ve benimsemekteyiz. Demokrasinin kurumsallaşmasının hayati önemine inanmakta olan Partimiz, demokratik siyasi kültürün, uzlaşma ve sorumluluk ahlakını önde tutan bir anlayışla Türk siyasi hayatına hâkim olmasına öncülük etmeye devam edecektir. Milliyetçi Hareket Partisi’nin hem meselelere bakışında hem de çözüm önerilerinin temelinde; Türk milletine millî, manevî ve insanî açılardan seslenen; sevgiyi, adaleti, özgürlüğü, barışı ve güven içinde bir gelişimi amaçlayan Türk milliyetçiliği anlayışı bulunmaktadır. Partimiz; Türk milletinin barış, huzur ve kardeşlik içinde yeni atılım ve hedeflere hazırlanmasında, milliyetçilik ve demokrasiyi, siyasî ve kültürel çerçevenin iki anahtar kavramı olarak kabul etmektedir. Milliyetçilik anlayışımız; en başından beri ırkçılık ve ayrımcılığa şiddetle karşı olmuş, kültürel ve toplumsal birlik ve beraberliği huzur ve refah içinde yaşama ülküsünün ön şartı olarak kabul eden uzlaşmacı bir şuurun ifadesi olmuştur. Milliyetçiliğimiz Türk milleti namıyla tarih boyunca terkip olunan mükemmel millî kimliğin ve kapsayıcı millî kültürden beslenen yapıcı, kaynaştırıcı, uzlaştırıcı ve birleştirici bir millî kuvvet unsuru olmuştur. Bu itibarla, hem 49 yıllık siyaset tecrübesi ile Milliyetçi Hareket Partisi hem de Türk Milliyetçiliği fikri asla ayrımcı ve dışlayıcı bir nitelik taşımamıştır. İnsanoğlunun keşfettiği en iyi yönetim biçimi olarak temayüz eden demokrasi ise, toplum içindeki farklı düşüncelerin, kardeşlik yaklaşımı ve birbirine saygıyı esas alan bir anlayış içerisinde yaşamasının vazgeçilmez şartıdır. Bütün toplumsal kesimlerin demokrasiyi sadece siyasî boyutuyla değil, kültürel ve sosyal boyutuyla anlayarak özümsemesi de bu açıdan son derece önemlidir. Bu se- 47 beple Milliyetçi Hareket Partisi, toplumsal dayanışma ve uzlaşma kültürünün geliştirilmesine büyük önem vermektedir. Bin yıldır kardeşçe yaşadığımız bu ülkede hiçbir sebebin ayrıştıramayacağı kadar kaynaşmış olan aziz Türk milleti; ortak geçmişine, kültürüne, kaderine ve geleceğine sahip çıkacak ve kardeşliğini sonsuza kadar yaşatacak, “Herkes Eşittir Türkiye” diyecektir. Nitekim 15 Temmuz hain kalkışmasına “Dur!” diyen aziz Türk milleti, bekasına yönelik tehditlerin tekrar yeşeremeyeceği yeni bir döneme geçmek istediğini, “Yenikapı Ruhu” ile dosta ve düşmana ilân etmiş, 16 Nisan Halkoylamasıyla da hukukî zemine kavuşturmuştur. 48 49 F CUMHURBAŞKANLIĞI HÜKÜMET SİSTEMİ 50 51 1) 1982 Anayasası’nın Kriz Üreten Yapısı Anayasa, Türkiye’de uzun yıllardır tartışılan en önemli meselelerden birisi olmuştur. 1982 Anayasası, özellikle cumhurbaşkanının yetki ve sorumlulukları açısından klasik parlamenter sistemden büyük sapmalar barındıran bir şekilde yürütmeyi tanzim etmiştir. Yürürlüğe girmesinden itibaren yapılan birçok değişikliğe rağmen Anayasa’nın içerdiği “darbe ruhu” bir türlü giderilememiştir. Parlamenter sistemlerde sembolik yetkileri olması gereken cumhurbaşkanı çok geniş yetkilerle donatılmış ve yürütmenin iki güçlü organ tarafından yerine getirilmesi öngörülmüştür. Ne var ki, iki başlı yapının siyasî sorumluluk taşıyan tarafı olan başbakan ve bakanlar kurulu üyelerinin cezaî sorumluluğu ve TBMM önünde hesap vermesi düzenlenmişken, cumhurbaşkanı sadece “vatana ihanet” ile sorumlu tutulmuştur. Anayasa’daki bu çarpık düzen zamanla daha da karmaşık bir hâl almış, 2007 yılındaki Cumhurbaşkanlığı Seçiminde yaşanan 367 krizi neticesinde yeni bir boyut kazanmıştır. Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) ve vesayet odaklarının dayattığı bir hukuk garabeti olan 367 krizi, Anayasa Mahkemesi’nin onay vermesiyle bir sistem krizi haline dönüşmüştür. Sistem krizinin bir rejim krizine dönüşmesini önlemek amacıyla MHP, yapılacak milletvekili seçimlerinin erkene alınması çağrısı yapmıştır. 22 Temmuz 2007 tarihinde yapılan seçimler sonrasında 71 milletvekiliyle TBMM’ye giren Partimiz, yapılan cumhurbaşkanlığı seçiminde Genel Kuruldaki oylamaya katılarak 367 krizinin çözülmesini sağlamıştır. 52 Kriz çözülmüş olsa da sistemin sorunlardan kalıcı olarak arındırılması için yeni bir düzenleme ihtiyacı hâsıl olmuş, bir anayasa değişikliği zorunlu hale gelmiştir. 2007 yılında yapılan anayasa değişikliğiyle cumhurbaşkanının doğrudan halk tarafından seçilmesi sağlanmıştır. Bu durum, parlamenter sistemi normlarından biraz daha uzaklaştırmıştır. 1982 sonrası dönemde aşama aşama tahrip edilen parlamenter sistemin sorunları, 2014 yılında cumhurbaşkanının halk tarafından doğrudan seçilmeye başlamasıyla yeni bir boyut kazanmıştır. Cumhurbaşkanı ve başbakandan oluşan yürütmenin iki başı arasındaki yetki-sorumluluk dengesizliği ve bunun ortaya çıkardığı hukuksuzluk tartışmaları, geçmişte olduğu gibi bir rejim krizine davetiye çıkarmıştır. Parlamenter sistem işlevini iyice yitirmiş, sorun çözme kabiliyetini kaybetmiş, devletin tepesindeki hukuksuzluk tartışmaları siyaseti esir almış, kuvvetler arasındaki denge ve denetim örselenmiş, Türkiye’nin huzur, güvenlik ve bekâsını tehdit etmeye baş- lamıştır. Nitekim 15 Temmuz 2016 darbe girişiminin failleri, TRT ekranlarından duyurdukları korsan bildiride, devletin tepesindeki hukuksuzlukları “sözde gerekçe” olarak öne sürmüşlerdir. Hükümet sistemindeki tıkanıklıkların tetiklediği demokrasi dışı müdahalelerin önüne geçilmesi, Türkiye’nin gelişmiş, demokratik bir ülke haline gelebilmesi ve ayağındaki prangalardan kurtulabilmesi, Türk devletinin bekâsı için kaçınılmaz olmuştur. Kısacası, Anayasa’nın değiştirilerek hükümet sisteminin yeniden tasarlanması Türkiye için bir zorunluluk halini almıştır. 2) 15 Temmuz İhaneti Türk milleti 15 Temmuz 2016’da Türk tarihinin en büyük ihanetlerinden birisiyle karşı karşıya kalmıştır. 15 Temmuz gecesi Türk Silahlı Kuvvetlerine sızan FETÖ mensubu teröristler vatandaşlarımı- zın üzerine kurşun yağdırmış, millî iradenin tecelligâhı olan TBMM bombalanmış, Türk demokrasisine pranga vurulmak istenmiştir. 53 Darbe girişimi neticesinde maalesef ki 251 vatan evladı şehit, 2194 kahramanımız da gazi olmuştur. Türkiye’yi kaosa sokmak, bir iç savaş çıkararak ülkeyi bölmek ve parçalamak isteyen işgal girişimi, aziz Türk milletinin devletine, demokrasisine ve millî iradeye sahip çıkmasıyla engellenmiştir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti uçurumun kenarından dönmüştür. Demokrasi ve ülke sevdalısı, cesaret timsali vatandaşlarımızın tankların önüne yatarak “dur” dediği bu hain darbe girişimi, Türkiye için bir dönüm noktası, her bakımdan yeni bir başlangıç, siyasî olarak da bir milat olmuştur. Hiçbir siyasî mülahazanın devletin varlığından daha öncelikli ve önemli olmadığı bu süreçte daha iyi anlaşılmıştır. Millî menfaatleri önceleyen siyaset anlayışı Türk siyasetindeki hâkimiyetini pekiştirmiş, hükümet sisteminin yeniden şekillenmesine giden yol da böylelikle açılmıştır. Genel Başkanımız Devlet BAHÇELİ’nin hain darbe girişiminin daha başlangıcında demokrasiye sahip çıkan tavrı ve çağrısı üzerine, Türk milliyetçileri ve ülkücüler, herkesten önce demokrasiye sarılmış, devletin ve millî iradenin yanında durarak darbenin amacına ulaşmasına engel olmuştur. Darbe girişimi ve sonrasında ortaya çıkan gerçekler, devletin ve milletin bekâsıyla birlik ve beraberliğinin ne kadar önemli ve öncelikli olduğunu herkese göstermiştir. Vatan işgal edilirse siyaset yapılacak bir alanın kalmayacağı da o meşum gece sonrasında idrak edilmiştir. Bu anlayışla 7 Ağustos 2016’da Yenikapı’da düzenlenen ve milyonların destek verdiği Demokrasi ve Şehitler Mitingiyle “Millî Diriliş Ruhu” oluşmuştur. Yenikapı’da, devletimizin kuruluş ilkelerinin, Cumhuriyetimizin temel niteliklerinin, millî ve manevî değerlerimizin ortak payda yapılarak demokrasimizi tahkim etmek, ülkemizi geliştirmek için ortak bir siyasî tavır belirlenmiştir. 54 Milliyetçi Hareket Partisi, Yenikapı Ruhu’na sonuna kadar sadık kalmış, tüm siyasî partileri de bu ruha sahip çıkmaya ve ona uygun şekilde davranmaya davet etmiştir. Bu çağrımıza başta CHP olmak üzere millî ve manevî hassasiyetlerden yoksun siyasî yapılar olumlu karşılık vermemiş, FETÖ ile mücadeleyi sekteye uğratma girişimlerinin ardı arkası kesilmemiştir. Türkiye düşmanı FETÖ mensubu hainlerin, eğitim,sağlık, yargı, emniyet ve Türk Silahlı Kuvvetleri dâhil devletin tüm hücrelerine; sivil toplum kuruluşları, meslek odaları ve toplumun tüm kesimlerine sinsice yerleştiği tespit edilmiştir. FETÖ’nün, siyaseti kendi hain emelleri doğrultusunda dizayn etmeye yönelik komplolar kurduğunun anlaşıldığı bu süreçte, 1 Kasım 2015 seçimleri sonrası başlayan MHP’yi ele geçirme giri- şimleri ve buna yönelik olağanüstü kongre taleplerinin de FETÖ ile bağlantılı olduğu ortaya çıkmıştır. Milli bekâmızı tehdit eden bu durumun telafisi ve devletin FETÖ mensubu hainlerden temizlenmesi için 20 Temmuz 2016’da meşru bir anayasal müessese olan olağanüstü hal (OHAL) ilan edilmiştir. Türkiye’nin olağandışı durumla karşı karşıya kaldığı böylesi bir ortamda FETÖ, PKK, IŞİD ve diğer terör örgütleriyle olağan yöntemlerle mücadele etmesinin gerçekçi ve mümkün olmayacağı açıktır. Bu sebeple MHP, OHAL ilanını gerekli görmüş ve FETÖ ile mücadelede kesin bir başarı sağlanana kadar da OHAL’in devam etmesinden yana tavır koymuştur. Türkiye bir yandan FETÖ ile amansız bir şekilde mücadele ederken diğer yandan da içeride ve dışarıda FETÖ yandaşı çevrelerin Türkiye’yi ekonomik ve siyasî açıdan köşeye sıkıştırma girişimleri ile karşı karşıya kalmıştır. Türkiye’nin güneyinde bir terör koridoru oluşturmak amacıyla önce Irak’ın kuzeyinde bir gayrimeşru referandum yapılmış, beraberinde Suriye topraklarında oluşturulan kantonlarla Irak’tan 55 Suriye’ye ve Akdeniz’e uzanan bir kukla terör devleti yapılanması- na girişilmiştir. Başta ABD ve Avrupa ülkeleri olmak üzere Türkiye’ye hasım birçok ülke bu bölgedeki YPG/PYD terör örgütlerini desteklemiş, alenî bir şekilde onlara ağır silah ve mühimmat vermiştir. Vekâlet savaşlarına sahne olan Ortadoğu’da IŞİD’in, PKK’nın ve Suriye’deki uzantısı YPG/PYD gibi terörist örgütlerin taşeron olarak kullanıldığı bu dönemde, yurdumuzun içinde de terör eylemleri artmıştır. Bu süreçte Türkiye, yedi düvele karşı mücadele etmek durumunda kalmıştır. Türkiye caydırıcı gücünü kullanarak önce Irak’taki gayrimeşru bağımsızlık referandumunu etkisiz hale getirmiş, Irak’ın toprak bü- tünlüğünün korunmasını sağlamıştır. Ardından, Suriye’nin kuzey bölgesine yönelik düzenlenen Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekâtları ile Türkiye’nin egemenlik haklarını, huzur ve güvenliğini tehdit eden terör yapılanmasını bertaraf etmek için haklı ve meşru mü- cadelesini devam ettirmiştir. 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı’ndan sonraki en büyük askerî operasyon olan Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekâtları sayesinde Türkiye, oluşturulmak istenen terör koridorunun Irak’tan Akdeniz’e kadar uzanmasına izin vermemiştir. Ancak Türkiye’nin bekâsına yönelik tehditler henüz tamamen bertaraf edilmiş değildir. Fırat Nehri’nin doğusundaki terör yapı- lanması devam etmektedir. Türkiye her şartta devletinin ve milletinin bekâsını esas alacak, egemenlik ve güvenlik haklarını tehdit eden unsurlarla şartlar ne olursa olsun mücadeleyi sürdürecektir. Böylesi tarihî bir dönemde yönetimdeki yapısal zaafları gidererek parlamenter sistemin yol açtığı sıkıntılarından ve demokrasi dışı arayışlara zemin hazırlayan yapısından ülkemizi kurtaracak, köklü devlet geleneklerimizle uyumlu bir sistem değişikliğine gidilmesi zarurî hale gelmiştir. 56 3) Anayasa Değişikliği ve Yeni Hükümet Sisteminin Esasları Türkiye’de siyasî görüşü ne olursa olsun hemen herkes, Anayasa’daki darbe izlerinin giderilmesi, siyasetin önünün açılması ve daha etkin bir yönetim yapısının tesis edilmesi için Anayasa’nın yenilenmesi gerektiğini savunmuştur. Toplumdaki yeni anayasa taleplerine karşılık veren siyasî partiler de seçim beyannamelerinde uzlaşmacı ve daha demokratik bir anayasa vadetmişlerdir. Bu çerçevede, TBMM’de oluşturulan Anayasa Uzlaşma Komisyonundaki görüşmelerde yeni anayasanın içeriği ve hükümet sisteminin nasıl şekillendirileceğine dair tartışmalar zaman zaman, Milliyetçi Hareket Partisi’nin asla kabul edemeyeceği vahim noktalara ulaşmıştır. Anayasa’nın ilk dört maddesinin değiştirilmesine ve Anayasa’dan Türklüğün çıkarılmasına kadar varan girişimler, Türk devleti ve milletinin bekâsına yönelik bir tehdit halini almıştır. Diğer yandan, yürütmenin iki başlı yapısının sebep olduğu yetki ve sorumluluk karmaşası ve “hukuksuzluk” tartışmaları bekâ sorununu tetikleyen önemli bir unsur durumuna gelmiştir. MHP, devletin ve milletin ilelebet yaşatılması ve Cumhuriyetimizin temel niteliklerinin garanti altına alınması suretiyle bu yıkı- cı tartışmalara son noktayı koymak için tarihî bir inisiyatif almıştır. Partimiz, devletteki karmaşa ve kafa karışıklığını sonlandırmak, milletimizi uzlaşı ile bütünleştirip güçlendirmek, geleceğimizi gü- vence altına almak, kalıcı nitelikli bir millî mutabakatı ortaya koyarak fiilî durum ve hukukî açmazları sonlandırmak istemiştir. Bu çerçevede MHP, siyasî uzlaşı ve işbirliği için tüm siyasî aktörlere ve toplumun tüm kesimlerine bu anlayışa uygun bir çıkış yolu bulunması çağrısında bulunmuş; varsa anayasa değişiklik tekliflerinin gündeme getirilmesini önermiştir. Partimizin, yaşanan sorunları bertaraf edecek, milletimize layık, daha demokratik bir anayasa yapılmasına yapıcı katkı vereceği ilan edilmiştir. 57 Ne var ki, sadece AK Parti bu çağrıya karşılık vermiş, diğer partiler böylesine önemli bir konuda sorumluluk almaktan kaçınmıştır. AK Parti, bir anayasa değişikliği taslağı hazırlayarak MHP’ye sunmuştur. İki parti arasında oluşturulan komisyon, taslak metin üzerinde müzakereler yürütmüş; ortak ilke, düşünce ve hassasiyetleri esas alan bir tavır benimsenerek hazırlanan ve MHP’nin ciddi katkısını içeren anayasa değişiklik paketi TBMM’ye sunulmuştur. MHP ve AK Parti arasında varılan uzlaşmayla, sistemdeki sorunların çözümüne yönelik yeni bir hükümet sistemi ortaya çıkarılmış, Türkiye’nin maruz kaldığı risk ve tehditlere karşılık verebilecek “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” inşa edilmiştir. Cumhuriyetin temel nitelikleri, Türk millî kimliği, demokratik rejim ve temel insan hakları gibi değerler yeni sistemin vazgeçilmezleri olmuştur. 16 Nisan 2017 halkoylamasında kabul edilen anayasa deği- şikliğinde; Türk devletinin ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütün olarak yaşamasını sağlam teminatlara bağlayarak tartışma alanı olmaktan çıkaran düzenlemeler yapılmıştır. Partimiz hem demokrasinin güçlenmesi hem de etkin ve dengeli bir hükümet sisteminin tesis edilmesi adına önemli katkılar sağlamış, milletimizin taleplerini demokratik sorumluluk bilinciyle yerine getirmiştir. Anayasa değişikliği ile kuvvetler ayrılığı güçlendirilmiştir. Yasamanın yürütmeyi daha etkin denetleyebilmesi, erkler arasındaki denge ve denetim mekanizmalarının güçlendirilmesi sağlanmıştır. Cumhurbaşkanı ve bakanların sorumlu tutulabilmesi, yürütmenin gücünün yargıya ve yasamaya verilen yetkilerle sınırlandırılması temin edilmiştir. Anayasa değişikliğiyle, Türkiye’nin siyasî, sosyal ve ekonomik sorunlarının çözümünü kolaylaştıracak, hızlı ve etkin karar alınmasını sağlayacak ve hem ülkemizin bekâsını hem de milletimizin refahını temin edecek Türkiye’ye özgü yeni bir sistem kurulmuştur. 58 Bu çerçevede yapılan değişiklikler, kısaca şunlardır: • Yürütmedeki iki başlılık giderilmiş ve yürütme yetkileri bir bütün halinde cumhurbaşkanına verilmiştir. • Koalisyonlar dönemi sona ermiş; hızlı işleyen, çabuk karar alan, vatandaşların sorunlarının çözümüne ve Türkiye’yi büyütmeye odaklı bir yönetim yapısı tesis edilmiştir. • Yargı, yasama ve yürütme katı biçimde birbirinden ayrılmış, kuvvetler arasındaki ayrım ve ilişkiler olması gereken şeklini almıştır. • Yasama ve yürütme arasında güçlü bir denge ve denetim sistemi kurulmuş ve hukukun üstünlüğü teminat altına alınmıştır. • Cumhurbaşkanı en fazla iki kez seçilebilecek, hem yasamanın hem de yargının denetimine tabi olacaktır. • Cumhurbaşkanına cezaî sorumluluk getirilerek suçlandırma mekanizması oluşturulmuştur. Böylelikle cumhurbaşkanı sadece “vatana ihanet” suçundan değil, her türlü eylem ve işlemlerinden sorumlu tutulacaktır. • Cumhurbaşkanının herhangi bir suçtan dolayı Yüce Divana sevkini kolaylaştırmanın yanı sıra, Yüce Divandaki yargılama sürecinin kesin olarak altı ay içinde bitirilmesi şartı getirilmiştir. • Cumhurbaşkanı hakkında bir soruşturma başlatılması halinde cumhurbaşkanının yetkileri de sınırlandırılarak seçimlerin yenilenmesi kararı alması engellenmiştir. • Cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanların görevleri ile ilgili işledikleri tüm suçlar bakımından sorumlu tutulmaları sağlanmıştır. • Cumhurbaşkanı sadece “yürütmeye ilişkin konular” ile sınırlı olmak üzere kararname çıkarabilecektir. • Cumhurbaşkanının temel haklar, kişi hakları ve ödevleri ile siyasî haklar ve ödevler konularında kararname çıkarma yetkisi olmayacaktır. 59 • Cumhurbaşkanı Anayasa’da münhasıran kanunla düzenlenmesi öngörülen konularda ve kanunlarda açıkça düzenlenen konularda kararname çıkartamayacaktır. • Cumhurbaşkanının çıkaracağı kararnameler kanun gücünde olmayacaktır. • Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile kanunlarda farklı hükümler bulunması halinde kanun hükümleri uygulanacaktır. • TBMM’nin aynı konuda bir kanun çıkarması durumunda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi hükümsüz hale gelecektir. • Cumhurbaşkanlığı kararnameleri Anayasa Mahkemesi’nin denetimine tâbi olacaktır. • OHAL sırasında çıkarılan cumhurbaşkanlığı kararnameleri üç ay içerisinde TBMM’de görüşülüp karara bağlanacak, aksi hâlde kendiliğinden yürürlükten kalkacaktır. • Cumhurbaşkanı “kanunları geri gönderme” yetkisini kullanırken denge ve denetim mekanizması işleyecektir. TBMM geri gönderilen kanunu salt çoğunlukla (301) tekrar kabul ederse, cumhurbaşkanı söz konusu kanunu onaylamak zorunda kalacaktır. • Mevcut sistemde, sadece hükümetin kurulamaması halinde cumhurbaşkanına tanınan seçimleri yenileme yetkisi, yeni Anayasa’da TBMM’ye de verilmiştir. Böylelikle yasama ve yürütme arasında dengeli bir ilişki tesis edilmiştir. Cumhurbaşkanı ya da TBMM bu yetkiyi kullandığında hem Cumhurbaşkanlığı hem de TBMM seçimlerinin birlikte yenilenmesi şartı getirilmiştir. Yasama ve yürütme arasında oluşabilecek muhtemel bir krizde herhangi bir tarafın seçimlerin yenilenmesine karar vermesi durumunda kendi varlığı da sona ereceği için bu yetkinin istismarı engellenmiş olacaktır. • Yasama ve yürütmenin görev süresinin birbirine bağlı olması, bu iki organ arasında uyum ve uzlaşıyı zorunlu kılacaktır. 60 • Türkiye nüfusundaki artışa paralel bir şekilde TBMM’nin üye sayısı 550’den 600’e çıkarılmış, TBMM’nin temsil gücü ve kapsayıcılığı artırılmıştır. • TBMM’de çoğunluğu kazanan partinin hükümeti kurarak yürütmeye de mutlak anlamda egemen olması durumu bir kural olmaktan çıkarılmış, böylece yasama, yürütmenin kaçınılmaz tahakkümünden kurtulmuştur. • Yürütme TBMM’ye bütçe tasarısı dışında başka bir kanun tasarısı sunamayacaktır. Bütçe kanun tasarısının aynen ya da değiştirilerek onaylanma yetkisi TBMM’ye ait olacaktır. Bütçenin zamanında çıkarılamaması halinde hazırlanan geçici bütçe yine TBMM’nin onayına tabidir. Geçici bütçenin de çıkarılamaması durumunda yeni bütçe kanunu kabul edilinceye kadar bir önceki yıl bütçesi yeniden değerleme oranında artırılarak uygulanacaktır. • TBMM’nin yasama yetkisi Anayasa Mahkemesi’nin denetimine açık olacaktır. • Yasama organının cumhurbaşkanını denetleyebilmesi için, “meclis araştırması”, “genel görüşme”, “soru” ve “meclis soruşturması” mekanizmaları Anayasa’daki yerini korumuştur. • Milletvekillerinin yazılısoru önergelerinin“15 gün içinde cevaplanması şartı” getirilmiş, denetimin etkinliği artırılmıştır. • Yargının bağımsız olduğu gibi tarafsız olması da anayasal hükme bağlanmış; Hâkimler ve Savcılar Kurulu (HSK) üyelerinin ço- ğunluğunun TBMM tarafından seçilmesi ilk kez mümkün hale gelmiştir. • Seçilme yaşı 18’e indirilerek gençlerimizin parlamentoda temsil edilmesinin ve siyasete aktif katılımının önü açılmıştır. • Ara rejim dönemlerini çağrıştıran sıkıyönetim uygulaması kaldırılmıştır. Anayasa değişikliğinin özü hükümet sistemi değişikliğidir. Anayasa değişikliği paketi önce TBMM’den, sonra da 16 Nisan 61 2017’de gerçekleştirilen halkoylamasıyla aziz milletimizden onay almıştır. Türk milleti ortaya koyduğu irade ile devlet ve millet varlığının güvenceye alınıp istiklâl içinde istikbâle taşınması için halkoylamasında Türkiye düşmanlarına ağır bir yenilgi yaşatmıştır. Halkoylamasının ardından kısmen yürürlüğe giren Anayasa değişikliğinin geri kalan hükümleri de önümüzdeki 24 Haziran 2018 seçimleri ile yürürlüğe girecek, “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” bütünüyle işlemeye başlayacaktır. Türkiye’nin önü açılacak, geleceği aydınlanacak, güçlü Türkiye’nin inşası mümkün hale gelecektir. 4) Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin Amaç ve Hedefleri Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi şüphesiz ki, Cumhuriyet tarihimizdeki en önemli yönetim reformu, şartlara ve gelişmelere cevap veren en dinamik demokratik tercihtir. Çok partili siyaset hayatımızda bu haliyle 16 Nisan Halkoylaması bir milat, hatta demokratik bir misak olmuştur. Türk milletinin tercihi ve iradesi olan Cumhurbaşkanlığı Hükü- met Sistemi, siyasî ve toplumsal uzlaşmanın ön plana çıktığı, millî iradenin doğrudan tecelli ve temerküz ettiği bir yönetim yapısıdır. Güçlü devlet, güçlü yönetim, demokratik istikrar gayeleri yeni sistemin ana omurgasıdır. Yasama, yürütme ve yargı organlarının kendi içinde daha güçlü, daha bağımsız, denge ve denetleme mekanizmalarının daha etkin şekilde çalıştığı bir yapıya kavuşması Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin taşıyıcı kolonlarıdır. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemiyle, ülkemiz, yönetimde istikrarın tesis, temsilde adaletin temin edileceği bir yönetim sistemine kavuşturulmaktadır. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminde kutuplaşma ihtimali en aza indirilmiştir. Cumhurbaşkanı seçimi için barajın fiilen yüzde elli artı bire çıktığı göz önüne alındığında siyasî partilerin uzlaşmaktan, ahlakî bir ittifak kurmaktan başka seçeneği de kalmamıştır. 62 Bu doğrultuda, siyasî partiler ve seçim kanunlarında yapılan değişikliklerle siyasî partilerin milletvekili seçimlerine ittifak yaparak girmelerinin yolu açılmış, bu yöndeki yasaklar kaldırılarak seçim sistemi daha demokratik hale getirilmiştir. Hileye ve hülleye dayalı gayrı resmî ittifaklar yerine hukukî, alenî ve ahlakî ittifaklara zemin oluşturulmuştur. Cumhur İttifakı bu siyasî ve ahlakî anlayışın bir tezahürü olarak ortaya çıkmıştır. Cumhur İttifakını oluşturan partilerden biri olarak, önümüzdeki dönemde Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin kökleşmesine katkı sağlamayı hedefliyoruz. İnancımız odur ki, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile Türkiye’nin önü açılarak bölgesel ve küresel bir güç merkezi haline gelmesi ve “Lider Ülke” olması sağlanacaktır. Yeni bir siyasî sürece girdiğimiz, demokratik olgunluk ve uzlaşı kültürünün egemen olduğu, dışlayıcı ve ötekileştirici söylem ve üslubun törpülendiği, Türkiye’nin millî ve manevî değerlerinin ortak payda olarak kabul edildiği bir siyaset anlayışının hâkim kılınmasını önemli bulmaktayız. Yeni hükümet sistemi, “güçlü yönetim, etkin meclis” için gereken şartları tesis etmiş ve Türkiye’nin maruz kaldığı tehditlere daha güçlü bir karşılık verilebilmesinin zeminini hazırlamıştır. Yeni hükümet sistemi sayesinde devlet ile millet bütünleşecek, millî şuur ve egemenlik siyasetin tek belirleyicisi olacak; FETÖ, PKK ve IŞİD gibi terörist yapılarla daha etkili bir mücadele mümkün hale gelecektir. Yasama, yargı ve yürütme organları arasında güçlü bir denge ve denetim mekanizması tesis edilecek, sert kuvvetler ayrılığı sayesinde yürütmenin yasama üzerindeki tahakkümü ortadan kaldırılacak ve TBMM’nin etkin ve güçlü bir yapıya kavuşması mümkün olacaktır. TBMM’nin sahip olacağı etkin denetim gücüyle yürütme organı olan Cumhurbaşkanlığı dengelenecek, yürütmenin yetkisini aşması artık söz konusu olmayacaktır. 63 Yeni anayasal düzenlemelerle, sınırsız yetki ve sorumsuz cumhurbaşkanı yerine, hem yargı ve yasama tarafından denetlenecek hem de millete karşı hesap verecek bir cumhurbaşkanlığı makamı oluşturulacaktır. Devletin tepesindeki hukuksuzluk tartışmaları ise tekrar açılmamak üzere sona erecektir. Bütün bu düzenlemeler, darbelere sözde “gerekçe” olan anayasal normlar üzerindeki anlaş- mazlık ve çekişmeleri bitirip istikrarlı ve kriz üretmeyen bir hükü- met sistemi ortaya çıkaracaktır. Milliyetçi Hareket Partisi’nin TBMM’de güçlü bir gurupla temsil edilmesi, yürütme organı olan cumhurbaşkanının iş ve işlemlerinin takibi ve denetimi bakımından büyük önem taşımaktadır. Partimiz, TBMM’de yürüteceği faaliyetlerle, milletimizin huzur, refah ve güvenliğinin artırılmasını ve Türkiye’nin dünyada söz sahibi bir ülke haline gelmesini sağlayacak adımları atacaktır. Tüm bu gelişmeler devam ederken Türkiye karşıtı lobiler Türkiye ekonomisindeki kırılganlıkları derinleştirmek ve bir ekonomik kriz senaryosu devreye sokmak istemişlerdir. FETÖ ile mücadele edilmesine rağmen kripto damarlar hep devrede olmuş, ihanet odakları pes etmemiş, tehlike de geçmemiştir. Türkiye’nin el birliğiyle selamete çıkarılması ihtiyacının devam etmekte olduğu bu ortamda, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin tüm kurum ve kurallarıyla bir an önce yerleşmesi ve uygulamaya geçmesi önümüzdeki en önemli hedef haline gelmiştir. Bu hedefin gerçekleştirilmesi, öncelikle sistemin bütünüyle hayata geçmesini sağlayacak milletvekili ve cumhurbaşkanı seçimlerinin en kısa sürede yapılmasını gerektirmiştir. Alınan erken seçim kararıyla bu yoldaki ilk adım atılmıştır. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemini millî ve tarihî bir uzlaşı içinde inşa eden MHP ile AK Parti’nin oluşturduğu “Cumhur İttifakı”nın seçim zaferiyle de sistemin hazırlık ve oluşum aşaması tamamlanacak ve uygulama dönemi başlayacaktır. 64 65 G CUMHUR İTTİFAKI 66 67 1) Seçimleri Erkene Alma Zarureti 16 Nisan 2017’de yapılan anayasa değişikliği ile Cumhurbaş- kanı ve Milletvekili Genel Seçimlerinin 3 Kasım 2019’da birlikte yapılması hükme bağlanmıştır. Aynı hükümde, TBMM tarafından milletvekili seçimlerinin erkene alınmasına karar verilmesi durumunda, cumhurbaşkanı seçiminin de aynı tarihte birlikte yapılacağı belirtilmiştir. Ne var ki Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin hayata geçirilmesini engellemek isteyen yabancı güçler ve onların ülke içindeki maşaları, siyasî kargaşa çıkarmaya yönelik girişimlere hız vermişlerdir. Diğer yandan, Suriye kaynaklı bölgesel risk ve tehlikeler de önüne geçilmesi gittikçe zorlaşan kaotik ve karmaşık bir yapıya bürünmüştür. Son zamanlarda millî güvenliğimize yönelik karanlık senaryolar, yeni saldırı planları bir bir hayata geçirilmeye başlanmıştır. Ülkemizin aleyhine yürütülen siyasî ve ekonomik operasyonlar, her gün daha da derinleşmiş, ivme kazanmıştır. Seçim yaklaştıkça ekonomik ve siyasî dinamikleri etkileyen çok sayıda gelişmenin ya- şanması Türkiye’yi yüksek risk ve tehditlere maruz kalabilecek bir duruma getirmiştir. İç ve dış tehditlerin ağırlaştığı bir dönemde, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin derhâl hayata geçirilmesi ve hızlı karar alan güçlü bir yürütmenin tesis edilmesi acil bir ihtiyaç halini almıştır. Tüm bu gelişmeler ise seçim tarihinin yeniden değerlendirilmesini zarurî hale getirmiştir. 68 Bu gerekçelerden hareketle, Genel Başkanımız Devlet Bahçeli 17 Nisan 2018’de TBMM Grup Toplantısında seçimlerin erkene alınması yönünde bir çağrı yapmış ve ertesi gün Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile bir görüşme gerçekleştirmiştir.Görüşmede, yeni hükümet sistemine geçiş sürecinin tamamlanarak bütün risklerin bir an önce bertaraf edilmesi amacıyla, 3 Kasım 2019 tarihinde yapılması öngörülen seçimlerinin erkene alınması hususunda iki lider arasında mutabakata varılmıştır. Görüşmenin ardından Cumhurbaşkanının düzenlemiş olduğu basın toplantısında, iki liderin üzerinde uzlaştığı 24 Haziran 2018, Milletvekili ve Cumhurbaşkanı Seçiminin yapılacağı tarih olarak açıklanmıştır. Bu karar, Türkiye düşmanlarının oyununu bozmuş, siyasette olağandışı bir hareketlenme yaşanmaya başlamıştır. Türkiye’nin millî birliğinde uzlaşan Cumhur İttifakı karşısında Türkiye hasmı ve onların doğrudan veya dolaylı destekçileri ile FETÖ, PKK, IŞİD ve diğer terör unsurları ortak tavır almışlar, 2015’ten bu yana gizli kapaklı kurdukları şer cephesini açığa çıkarmak zorunda kalmışlardır. Cumhur İttifakı’nın karşısında saf tutan Pensilvanya güdümlü iç ve dış nifak yuvaları yeni oyunlar kurmaya çalışmış, demokrasiden ümidini kesen sözde demokratlar ahlak dışı pazarlıklara girişmiştir. Ülkemize ciddi zararlar verme pahasına da olsa, iktidara gelmek için sinsi planlar devreye sokan şer odaklarının bertaraf edilmesi ve siyasetin bu çürümüş zihniyetten temizlenmesi için seçimlerin bir an önce yapılmasının taşıdığı önem de anlaşılmıştır. 2) Cumhur İttifakı’nın Amaç ve Hedefleri 15 Temmuz hain darbe teşebbüsü ve sonrasında yaşananlar, siyaset müessesine ertelenemez ve geciktirilemez mükellefiyetler yüklemiştir. Bu mükellefiyetler en başta devlet yönetiminde seri, süratli, etkin ve güçlü bir idarî yapının varlığı ve devamlılığını zorunlu hale getirmiştir. 69 Türkiye’nin önündeki engelleri aşması ve hasımlarına karşı güç birliği yapabilmesi, millî güçlerin bir ve beraber olmasını ve millî mutabakatla hareket etme zaruretini ortaya çıkarmıştır. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin bir an önce uygulamaya geçmesinin yolu da bu birliktelik etrafında bir siyasî ittifakın oluşturulmasıdır. Cumhur İttifakı, böyle bir sorumluluk ahlakıyla doğmuş; Yenikapı Mitingi ile sembolleşen millî birlik ruhu, Cumhur İttifakının temel dayanağı olmuştur. Türk milletinin eseri, millî bekâyı esas alan ahlakî ve siyasî uzlaşmanın bir mahsulü olan Cumhur İttifakı; Türk milliyetçiliğinin şahlanışı, dünyaya vurulacak Türk mührünün müjdecisi, millî istiklâlin namusu, millî istikbâli müdafaa ruhu ve “Millet Aklı”dır. Cumhur İttifakı; devletimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ün koyduğu “muasır medeniyet seviyesinin üzerine çıkma” hedefini yakalama iradesi, Türk devletini ve Türk milletini ilelebet yaşatma ülküsüdür. Cumhur İttifakı; Türkiye’yi hür, demokratik ve müreffeh bir geleceğe kavuşturma azmi, Türk milletinin hainlere, işbirlikçilere, Türkiye’nin hasmı küresel güçlere karşı verdiği millî tepkinin adıdır. Ülkemizin kalkınması, milletimizin refah ve huzurunun teminatıdır. Cumhur İttifakı; demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlü- ğüne, millî birlik ve kardeşlikte uzlaşmaya açılan siyaset penceresidir. Türk milletinin tarihî uzlaşması, istiklal ve istikbalimizin teminatı, kutlu bir diriliş ve yükseliş hamlesidir. İhanete ve Türkiye düşmanlarına karşı dirilen millî ruh, Cumhur İttifakı’nın seçim zaferiyle Türkiye’yi ileriye taşıyacak güçlü bir yönetimi hayata geçirecektir. Cumhur İttifakı, Türkiye Cumhuriyeti’nin bekâ ve birliğini azim, irade ve sadakatle savunacak, ülkemizin geleceğini millet iradesinden aldığı güçle güvenceye kavuşturacaktır. 70 Cumhur İttifakı olarak hedeflerimiz, • Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin tam manasıyla yerleştirilmesi için gereken tüm hukukî, idarî ve siyasî altyapıyı tesis ve temin etmektir. • 15 Temmuz benzeri bir ihanetin tekrar yaşanmaması için gereken siyasî, sosyal, idarî ve ekonomik önlemleri almak, 7 Ağustos 2016’da Yenikapı’da yeşeren millî ve demokratik dayanışma sü- recini devam ettirmektir. • Dış politikada, siyasette ve ekonomide Türkiye’yi köşeye sıkıştırmaya yönelik faaliyetlerin önüne geçmek, Türk devletinin ve Türk milletinin bekâsına yönelik tüm tehditleri ortadan kaldırmaktır. • PKK, FETÖ ve IŞİD başta olmak üzere terör örgütlerinin kö- künü kazımak, milletimizin huzur ve refahını artırmaya yönelik tüm sosyal ve ekonomik tedbirleri almaktır. • Hukukun üstünlüğünü ve adaleti her alanda hâkim kılmak, güçlünün değil haklının yanında olan adil bir sistem oluşturmaktır. • Demokratik standartları yükseltmek, temel insan hak ve hürriyetlerini teminat altına almaktır. • Uzlaşma kültürünü geliştirerek toplumsal dayanışmayı güçlendirmek ve kardeşliği pekiştirmektir. • Milletin değerlerini temsil eden, milletin hizmetinde, güç- lü, adil, müşfik ve insanî bir devlet anlayışını hâkim kılmaktır. • Devlet tarafından sunulan hizmetlerin ülkenin her yerinde ve çağdaş standartlarda, her vatandaş tarafından erişilebilirliğini temin etmektir. • Ahlakî kirlilik ve yolsuzluklarla kararlı ve etkin mücadele suretiyle temiz siyaset, temiz yönetim, temiz toplumu tesis etmektir. • Rekabetçi piyasa ekonomisini ve serbest teşebbüsü esas alan, kaynakların rasyonel kullanıldığı bir düzen oluşturmaktır. 71 • Teknolojik gelişmeyi, verimliliği, istikrarlı büyümeyi ve istihdam sağlamayı esas alan güçlü bir “üretim ekonomisi” oluşturmaktır. • Yatırımların; yüksek teknolojiye dayalı ve katma değeri yüksek mal ve hizmet üreten alanlara yöneltilmesini öngören bir sanayileşme politikası oluşturmaktır. • Özel sektörün dinamizmini ve teşebbüs gücünü desteklemektir. • Ekonomik ve sosyal politikaları dar ve sabit gelirlileri gözetecek şekilde ahenk içinde uygulamaktır. • Tarımda kendi kendine yetebilen hale gelmek, teknoloji kullanma kapasitesi ve verimliliği yüksek bir üretim yapısına geç- mek, çiftçimizin gelir ve refah düzeyini artırmaktır. • Adil bir gelir dağılımısağlamak, işsizlik ve yoksullukla mücadele etmektir. • Sosyal koruma programları ile yardıma muhtaç, yoksul ve kimsesiz vatandaşları aç ve açıkta bırakmamaktır. • Çalışanların çalışma şartlarını iyileştirmek ve adaletli bir ücret sistemine kavuşturmaktır. • Herkesin eğitim,sağlık ve sosyal güvenlik gibi temel ihtiyaç- larının eksiksiz olarak karşılandığı, insan onur ve haysiyetine yakışır sosyal düzen oluşturmaktır. • İstihdam edilebilirliği yüksek, eğitimli,sağlıklı, vasıflı, yüksek ahlak ve seciye sahibi, Türk kültür ve değerlerini özümsemiş, evrensel düzeyde iddia sahibi bir gençlik yetiştirmektir. • Millî ve manevî değerleri güçlendirerek kültürel ve ahlakî yozlaşmayı önlemektir. • Çevre şartlarını sürekli iyileştirerek yaşanabilir hale getirmektir. 72 • Türkiye’nin jeostratejik konumunu dikkate alan, dünya öl- çeğinde siyasî, sosyal ve ekonomik politikaların oluşturulmasında söz sahibi olan, gelişme ve sorunları gerçekçi ve millî bir strateji çerçevesinde değerlendiren, Türkiye merkezli ve çok yönlü bir dış politika yürütmektir. • Türkiye’nin tarihine, kültürüne, yeraltı ve yerüstü zenginliklerine; beşerî, askerî ve iktisadî kapasitesi ile jeopolitik avantajlarına uygun bölgesel ve küresel işbirliği programları geliştirmektir. • Türkiye’yi“kudretli bir devlet”haline getirecek idarî, hukukî ve siyasî tüm reformları hayata geçirmek; insan hak ve hürriyetlerini mümkün olan en geniş boyutta temin etmektir. • Cumhuriyetimizin 100. yılı olan 2023’te Türkiye’yi bölgesinde lider, küresel çapta büyük ve etkin bir güç yaparak dünyaya Türk-İslam medeniyetinin huzur ve adaletini sunmak, böylelikle mazlum milletlere umut ışığı olmaktır. Büyük Türkiye’ye giden yol bizzat Cumhur İttifakı’ndan geçmektedir. Cumhur İttifakı ile sağlanan birliktelik, aynı ilkelerin muhafazasıyla seçim sonrasında da sürdürülecektir. Zira bu birlikte hareket etme kararı, sadece kısa vadeli bir seçim stratejisi olmayıp uzun bir döneme hâkim olacak millî bir tavrın, asil bir duruşun adıdır. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin yürürlüğe gireceği önümüzdeki dönem, yasama faaliyetlerinin etkinliğinin ve kalitesinin öne çıkacağı bir dönem olacaktır. İnanıyoruz ki aziz milletimiz engin ferasetiyle vereceği destekle, Partimizin siyasetteki yol gösterici millî tavrının ve TBMM’deki etkinliğinin artmasına imkân sağlayacak, daha fazla söz sahibi olmasını temin edecektir. Cumhur İttifakı’nın önü açık, Türkiye’nin geleceği aydınlıktır. 73 H POLİTİKALARIMIZ 74 75 Milliyetçi Hareket Partisi, bireysel hakların en geniş manada tesisini sağlayarak “hür birey” anlayışının güçlenmesini; güçlü sanayi, güçlü ekonomi, güçlü demokrasi ile yatırım, üretim ve istihdamı artırarak “müreffeh toplum”a ulaşılmasını; bunlarla birlikte millî birlik ve bütünlük, etkin dış politika, caydırıcı silahlı kuvvetlerin tesisi ile “güçlü devletin” inşasını; küresel düzeyde insan haklarını, adaleti, sürdürülebilir kalkınmayı öne çıkararak ise daha insanî bir dünyanın gerçekleştirilmesini tasavvur etmektedir. MHP olarak siyaseti, milletin huzur ve refahının teminine yönelik politikaların geliştirilmesinin yolu olarak görmekte, bunun için, devlet hizmetlerinin vatandaşların beklentilerine uygun nitelikte sunulmasını, kurum ve kurallarının bu anlayışa göre şekillenmesini öngörmekteyiz. Bu çerçevede de siyasî, sosyal ve ekonomik politikalarımızı belirlemekteyiz. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, güçlü bir yürütme yapı- sını gerekli kılarken aynı zamanda etkili bir meclisi de öngörmektedir. Yeni sistemde, TBMM hem yürütmenin iş ve işlemlerini denetleyecek hem de yasama yetkisini kullanarak ülkemizin ihtiyaç duyacağı yasaları meclisten çıkaracaktır. Bu yeni süreçte, MHP olarak vatandaşlarımızın sorunlarının çözümü ve ülkemizin kalkınması yönünde hazırladığımız ekonomik ve sosyal politikalarla ve bunlara uygun olarak yürüteceğimiz yasama faaliyetleriyle ülke yönetimine katkı vereceğiz. Bu kapsamda; daha önce Parti Programı ve seçim beyannamelerimizle milletimize takdim ettiğimiz, 76 • Devlet ve Yönetim Reformu, • Üreten Ekonomi Programı, • Yoksullukla Mücadele Projesi, • Terörle Mücadele ve Millî Birlik Projesi, • Yolsuzlukla Mücadele, Ahlâk ve Kalitenin Tesisi Projesi, başta olmak üzere, diğer politikalarımız doğrultusunda yasama faaliyetlerini sürdürecek, köklü devlet geleneğimizi çağdaş gelişmelerle buluşturan bir anlayışla kudretli bir Türkiye inşası için gayret göstereceğiz. Bize göre, Türkiye’nin küresel bir güç olması yolunda ihtiyaç duyduğu ve Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin gerektirdiği devlet ve toplum düzeninin bütün demokratik kurum ve kuralları bir an önce tesis edilmelidir. Jeopolitik konumu itibariyle çatışmaların, kaos ve kargaşanın odağında bulunan Türkiye’nin etrafındaki gelişmelerin dünyayı ve dünyanın en stratejik bölgesinde yer alan Türkiye’yi ne denli tehdit ettiğinin farkında olan Milliyetçi Hareket Partisi; siyaset sahnesinde yer aldığı geçmiş kırk dokuz yılda Türkiye’yi ve insanlığı tehdit eden gelişmeleri kimsenin henüz algılayamadığı dönemlerde önceden görerek milli menfaatler doğrultusunda kararlı duruşunu ortaya koymuştur. Bugün de MHP küresel tehdidin ülkemizi, bölgemizi ve insanlığı sürüklediği akıbeti görmekte ve buna karşı millî tavır ve politikalar geliştirmektedir. Türk milletinin ve bütün insanlığın barış ve mutluluk içinde insanca yaşayacağı bir dünya ideali, Türkiye merkezli yeni bir medeniyet projesinin hayata geçirilmesiyle gerçekleşebilecektir. Türkiye, sahip olduğu imkân ve kabiliyetlerini, evrensel değerlerle bütünleştirerek küresel ölçekte etkili ve güçlü bir ülke olduğu takdirde, Türk ve İslam dünyası için de ana eksen ve cazibe merkezi olabilecektir. 77 Türkiye, millî varlığına ve tarihi misyonuna sahip çıkarak sahip olduğu zenginlikler, köklü devlet tecrübesi ve ortaya koyacağı vakur duruş ile bölgesel güç olmanın ötesine geçerek küresel bir oyun kurucu haline gelebilecektir. Bunun için öncelikle Türkiye’nin lider ülke olma hedefini gerçekleştirmek için öncelikle bütün sosyal kesimlerin tarih, din, kültür gibi ortak değerler ekseninde müşterek bir anlayış ve dayanışma içinde geleceğe birlikte yürüme azim ve kararlılığına sahip olmaları temin edilmelidir. Siyasî istikrar içinde ekonomik büyüme, sosyal gelişme ve millî bütünleşmesini sağlamış bir Türkiye; siyasî, askerî, ekonomik ve sosyal açıdan milletler camiasının belli başlı aktörlerinden biri konumuna gelecektir. Milliyetçi Hareket’in 1990’lı yıllarda siyasete kazandırdığı ve bir proje olarak 1999 yılında kamuoyuna takdim ettiği, 2000 yılında ise Sekizinci Kalkınma Planına dâhil edilerek devlet politikası haline getirdiği, Cumhuriyetimizin yüzüncü kuruluş yıldönümünde Türkiye’yi dünyada lider ülke yapmayı hedefleyen “2023 Lider Ülke Türkiye” vizyonunun, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemiyle ger- çekleşeceğine inanıyoruz. Yeni sistemle Türkiye küresel düzeyde söz sahibi, siyasi, ekonomik ve diplomatik alanda belirleyici bir güç olabilecektir. Türkiye’nin silahlı kuvvetleri dünyanın en güçlü ve caydırıcı üç ordusundan biri konumuna gelecek; eğitim, sağlık, adalet, hukuk, toplumsal cinsiyet eşitliği, çocuk hakları, sürdürülebilir kalkınma, sağlıklı çevre ve engelli yaşama şartları gibi evrensel normları esas alan insani gelişmişlik endeksinde en üst sıralarda yer alacaktır. Türkiye; bilime, teknolojiye, insanlık yararına gelişmelere katkı yapacaktır. Dünyanın her yerinde yüksek teknolojili “Türk Malı” markalı ürünler yer alacak ve en çok tercih edilen ürünler olacaktır. Türkiye uzayın imkânlarından etkin şekilde yararlanacak, 78 uluslararası enerji piyasasının belirleyici aktörlerinden olacak, ürettiği değerlerle birçok alanda teknolojik rekabet üstünlüğü kazanacaktır. Türkiye’nin lider ülke olmasıyla Türkçe, dünya üzerinde öğrenilen ve konuşulan en yaygın dillerden birisi olacaktır. Şüphesiz ki Türk milletinin temel millî ve insanî değerler ile millî ülküler ve hedefler ekseninde sağlayacağı toplumsal uzlaşma, Türkiye’nin temel meselelerde görüş birliği içinde olmasını mümkün kılacak ve geleceğe dönük plân ve programların işbirliği içinde uygulamaya konulmasını kolaylaştıracaktır. 1) Akıllı Devlet ve Kamu Yönetimi MHP, Türkiye’nin köklü devlet geleneğini çağdaş demokratik değerlerle buluşturan bir kamu yönetimi yapısının tesis edilmesine büyük önem atfetmektedir. Katılımcılık, hesap verebilirlik ve şeffaflık esaslı bir kamu yönetimi anlayışı benimseyen Partimiz, demokratik hukuk devleti ilkeleri çerçevesinde hakkaniyeti, verimliliği, etkinliği ve vatandaş memnuniyetini gözeten bir yönetim yapısı ve işleyişinin şart olduğuna inanmaktadır. Devlet teşkilatımızın, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine uygun bir şekilde yeniden yapılandırılmasını öncelikli yapılacak işler arasında değerlendiriyoruz. Bu çerçevede devletin fonksiyonlarının belirlenmesi, görevlerin merkez, taşra ve yerel yönetimler arasında dağıtılması, devletin yürüteceği hizmetlerle uyumlu şekilde teşkilat yapısının yeniden düzenlenmesi ve buna uygun insan kaynağının temin edilmesini gerekli görüyoruz. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin tüm unsurlarıyla uygulamaya girmesiyle,devlet organları arasında etkin bir görev, yetki ve sorumluluk paylaşımına dayanan kurumsal yapının, teknolojik ve beşeri kapasitenin ihdas edildiği, insan merkezli “hadim devlet” anlayışına dayalı “Akıllı Devlet”in tesisi mümkün olacaktır. 79 Bu çerçevede Partimiz; kamu yönetiminde demokratik meşruiyetin güçlendirilmesini, yolsuzluk ve usulsüzlük gibi güven sarsıcı uygulamaların önüne geçilmesini ve devlete duyulan güvenin artı- rılmasını sağlayacak, hukuk devletini güçlendirecek, vatandaşların ve sivil toplum kuruluşlarının yönetim sürecine daha aktif katılımı- nı sağlayacak ve vatandaşa duyarlı bir kamu yönetimini mümkün kılacak kapsamlı bir düzenleme gerektiğine inanmaktadır. Bu alanda gerçekleştirilecek reformun temel esas ve ilkelerini; hukukun üstünlüğü, adaletin tesisi, kurumsal kapasitenin artırılması, etkin bir insan kaynakları yönetimi, e-dönüşüm, sosyal inovasyon, yolsuzluklarla mücadele ve hesap verebilirlik oluşturmalıdır. Personel rejiminin yeniden düzenlenerek kamu çalışanlarının statü, ücret ve unvan karmaşasının giderilmesini; eşit değerde işe eşit ücretin tesis edilmesini ve işe alma, ilerleme ve yükselmenin objektif kriterlere bağlanmasını esas alan bir düzenlemeyi gerekli görüyoruz. Bize göre; vatandaşlarımızın kamu kurumlarından aldığı hizmetten memnun ve mutlu olduğu, idarî eylem ve işlemleri kolayca denetleyebildiği ve yönetimin adaletine mutlak güven duyduğu bir kamu yönetiminin tesisi toplumsal huzurun da teminatı olacaktır. 2) Adalet MHP için adalet, temel hak ve özgürlüklerin güvencesi ve devletin temelidir. İnsanlarımızın adaletli ve hakkaniyetli bir sosyal düzen içerisinde yaşaması, hukukun üstünlüğü prensibinin hâkim kılınması, temel hak ve özgürlüklerin güvence altına alınması, hukuk devleti kurallarının tüm güç unsurlarından daha üstün olması, güçlünün değil haklının korunması ve hukuk yoluyla toplumsal ahengin ve huzurun tesis edilmesinin devletin temel görevleri arasında yer aldığına inanıyoruz. Yargının; insanların tereddütsüz güvenebileceği, adalet duygusunun zihinlerde ve kalplerde yer ettiği bir yapıda olması 80 gerekmektedir. Yargı; siyasî iktidarların veya belirli kişi ya da grupların güdümünde hareket etmeyen, bir kısım aidiyetlerin veya siyasi tercihlerin adalet duygusunun önüne geçmediği, daima ve her şartta hakkı savunan bir yapıda olmalıdır. Katı kuvvetler ayrılığına dayalı Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminde güçlendirilen bağımsız ve tarafsız yargı erki, yasama ve yürütmeyi her aşamasında denetleyecek ve vatandaşlarımızın hak ve hukukunun teminatı olacaktır. Suçun oluşmasının önlenmesine ilişkin tedbirlerin alınması, suçun işlenmesinden sonra olaya ait delil ve bilgilerin sağlıklı bir şekilde mahkemelere intikali, mahkemelerin bağımsız, tarafsız, hızlı ve doğru karar vermesine ilişkin düzenlemelerin yapılması ile bu süreci etkin kılacak bilgi teknolojilerinin kullanılması ve iyi yetişmiş hâkim ve savcıların istihdamı adalet politikamızın esasını oluşturmaktadır. 16 Nisan Halkoylamasıyla kabul edilen anayasa değişikliklerinde yer alan yargıya ilişkin yeni hükümler, daha demokratik ve adil, tarafsız ve bağımsız bir yargı düzeninin ortaya çıkmasını sağlamıştır. 3) Yolsuzluklarla Mücadele Toplum hayatını, demokratik rejimi ve ahlakî değerleri tahrip eden, halkın devlete olan güvenini azaltması ve toplumsal dokuyu tahrip etmesi yanında kaynak israfına, yatırım ortamının bozulmasına ve uluslararası itibarımızın zedelenmesine yol açan yolsuzluğa karşı köklü ve kalıcı tedbirler alınmalı, yolsuzluk yapanlarla birlikte yolsuzluğu doğuran unsurlarla da etkili bir bir şekilde mücadele edilmelidir. Yolsuzluklarla mücadele politikamız, önleyici tedbirler almanın yanı sıra yolsuzlukları yargıya taşıma ve hesap sorma anlayışı- na dayanmaktadır. Bir yandan yolsuzluğa sebep olan unsurlar ortadan kaldırılarak caydırıcı müeyyideler getirilirken, diğer yandan yetim hakkına el uzatanların adalet önüne çıkarılarak hak ettikleri cezayı almaları sağlanmalıdır. 81 Türk siyasi ve bürokratik hayatına ilkeli, seviyeli, şeffaf ve temiz bir yönetim anlayışı yerleştirilmeli, yolsuzluk ve usulsüzlüklerin “vatana ihanet” ile eş anlamda olduğu algısı kamuoyunda hâkim kılınmalı, yolsuzluğa karşı siyaset, bürokrasi, yargı ve sivil toplum ayakları olan topyekûn bir mücadele yürütülmelidir. Dürüstlük kültürü yerleştirilerek, dürüstlüğü teşvik eden davranış kuralları oluşturulmalı, eğitimin her kademesinde, insanımıza dürüstlük ve sorumluluk gibi erdemlerin kazandırılmasına önem verilmeli, dürüstlük kültürünün bir hayat tarzı olarak benimsenmesi sağlanmalıdır. Bağımsız bir denetim yapısı ile yolsuzlukların önlenmesinde etkinlik sağlanmalıdır. Kamu menfaatinin kişisel menfaatlerden üstünlüğü anlayışı- nın toplumsal bir değer olarak benimsetilmesi, eğitim başta olmak üzere çeşitli araçlarla sağlanmalıdır. 4) Ekonomi Ekonomi politikalarının merkezine insanı koyan, eşitlik, ahlak ve adalet ilkelerini gözeten bir yönetim anlayışıyla toplumsal refahın artırılmasını öngörüyoruz. Piyasa ekonomisi kurallarının işletilerek tekelci oluşumların ve haksız rekabetin önlenmesi, kamunun ekonomideki rolünün yol gösterici, düzenleyici ve denetleyici faaliyetler ile sınırlandırılarak; özel sektör dinamizminin ve teşebbüs gücünün desteklendiği istikrarlı, çevreye duyarlı ve istihdam dostu bir büyümenin gerçekleştirilmesi, ekonomi politikamızın esasını oluşturmaktadır. Dışa açık ve rekabetçi bir yapı içerisinde dünya ekonomisi ile bütünleşerek, bölgesel ve küresel gelişmelerin önde gelen belirleyicileri arasında yer alınmasını; bilgi çağının gereği olarak bilgi üretiminin desteklenmesi, bilgiye hızlı ve kolay ulaşımın sağlanması suretiyle bilginin en etkin tarzda kullanımının gerçekleştirilmesini; teknolojik gelişmeyi, yenilikçiliği, verimliliği ve istihdamı esas alan bir üretim ekonomisinin oluşturulmasını gerekli görmekteyiz. 82 Geleneksel ihraç ürünlerinin yerini yüksek katma değerli, ar-ge ve teknoloji odaklı çeşitlendirilmiş ürünlerin almasını sağlayacak, hammadde üretimine dayalı bir anlayışın yerine ise işlenmiş ürünü teşvik etmeye yönelik bir endüstriyel yaklaşım benimsenmelidir. Sürdürülebilir bir büyümenin gerçekleştirilebilmesi için fiyat istikrarının sağlanması ve sürdürülmesi zaruri olup, bu amaçla borç stokunu ve cari açığı ekonomide kırılganlığa yol açmayacak düzeylere çekecek para ve kur politikası izlenmesini öngörmekteyiz. Kurların piyasa şartlarına göre belirlendiği serbest döviz kuru politikasını esas kabul etmekle birlikte, kısa dönemde kurlarda aşırı dalgalanma ve spekülatif hareketlerin önlenmesi gerektiğine inanmaktayız. Maliye politikasının temel amacı; ülkenin makroekonomik amaçlarını gerçekleştirmeyi de içerecek şekilde kamu gelir ve harcamalarının kalitesini iyileştirmek, kamu açıklarını kalıcı bir biçimde azaltmak olmalıdır. Hem gelir hem de harcama yapımızı makro ekonomik hedeflerimizi gerçekleştirecek şekilde değiştirmekkredibilite açısından önem arz etmektedir. Ekonomide kaynak dağılımında adalet ve etkinlik, kamu hizmet üretiminde verimlilik sağlanmalıdır. Reel ekonominin ihtiyaçlarını karşılayacak ve büyümeyi finanse edecek her türlü finansal aracın ihraç edilebildiği, işlem maliyetlerinin düşük olduğu, güçlü bir teknolojik ve beşeri altyapıya sahip, etkin bir biçimde denetlenen, yenilikçi, şeffaf ve uluslararası standartlarda sağlıklı işleyen bir mali piyasa yapısı oluşturulmalıdır. Başta bankacılık sektörü olmak üzere, finansal piyasaların millî niteliğinin korunmasına özen gösterilmelidir. Finansalsistemin işlevlerini yerine getirebilmesi için; ülke şartları ve uluslararası standartlar dikkate alınarak hukukî düzenleme- 83 ler yapılmalı, gözetim ve denetim sistemleri uluslararası standartlara uygun hale getirilerek etkin işlemesi sağlanmalıdır. Ülkemizde cari açığın temel nedeni olan dış ticaret açığının azaltılması hem ülkemizin dış finansman ihtiyacının azaltılması hem de sürdürülebilir yüksek büyümenin sağlanması açısından önemlidir. Dış ticaret açığının azaltılması, yoğun olarak ithal ettiğimiz bazı malların yurt içinde üretilmesinin yanı sıra esas olarak yüksek katma değerli mallar ihraç ederek mümkün olacaktır. Bütün bunları gerçekleştirmek için kapsamlı bir strateji uygulanmalıdır. Hukuk normlarında, vergilemede ve bürokratik işlemlerde yatırım için her bakımdan öngörülebilir, istikrarlı ve güvenilir bir ortam oluşturulması, yerli ve yabancı yatırımcı için bütünüyle kurumsal hale gelmiş bir yatırım ortamı teşekkül ettirilmesi önem arz etmektedir. Ekonomideki temel sorunları aşarak, ileri teknoloji kullanan, yenilikçiliği, verimliliği ve istihdamı gözeten, rekabet gücü yüksek üretim ekonomisini tesis etmek ve toplumun refah düzeyini artırarak sosyal dokuyu güçlendirmek amacıyla; ülkemizin kendi imkân ve şartları ile doğal ve beşeri kaynaklarını dikkate alan bağımsız ve millî bir“Üreten Ekonomi Programı”nın hayata geçirilmesi MHP olarak ekonomi politikamızın gereğidir.Bu çerçevede, ekonomi alanındaki öncelikli hedefler şunlardır: • İstihdam dostu, sürdürülebilir bir büyüme ortamını tesis etmek, • İşsizlik ve yoksulluğu azaltmak ve gelir dağılımını daha adil hale getirmek, • Enflasyonu kalıcı şekilde aşağı çekmek, • Üretim ve ihracatın ithalata bağımlılığını azaltarak rekabet gücü yüksek bir üretim ekonomisi tesis etmek, • Ekonominin dış kaynak bağımlılığını azaltarak şoklara dayanıklı hale getirmek ve kırılganlığı azaltmak, 84 • Kamu ve özel sektör borç stokunu sürdürülebilir bir seviyeye indirmek, • Ar-ge payını artırmak, dünyada Türk markası ve patentli ürünleri yaygınlaştırmaktır. Bu amaçla ekonomide yedi temel alanda reform niteliğinde yapısal tedbirlerin alınmasını, ekonomide kalıcı istikrar ve kırılganlıkları azaltmak bakımından gerekli görüyoruz. Bunlar; • Üretimin artırılması ve ithalat bağımlılığının azaltılması reformu, • Yurt içi tasarrufların ve yatırımların artırılması reformu, • Vergi reformu, • Harcama reformu, • Gelirin adil bölüşümü ve yoksullukla mücadele reformu, • Tarım ve hayvancılık reformu, • İşgücü piyasası ve çalışma hayatına ilişkin reformlardır. Ekonomiye ilişkin politikaların ve uygulamaların değişik bakanlıklar ve müsteşarlıklar bünyesinde oluşturulması ve uygulanması nedeniyle, kararların alınmasında, işlemlerin yürütülmesinde ve koordinasyonunda yaşanan sorunları çözebilmek ve dağınıklığı gidermek amacıyla ekonomi yönetimi yeniden yapılandırılmalıdır. Mevcut düzenleyici ve denetleyici ekonomik kurulların yeniden yapılandırılmaları yahut yeni düzenleyici kurul kurulması idarenin bütünlüğü, verimlilik ilkeleri ve kaynak israfına yol açmayacak şekilde, düzenleme ve denetleme işlevine uygun bağımsızlık ekseninde değerlendirilmelidir. 5) Sanayileşme ve KOBİ Yerel kaynakları harekete geçiren, nitelikli iş gücü istihdam eden, ileri teknoloji kullanan ve üreten, özgün tasarım ve marka geliştiren, tüketici sağlığını ve tercihlerini gözeten, çevre normlarına 85 uygun üretim yapan, teknolojik yenilik öngören, dijital çağa uyum sağlayan ve günümüzde önemi giderek artan “Sanayi 4.0” için gereken dönüşümü sağlıklı bir şekilde gerçekleştiren, uluslararası rekabet gücüne sahip bir sanayi oluşturulmalıdır. Büyüme, istihdam ve ihracat kapasiteleri yüksek olan sektörlerde katma değeri yüksek ürünlerin üretimine ağırlık verilerek ithalat bağımlılığını azaltacak ve yerli imkânları harekete geçirecek sanayi yatırımları desteklenmelidir. Ar-ge ve yenilikçilik (inovasyon) kültürünün yerleştirilmesi, ara malı üretiminin Türkiye’de yapılmasının desteklenmesi sağlanmalı, teknolojik değeri yüksek ürün ve hizmetlerin üretilmesi tercih edilmeli, yenilikçilik sürecinde destek sunmak için etkin mekanizmalar geliştirilmelidir. Sektörlere yönelik politika uygulamalarında temel öncelikler uzay ve havacılık, elektronik, ilaç, tıbbi cihazlar gibi alanlara yönelik ar-ge desteklerinin artırılması, kapsamlı, stratejik ve etkin destek mekanizmalarının geliştirilmesi olmalı, bu çerçevede üniversitesanayi işbirliğinin artırılması da temin edilmelidir. Geleneksel sektörlerde yerli üreticilerin rekabet gücü artırılmalı, Jeopolitik konumumuzdan faydalanılarak lojistik imkânlar geliştirilmeli, bu sayede turizm ve tekstil gibi geleneksel sektörlerde ve diğer alanlarda rekabetçi avantajımız artırılmalıdır. Ana ve yan sanayi entegrasyonu güçlendirilerek, tasarım ve üretimde yurtiçi katkı artırılmalı, “marka” geliştirilmelidir. Savunma ve havacılık, makine imalat, kimya, elektronik sanayileri ve yazılım sektörlerinde atılım yapılmalı, entegre demir-çelik tesisleri kurularak bu alandaki artan ihtiyaçta dışa bağımlılıktan kurtulunmalıdır. Ülkemiz için gerek güvenlik gerekse ekonomik açıdan büyük öneme sahip olan savunma sanayinin, teknoloji üretebilen ve diğer sanayilerle entegre olan bir yapıya kavuşturulması sağlanmalıdır. 86 İleri teknolojiye dayalı yüksek ihracat kapasitesine sahip, istihdam öngören sanayi yatırımlarına ucuz ve uzun vadeli kaynak sağlayacak yatırım bankacılığı desteklenmelidir. Yeni nitelikli endüstri bölgeleri oluşturulmalı, mevcut bölgelerin etkin kullanımı sağlanarak yatırımcıları cezbedecek şekilde altyapısı tamamlanmalıdır. Sanayi ve ticaret alanındaki politika ve stratejilerin belirlenmesi amacıyla, mevcut sanayi envanteri dikkate alınarak Türkiye’nin sanayi ve ticaret sayısal haritası çıkarılmalı ve bu bilgi sistemlerine dayanan karar destek sistemleri geliştirilmelidir. 6) Bilim, Teknoloji ve İletişim Bilim ve teknoloji politikamızın esasını; bilime, bilim insanına, bilimsel düşünceye, yenilikçiliğe, teknoloji üretimine ve teknolojinin üretimde kullanımına önem verilmesi, üretim yöntemlerinin rekabetçi düzeye ulaştırılarak sanayileşmenin gerçekleştirilmesi ve bilgi toplumuna geçişin sağlanması oluşturmaktadır. Bilim ve teknoloji üretme yeteneği ve kapasitesi artırılmalı, bunun kalkınmaya ve sosyal refaha dönüşmesi sağlanmalıdır. Bilimsel düşüncenin hayat bulacağı ve itibar göreceği bir iklim oluşturulmalı, temel eğitimden başlamak üzere, eğitim ve öğretimde aklın ve bilimin hâkimiyeti sağlanarak, öğrenci ve öğreticilere sorgulayıcı ve araştırmacı bir kimlik kazandırılmalı, araştırmacı insan gücü kapasitesi artırılmalıdır. “Millî Yenilik Sistemi” kurularak bilimsel ve teknolojik araştırmaların, yenilikler ve buna bağlı olarak verilecek patentler aracılığıyla üretime ve toplumsal faydaya dönüşmesi sağlanmalı, ayrıca sosyal inovasyona önem verilmek suretiyle bugünün sosyal, ekonomik ve siyasi meseleleri için çözüm yolları da üretilmelidir. Bilgi ve iletişim teknolojileri alanında teknoloji kapasitesi yüksek bir alt yapı oluşturulmalıdır. 87 Bilgi teknolojilerinde eğitilmiş insan gücü yetiştirilmesine önem verilmeli, “Bilişim VadisiProjesi” hayata geçirilerek, sektörde faaliyet gösteren firmalar için alt yapısı hazır alanlar tahsis edilmelidir.Yapay zekâ teknolojisindeki gelişmelerin yakalanabilmesi ve gelişmiş ülkeler arasında bu alanda yaşanan büyük rekabete dâhil olunabilmesi için“Yapay Zekâ Çalışmaları Merkezi” kurulmalıdır. 7) Enerji ve Doğal Kaynaklar MHP, enerjinin ekonomik boyutunun yanısıra siyasi, diplomatik, çevresel ve insanî boyutları olduğunu dikkate alarak uzun vadeli bir enerji stratejisi hazırlamıştır. Partimizin millî enerji politikası, dışa bağımlılığın en aza indirilirken enerji tedariki ve güvenliğinin sağlanması, enerjide verimliliğin ve millî kaynakların payının artırılması, hem üretim hem de tüketim aşamasında enerjinin çevre ve insan dostu olmasının temin edilmesi ilkelerini esas almaktadır. Bu çerçevede, enerji politikamızın temel hedefleri şunlardır: • Enerji hammaddelerinde dış bağımlılığının azaltılması amacıyla kömür ve yenilenebilir enerji kaynaklarının azami seviyede değerlendirilmesi • Enerji ithalatında kaynak ve kaynak ülke çeşitliliğinin sağ- lanmasıyla arz güvenliğinin artırılması, • Nükleer enerji santrali projelerinin hızla tamamlanması, • Etkin bir talep yönetimi ile enerji arzının kesintisiz ve yeterli bir şekilde gerçekleştirilmesi, • Çevreye dost ve duyarlı bir anlayışla, gelişmiş atık kontrol ve bertarafına, havza ve kaynak planlamasına dayalı bir yaklaşımla enerjinin çevre ve insan sağlığına zarar vermeden üretilmesi, • Enerji verimliliğinin üretimden tüketime bütün alanlarda güçlü ve çeşitlendirilmiş finansal araçlarla desteklenmesi, 88 • Yeni enerji teknolojilerini üretecek yetkinliğe ulaşılması, • Enerji sektöründe rekabeti kısıtlayıcı uygulamalara son verilmesi. Kamu enerji yatırımlarıyla birlikte yerli ve yabancı özel sermayenin enerji sektöründeki yatırımları için uygun zemin oluşturulmalıdır. Konvansiyonel petrol ve doğal gazın yanı sıra, ikili işbirlikleri yoluyla bitümlü şeyl, gaz hidrat, sığ biyojenik gaz, kömür gazı ve özellikle kaya gazı aramalarına da hız verilmeli, millî petrol-gaz şirketleri aracılığıyla Orta Asya Türk Cumhuriyetleri ve Libya, Cezayir, Irak gibi ülkelerde arama ve sondaj faaliyetleri gerçekleş- tirilmelidir. Enerji diplomasisi geliştirilmeli, başta Azerbaycan ve Türkmenistan olmak üzere, zengin enerji kaynaklarına sahip Türk cumhuriyetleriyle ikili anlaşmalar yapılmalı, bu ülkelerin kendi aralarında anlaşmaları için önderlik edilmeli, bu kapsamda “Türk Enerji Ticareti Birliği”kurulmalı, enerji sahasında başlayan bu birliğin ekonominin diğer alanlarına model olması sağlanmalıdır. Doğu Akdeniz Havzası’ndaki enerji rekabetinde aktif biçimde rol alınmalı, Türkiye’nin sahip olduğu jeopolitik avantaj deniz altı doğal gaz boru hattı ve LNG terminali projeleriyle değerlendirilmelidir. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ve AB’nin bölgede uluslararası hukuka ve millî çıkarlarımıza aykırı bir şekilde arama ve sondaj çalış- maları yapması engellenerek, KKTC’nin bölgenin kaynaklarından istifade etmesi temin edilmelidir. Olağanüstü durumlara ve mevsimsel dalgalanmalara karşı yüksek yedek imkânı oluşturulmalıdır. Yenilenebilir enerji yaygınlaştırılmalı, enerji üretimindeki payı artırılmalıdır. Bilinen maden rezervlerimize ilâve olarak yeni rezervler bulunmalı ve işlenmiş maden ihracatı artırılmalıdır. 89 Su yönetimi politikası; uluslararası politikaların millî çıkarları- mız ve toplumsal gerçeklerimiz ışığında değerlendirilmesi ve sürdürülebilir bir su politikasının uygulanması esasına dayanmalıdır. 8) Ulaştırma Ulaştırma politikalarımızın esası, ekonomik ve sosyal kalkınmaya destek olacak, millî menfaatleri kollayacak, güvenlik sisteminin taleplerini karşılayacak, vatandaşın refah düzeyini yükseltecek ve kullanıcıların memnuniyetini sağlayacak bir ulaştırma sisteminin tesis edilmesi üzerine kuruludur. Ulaştırma altyapısı geliştirilerek, yaygın, hızlı, güvenli ve ucuz bir ulaştırma sistemi tesis edilmeli, gerek ekonominin gerek toplumun ihtiyaçları doğrultusunda modern bir taşıma ağının oluşturulması esas olmalıdır. Ulaştırma sisteminin hızlı, güvenli ve ileri teknolojiyi kullanan, çevreye duyarlı, rekabeti tesis edecek, uluslararası ulaşım koridorları ile bütünleşen, yaygın ve katlanılabilir maliyette ve sanayiyi yönlendirecek bir yapıda olması sağlanmalıdır. Uluslararası ulaştırma ve enerji koridorları üzerinde yer alan ülkemizin, lojistik ve ulaştırma altyapısı geliştirilerek “bölgesel lojistik merkezi üs” olması sağlanmalıdır. Ulaştırma alt sistemlerinin birbirlerini tamamlayıcı nitelikte olmasına önem verilmeli, denizyolu-karayolu ve denizyolu-demiryolu kombine taşımacılığını geliştirecek projelere öncelik verilmeli, deniz ulaşımı imkânlarının olmadığı durumlarda ise demiryolu-karayolu kombine taşımacılık sistemleri değerlendirilmelidir. Ulaştırma modları arasındaki dengesizliğin giderilebilmesi için demiryolu ve deniz yolu fiziki alt yapısı geliştirilmeli, limanların demiryolu ile karayolu bağlantıları güçlendirilmelidir. Çin’den Avrupa’ya demiryolu bağlantısı ile tarihî İpekyolu’nun yeniden ihya edilmesi projesine etkinlik kazandırılması, Türkiye’ye 90 ekonomik olduğu kadar siyasi üstünlük te sağlayacaktır. Bu kapsamda, söz konusu projenin Türkiye bağlantıları ivedilikle hayata geçirilmeli ve ilgili ülkelerle işbirliği geliştirilmelidir. 9) Tarım, Hayvancılık ve Kırsal Kalkınma Tarım sektörü; üretim, işleme ve pazarlama boyutlarıyla bütüncül bir yapıya kavuşturulmalı, yüksek verimlilikte ve kaliteli ürün üreten, teknoloji kullanabilen, ülke insanını besleyebilen ve ihracat kapasitesi yüksek bir düzeye getirilmelidir. Doğal kaynakların dengeli kullanımını gözeten, büyümeye sürdürülebilir katkı sağlayan, örgütlü ve rekabet gücü yüksek bir tarımsal yapı sayesinde, tarım sektöründe çağdaş değişim ve dönüşümler gerçekleştirilecektir. Tarımsal ürünlerin çeşitlendirilmesi, verim ve kalitenin artırılması, yerinde işlenerek katma değer elde edilmesi ve istihdam sağlanması, marka olarak pazarlanmasına dayalı temel tarımsal yapılanma oluşturularak; yatırım ve teknolojiyi kırsal alanlara yöneltmek üzere, katılımcı kalkınmayı destekleyecek tarım-sanayi entegrasyonunun sağlandığı kırsal cazibe birimleri olan “Tarım Kentleri” kurulmalıdır. Hububat, tütün, et, şeker ve süt piyasalarında denetim etkinleştirilmeli, gıda güvenliği ve güvenilirliği çağdaş normlara ulaştı- rılmalı, tüketicinin korunması ve bilinçlendirilmesi sağlanmalıdır. Tarım arazilerinin amaç dışı kullanımı önlenmelidir. Ülkemiz şartlarına uygun yüksek verim ve kalitede tohum, fide ve fidan üretimi desteklenerek dışa bağımlılığa son verilmelidir. Tarımsal ürün ve mamul maddeler akredite laboratuvarlarda analiz edilerek tüketici sağlığı korunmalı, genetiği bozulmamış ürünlerin korunması ve geliştirilmesine,bu kapsamda tohum üretimine de önem verilmelidir. Tarımsal üreticilerin en kısa zincir ile pazara ulaşımı sağlanmalı, üreticilerin daha çok kazanması ve tüketicilerin daha ucuza gıda tüketimi temin edilmelidir. 91 Tarımsal destekler, üretici refahını artıran, girdi maliyetlerini azaltan, üretim maliyeti ve ürün fiyatı dengesini gözeten, üretimde verimliliğiartıran bir anlayışla belirlenmeli ve uygulanmalıdır. Tarım ürünlerinde fiyat istikrarının sağlanmasında önemli bir araç olan vadeli işlem borsaları etkinleştirilerek, ürün borsaları geliştirilmeli, lisanslı depo kullanımı yaygınlaştırılmalıdır. Ülkemiz için stratejik öneme sahip buğday, mısır, pamuk, soya, ayçiçeği, fındık, üzüm, incir, kayısı, zeytin, yer fıstığı ve enerji bitkileri gibi ürünler için özel destekleme programları ve fiyat garanti sistemi getirilmelidir. Hayvancılık desteklenmeli, hayvan ıslahı, kaliteli yem ve yem bitkileri üretimi artırılarak, hayvan hastalıkları ve zararlıları ile etkin mücadele edilmeli, et ürünlerinin artırılması amacıyla besi hayvancılığı geliştirilmelidir. Ormanlar çok amaçlı yararlanma, devamlılık, katılımcılık, biyolojik çeşitlilik, uzmanlaşma, su ve yaban hayatının ve ekosistemin etkin korunması hususları dikkate alınarak işletilmeli, korunmalı, orman köylüsü desteklenmelidir. Kırsal kesimde yaşayan insanlarımızın refah seviyesini artırmak için kırsal kalkınma projeleri kapsamında köy kalkınma planları yapılmalı, gelişme eğilimi yüksek olan köylerimizin “çekim merkezi” hâline gelmeleri sağlanmalıdır. 10) Bölgesel Kalkınma Çağdaş dünya nimetlerinden bütün vatandaşların hakça yararlandığı bir kalkınma modelinin gerçekleştirilmesi ve az gelişmiş yörelerde yaşayan halkımızın refah düzeyini yükselterek bölgeler arası gelişmişlik farklarının giderilmesi, bölgesel kalkınma politikamızın esasını oluşturmaktadır. Ülkemizin sahip olduğu potansiyel harekete geçirilerek bölgesel kalkınmanın sağlanmasıyla, devletin şefkati ülkenin en 92 ücra köşesindeki vatandaş tarafından hissedilebilecektir.Kimsenin aç ve açıkta bırakılmadığı, adaletle hükmedildiği, herkesin ürettiği ve bundan katkısı ölçüsünde pay aldığı, huzur ve güvenin tam olarak sağlandığı ve milli birliğin tesis edildiği bir Türkiye, bölgesel kalkınma politikamızın esasıdır. Bu amaçla öncelikle, her il ve ilçe için hedef sektörler belirlenmelidir. Özellikle küçük ölçekli iller ve ilçeler için “bir il/ilçe bir sektör” prensibinden hareketle hedef alt sektörler somut olarak belirlenmeli, devlet-millet işbirliği içinde uygulamaya konulacak projelere destek verilmelidir. Sanayi ve hizmetler alanında potansiyel arz eden orta büyüklükteki iller belirlenerek, kırsal alandan büyük kentlere doğru olan göç, bu merkezlerde tutularak yerinde istihdam sağlanmalıdır. Az gelişmiş yörelerimizde bulunan üniversiteler, bulundukları bölgelerin ekonomik ve sosyal kalkınmalarına katkı sağlamalı giri- şimci ile üniversite arasında etkin iş birliği geliştirilmelidir. 11) Esnaf ve Sanatkâr Ekonominin ve toplumsal yapının temelini oluşturan esnaf ve sanatkâr kesimi güçlendirilerek faaliyetlerine dinamizm kazandırı- labilecektir. Ekonomide rekabetsağlanarak tekelci oluşumların önlenmesi, istihdam yaratılması, gelir dağılımındaki dengesizliklerin giderilmesi, yeni girişimcilerin ekonomiye kazandırılması, sosyal barışın korunması, bölgeler arası dengesizliklerin giderilmesi ve yerel potansiyelin harekete geçirilmesi amacıyla esnaf ve sanatkâr kesiminin faaliyetleri desteklenecektir. Bu amaçla, istihdamı da artıracak kredi, vergi, prim ve benzeri teşvikler verilmelidir. Esnaf ve sanatkârımızı yok olma tehlikesiyle karşı karşıya bırakan AVM ve büyük market zincirlerinin şehir merkezinde şube aç- maları adil rekabet şartlarını bozmayacak şekilde kurallara bağlan- 93 malıdır. Ayrıca, haksız rekabet şartları oluşturarak küçük esnafa iş fırsatı bırakmayan belediye işletmeciliği yeniden düzenlenmelidir. Esnaf ve sanatkârların KOSGEB kredi ve desteklerinden etkin bir şekilde yararlanabilmesi için sadece esnaf ve sanatkârlara özgü programlar uygulamaya konulmalıdır. Kamyon, otobüs, dolmuş, taksi ve servis hizmeti veren şoför esnafı, alacağı araç ve kullanacağı yakıta ilişkin verginin farklılaştırılması suretiyle desteklenmeli, rekabet imkanı sağlanmalı ve ayrıca şoför esnafına fiilî hizmet zammı verilmelidir. 12) İşsizlik ve Yoksullukla Mücadele İşsizlikle mücadelenin esasını, istihdam odaklı sürdürülebilir büyümenin gerçekleştirilmesi, istihdam edilebilirlik düzeyinin yükseltilmesi ve girişimci odaklı piyasanın tesis edilmesi oluşturmaktadır. İstikrarlı bir ekonomik büyüme ve güçlü üretim ekonomisi tesis edilmek suretiyle; üreten, istihdam yaratan ve üretilen de- ğerden bu süreçte yer alan her kesimin katkısı ölçüsünde adil pay almasını sağlayan, üretim sürecinde yer almayan muhtaçların ise sosyal koruma programlarıyla desteklenmelerini ve yoksulluktan kurtarılmalarını öngören bir sosyal refah düzeni oluşturulmalıdır. Sosyal refah politikamızın esasını; öncelikle yoksul insanların yoksulluktan kalıcı bir şekilde kurtarılarak yoksulluk sınırının altında hiçbir vatandaşın bırakılmaması, toplumun refah düzeyinin yükseltilerek vatandaşların yaşam kalitesinin iyileştirilmesi oluş- turmaktadır. Türkiye’nin sahip olduğu bütün üretim faktörlerinin etkin ve verimli bir şekilde, en üst düzeyde üretim sürecine dahil edileceği tam istihdamı esas alan ekonomi programının uygulamaya konulmasıyla, rant ekonomisinden yatırım, üretim ve istihdamı sürekli artırmayı öngören üretim ekonomisine geçilebilecektir. 94 Marka, kalite ve teknoloji esaslı mal ve hizmet üreten, küresel düzeyde rekabet gücüne sahip olan katma değer yaratan ve yüksek verimlilikte faaliyet gösteren Türk girişimciliği, istihdam odaklı büyüme stratejisinin lokomotifidir. Özel teşebbüsün uzun vadeli yatırım kararları alabileceği uygun yatırım iklimi oluşturulmalı, küçük ve orta ölçekli işletmeler desteklenmelidir. İstihdam dostu yatırımlara ağırlık verilmeli, yerli girdi kullanımı desteklenmeli ithalat bağımlılığı azaltılmalıdır. Yabancı sermayenin ve yurtiçi yatırımların istihdam artırıcı alanlara yönlendirilmesi sağlanmalıdır. Eğitim sistemi ile işgücü piyasası arasında güçlü bir bağ tesis edilerek işletmelerin ihtiyacı olan nitelik ve nicelikte insan gücünün yetiştirilmesi sağlanmalıdır. Türkiye’nin ileriye dönük istihdam ihtiyacı nitelik ve nicelik bazlı olarak değerlendirilerek istihdam-eğitim ilişkisi kurulmalı, bu ihtiyaca uygun olarak Türkiye’nin önünü görebileceği bir eğitim planlaması yapılmalıdır. Dezavantajlı grupların işgücü piyasasına katılımlarını desteklemek ve iş bulmalarını sağlamak için mesleki eğitim programları yaygınlaştırılmalıdır. 13) Sosyal Koruma ve Sosyal Güvenlik Partimiz, devleti yaşatmanın yolunun insanı yaşatmaktan geç- tiğine, ülkelerin değerinin insanlarına verdiği değerle artacağına ve istikbale güvenle bakabilmek için emekli ve yaşlıların onurlu bir yaşam sürmesinin temin edilmesi gerektiğine inanmaktadır. Yaşlılara dönük politikalar, onların yaşlılık şartlarını hazırlayan gençlik ve aktif çalışma dönemlerini de kapsayacak şekilde olmalıdır. Hiçbir yaşlı aç, açıkta ve muhtaç durumda bırakılmamalı ve yalnızlığa mahkûm edilmemelidir. 95 Engellilerin toplumla bütünleşerek, başkalarının yardımına muhtaç olmadan hayatını idame ettirebilmelerini temin edecek hukukî, fizikî ve diğer şartlar oluşturulmalıdır. Engelsiz bir Türkiye, engelsiz bir toplum, engelsiz bir gelecek için sorumluluk şuuru, empati kültürü, dayanışma ve yardımlaşma duygusu muhakkak surette canlı ve aktif tutulmalıdır. Engelli vatandaşlarımızın maddi sorunlarının çözüldüğü, engelsiz yaşam şartlarının oluşturulduğu, eğitim ve rehabilitasyon haklarından yararlanarak güçlendirildiği, bakımlarının ve sosyal güvenlik haklarının devlet tarafından güvence altına alındığı politikaların ve buna ilişkin kanuni düzenlemelerin hayata geçirilmesini gerekli görüyoruz. Gazilere ve şehit ailelerine yapılan sosyal tazmin ödemelerinin, onurlu bir hayat sürdürülebilecek düzeyde olması mutlaka sağlanmalıdır. Hasta, engelli ve yoksul yaşlıların korunup gözetilmesi ve onların yaşama sevincini artıracak ve yaşam kalitesini koruyacak sosyal politikalar uygulamaya konulmalıdır. Vatandaşların geleceğinden emin olması ve yüksek standartlı bir hayat sürmesi için, bütün nüfusu kapsayacak nimet-külfet esasına göre işleyen çağdaş normlarda bir sosyal sigorta sistemi oluşturulmalı, bu konudaki eksikler giderilmelidir. 14) Çalışma Hayatı Çalışma hayatına ilişkin politikamızın esası, toplumun tüm kesimlerine insana yaraşır iş fırsatlarının sunulduğu, işgücünün niteliğinin yükseltilip etkin kullanıldığı, iş sağlığı ve güvenliği şartlarının iyileştirildiği bir işgücü piyasasının oluşturulmasına dayanmaktadır. Çalışma hayatı, işçi ile işveren haklarının dengeli bir şekilde korunması yanında, işin korunmasını da dikkate alan politikalar çer- çevesinde tanzim edilmelidir. 96 Sendikal haklar, çağdaş normlara uygun hale getirilmelidir. Memur, işçi ve diğer kamu görevlilerinin tanımları yeniden yapılarak daraltılmış memur dışındaki çalışanların çağdaş sendikal haklara kavuşturulması temin edilmelidir. Sigortasız çalışma ve çalıştırma ilekayıtdışı istihdama yol açan diğer unsurlar ortadan kaldırılarak kayıtlılık özendirilmelidir. Kamuda çalışanlar arasındaki ücret dengesizliğini giderecek, liyakati ve başarıyı esas alan bir ücret sistemi oluşturulmalıdır. Çalışma hayatındaki problemlerin çözümü ve çalışma barışı- nın tesis edilmesi için çalışma hayatındaki çoklu danışma mekanizmaları güçlendirilmeli ve tarafların etkin katılımları sağlanmalıdır. İş sağlığı ve güvenliğinin çağdaş normlarda sağlanması için her türlü teknik, hukukî ve idarî tedbirlerin alınması, denetimlerin etkinleşmesi gerekmektedir. 15) Kadın, Çocuk ve Aile Millî ve manevî değerlerin korunması, yaşatılması ve gelecek kuşaklara aktarılmasında; millî bütünlüğün ve dayanışmanın pekiştirilmesinde aile kurumu büyük önem arz etmektedir. Türk toplumunun temel taşı olan aile, ekonomik ve sosyal gelişmelerin yol açtığı olumsuz gelişmelere karşı korunmalıdır. Başta kadınlarımızın aile içindeki konumu olmak üzere aile kurumu güçlendirilmeli, aile bireyleri arasındaki bağlılığı ve aile bütünlüğünü koruyucu politikalar geliştirilmelidir. Aileyi ve sosyal fonksiyonlarını zayıflatıcı unsurlar ortadan kaldırılmalıdır. Kadınların ekonomik haklar, adalet, sağlık, eğitim gibi birçok alanda fırsat eşitliğine sahip olması gereklidir. MHP olarak, mutlu kadının huzurlu Türkiye’nin teminatı olacağına inanıyoruz. Kız çocuklarımızın okullaşması ve eğitimlerini sürdürerek meslek sahibi olmaları; istihdam imkânlarının arttırılarak iş sahibi olabilmeleri için etkin politikalar geliştirilmesini gerekli görüyoruz. 97 Milliyetçi Hareket Partisi; kadın ve erkeğe eşit fırsatların sunulduğu, kadına saygının ön planda olduğu, hem kadına hem de erkeğe eşit desteğin sağlandığı çağdaş bir yaklaşımla sorunların çözümü için etkin politikaların geliştirilmesini ve gereken yasal dü- zenlemelerin yapılmasını öngörmektedir. Milliyetçi Hareket Partisi, çocuğun yüksek yararının temel ilke olarak benimsendiği ve devlet tarafından her açıdan güvence altı- na alındığı; çocuklarımızın sağlığını ve esenliğini hedefleyen, geli- şimini ve potansiyelini destekleyen milli bir politika oluşturulması- nı hedeflemektedir. Çocuklar; şiddet, cinsellik ve istismar içeren, madde bağımlılı- ğını ve sigara kullanımını özendiren yazılı, görsel ve internet ortamındaki her türlü zararlı yayınlara karşı korunmalı, aileler, medya okur-yazarlığı ve internetin doğru kullanımı konusunda bilinçlendirilmelidir. 16) Eğitim ve İnsan Kaynakları Türk milletine mensubiyetin gurur ve şuuruna sahip; manevî ve kültürel değerlerimizi özümsemiş, düşünme, algılama ve problem çözme yeteneği gelişmiş; sorumluluk duygusu ve toplumsal duyarlılığı yüksek;yeni gelişmelere açık, bilim ve teknoloji üretimine yatkın, girişimci, demokrat, kültürlü, erdemli ve inançlı nesillerin yetiştirilmesi eğitim politikamızın temel amacıdır. Çocuklarımıza dinî inanç, etnik köken ve felsefi düşüncelerine bakılmaksızın eğitim ve öğretimde imkân ve fırsat eşitliği sağlanmalı, toplumun bütün fertlerinin ilgi, eğilim ve yetenekleri doğrultusunda eğitilmesi esas olmalıdır. Eğitim politikaları yüksek medeniyet perspektifine dayanan bir anlayışla kurgulanmalıdır. Türklüğün ve İslam’ın millî ve manevî değerlerini yaşayan ve yaşatan Hoca Ahmet Yesevi, Hacı Bektaş-ı Veli, Mevlana, Hacı Bayram-ı Veli ve Yunus Emre gibi önder şahsiyetlerin hayatı ve felsefesi ortaöğretimde seçmeli ders olarak okutulmalıdır. Manevî 98 ve kültürel yozlaşmaya karşı Anadolu’da mayalanan bilgi ve hikmet genç kuşaklara aktarılmalıdır. Din kisvesi altında pazarlanmaya çalışılan sapkın akımlara kar- şı çocuklarımızı korumak için Anadolu irfanını öne çıkaran bir din öğretimi benimsenmelidir. Bilgi ve aklın ışığında İslam geleneği genç kuşaklara öğretilmeli, radikal grupların gençlerimizi terör örgütlerine yönlendirmesinin önüne geçilmelidir. Öğretim programları düşünme ve öğrenmeyi öğretmeye odaklı, bilgiye erişen, bilgiyi analiz edip işleyerek değer süreçlerine aktarma yetenekleri geliştirilmiş, ekip çalışmasına uyumlu bireylerin yetiştirilmesi hedeflerine dönük olarak ele alınmalıdır. Eğitimin her kademesinde müfredatın millî ve çağın gereklerine uygun bir şekilde planlanması ve uygulanması esas olmalıdır. Eğitim sistemi; bilgi toplumunun gerektirdiği bilgi ve becerilerle donatılmış, uluslararası rekabet yeteneğine sahip, teknoloji kültürü gelişmiş insan gücünün yetiştirilmesini sağlayacak şekilde yapılandırılmalı, eğitim mekânları, eğitim teknolojileri ve insan gücü imkânları nitelik ve nicelik açısından bilgi toplumunun gerektirdiği standartlara yükseltilmelidir. Millî bütünlük bilincinin geliştirilmesi, ahlakî ve manevî değerlerin güçlendirilmesi ve sosyalleşmenin sağlanması için okul öncesi eğitim yaşı daha erkene alınmalı ve yaygınlaştırılmalıdır. Gençlerin fırsat eşitliği çerçevesinde eğitim imkânlarından yararlanmaları sağlanarak eğitim düzeyi yükseltilmelidir. Gençler, ilköğretim ve orta öğretim kademesindeki yönlendirme çerçevesinde ve yetenekleri ölçüsünde istedikleri bölümde yükseköğretime devam etme imkânına kavuşturulmalı, aldıkları eğitimle çağın şartlarına, ekonomik ve sosyal hayata hazırlanabilmelidir. Üniversitelerin; ülkemizin ihtiyaç duyduğu insan gücünü yetiştiren, araştırma yaparak bilim ve teknoloji üreten, toplumsal gelişmeye önderlik eden, bilimsel yöntemlerle meselelere çözüm 99 üreten, dünya üniversiteleriyle yarışan eğitim kurumları hâline getirilmesi esas olmalıdır. Üniversitelerin eğitim, araştırma ve geliştirme, toplumu bilgilendirme gibi geleneksel fonksiyonları yanında bilgiyi sanayileştiren ve ticarileştiren bir yapıda olmaları temin edilmelidir. Eğitimin bütün kademelerinde müfredat ve sınav sistemi gibi temel konulara istikrar kazandırılmalıdır. 17) Gençlik ve Spor Gençliğe yapılacak yatırım, Türkiye’nin geleceği için en önemli yatırımdır. Gençlik sorunlarına yaklaşımımız ekonomik, toplumsal, kültürel ve psikolojik yönlerden bütünlük arz etmektedir. Araştırma, planlama ve uygulama aşamalarında gençlik sorunlarının teşhis ve çözümünde çeşitli meslek elemanlarının yanında sosyolog, psikolog ve sosyal hizmet uzmanlarından yararlanılmalıdır. “Gençlik Merkezleri” gençlerin boş zamanlarını değerlendirebilecekleri, kişisel yeteneklerini keşfedebilecekleri, çeşitli sosyal ve kültürel imkânlardan ve bilimsel bir anlayışla yürütülen rehberlik hizmetlerinden yararlanabilecekleri hale dönüştürülmelidir. Genç- liğin beden ve ruh sağlığını geliştirmek için millî bir spor politikası uygulanmalıdır. Sporda başarı kadar sevgi, ahlak, disiplin, azim ve gayret gibi erdemler ile toplumsal kaynaşmaya katkının ön plana çıkartılması, her alanda sporcu yetiştirmek için gerekli fiziki, teknolojik ve insan gücü alt yapısının tesis edilmesi,çocuklarımızın mümkün olduğu kadar erken yaşlarda spora yönlendirilmesi, millî spor politikamızın esasını oluşturmaktadır. 18) Kültür ve Sanat Millî kimliğimizin vazgeçilmez bir öğesi olarak gördüğümüz Türkçenin doğru ve güzel kullanımı esas olmalıdır. Milleti millet yapan temel unsurlardan biri dildir. 100 Türkçenin uluslararası düzeyde bilim, sanat, ticaret ve teleiletişim dili olarak kullanılabilmesi için çalışmalar yapılmalıdır. Türk devlet ve topluluklarıyla ilişkiler “dilde, fikirde ve işte birlik” esasına dayandırılmalıdır. Farklı kültürler karşısında, özellikle yeni nesillerin kültür şokuna uğramasına ve kimlik bunalımına düşmesine mani olacak; kaliteli ve ihtiyaca cevap veren eserler ortaya konmasına yönelik millî kültür değerlerinin millete tanıtılması ve benimsetilmesini sağlayacak çalışmalar yapılmalıdır. Çocukların bilgisayar oyunları vasıtasıyla yabancı kültürlerin etkisinde kalmasının önlenmesi için “millî bilgisayar oyunları yazı- lım endüstrisi” ve “millî çizgi film endüstrisi” teşvik edilmelidir. Görsel, işitsel, dramatik, pratik ve tüm sanat dallarının geliş- tirilmesi, faaliyet alanlarının yaygınlaştırılması temin edilmeli, bu amaçla sanat ve sanatçılar desteklenmelidir. Geleneksel Türk sanatları ve folkloru korunmalı, geliştirilmeli ve tanıtılacaktır. Ata yadigârı eserlerin bakımı, tamir ve muhafazası; Türk mimarîsinin, musikisinin, tiyatrosunun, sinemasının, edebiyatının, mutfağının korunması ve geliştirilmesi bir devlet politikası hâline getirilmelidir. 19) Sağlık Yaşam kalitesini ve yaşama sevincini geliştiren, insan ömrünü uzatan, vatandaşın ve hizmet sunanların memnuniyetini esas alan, hayatı anlamlı ve değerli kılan bir sağlık sistemi tesis edilmelidir. Doğuştan kazanılan bir insan hakkı olan sağlık, insanlar arasında hiçbir ayrım gözetilmeden devletin güvencesi altında olmalıdır. Sağlıkta tüm karar alma ve icra mekanizmalarında koruyucu ve önleyici hekimliği ön planda tutan bir anlayışla ilgili tüm tarafların katılım, katkı ve memnuniyetleri esas olmalıdır. Koruyucu sağlık hizmetleri ve temel sağlık hizmetleri, eşitlik ve hakkaniyet prensiplerine uygun olarak; kolay ulaşılabilir, 101 kullanılabilir ve hasta haklarına saygılı bir şekilde devlet tarafından ücretsiz olarak sunulmalıdır. Sağlık hizmetlerinde sürekliliği ve erişilebilirliği sağlamak amacıyla sağlık insan gücünün ülke genelinde dengeli dağılımını temin edecek bir istihdam ve ücret politikası uygulanmalıdır. Kalp-damar hastalıkları, kanser, diyabet, kronik solunum yolları hastalıkları gibi ölüm nedenlerinin ilk sıralarında yer alan bulaşıcı olmayan hastalıkların gelişimine neden olan risk faktörlerinin azaltılmasına yönelik koruyucu sağlık programları uygulamaya konulmalıdır. Hastanelerin teknolojik altyapısı ve insan gücü imkânları iyileştirilerek, yönetim kapasitesi geliştirilmelidir. Hastanelerde; hasta yatağı, donanım ve insan gücü kapasitesinden daha iyi yararlanılması, hasta taleplerinin zamanında karşı- lanması ve hizmet bekleme süresinin asgari düzeye indirilmesi için “tam gün-tam kapasite çalışma” sağlanmalı, bu kapsamda hizmet veren personelin özlük haklarında iyileştirme yapılmalıdır. Koruyucu sağlık hizmetleri yaygınlaştırılmalıdır. Madde ba- ğımlılığı ile mücadele etkinleştirilmeli, bunların tedavisi için tüm psikiyatri klinikleri içinde ayrı birim açılmalıdır. Tıp fakültelerinde daha kaliteli eğitim, öğretim ve sağlık hizmeti sunulması sağlanmalıdır. Ülkemiz sağlık turizmi yönünden bir cazibe merkezi haline getirilmelidir. Yurt içinde ilaç, aşı, serum ve tıbbi cihaz üretimini önceleyen, bunun için uygun ar-ge iklimi yaratan; üretim süreçlerinin, kamu alım politikaları ve üretim teşvikleriyle desteklendiği bütüncül bir ilaç ve tıbbi cihaz stratejisi geliştirilmelidir. 102 20) Kentleşme ve Konut Kentleşme politikamız; yerleşimlerin afete duyarlı olması, doğal, tarihi ve kültürel varlıkları koruması ve yaşatması, kentlilik kültürünün oluşturulmasına katkı sağlaması, su kaynaklarının ve çevrenin korunması, planlı, çağdaş altyapılı yaşanabilir kentler inşa edilmesi, yerel kalkınmanın sağlanması, hizmetlere erişimin kolaylaştırılması ve kentte yaşayan vatandaşın hayat kalitesinin artırılmasını amaçlamaktadır. Eğitim, sağlık, sosyal hizmet, kültür, ulaşım ve kentsel altyapı hizmetlerinin; hızlı, güvenli, zamanında, ucuz ve erişilebilir bir şekilde sunulması diğer politikalarla birlikte sağlıklı kentleşmenin bir gereğidir. Türkiye’nin tamamını kapsayacak bir çalışma ile fay hatları, dere yatakları, kıyı şeritleri, tarım alanları ve doğal yapılar gibi imara uygun olmayan alanlar tespit edilerek yerleşime kapatılmalı, üst öl- çekli planların tamamlanması suretiyle yer seçiminde yaşanan karmaşa giderilerek düzenli kentleşmenin alt yapısı oluşturulmalıdır. Yaşanabilir kentlerin oluşturulabilmesi için, ulaşım altyapısı tamamlanmış, çağdaş donanımlı konut alanları yanında gerekli altyapıya sahip, endüstri, teknoloji ve sanayi bölgeleri ile mali ve ticari merkezler oluşturulmalıdır. Afete maruz kalmadan önce hukuki, fiziki ve beşeri tüm alanlarda önlem alınarak doğal afetlerin zararlarının en aza indirilebilmesi temin edilmelidir. 21) Çevre Çevre politikamızın esası herkesin temiz ve sağlıklı bir çevrede yaşama hakkının teminine dayanmaktadır. Bu doğrultuda çevre sorunlarını; kalkınma–çevre koruma ikilemi yerine, akılcı bir koruma, kullanma ve geliştirmeyi öngören sürdürülebilir kalkınma modeli ile aşarak, gelecek nesillere temiz, doğal ve kültürel değerleri korunmuş, yaşanabilir bir çevrenin intikalini sağlayacak politikalar hayata geçirilmelidir. 103 Doğal, tarihî ve kültürel değerlerin kirlenmesini, tahrip edilmesini ve yok olmasını önlemek için, çevre konusuna bilimi ve aklı esas alan, tarih, kültür, inanç ve millî menfaatlerimizle çatışmayan bir bakış açısıyla yaklaşılmalı; ekonomik ve sosyal politikalar ile çevre politikası arasında uyum sağlanarak, insan sağlığı, ekolojik denge, kültürel, tarihî ve estetik değerler korunmalıdır. Yatırım projelerinin yer seçiminde çevre duyarlılığına önem verilerek, yatırımlarda çevre dostu teknoloji kullanımı sağlanmalıdır. 22) Turizm Turizm sektöründeki başıboşluğu gidermek ve yapısal sorunları çözmek için; başta Turizm Teşvik Kanunu, İş Kanunu, Kıyı-Kenar Kanunu olmak üzere sektörle ilgili diğer kanunlardaki değişiklikleri de kapsayan bir turizm çerçeve kanunu ivedilikle çıkartılmalıdır. Kamu ve özel sektör işbirliği ile yeni bir Turizm Strateji Belgesi ve Turizm Eylem Planı hazırlanarak uygulamaya konulmalıdır. Ülkemizde özellikle alternatif turizm ürünlerini geliştirecek yatırımcılara dönük teşvikler ve destekler artırılmalı, bu kapsamda alt düzenleyici mevzuat da süratle hayata geçirilmeli ve Türk turizminin ivme kazanması ve emsallerine oranla sıçrama yapması sağlanmalıdır. Ülkemizin doğal, tarihi, kültürel ve diğer zenginlikleri; çevreye duyarlı, tarihe saygılı, özgünlüğünü muhafaza eden ve sürdürülebilirliğini sağlayacak bir anlayışla, yüksek katma değer yaratacak şekilde değerlendirilmeli, ülkemizi diğer ülkelerden ayıran en önemli özellik olan tarihi ve kültürel varlıkların tanıtımına ağırlık verilip kültür turizminin gelişmesi sağlanmalıdır. Ülkemizin zengin turizm potansiyelini gereğince değerlendirmek için tanıtım ve pazarlama konularına etkinlik kazandırılarak potansiyelin dört mevsim kullanılması sağlanmalıdır. 104 23) Dış Politika a) Temel İlke ve Esaslarımız Dış politikamızın esası, bölgemizde ve dünyada barış ve istikrarı sağlayarak sürekli kılmak ve uluslararası işbirliğini, karşılıklı saygı ve dostluğu yaymak ve geliştirmektir. Partimiz, uluslararası ilişkilerde diğer devletlerin bağımsızlık, ülke bütünlüğü ve iç işlerine karışmamayı temel ilke olarak benimsemekte ve diğer devletlerden de bu ilkeye uygun bir tutum beklemektedir. Türkiye’nin millî güvenliğini ve millî çıkarlarını korumak ve geliştirmek; çevremizde barış, huzur, istikrar ve güvenlik kuşağı oluşturmak; başta komşularımız olmak üzere bütün ülkelerle karşı- lıklı saygı ve menfaate dayalı uzun vadeli dostane ilişkiler kurmak; mevcut sorunları Türkiye’nin hak ve çıkarları korunarak uluslararası hukuk çerçevesinde adil ve kalıcı çözümlere kavuşturmak, dış politikamızın özünü oluşturmaktadır. Uluslararası işbirliği odaklı, caydırıcı, çok yönlü ve çok boyutlu bir dış politika yürütülmesini gerekli görüyoruz. Dış politikada, devlet ciddiyeti, üslubu ve anlayışıyla hareket edilmeli, Türkiye’nin dünya siyasetinde ve uluslararası ilişkilerde güçlü, itibarlı, sözü dinlenen, dostluğu aranan ve dostluğuna gü- venilen bir ülke olmasını sağlayacak bir politika izlenmelidir. Başta komşularımız olmak üzere tüm ülkelerle dostane ilişkilerin kurulup ilerletilmesi, uluslararası mahiyet arz eden her türlü bölgesel işbirliğine yönelik oluşumların teşvik edilmesi, çok taraflı uluslararası kuruluşların etkili bir üyesi olarak anlaşmazlıkların barışçı yollardan çözülmesinin teşvik edilmesi, bölgesel ve küresel düzeyde barış, istikrar, güvenlik ve ortak refaha katkı sunulması, işbirliği odaklı dış politikamızın öncelikleri arasındadır. Uluslararası ilişkilerin değişen ve karmaşıklaşan yapısı dikkate alındığında, terörizm, yasadışı göç, kaçakçılık, iklim değişikliği gibi küresel sorunlara kalıcı ve kapsamlı çözümler üretebilmek için 105 Birleşmiş Milletler sisteminde reforma gidilmesi gerekmektedir. Bu çerçevede Partimiz, Türkiye’nin BM Güvenlik Konseyi’nin daimi üyelerinden biri olması, uluslararası güvenlik ve barışın temini adı- na daha büyük rol üstlenmesi gerektiğini savunmaktadır. Küresel ölçekte etkisi ve saygınlığı olan bir uluslararası aktör olmak için, ülkemizin coğrafî, stratejik ve jeopolitik konumunu dikkate alan, bölgesel ve uluslararası barışa katkıları da içeren etkili ve aktif bir dış politika izlenmelidir. Milliyetçi Hareket’in “Lider Ülke Türkiye” ülküsünün en önemli unsurlarından birisi, Türkiye’nin bağımsız, etkili ve sonuç alıcı bir dış politika izleyebilmesidir. Bu kapsamda, Türkiye’ye karşı tarihten gelen husumetleri bugüne taşıyan ve Türkiye’nin millî çıkarlarını hedef alan ülkelere karşı, uluslararası hukuk ve meşruiyet çerçevesinde gereken caydırıcı politikalar uygulanmalıdır. Dış politikanın caydırıcı olması için siyasî, ekonomik ve gerekirse askerî her araç tereddüt edilmeden kullanılmalı, Türkiye’nin sert ve yumuşak güç kaynakları bir arada değerlendirilerek Türkiye aleyhine düşmanca girişimlerde bulunulmasının önüne geçilmelidir. b) Çok Yönlü ve Çok Boyutlu Dış Politika Tarihî süreç içinde Balkanlardan Kafkasya’ya, Orta Doğu’dan Orta Asya’ya uzanan çok geniş bir coğrafyadaki ülkelerle paylaştığı ortak tarih ve kültürel değerler ile uzun geçmişi olan Batı dünyası ile ilişkilerimizin temelini oluşturan demokratik değerler, ülkemiz için çok önemli bir stratejik birikimdir. Bu gerçekten hareketle, Türkiye’nin millî güç kaynakları topyekûn seferber edilerek akılcı, kararlı, tutarlı, gerçekçi, dinamik ve çok yönlü bir dış politika izlenmeli, geleneksel diplomatik ilişkilerimiz, kamu diplomasisi ve parlamenter diplomasi ile çeşitlendirilerek güçlendirilmelidir. ABD ile ilişkilerimizin ekonomik, siyasi ve güvenlik boyutlarıyla her iki tarafın karşılıklı çıkarlarına hizmet edecek şekilde, eşitlik ve karşılıklılık temelinde yürütülmesi esas olmalıdır. NATO kapsamında 106 bir müttefikimiz olan ABD’nin, Türkiye-ABD ilişkilerinin ikili bir ilişki olmanın ötesinde Avro-Atlantik bölgesi ve hatta dünya barış ve istikrarı açısından kritik önem taşıdığı gerçeğine uygun ve Türkiye’nin menfaatleri doğrultusunda politikalar izlemesi sağlanmalıdır. 21’inci yüzyılın stratejik odağı durumundaki Avrasya jeopolitiğinin merkezinde yer alan Türkiye, başta Rusya ve İran olmak üzere Karadeniz ve Hazar havzası ülkeleriyle barış, istikrar ve bölgesel işbirliğini hedef alan ilişkilerin ve ortak ekonomik projelerin geliştirilmesi için çok yönlü ve uzun vadeli politikalar izlemelidir. Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütü ve Şangay İşbirliği Örgütü gibi bölgesel kuruluşların faaliyetlerine daha fazla iştirak edilmeli, Türkiye’nin ağırlığı ve etkisi layık olduğumuz seviyeye çıkarılmalıdır. Partimiz, Avrupa Birliği ile ilişkileri Türkiye için bir “kimlik ve kader sorunu” olarak görmemektedir. Türkiye’nin ne pahasına olursa olsun Avrupa Birliği’nin yörüngesinde sürüklenmeye mecbur, mahkûm ve muhtaç olmadığını savunmaktadır. Aksine, Brexit kararı sonrasında kan kaybeden AB’nin; Rusya, Çin ve ABD gibi küresel rakipleri ve uluslararası terörizm, kaçakçılık, göç gibi sınır aşan sorunlar karşısında Türkiye’nin desteğine giderek artan şekilde ihtiyaç duyduğuna inanmaktadır. Avrupa Birliğine dâhil ülkelerin ve bir bütün olarak AB’nin millî menfaatimiz, beklentilerimiz, hassasiyetlerimiz ve ihtiyaçlarımıza gösterecekleri saygı, bu ülkelerle ve AB ile olan ilişkilerimizin geleceğini şekillendirecek temel kıstasları olacaktır. Partimiz, Avrupa Birliği’nin Türkiye’nin millî birliği ve bütünlüğü; terör ve bölücülük; Kıbrıs, Yunanistan ve Ermenistan konularındaki yaklaşımının Türkiye’nin menfaatlerine zarar vermemesi şartıyla üyelik müzakerelerinin sürdürülmesini desteklemektedir. Ancak müzakerelerin devam etmesi, hiçbir surette AB tarafının Türkiye’ye karşı siyasî ya da ekonomik baskı kurmasına zemin oluş- turmamalıdır. 107 Afrika,UzakDoğuveGüneyDoğuAsyaülkeleriyleilişkilerimizin geliştirilmesi ve dinamik bir ekonomik işbirliği ortamının yaratılması özel bir önem taşımaktadır. Çin’den Avrupa’ya uzanan İpek Yolu projesinde Türkiye’nin daha etkin ve aktif bir rol alması sağlanmalı, Türkiye’nin Avrasya bölgesindeki jeopolitik ve jeoekonomik önemi pekiştirilmelidir. Türkiye, coğrafî konumu ve tarihî geçmişine uygun olarak, Doğu ile Batı arasında enerji, ticaret ve ulaşım güzergâhının merkezinde yer almalıdır. Medeniyetlerin beşiği olan Orta Doğu bölgesi, Türk-İslam medeniyetinin zirvesi olan Osmanlı Devleti’nin yüzyıllar boyunca sağladığı huzurlu ve müreffeh günlerini aramaktadır. Kan ve gözyaşının dinmediği bölge, küresel aktörlerin birbirleriyle vekâleten savaştığı bir coğrafyaya dönüşmüştür. Partimiz, başta Orta Doğu olmak üzere bölgesel sorunların Türkiye’nin katkısı ve inisiyatifi olmadan çözülmesinin mümkün olmadığına inanmaktadır. Irak politikamızın esası, Irak’ın toprak bütünlüğünün muhafaza edilmesine ve Irak’taki Türkmen varlığının haklarının korunmasına, Irak topraklarının Türkiye için güvenlik tehdit oluşturmamasına dayanmaktadır. Sınırlarımız dışından ülkemize yönelen fiilî terör tehdidi ve saldırıları karşısında, burada yuvalanan terör unsurlarının tasfiyesi için Türkiye’nin uluslararası hukuktan kaynaklanan hakları kararlılıkla kullanılmaya devam edilmeli, millî güvenli- ğimiz için gerekli bütün tedbirler alınmalıdır. Suriye’de yaşanan iç savaşın ardından, ülkenin barış ve istikrara kavuşması, sosyal ve ekonomik açıdan kalkındırılması, güney hudutlarımızda güvenliğinin temin edilmesi, bölgede terörist yapılanmanın tekrar inşa edilmemesi ve Suriye’de yaşayan Türk varlı- ğının hak ve hürriyetlerinin garanti altına alınması, Partimiz açısından millî beka meselesi olarak kabul edilmektedir. Nitekim, tarihî bir zaferle sonuçlanan Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekâtlarına partimiz en güçlü şekilde destek vermiştir. 108 c) Türk Dünyası Türk dünyası, dış politikamızın öncelikli ve ayrıcalıklı ilgi alanıdır. Türkiye dışında yaşayan vatandaşlarımızın yanı sıra, soydaş- larımızın yaşadığı Kıbrıs, Kafkasya, Balkanlar, Orta Doğu ve Orta Asya ülkeleriyle ilişkilerin başta ekonomik, sosyal, siyasî ve kültürel olmak üzere, her alanda geliştirilmesi ve derinleştirilmesi dış politikamızın temel unsurlarından birisi olmalıdır. Türkiye dışındaki soydaş ve akraba topluluklarıyla, uluslararası hukuk ve devletlerarası ilişkilere yön veren esaslar çerçevesinde yakından ilgilenilmeli ve gerekli kurumsal işbirliği yapılanmaları öncelikle oluşturulmalıdır. Avrasya jeopolitiğinin merkezinde bulunmanın sunduğu fırsatları stratejik bir vizyonla değerlendirecek olan Türkiye, bölge ülkelerinde barış ve istikrarın sağlanması ve korunması amacıyla siyasi, ekonomik ve kültürel işbirliği projelerini hayata geçirebilecektir. Hâlihazırda işlevsel olan Türk Keneşi ve ilişkili kuruluşlarla ilişkiler güçlendirilmek suretiyle Türkiye’nin bu kurumlara sağladı- ğı katkılar artırılmalıdır. Kıbrıs, Türkiye’nin en önemli millî davasıdır. Türkiye’nin Kıbrıs üzerinde kurucu antlaşmalardan kaynaklanan vazgeçilemeyecek ve tartışılamayacak ahdî hak ve yükümlülükleri bulunmaktadır. Türkiye’nin etkin ve fiili garantisinin sulandırılması ya da olumsuz etkilenmesi hiçbir şart altında kabul edilmemelidir. Partimiz, Kıbrıs’ta tek gerçekçi uygulanabilir ve yaşayabilir çözümün; iki bölgeli, iki milletli ve iki devletli bir ortaklık yapılanmasına dayanması gerektiğine inanmaktadır. Böylesi bir yapının kurulabilmesi için, Türkiye’nin ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin haklarının korunması ve millî çıkarlarımızın zarar görmemesi şartıyla, Rum yönetimi ile BM gözetiminde diplomatik görüşmeler desteklenmelidir. Kıbrıs’ta Rum tarafının çözümü tıkama girişimlerine izin verilmemeli, çözümsüzlüğün KKTC ve Türkiye aleyhine bir silah olarak kullanılmasına fırsat tanınmamalıdır. 109 24) Güvenlik ve Savunma a) Asayişin Tesisi Ülkemizin her yerinde toplumsal huzur ve güven ortamı sağlanmalıdır. Devlet, yasalardan aldığı yetkiyi kollayıcı ve müşfik bir anlayış içinde kullanarak vatandaşını koruyacak ve onların güven içinde olduğunu hissetmesini temin edecek bir ortamı tesis etmelidir. Ülkemizin hiçbir alanında devlet otoritesinin dışında otorite tesis edilmesine müsamaha gösterilmemeli, izin verilmemelidir. Asayişsizliğe zemin hazırlayan unsurlar ortadan kaldırılmalı, suçun teşebbüse dönüşmeden engellenmesi için istihbarat hizmetleri etkinleştirilmelidir. Göç nedeniyle oluşan sağlıksız yapı ve kentleşmeden kaynaklanan güvenlik sorunları ortadan kaldırılmalıdır. Türkiye; önemli sayıda sığınmacının ülkemizde bulunmasının oluşturduğu yüksek ekonomik maliyet yanında, kentlerde oluşan hırsızlık, soygun, isyan, dilencilik, salgın hastalıklardaki yayılma, uyuşturucu kullanımı, fuhuş, çocuk yaşta evlilik, yasa dışı işçilik, gibi önemli sosyal problemlerle de karşı karşıyadır. Bu durum bir yandan başta kadın ve çocuklar olmak üzere sığınmacıların sağlıksız şartlarda yaşamlarını sürdürmek zorunda kalmaları sonucunu doğururken, diğer yandan Türk halkının ekonomik, sosyal ve psikolojik hayatını olumsuz etkileyen bir hale gelmiştir. Hem sığınmacıların yaşadığı sıkıntıların azaltılması, hem de toplumsal tahribata yol açan bu yapının süratle onarılmasına dö- nük politikalar uygulamaya konulmalıdır. b) Terörle Mücadele Terörü ve şiddeti bir yöntem olarak benimseyen ve amacına ulaşmak için bunları meşru gören anlayışı, Türkiye Cumhuriyeti’nin 110 bekasına, milletimizin huzuruna, güvenliğine ve insanlığa ciddi bir tehdit olarak görmekteyiz. Terörü, insanımızın can ve mal güvenliğini, millî birliğimizi, demokrasimizi ve ekonomik gelişmemizi tehdit eden en büyük tehlike olarak kabul eden Partimiz, terörle mücadeleyi hiçbir şartta ihmal edilmemesi gereken millî bir politika olarak ele almaktadır. Bu kapsamda terör belasından ülkemizi kurtarmak için etkili, sonuç alıcı ve çok boyutlu politikalar tavizsiz sürdürülmelidir. Günlük siyasî kaygılardan arındırılmış uzun vadeli ve istikrarlı millî ve etkin bir terörle mücadele politikası geliştirilerek uygulanmalıdır. Terörle mücadele “topyekûn mücadele” olarak ele alınmalıdır. Terörle mücadele sırasında haksızla haklı, suçsuzla suçlu ayırt edilmeli ve mücadele hukuk devletinin yöntemleriyle kararlı bir şekilde sürdürülmelidir. Güvenlik birimlerinin yürüttüğü mücadelenin yanı sıra, istismar edilen ve bu nedenle terörü besleyen ekonomik, sosyal, psikolojik, idarî, demografik ve kültürel etkenlerin ortadan kaldırılması temelinde yürütülmelidir. Bu amaçla, geniş kapsamlı bir ekonomik ve sosyal kalkınma programı, gerekli mali destek ve kaynaklarla uygulamaya konulmalıdır. Teröre ve teröriste yataklık eden, hamilik yapan, destekleyen, arka çıkan, göz yuman, açık ya da gizli işbirliği içinde olan, her türlü kaynak sağlayan, sempati besleyen bütün kişi, kurum, kuruluş, kesim, topluluk, cemaat ve benzeri unsurlar yargı önüne çıkarılmalıdır. Siyasî, lojistik ve finans boyutu itibariyle terörün uluslararası desteklerine karşı etkili tedbirler alınmalı, teröre finansman desteği sağlayan uyuşturucu, akaryakıt, insan kaçakçılığı ile etkili mücadele edilmelidir. Terör kartını Türkiye’ye karşı bir tehdit aracı olarak kullanan ve millî birliğimizi hedef alan tahriklerde bulunan unsurlara karşı etkili bir caydırıcılık icra edilmesi için bütün imkânlar kullanılmalıdır. 111 Terörle uluslararası ölçekte mücadele, uluslararası hukukun sağladığı haklar çerçevesinde yürütülmeli ve ülkemizi tehdit eden terör hiç bir ülkenin inisiyatifine bırakılmadan yok edilmelidir. Irak ve Suriye sınırı başta olmak üzere fizikî ve teknolojik sınır güvenlik sistemi tesisinin tamamlanmasına öncelik verilmelidir. Terörle mücadelede, kamuoyunu bilgilendirme ve aydınlatmaya, psikolojik ve sosyokültürel önlemlere öncelik verilmelidir. c) Savunma Politikası Türkiye’nin jeostratejik konumu, tarihî ve kültürel mirasından doğan yükümlülükleri, bölge ve dünya barışının tesisinde üstleneceği rol nedeniyle güçlü ve caydırıcı bir savunma sistemi tesis edilmeli ve sürdürülebilir kılınmalıdır. Türk Silahlı Kuvvetlerinin görevini çağın şartlarına uygun ve başarılı bir biçimde yerine getirebilmesini, hareket kabiliyetinin artırılmasını ve caydırıcılığının yükseltilmesini teminen, askeri modernizasyon programı başlatılarak silâh, teçhizat ve ileri teknoloji kullanma kabiliyeti bakımından dünyanın en güçlü ordularından birisi olması sağlanmalıdır. Türk Silahlı Kuvvetlerinin ileri teknolojiyi kullanmada ihtisas sahibi uzman personel istihdamı yaygınlaştırılarak hareket kabiliyeti artırılmalıdır. Askerî savunmada asimetrik, politik ve ekonomik güvenlik anlayışlarını da dikkate alan ön alıcı bir yaklaşımla millî çıkarlarımızı sınırlarımızın ötesinden başlayarak koruyacak “yeni stratejik güvenlik” anlayışına geçilmelidir. Üye olunan uluslararası güvenlik ortaklıkları ve müttefik ilişkilerinden medet ummak yerine ülkemizin kendi dinamik ve değerlerinden hayat bulan millî bir savunma yapılanması esas alınmalıdır. Türk Silahlı Kuvvetlerinin silah ve teçhizat yönünden dışa ba- ğımlılığını azaltarak ihracat kapasitesi yüksek, bağımsız ve yerli bir 112 harp sanayinin gelişmesi ve yerli müteşebbisin de silah ve askerî teçhizat üretimine daha fazla yatırım yapması için gerekli teşvikler sağlanmalıdır. Malzeme teknolojileri, elektronik harp, havacılık, uzay ve uydu teknolojileri, ağ merkezli savaş, insansız hava araçları, güdüm ve kontrol teknolojileri gibi savunma sanayi teknolojilerinin ar-ge çalışmaları ve üretimi desteklenmelidir. Savunma sanayinde bilgi güvenliğini sağlamak amacıyla “millî yazılım” sistemi geliştirilmeli ve uygulanmalıdır. Savunma harcamalarının öncelikle millî tedarik sistemi içinde yapılması sağlanmalı vetedarik ihtiyacının belirlenmesinde ilgili birimlerin eşgüdüm içinde karar almasına önem verilmelidir. Türk ordusunun saygınlığının, günlük tartışma konuları ile iç ve dış kamuoyunda yıpratılmasına fırsat verilmemelidir. Türk Silahlı Kuvvetlerinin muharip yapısı, insan gücü, teknoloji ve organizasyon açısından daha da güçlendirilerek yeniden yapılandırılmalı, modernize edilmeli, bölgesel ve küresel anlamda caydırıcılık kabiliyeti artırılmalıdır. Eğitim, teşkilatlanma ve donatma alanlarında görev tanımına uygun uzmanlaşma yanında asimetrik tehdit ağırlıklı değişikliklere gidilmelidir. Belli uzmanlık gerektiren görevler ile asimetrik tehdide yönelik görevlerde profesyonel ağırlıklı, diğer görevlerde ise yükümlü askerliği esas alan bir sistem esas alınmalıdır. Savunma ve güvenlik alanında uzayın imkânlarından yararlanmak için havacılık ve uzay teknolojilerine ağırlık verilmeli, “Havacılık ve Uzay Kurumu” kurulmalıdır. Uzun menzilli füze sistemi yanında anti füze sistemi geliştirilmesi için çalışmalar yapılmalıdır. 113 I MİLLETİMİZE TAAHHÜTLERİMİZ 114 115 1) 26. Yasama Döneminde Gerçekleşen Taahhütlerimiz Milliyetçi Hareket Partisi’nin 1 Kasım 2015 seçimlerinde milletimize taahhüt ettiği konular; 26. Yasama Döneminde milletvekillerimiz tarafından her ortamda ve her fırsatta dile getirilmiş, TBMM gündemine taşınmıştır. Bu taahhütlerimizin birçoğu, kısmen veya tamamen gerçekleştirilmiştir. Bu kapsamda; anayasanın ilk dört maddesinin korunacağı taahhüdümüz, 16 Nisan Halkoylamasıyla kabul edilen anayasa değişikliklerinde aynen yerine gelmiştir. Anayasa değişikliğinde, anayasanın ilk dört maddesi ve bu maddelerin odağında yer alan devletimizin üniter millî yapısıyla beraber, “Türklük”, “Türkçe”, “Atatürk” ve “Cumhuriyet” ile ilgili hükümler anayasamızdaki yerini güçlendirerek korumuştur. Milletimizin terör belasından kurtarılması Parti olarak milletimize en önemli taahhütlerimizdendir. Bu nedenle MHP, özellikle 20 Temmuz 2015’ten sonra başlatılan PKK, PYD ve IŞİD gibi terör örgütlerine yönelik amansız mücadeleye açık ve net bir şekilde destek vermiştir. Böylelikle; bölücü terörün tüm unsurlarıyla kökünden kazınacağı ve vatandaşlarımızın terör örgütünün tasallutundan kurtarılacağı konusundaki taahhüdümüz hükümete verdiğimiz güçlü destekle birlikte uygulama imkânı bulmuştur. Ayrıca, terörle mü- cadeledeileri teknolojik imkânlardan yararlanılması, vatandaşla teröristin birbirinden ayrılması, mücadelenin ekonomik ve sosyal projelerle desteklenmesi gibi Partimizin terörle mücadeleye ilişkin diğer vaatleri de karşılık bularak uygulanmaya başlanmıştır. Terörle mücadeledeki net tavrımız ve bu konuda hükümete verdiğimiz destek devam edecek, Türkiye terörden tamamen te- 116 mizlenerek huzurlu ve güvenli bir ülke haline gelecektir. Nitekim, terör örgütünün hamiliğini yapan belediyelere kayyum atanması, iç savaş hazırlığı için kurulan hendeklerin yerle bir edilmesi, terörün tahrip ettiği yerleşim yerlerinin yeniden imar edilmesi, terör eylemlerinin ve mağdurlarının sayısında ciddi azalma yaşanması gibi birçok olumlu gelişme, verdiğimiz destek sürecinde devletimizce elde edilen başarılardır. 15 Temmuz 2016’da Türk tarihinin en büyük ihanetlerinden birisi ile karşı karşıya kalınmıştır. TSK’ya sızmış FETÖ mensubu teröristler milletimizin üzerine kurşun yağdırmış, bomba atmıştır. Türkiye’yi bölmek ve parçalamak isteyenlerin bu işgal girişimi, milletimizin devletine, demokrasisine ve millî iradeye sahip çıkmasıyla engellemiştir. MHP, hain darbe girişiminin anlaşılmasıyla birlikte herkesten önce demokrasiye ve milli iradeye sahip çıkmış, devletin ve seçilmiş hükümetin yanında olduğunu kamuoyuna ilan etmiştir. Türk Silahlı Kuvvetlerine, yargıya, eğitim ve sağlık kurumları- na, devletin tüm hücrelerine sızmış olan FETÖ’cü hainlerin devlet kurumlarından temizlenmesi Türkiye’nin öncelikli meselesi haline gelmiştir.Hükümetin olağanüstü hal ilanı tezkeresine MHP destek vermiştir. Zira karşılaşılan olağandışı durumla mücadelenin anayasal bir kurum olan “Olağanüstü Hal” uygulamasıyla mümkün olabileceği değerlendirilmiştir. MHP, FETÖ ile yapılan mücadeleye her aşamasında destek vermiş, bu destek FETÖ mücadelesine güç katmış ve etkili sonuçların alınmasını kolaylaştırmıştır. Türkiye içeride PKK ve FETÖ başta olmak üzere terör örgütleri ile mücadele ederken ayrıca güney sınırlarımızda Türkiye’nin egemenlik haklarını ve güvenliğini tehdit eden bir terör devleti oluşturulmak istenmiştir. MHP başta Irak’ın kuzeyindeki gayrimeşru yapılanma girişimi olmak üzere Suriye’deki kanton yapılanmalarına karşı ikazını yapmış, bunlarla yapılacak mücadelede devlete en güçlü desteği ve- 117 receğini ilan etmiştir.Türkiye önce Irak’taki gayrimeşru referandumu etkisiz hale getirmiş, Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı Harekâtlarıyla da bu oyun bozulmuş, Türkiye’nin egemenlik haklarını, huzur ve güvenliğini tehdit eden terör yapılanması bertaraf edilmiştir. Türkiye’nin yedi düvele karşı mücadele etmek durumunda kaldığı bu süreçte MHP, başta terörle mücadele olmak üzere dış politikada ve Türkiye hasmı çevrelerin Türkiye’yi ekonomik olarak abluka altına alma girişimleri karşısında devletin ve hükümetin yanında olmuştur. Bunlarla birlikte, diğer konulardaki taahhütlerimizden de ger- çekleşenler olmuştur. Ekonomik ve sosyal konulara ilişkin taahhütlerimizden; • Sanayinin kullandığı girdilerin fiyatlarını yükselten kesintilerin kaldırılacağı, firmalar üzerindeki harç ve damga vergisi gibi işlem vergilerinin azaltılacağı, • KOBİ’lerin makine-teçhizat ve donanım yatırımlarından KDV alınmayacağı, makine teçhizat alımları için kredi kullanımında BSMV alınmayacağı, • Vergisini düzenli ödeyen mükelleflerin ödüllendirileceği, • Yatırımlara dönük teşvik ve desteklerin artırılacağı, • Yeni işyeri açan esnafa vergi ve prim avantajı sağlanacağı, • Esnaf ve sanatkârın emekli aylıklarından sosyal güvenlik destek primi kesilmeyeceği, • Şoför esnafının yenilemek için alacağı ticari araçtan vergi alınmayacağı, • Gübre ve yem üzerindeki vergilerin kaldırılacağı, • Hazine ile olan arazi uyuşmazlıklarının giderileceği ve 2/B sorununun adil ve hakkaniyete uygun şekilde çözüme kavuşturulacağı, 118 • Ecrimisiluygulamasından kaynaklanan sorunların giderileceği, • Net asgari ücretin artırılacağı, • Taşeron işçiler, 4/C’liler ve geçici işçilerin kadroya geçirileceği, • Emeklilere yılda iki defa“EmekliDestekÖdeneği”verileceği, • Emeklilerin banka promosyonu alabilmelerinin temin edileceği, • 65 yaş aylığının yükseltileceği, • Asker ailelerine yapılan ödemenin artırılacağı, • Kadına yönelik şiddetin ve çocuk istismarının önlenmesi için tedbirlerin alınacağı ve cezaların ağırlaştırılacağı, • Uzman çavuşlara zati silah verileceği, gibi birçok taahhüdümüz 26. yasama döneminde kısmen ya da tamamen gerçekleştirilmiştir. 2) 27. Yasama Dönemindeki Başlıca Taahhütlerimiz Milliyetçi Hareket Partisi 24 Haziran 2018 Milletvekili Genel Se- çimi sonucunda TBMM’de güçlü bir şekilde temsil edilecektir. Tüm çalışmalarımız, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ve Cumhur İttifakı’nın ilke ve esaslarına göre planlanıp uygulanacaktır. 24 Haziran 2018 seçimlerini takip eden beş yıl süresince Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin kurum ve kurallarıyla yerleşip kökleşmesi için verdiğimiz destek, üstlendiğimiz sorumluluk, gösterdiğimiz açık tavır samimiyet ve sürekliliğini koruyacaktır. Partimiz cumhuriyetin temel niteliklerini ve devletin kuruluş esaslarını düzenleyen anayasanın ilk dört maddesini ilelebet koruyarak; anayasanın genel sınırlama hükümlerinden daha çok genel koruma hükümlerine yer vermesini, özgürlükleri esas almasını ve bir toplum sözleşmesi niteliğinde olmasını öngörmektedir. Milliyetçi Hareket Partisi, Türkiye’nin sistemsel yapılanmasında üzerine düşeni demokratik ölçülerde yerine getirecektir. 119 Önümüzdeki en temel konu başlıklarından birisi FETÖ’yle mü- cadele olmalıdır. Zira FETÖterör örgütünün kripto damarı kesilmemiştir. İyi organize edilmiş devlet aklı ve etkili planlanmış mücadele stratejisiyle bu musibet gündemden çıkarılmalıdır. Şüphesiz ki mücadelede, hukukun üstünlüğüne ve adalet ilkelerine riayet gösterilmeli,suçluyla suçsuz ayırt edilmelidir. Ticaret savaşlarının ortaya çıktığı, ekonomik operasyonların kur, faiz, sıcak para üzerinden tetiklendiği bu dönemde, ekonomik güvenlik de önceliğe alınmalıdır. Türkiye her alanda üretim şuurunu teşvik etmeli, bağımlılığın tutsaklık getireceği akıldan çıkarılmamalıdır. Küresel ve bölgesel ittifakların çatırdadığı ve müttefik gördü- ğümüz ülkelerin terörist gruplarla dahi işbirliği yaptığı bir süreçte,- yurt içinde millî birlik ve beraberliği temin edip ilerletmek hepimiz için bir vatan görevidir. Terörü ve şiddeti bir yöntem olarak benimseyen ve amacına ulaşmak için bunları meşru gören anlayışı, Türkiye Cumhuriyetinin bekasına, milletimizin huzuruna, güvenliğine ve insanlığa ciddi bir tehdit olarak görmekteyiz. Terörü, insanımızın can ve mal güvenliğini, millî birliğimizi, demokrasimizi ve ekonomik gelişmemizi tehdit eden en büyük tehlike olarak kabul eden Partimiz, terörle mücadeleyi hiçbir şartta ihmal edilmemesi gereken millî bir politika olarak ele almaya devam edecektir. Bu kapsamda terör belasından ülkemizi kurtarılması ve bölücü terörün tüm unsurlarıyla kökünden kazınması konusunda verdiğimiz destek tavizsiz sürdürülecektir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak, yolsuzlukla mücadeleyi siyaset anlayışının temel unsurlarından birisi olarak görmekteyiz. Bu doğrultuda, siyasette ve kamu yönetiminde, sivil toplum kuruluşları, medya ve iş dünyasında, sporda ve sanatta toplumsal tüm 120 alanlarda yaşanan yozlaşma ve yolsuzluklara karşı etik kuralları aktif bir şekilde gündelik hayatımıza sokacak gerekli yasal düzenlemelerin aciliyetine inanmaktayız. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin sağlayacağı güçlü yönetim sayesinde refah ve kalkınma hız kazanacak, millî gelir artacak, gelir grupları arasındaki dengesizlik azalacak, bölge ve sektör bazlı teşviklerle istihdam artışı sağlayacak yeni fabrikaların önü açılacak, ihracattaki artış hızlanarak devam edecek, enerjide dışa bağımlılığımız büyük oranda azalacak, yüksek teknolojili ürünlerde yerlilik oranı artacaktır. Türkiye muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkma hedefi doğrultusunda, küresel bir güç olarak dünya sahnesindeki yerini alacaktır. Cumhuriyet’in yüzüncü yıldönümü olan 2023’te, büyükşehirleri kapsayacak şekilde yüz il, bin ilçeden oluşan bir idarî sistemle, ekonomide yerli ve millî diriliş sayesinde, siyasette birlik ve dayanışma ruhunun ayağa kalkışıyla Türkiye bölgesinde süper güç, küresel düzeyde de sözü dinlenen bir ülke seviyesine mutlaka çıkarılacaktır. 27. Yasama Döneminde, çeşitli toplum kesimlerinin yasal dü- zenlemeler ile karşılanabilecek olan talep ve beklentilerine ilişkin olarak; • Ekonominin ihtiyacı olan alanlarda yapısal reformların hızla gerçekleştirilmesi, • Vatandaşlarımızın, tüketici kredisi ve kredi kartlarından kaynaklı borç ve yüksek faiz sarmalının neden olduğu yoksulluk tuzağından kurtarılması, • Esnafın ve çiftçinin vergi ve prim yükünün hafifletilmesi, • Esnaf ve sanatkârların geçmiş hizmetlerine borçlanma hakkı verilmesi, • AVM yasasının, esnafı koruyacak şekilde yeniden düzenlenmesi, esnafı yok eden AVM ve zincir marketlere yönelik 121 tedbirler alınması,ayrıca esnafın rekabet gücünü olumsuz etkileyen belediye işletmeciliğinin yeniden düzenlenmesi, • Staj ve çıraklık sürelerinin emeklilik hizmetine sayılması, • Yük ve yolcu taşımacılığı yapan esnafımıza vergisiz akaryakıt verilmesi, • Şoför esnafına yıpranma payı hakkı verilmesi, • Çiftçinin kullandığı mazot üzerindeki vergilerin kaldırılması, • Sulamada ve tarım işletmelerinde kullanılan elektrikten KDV alınmaması; tohum, fide ve ilaç gibi girdilerin vergi yükünün düşürülmesi, • Asgari ücretten vergi alınmaması, ücretlilerin asgari ücret kadar gelirinin vergi dışı bırakılması, • Emniyet çalışanlarının özlük haklarının ve çalışma şartları- nın iyileştirilmesi, üniversite mezunu Polislerimizin ek göstergesinin 3600’e yükseltilmesi, haftada 40 saat üzerindeki çalışmaları için fazla mesai ödenmesi, • Uzman erbaşların tümünün kadroya alınması, mali ve sosyal haklarının iyileştirilmesi, • Kamuda kadro alamayan taşeron işçiler, 4/B’li, vekil, sözleş- meli, fahri ve geçici statüde çalışanların kadroya geçirilmesi, • Kamu çalışanlarının tüm ek ödemelerinin emekli aylığına yansıtılması, • Mühendislerin özlük haklarının iyileştirilmesi, • Sağlık çalışanlarına yıpranma payı hakkı verilmesi, • Yardımcı hizmetler sınıfında çalışanların, genel idare hizmetlere geçirilmesi, • Önlisans mezunlarına lisanstamamlama imkanısağlanması, • Üniversite giriş sınavının kaldırılması • Mübaşir, zabıt kâtibi ve diğer adalet çalışanlarının özlük haklarının iyileştirilmesi, 122 • Engelli ve engelli yakını aylığının yükseltilmesi ve engelli aylığı ödenmesinde, aile geliri yerine kendi gelirlerinin esas alınması, • Doğuştan ya da işe girmeden önce engelli olanların, malul şartlarından yararlandırılması, • Gazilere, 3600 günde emekli olabilme hakkı verilmesi, • Ordu ve polis vazife malullerinin özlük haklarının iyileştirilmesi, • Malul sayılmayan gazilerin mağduriyetlerini giderecek düzenleme yapılması, • Muharip gazilere ödenen şeref aylığının, geliri olsun olmasın tüm muharip gazilere aynı tutarda ödenmesi, • Şehit yetimlerinin tamamına iş hakkı verilmesi, • Şehit anne ve babalarının aldıkları maaşın artırılması, • Gazilerimize ikinci istihdam imkânı sağlanması ve ÖTV’siz araç imkânı verilmesi, • Öğretmenlerin ek göstergesinin 3600’e çıkarılması, çalışma şartlarının iyileştirilmesi, • Atanamayan öğretmenlerin tamamının kademeli olarak atanmasını sağlayacak şekilde kadro ihdası yapılması, • İşsiz her aileden bir kişiye asgari ücretin yarısı kadar aile desteği yardımı verilmesi, • İşsiz gençlerimizin ailelerinin sağlık sigortasından yararlandırılması, • Askerlik süresinin prim ödemeksizin emeklilik hizmetine sayılması, • Emekli aylıklarındaki eşitsizliklerin giderilmesi, refah payı- nın yükseltilmesi, • Emeklilikte yaşa takılanların mağduriyetinin giderilmesi, 123 • Kadınlara sigortalılık öncesi doğumları için de doğum borç- lanma hakkı verilmesi, • Sağlık hizmetlerinin kalitenin artırılması için yardımcı sağlık personelinin kamu ve özel sektörde istihdamının yaygınlaştırılması, • Kadına şiddet ve çocuk istismarının önlenmesi, kadına ve çocuğa karşı suçlarda cezaların ağırlaştırılması, adli yardım desteği sağlanması, dava açma zaman aşımının kaldırılması, için gerekli yasaların çıkarılması konusunda çalışmalar yürütü- lecektir. PKK’lılar, FETÖ’cüler ve diğer teröristler ile çocuk istismarcıları, tecavüzcüler, kadın katilleri hariç olmak üzere, demir parmaklıkların gerisinde özgürlük düşü kuran, zindanda gün sayan, dama düşüp sevdiklerinin ve sevenlerinin hasretini çeken kader kurbanlarına af çıkarılması için girişimler sürdürülecektir. Ülkemize yönelik toplu göçlerin kaynağında çözülmesi ve ülkemize kabul edilenlerin geldikleri ülkeye sınır olan alanlarda ikametlerinin sağlanması, sığınmacıların yurt içine dağılımlarının kayıt altında ve belirlenen yerlere yapılması, yeme, içme, barınma ve giyinmelerinin sağlıklı şartlarda temin edilmesi, sığınmacılardan süratle vatanlarına kavuşturulmaları yönündeki politikalarımız aynen devam ettirilecektir. Bize göre Türkiye’nin karşı karşıya bulunduğu sorunları aşması, küresel meydan okumalara karşı durabilmesi, Millî Birlik Ruhu’nun güçlenmesi ve milletimizin kök değerlerine yönelmesiyle mümkün olabilecektir. 124 125 İ UZUN VADELİ STRATEJİK HEDEF: KUDRETLİ TÜRKİYE’NİN İNŞAASI 126126 127 KUDRETLİ TÜRKİYE’NİN İNŞAASI Türk siyaset hayatında,“Önce ülkem ve milletim,sonra partim” ilkesi çerçevesinde ve demokratik sorumluluk kültürüne sahip bir anlayışla siyaset yapan Milliyetçi Hareket Partisi’nin stratejik hedefi “Lider Ülke Türkiye”nin inşasıdır. Milliyetçi Hareket, Türk siyaset sahnesinde yer aldığı günden bu yana olduğu gibi gelecekte de Türkiye’nin ve Türk milletinin bekasının teminatı olmaya devam edecektir. Partimiz; siyasi sahnedeki varlığı ile nasıl ki geçmişte demokratik standartların yükseltilmesine ve uzlaşı kültürünün tesis edilmesine katkı sağlamışsa, gelecekte de siyaset kurumunun saygınlığı- nın, demokratik değerlerin ve hukukun üstünlüğünün garantörü olacaktır. Hedefimiz; Türkiye ve dünya dinamiklerini müdrik bir vizyon ile çağı Türkçe algılayıp yorumlamak, milleti yüceltme ve devleti ebed müddet kılma ülküsüyle geleceğin “Küresel Güç Türkiye”sini inşa etmektir. Bu ülkünün gerçekleşmesi millî birlik ve beraberliğin tesisiyle,bunun temini ise ortak değerler ve geçmiş üzerinde bina edilen bir “millet” anlayışı ve müşterek bir gelecek yürüyüşü ile mümkün olabilecektir. Türk milleti, Türk-İslam geleneğinin ve görkemli bir medeniyetin mirasını yaşayan, yaşatan ve nesilden nesile taşıyarak tarih ve kültür potasında buluşturan bir milletin; Türkiye ise, bu mirası barındıran toprakların adıdır. Türk milletinin ortak bir geleceğe yürüyebilmesi, millet fertleri arasındaki zengin ortak değerlerin öne çıkartılması ile doğru orantılı olacaktır. Bugün Türkiye’nin en çok ihtiyaç duyduğu şey, milletin bütünleşmesi ve kardeşlik hukukunun tesis edilmesi suretiyle güçlü Türkiye’nin inşası için ortak bir yürüyüşü temin edecek millî uzlaşmanın ve millî heyecanın sağlanmasıdır. 128 Bize göre, Türkiye’de tüm toplum kesimleri ve aktörleri arasındaki uzlaşmanın temel dinamikleri milliyetçilik ve demokrasidir. Millî ve manevî değerler, çağdaş demokratik ilkeler, hukukun üstünlüğü ve insan haklarını esas alan kural, kurum ve “yönetim üslubu” yeni hükümet sisteminin birleştirici özellikleri olacaktır. 16 Nisan 2017 Halkoylaması ile aziz milletimizin kabul ettiği Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, uzlaşmacı bir niteliğe sahiptir ve yürürlüğe girmesiyle birlikte toplumsal uzlaşmayı sağlayarak geleceğe birlikte yürümeyi mümkün kılacaktır. Yeni hükümet sistemini, Türkiye’nin kurum ve kurallarıyla bir üst fazda yeniden inşası ve küresel güç ve kudretli bir devlet haline gelebilmesi için bir fırsat olarak değerlendirmekteyiz. İnanıyoruz ki Türk milleti, sahip olduğu tarihi tecrübe ve kültü- rel derinliğe, demokratik evrensel kazanımları da katarak yeniden büyük bir sentez yaratma imkân ve potansiyeline sahiptir. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi sayesinde; kendi millî ve tarihi değerleri ile barışık, sorun çözme kabiliyeti olan, kalkınmış, etkin bir devlet düzeni kurmuş ve devletler camiasında saygın konuma gelmiş güçlü bir Türkiye; 21’inci yüzyılda dünya siyasetinde ve ekonomik hayatında söz sahibi olacaktır. Böylesi bir Türkiye’nin yakın ve uzak çevresindeki hiçbir geliş- me, Türkiye’nin güvenlik ve huzurunu tehdit edemeyecek ve Türkiye’nin haklarını yok sayamayacaktır. Bölgesel barış ve güvenliğin tesisi Türkiye’nin ulusal çıkarları ile doğrudan ilgili olacağından, Türkiye’ye rağmen hiçbir küresel ya da bölgesel aktör, barış ve gü- ven ortamını tehdit edemeyecektir. Türkiye merkezli medeniyet projesi; dünyada demokratik standartların yükseltilmesini, refahın artırılmasını, insan hak ve hürriyetlerinin teminat altına alınmasını, adaletin hâkim kılınmasını, barış ve huzurun tesis edilmesini, çatışma ve gerilimlerin yok 129 edilmesini, yoksulluğun kökünün kazınmasını, insanca yaşamanın erdemlerinden tüm insanlığın nasibini almasını sağlayacaktır. Türk milletinin başlatacağı medeniyet yürüyüşü; manevî köklerini Türk-İslam kaynaklarında bulacak, kültürel temellerini kadim değerlerimiz üzerine kuracak, ihtiyaç duyduğu enerjiyi ise Türk milletinin büyüme, ilerleme, çağlar üzerinden sıçrama ve yeryüzü- ne adalet taşıma ideallerinden alacaktır. Bu yürüyüş, öncelikle Türkiye’yi kendisine güvenen, kendi gü- cüyle ayakta duran, başı dik, karnı tok ve özgür bireylerin yaşadığı onurlu bir ülke hâline getirme yürüyüşü aynı zamanda küreselleş- me olgusunun insani bir nitelik kazanmasını ve adaletli hale gelmesini hedefleyen insan merkezli bir yürüyüştür. Bu hedeflere ulaşmış bir Türkiye’de; siyasi, sosyal ve ekonomik istikrar sağlanmış, kronik sorunlar çözülmüş, ortak millî ve manevî değerler ekseninde buluşulmuş, millî birliğin siyasi, sosyal ve kültürel temelleri güçlendirilmiş, zengin ortak değerlerin bütünleş- tiriciliğinde millî şuur oluşturulmuş ve bin yıllık kardeşlik hukuku yüceltilmiş olacaktır. Uzun vadeli stratejik hedefimiz Türkiye’nin 2053 yılında “Küresel Güç ve Lider Ülke” olmasıdır. Bu hedefin gerçekleştirilebilmesi için Türkiye’nin doğal ve beşeri kaynakları ile ekonomik, sosyal ve teknolojik imkân ve fırsatlarının harekete geçirilmesi ve kararlılığın en güçlü şekilde ortaya konulması gerekmektedir. Türkiye, küresel düzeyde söz sahibi, siyasi, ekonomik ve diplomatik alanda belirleyici bir güç olacak; silahlı kuvvetleri dünyanın en güçlü ve caydırıcı üç ordusundan biri konumuna gelecektir. Eğitim, sağlık, adalet, hukuk, toplumsal cinsiyet eşitliği, çocuk hakları, sürdürülebilir kalkınma, sağlıklı çevre ve engelli yaşama şartları gibi evrensel normları esas alan insani gelişmişlik endeksinde en 130 üst sıralarda yer alacaktır. Bilime, teknolojiye, insanlık yararına gelişmelere katkı yapacaktır. Dünyanın her yerinde yüksek teknolojili “Türk Malı” markalı ürünler yer alacak ve en çok tercih edilen ürünler olacaktır. Türkiye 2053 yılında, uzayın imkânlarından etkin şekilde yararlanacak, uluslararası enerji piyasasının belirleyici aktörlerinden olacak, ürettiği değerlerle birçok alanda teknolojik rekabet üstünlüğü kazanacaktır. Türkiye’nin lider ülke olmasıyla Türkçe, dünya üzerinde öğrenilen ve konuşulan en yaygın dillerden birisi olacaktır. Türkiye’nin nüfusu 100 milyonu aşacak, istihdam 50 milyonu bulacak; nominal fiyatlarla ihracat 3,2 trilyon dolara, Gayri Safi Yurtiçi Hasıla 10 trilyon dolara, kişi başına düşen millî gelir ise 100 bin dolara ulaşacaktır. Türkiye kalkınmış demokratik yapısı ile sahip olduğu kültürel birikimini ve kadim değerlerini, küreselleşmenin daha insani bir nitelik kazanması yolunda kullanacaktır. Dünyanın hiçbir yerinde açlık ve hastalıklar nedeniyle çocukların ölmediği, kimsenin zalimane davranışlara muhatap olmadığı, başta yaşama hakkı olmak üzere temel insan haklarının teminat altına alındığı, evrensel dü- zeyde adaletin tesisini esas alan, Türkiye merkezli yeni bir medeniyet inşa edilecektir. Yüzyılları bulan mazlum milletlerin sömürülmesini, demokrasi, insan hakları ve adalet adına sürdürülen zorbalık düzeninin bitirilmesini sağlayacak medeniyet inşasıyla, İstanbul’un fethinden 600 yıl sonra yeniden bir çağ açılacaktır. Gelecek Türk asrı, geleceğin gücü Türkiye’dir. Gelecek Türk-İslam toplumlarının küflü prangalarını söküp atmasına sahne olacaktır. Türk-İslam ülküsü Türkiye’nin ve komşu coğrafyaların bayraktarlığı göreviyle İ’lâ-yı Kelimetullah mührünü cihana vuracaktır. İşte Kızılelma o zaman cevabını bulacak, o halde amacına ulaşacaktır. 131131 Gelecek Türk asrı, geleceğin gücü Türkiye’dir. Gelecek, Türk-İslam toplumlarının küflü prangalarını söküp atmasına sahne olacaktır. Din tacirlerinden kurtulup, hainleri yok edip, taassup bekçilerini ayıklarsak Türk-İslam ülküsü Türkiye’nin ve komşu coğrafyaların bayraktarlığı göreviyle i'lây-ı kelimetullah mührünü cihana vuracaktır. İşte Kızılelma, o zaman cevabını bulacak, o halde amacına ulaşacaktır.

Devlet BAHÇELİ

18 Mart 2018 12. Olağan Büyük Kurultay, Ankara

Etiketler :