Memleketi Kurtaran Adam

Memleketi Kurtaran Adam

Kusura bakmayın, ama olmuyor!

Malum düğün sezonundayız. Her hafta yüzlerce düğün oluyor…
Konya’nın adetleri var. Pilavlı yemek, konvoy halinde kornalara basarak gelin almaya gitmeler vesaire. Bu düğünlerin her ne kadar beğenmediğimiz tarafları olsa da yılların vermiş olduğu bir alışkanlık var. Bunlar bizim adetlerimiz…
Şimdi bahsedeceğim mevzu için en baştan yanlış anlamalara mahal vermemek için belirtmeliyim ki asla Türkçü değilim. Yani ırkçılığın bir milimi bile bende barınmaz.
Kürt kardeşlerimizin düğünlerine değineceğim.
Geçenlerde bir dostumuza ziyarete gittik. Ne mümkün oturup iki kelam etmek. Öyle bir müzik gürültüsü geliyor ki karşı sokaktan anlatamam. Nedir bu diye sorduğumuzda düğün var dendi. Ne düğünü, bugün Cuma dedik, ‘Kürt düğünü’ deyiverdi dostumuz.
Yahu bu ne böyle. Hastası var, ölüsü var… Bu kadar gürültü yapılır mı, gecenin 12’sine kadar vur patlasın, çal oynasın. Yıktılar mahalleyi. Neymiş, düğün varmış. Senin düğünün var diye günlerce zırıl zırıl müzik dinlememiz mi gerekiyor? Bu kadar ortalığı yıkmanız mı lazım?
Konya’da yaşıyorsanız, biraz buranın adetlerini göz önünde tutun. ‘Bizim orada böyle olur’ diyerek binlerce insanı mağdur edemezsiniz.
Haa mesele sizin Kürt olmanız değil, gürültülü düğün yapmanızdır. Şayet Türkler’den, Lazlar’dan ne bileyim başka ırklardan da birileri bu şekilde düğün yapmaya kalksalar aynı tepkiyi veririm. Lütfen kusura bakmayın, ama olmuyor. Kendimiz kadar başkalarını da düşünelim. Sizin mutlu gününüz komşunuzun yas günüdür belki…
Farklılıklara saygı duymak, desteklemek gerekir. Onlar bizim rengimiz, güzelliğimiz. Lakin bu farklılığa çok vurgu yapılırsa toplumsal sorunlar çıkar. Bizim ziyarete gittiğimiz ev sahibinin gayet doğal bir şekilde ‘Kürt düğünü’ deyivermesi bunu normal karşılamasındandır. Benim yazı mevzusu etmem ise, kendisinden başkasını düşünmeyen kim olursa olsun yanlış yapar demek içindir. Bu bugün falanın düğünü, yarın feşmekanın çetneviridir.

Bizim çetnevir dediğimiz
Hazır konu düğünden, çetnevirden açılmışken epeydir beklettiğim bir konu daha var, onu da yazıvereyim. Bir ay kadar oldu, yine bir ziyaretteyim, yine bir müzik gürültüsü. Bu nedir sorumuza, ‘çetnevir’ dendi. Açıkta, sokakta değildi, ama bahçeden gelen sesler rahatsız ediciydi.
O çetnevirde bulunan bir delikanlı sonradan anlattı bana, meğer ne pislikler yapılmış içeride. Çok çok özür dilerim, bana dendiği şekliyle ‘orospu’ getirmişler. Oynatmışlar, birlikte oynamışlar, içmişler, hoplamışlar, zıplamışlar…
Binbir türlü pislik, şimdi saymayayım. Sonuçta göğeya eğlenmişler. Çetnevir sahibinin yiyecek ekmeğe muhtaç, dar gelirli ve öksüz bir delikanlı olduğunu söyledikleri zaman, işte o zaman kızgınlığım iki kat arttı. Ayranı yok içmeye, atla gider ..maya…
Çetnevir, kınanın damat evindeki versiyonudur. Bizim zamanımızda damada hoş vakit geçirmek için çeşit çeşit oyunlar yapılırdı. Sağdıç yenen kuruyemişlerin arasından yüzük bulur, damada takardı. Nerde o eski çetnevirler. Şu soytarıların yaptığına bakar mısınız…

Pirinci evde de yeriz
Düğünden çetnevirden açtık ağzımızı, Pazar günü gittiğimiz bir düğün pilavından bahsedeyim. Bizim sofradaki bir delikanlı, pilavın üzerindeki eti az bulunca, pirinci evde de yeriz demez mi? Et isterimiş. Yahu kuzum bu et istemenin de bir usulü var. öyle hakaret eder gibi istenir mi hiç?
Eskiden şakalar yapılır, kayınpeder çağırılır, damadın arkadaşı var sofrada falan denirdi. Ya da sininiz yeni mi denerek sofranın boşluğu anlatılırdı. Bu yeni yetmeler pek bi arsız olmuşlar canım. Canın et çektiyse cebindeki sigaraya verdiğin paraya yarım kilo et eder. Bir gün sigara içme, al etini git evinde ye. Ne demişler, misafir umduğunu değil bulduğunu yer.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.