İstanbul'un "nazendeleri" yapılaşma tehdidi altında

İstanbul'un "nazendeleri" yapılaşma tehdidi altında

Sahip olduğu 2 bin 500 tür ile bitki çeşitliliği açısından Türkiye'nin en zengin yerlerinden biri olan İstanbul'da, 58 de endemik bitki türü bulunuyor- Adında "İstanbul" kelimesi geçen 6 türe ev sahipliği yapan kentteki endemik bitkilerin en büyük düşmanı

İSTANBUL (AA) - GÜÇ GÖNEL SAĞIROĞLU - Sahip olduğu 2 bin 500 bitki türünden 58'i "endemik" olan İstanbul'daki hızlı yapılaşma, kente özgü bazı bitki türlerine yaşam alanı bırakmıyor.

Yeryüzünün yalnızca belirli bölgelerinde yayılış gösteren canlı tür ya da cinslerine, "endemik" adı veriliyor. Endemik türler, geniş coğrafyalarda olduğu kadar, bazen küçük bir arazi parçasında bile varlık gösterebiliyor. Zengin bitki çeşitliliğiyle öne çıkan İstanbul ise 58 endemik türe ev sahipliği yapıyor.

İstanbul nazendesi, İstanbul madımağı, Kilyos moru, Kadıköy çiğdemi, Riva sığırkuyruğu gibi endemik türler, kentteki hızlı yapılaşma nedeniyle artık yaşam alanı bulmakta zorlanıyor.

Endemik türlerle ilgili AA muhabirine bilgi veren İstanbul Üniversitesi (İÜ) Orman Fakültesi Orman Mühendisliği Bölümü Orman Botaniği Anabilim Dalı Başkanı ve Türkiye Ormancılar Derneği Marmara Şubesi Başkanı Prof. Dr. Ünal Akkemik, İstanbul'un yaklaşık 2 bin 500 tür ile bitki çeşitliliği açısından Türkiye'nin en zengin yerlerinden biri olduğunu söyledi.

Bu türlerin 58'inin endemik olduğuna işaret eden Akkemik, kentteki endemik bitkilerin oranının yüzde 2,5 ile yüzde 30 civarında olan Türkiye ortalamasının çok altında olduğuna değindi. Bu oranın düşük olmasında İstanbul'un bitki göç yolları üzerinde olmasının etkili olduğunun altını çizen Prof. Dr. Akkemik, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Buzul ve buzul arası çağlarda kuzeyden güneye ya da tersine yaşanan bitki göçlerinde, bitkilerin yayıldığı en önemli yollardan biri de İstanbul'dur. O nedenle Balkanlar'da ve Trakya'da bulunan türlerin çok büyük bir kısmı ile Karadeniz, Ege ve Marmara çevresindeki bitkilerin önemli bir kısmı, yaklaşık 5 bin 200 kilometrekare alanda yayılış yapmaktadır. Durum böyle olunca da endemik bitki oranı çok düşüktür."

- "İnsanlar gibi bitkiler de İstanbul'a göç etti"

Prof. Dr. Ünal Akkemik, kentin ılıman iklimi, Akdeniz, Karadeniz ve İç Anadolu iklim kuşaklarının izlerini taşıması, sahip olduğu ormanlık, sulak, kumul, taşlık, kayalık, makilik ve çalılık alanlarıyla çok farklı yetişme ortamlarına sahip olduğunu vurguladı.

Bitki göçü sırasında bazı türlerin bölgede kalıcı olduğunu belirten Akkemik, "Bugün İstanbul'a gelen insanlar, nasıl burada kalıcı olmuşsa bitkiler de kalıcı olmuş tarih boyunca." dedi.

İstanbul'da kumulda yetişen birçok bitkinin bu alanın dışında yetişemediğinin altını çizen Akkemik, şöyle konuştu:

"Örneğin Kilyos moru, Kilyos peygamber çiçeği, kum incisi gibi sadece kumulda yetişen bitkiler vardır. Sultan pelemiri, nadir, endemik bir bitki olup, sadece Başakşehir tarafında yetişmektedir. Endemiklerden ikisi Aydos çiğdemi, Aydos Dağı çevresinde, İstanbul madımağı da sadece Maltepe Hastanesi bahçesi ve çevresindeki doğal kısımlarda olup tehlike altındadır. Adında İstanbul geçen ise 6 tür bulunmaktadır. Bunlar, İstanbul nazendesi, İstanbul kardeleni, İstanbul kekiği, İstanbul düğünçiçeği, İstanbul üçgülü, İstanbul madımağıdır."

- "Kadıköy çiğdemini, Kadıköy'de görmek mümkün değildir"

Prof. Dr. Akkemik, kentin ismini taşıdığı gibi, semtinin ismiyle de anılan bitkiler olduğunu bildirdi. Bunların, Ümraniye çiğdemi, Riva sığırkuyruğu, Kilyos düğmesi, Kilyos moru, Kadıköy çiğdemi, Kilyos peygamber çiçeği, Aydos çiğdemi olduğunu belirten Akkemik, bu bitkilerin en büyük düşmanının ise "yapılaşma" olduğunu vurguladı.

Yapılaşmanın da etkisiyle rekabet gücü yüksek ve istilacı türlerin daha geniş alanlara yayıldığına değinen Akkemik, şöyle devam etti:

"Örneğin karahindiba türleri, yapışkan otu, yavşanotu, kaldırım kenarları, arsalar ve parklarda geniş yayılış yapmaktadır. Buna karşın, Kadıköy çiğdemini, artık Kadıköy'de görmek mümkün değildir. Ancak doğal kalmış ve insan etkisinden uzak olan Elmalı Baraj havzasında görülebilmektedir. İstanbul'un bu çeşitliliğinin kent halkı tarafından bilindiği konusunda da iyimser değilim. Bununla ilgili olarak İstanbul'un Doğal Bitkileri adlı bir kitap yazdım ve ÇEKÜL tarafından basıldı. Bu kitabın hazırlık sürecinde ve yaptığım çalışmalarda gördüğüm şey, sadece kentte değil, ülke genelinde bitki tanıma konusunda çok iyi olduğumuzu söyleyemeyiz."

- Piknik alanlarındaki betonlaşma riski

Akkemik, ormanlık alanlar ve İstanbul'un doğal alanlarının, "Tabiat Parkı" adı altında piknik alanına dönüştürülmesi ve bu alanlarda beton zeminlerin kullanılmasının da bitki türleri açısından risk oluşturduğuna işaret etti. Endemik bitki türlerini koruyabilmek için öncelikle bu türlerin doğal yaşam alanlarının korunması gerektiğini belirten Akkemik, şunları söyledi:

"Örneğin sultan pelemiri, sadece Başakşehir'de olup, yoğun bir yapılaşma baskısı altındadır. Buradaki yayılış alanları, etrafı çevrilerek korunmalıdır. İstanbul nazendesi, İstanbul'un kuzeyindeki orman kenarı ve yollar arasında görülmekte olup, yoğun insan etkisi altındadır. Bunların bulunduğu bazı alanlar tespit edilerek korunmaya alınmalıdır. Kumullar, endemik bitkilerin en yoğun olduğu yerlerden biridir. Yer yer kumulların korunması gereklidir. Diğer yandan İstanbul'un doğasındaki en hassas bitki gruplarından biri de orkidelerdir. Bunlar sadece doğal alanlarda yaşayabildiğinden herhangi bir insan müdahalesi, yayılış alanına zarar vermektedir. Bunların da bulunduğu kısımlar insan müdahalesinden uzak tutulmalıdır."

"İstanbul'un doğal bitkileri" adlı bir de kitabı bulunan Akkemik, kumul alanlarının korunması için Kilyos Kumul Müzesi yapılması için bir rapor hazırladığını, ancak bu teklifine henüz yerel yönetimlerden bir cevap alamadığını sözlerine ekledi.

AA

Kaynak:Haber Kaynağı

Önceki ve Sonraki Haberler