Kadın ve Demokrasi Buluşması

Kadın ve Demokrasi Buluşması

Cumhurbaşkanı Erdoğan: (2)- "Açık oy, gizli tasnifle ülkeyi yönetenler, gizli oy açık tasnifle millet iradesine sahip çıkınca bir daha bellerini doğrultamadılar. Olay bu. Buna rağmen sistemin içine yerleştirdikleri çeşitli mekanizmalar aracılığıyla gizli

İSTANBUL (AA) - Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Açık oy gizli tasnifle ülkeyi yönetenler, gizli oy açık tasnifle millet iradesine sahip çıkınca bir daha bellerini doğrultamadılar. Olay bu. Buna rağmen sistemin içine yerleştirdikleri çeşitli mekanizmalar aracılığıyla gizli iktidarlarını uzun süre devam ettirdiler. Menderes'i ve iki arkadaşını ipe götürmediler mi? Onlar, bunlar değil mi? Aynı zihniyet, değişen bir şey yok." dedi.

Erdoğan, Kadın ve Demokrasi Derneğinin (KADEM) Abdi İpekçi Spor Salonu'nda düzenlediği Kadın ve Demokrasi Buluşması'nda vatandaşlara hitap etti.

İslam'a göre, insanın yaratılanların en şereflisi olduğunu anımsatan Erdoğan, "Öyleyse sadece ve sadece insan sıfatına sahip olmakla, alemdeki en şerefli varlık konumunu elde etme hakkına kavuşuyoruz. Aksi bir davranış içindeysek bunun sebebi değerlerimiz değil, kendi kişisel zaaflarımızdır, fıtri sapmalarımızdır. Ülkemizde şayet bir erkek, bir kadına şiddet uyguluyorsa, kötü davranıyorsa hiç kimse bunun faturasını dinimize, kültürümüze, medeniyetimize çıkartamaz. Çünkü inancımızda ve Anadolu irfanında kadın, çok müstesna bir yere sahiptir. Bakınız, 'Erkekle eşittir.' demiyorum. Çok daha ötesidir. Vatanı bile babavatan değil, anavatan olarak ifade eden bir gelenekten başka türlü bir davranış beklenebilir mi? Milli kültürümüzde kadın, aileden başlayarak, toplumsal hayatın her yerinde söz sahibidir. Etkilidir ve belirleyicidir. Dinimiz, cenneti babaların ayakları altına koymadı, Rabbimiz cenneti annelerin ayakları altına koydu. Hadis-i Şerif'te bildiğiniz gibi 'Cennet annelerin ayakları altındadır.'... Bundan daha büyük bir müjde olabilir mi? Onun için çocuklara tavsiyem şudur; anneleriniz ayaklarının altını öpün. Orada cenneti koklayın. Bundan daha güzel bir zenginlik olamaz." diye konuştu.

Erdoğan, kendi aile büyüklerinden de bunları dinlediğini anlatarak, bunların sayısız örneklerine bizzat şahit olduğunu kaydetti.

- "Mesele mevzuattan önce zihniyet meselesidir"

Medeniyetimizde kadına verilen değere dikkati çeken Erdoğan, şöyle devam etti:

"Afedersiniz, 3-5 psikopatın yanlışı ne bizi, ne inancımızı ne de geleneğimizi temsil eder. O tür yanlışlara yönelenlere hak ettikleri cezayı vermek devletin, onlar üzerinde toplumsal baskı kurmak da milletin işidir. Dikkat ediniz, bugün kadına en fazla şiddetin uygulandığı yerlerin başında güya bu meselelerde en çok hassasiyet gösteren kesimlerin yaşadığı büyükşehirler geliyor. Hatta, Batı ülkelerinde bu tür olaylara diğerlerinden çok daha fazla rastlandığı ifade ediliyor. Demek ki mesele söz ve mevzuattan önce, zihniyet meselesidir. Zihniyet bozuksa siz ne kadar yaptırım getirirseniz getirin, facialar yaşanacaktır. Ülkemizde kadınlarla ilgili sorunların bu çerçevede sorulması, tartışılması ve çözüm yolları üretilmesi en doğru yoldur, yöntemdir. Aksi takdirde son 200 yıldır hayatımızın her alanını işgal eden ve çözdüğünden daha fazla soruna yol açan taklitçilik ve tercümecilik tuzağından kurtulamayız. KADEM, işte bu çerçevede ortaya koyduğu özgün yaklaşımla takdiri hak eden bir sivil toplum kuruluşumuzdur."

Erdoğan, haksızlıklar ve adaletsizlikler konusunda kadının yanında olmanın, insanlık vazifesi olduğunu dile getirerek, dünyada yaşanan krizlere ve sorunlara genelde erkeklerin neden olduğunu aktardı.

Bunların bedelini ödeyenlerin ise ağırlıklı kadınlardan ve çocuklardan oluştuğuna vurgu yapan Erdoğan, Suriye'de 6. yılına giren insani krizde eşlerini kaybeden, evleri yıkılan, çocuklarıyla ortada kalan kadınların çektiği çilelerin insanlığın vicdanını sızlatmaya yeteceğini söyledi.

Erdoğan, Afrika'da da kadınların çektiği sıkıntılara değinerek, "Bir yandan fabrikalarda, atölyelerde, tarlalarda, bahçelerde çalışan, diğer yandan evini çekip çeviren, çocuklarını büyüten kadınların üzerindeki yük gerçekten çok ağırdır. Siyasetçilere ve KADEM gibi kadın haklarını savunan kuruluşlara düşen görev işte bu manzarayı değiştirmek için gereken çözüm yollarını araştırmak ve bunların uygulanması için gereken iradenin oluşmasını sağlamaktır." değerlendirmesinde bulundu.

Çözüm üretmeyen siyasetin, yapana da millete de yük olduğunu belirten Erdoğan, İstanbul Büyükşehir Belediye başkanlığından beri sorumluluk üstlendiği her görevde bu anlayışla hareket ettiğini anlattı.

- "Vesayet aracılığıyla Meclisin cumhurbaşkanı seçme hakkı engellenmeye çalışıldı"

Erdoğan, Türkiye'yi ve halkı daha ileriye taşımak için çözüm ürettiklerini, proje geliştirdiklerini ve icraat yaptıklarına işaret ederek, şöyle konuştu:

"Bu çalışmaları, sistemden kaynaklanan arızalara, aksaklıklara ve sıkıntılara rağmen yürüttük. Sistemde sıkıntı varsa, ne yaparsanız yapın, belirli bir düzeyin üzerine çıkamıyorsunuz. Türkiye, darbe dönemlerinde kurulmuş ve tahkim edilmiş, seçilmişleri atanmışlarla murakabe etme üzerine kurulu sistemle gidebileceği yere ulaşmıştır. Ülkemizde çok partili hayata geçildikten sonraki kriz dönemlerine baktığımızda hepsinin de gerisinde, yürütme, yasama ve yargı organları arasındaki güç kavgalarının bulunduğunu görüyoruz. Yürütme yasama üzerinde, yargı hepsinin üzerinde tahakküm oluşturmaya çalışınca sistem ister istemez tıkanıyor ve arıza veriyor. 1960'da, 1971'de, 1980'de, 1997'de ve 2001'de de yaşadık. Hatta 2007 yılında bizzat kendimiz bu sıkıntıya maruz kaldık. Yargı ve bürokratik vesayet aracılığıyla Meclisin cumhurbaşkanı seçme hakkı engellenmeye çalışıldı."

Cumhurbaşkanını doğrudan halkın seçmesiyle ilgili anayasa değişikliğinin bu krizi aşmak için yapıldığını anımsatan Erdoğan, bunun da eksik olduğunu söyledi.

Erdoğan, 2014'te cumhurbaşkanlığı görevine geldiğini hatırlatarak, millete verdiği sözler için yine milletten aldığı güçle çalışmaya başladığını kaydetti.

- "Bir kesimin sandık ve millet korkusu var"

Kendisinin eski cumhurbaşkanları gibi davranmadığı gerekçesiyle eleştirildiğine dikkati çeken Erdoğan, şöyle devam etti:

"İyi de bu cumhurbaşkanı, onlar gibi seçilmedi ki onlar gibi davransın. Onlar Meclisin dengeleri içinden çıkıp geliyorlardı, biz milletimizin bağrından çıkıp geldik. Aramızdaki fark buydu. Oradan aldığımız güçle de görev yapıyoruz. 16 Nisan'da halk oylamasına sunulan anayasa değişikliği, işte bu itirazları, bu sıkıntıları inşallah kökünden kaldıracaktır. Türkiye'de bir kesimde sandık korkusu, millet korkusu eskiden beri mevcuttur. Hatırlarsanız, 2014 yılındaki ilk Kadın ve Demokrasi Buluşmasında sizlere Mersin Arslanköylü kadınların 1947 mahalli seçimlerinde 'Sandık namusumuzdur.' diyerek gösterdikleri direnişi anlatmıştım. Bunlar yıllarca ne dediler? Açık oy gizli tasnifle ülkeyi yönetenler, gizli oy açık tasnifle millet iradesine sahip çıkınca bir daha bellerini doğrultamadılar. Olay bu. Buna rağmen sistemin içine yerleştirdikleri çeşitli mekanizmalar aracılığıyla gizli iktidarlarını uzun süre devam ettirdiler. Menderes'i ve iki arkadaşını ipe götürmediler mi? Onlar, bunlar değil mi? Aynı zihniyet, değişen bir şey yok. Şimdi Kandil'den haber var. Ne diyor Kandil; 'Oyumuz hayır.' 'Oyumuz hayır.' diyerek Kandil'le beraber hareket edenler var mı? Var. Bunlar, 13 yaşındaki çocukları 14, 15, 16, 17, 18 yaşındaki gençleri Kandil'e götürüyor mu, orada eğitiyorlar mı? Bunlara nasıl el yapımı bomba imal edilir, onu öğretiyorlar. Ellerine keleşleri veriyorlar. Silahları veriyor, ondan sonra bunlar ülkenin her yerinde, bazıları canlı bomba, bazıları el yapımı bombaları patlatmak suretiyle işte bu terörü estiriyorlar. Şimdi bu terörist başları '16 Nisan'da oyumuz hayır.' diyor. Eğer, 16 Nisan'da hayır oyu vermek suretiyle Kandil'le beraber o değirmene su taşıyacaksak, ülkemizin halinin ne olacağını düşünün."

(Sürecek)

AA

Kaynak:Haber Kaynağı

Önceki ve Sonraki Haberler