"İslamofobi ile Mücadele" çalıştayı

"İslamofobi ile Mücadele" çalıştayı

TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Üyesi Boynukara:- "İslam ve Müslüman karşıtlığı, düşmanlığı, ırkçılık, nefret suçu, ayrımcılık, ötekileştirme gibi önemli bir insan hakları ihlalidir. Bu ihlale zemin hazırlayan siyasi anlayışların ve buna göz yuman

İSTANBUL (AA) - TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Üyesi Adnan Boynukara, İslam ve Müslüman karşıtlığının, düşmanlığının, ırkçılık, nefret suçu, ayrımcılık, ötekileştirme gibi önemli bir insan hakları ihlali olduğunu belirterek, "Bu ihlale zemin hazırlayan siyasi anlayışların ve buna göz yuman ülkelerin insanlık tarihinin ortaya çıkardığı evrensel değerlerle savaştığını düşünüyoruz. Kimileri bunu sorun olarak görmeyebilir ama insanlık tarihinin ortaya çıkardığı evrensel değerlere sahip çıkanların, işlenen bu suça iştirak etmemeleri, karşı çıkmaları ve ortak bir mücadele geliştirmeleri çok önemli." dedi.

Boynukara, Göç Araştırmaları Vakfı (GAV) ile Fransa merkezli İslamofobi'ye Karşı Kolektif'in (CCIF) iş birliğinde, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı'nın (YTB) desteğiyle Clarion Hotel İstanbul'da düzenlenen "İslamofobi ile Mücadele: Kapsamlı ve Etkin Çözümlere Doğru" başlıklı çalıştayın açılışında, İslam ve Müslüman karşıtlığı meselesini, milyonlarca insanın karşılaştığı bir sorun olmasının yanı sıra insanlığa ve evrensel değerlere karşı işlenmiş bir suç olduğu için konuşulması ve gerekli tedbirlerin alınması açısından önemsediklerini ifade etti.

Batı ülkelerinde yükselen İslam ve Müslüman karşıtlığının, halkı Müslüman olan ülkelerde de karşılaşılan bir sorun olduğunu dile getiren Boynukara, "Ülkemizde yaşayan insanlar bu sorunu, yakın tarihte çok net bir şekilde yaşadılar, gördüler. Bu nedenle meselenin tüm boyutlarıyla ortaya konulmasında büyük yarar var." diye konuştu.

Boynukara, İslam karşıtlığının kaynaklandığı tarihi sebepler olduğuna değinerek, günümüzde düşmanlığı besleyen nedenlerin artığını ve tarihi arka planın da önüne geçtiğini belirtti.

TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu'nun alt komisyon kurarak konuyu gündemine aldığını hatırlatan Boynukara, şunları söyledi:

"Şu anda bu alt komisyon çalışmalarını yürütüyor. Türkiye'de bu alanda çalışan ilgili akademisyenleri, sivil toplum kuruluşlarını ve kamu kuruluşlarının yöneticilerini davet ediyor, onları dinliyor. Önümüzdeki süreçte komisyon bu sorunun yoğun olarak yaşandığı kimi Avrupa ülkelerini de ziyaret edip oralarda da incelemelerde bulunacak. Çıkacak sonucu raporlaştırıp, kamuoyuna ve TBMM'ye sunmayı düşünüyoruz. Bizim açımızdan önemli olan sadece meseleyi ortaya koymak değil, hem kendi ülkemize hem İslam dünyasına hem de batıya uygulanabilir politik öneriler sunmak. İslam ve Müslüman karşıtlığının, düşmanlığının, ırkçılık, nefret suçu, ayrımcılık, ötekileştirme gibi önemli bir insan hakları ihlalidir. Bu ihlale zemin hazırlayan siyasi anlayışların ve buna göz yuman ülkelerin insanlık tarihinin ortaya çıkardığı evrensel değerlerle savaştığını düşünüyoruz. Kimileri bunu sorun olarak görmeyebilir ama insanlık tarihinin ortaya çıkardığı evrensel değerlere sahip çıkanların, işlenen bu suça iştirak etmemeleri, karşı çıkmaları ve ortak bir mücadele geliştirmeleri çok önemli. Bunun yolu meseleyi etraflıca tartışmak, konuşmak... Bunu yapmazsak, dünyanın güvenliğini tehdit eden her türlü aşırılığa ve şiddete alan açmış oluruz."

- "İslam karşıtlığı küresel bir mesele"

YTB Başkanı Mehmet Köse de İslam karşıtlığının son yıllarda artan bir seyir izlemekle birlikte tarihsel geri planında bugünkü düşünce zeminini ve zihinsel altyapıyı oluşturan etmenler görmezden gelinirse, İslamofobinin doğru tanımlanması ve mücadelesi konusunda eksiklikler yaşanabileceğini söyledi.

Son yıllarda İslamofobiyle mücadele dendiğinde, radikalizimle mücadele ve onu ortadan kaldırma kavramı ile önemli bir noktada eşleştirilme ya da bu kavram üzerinden bir mücadele geliştirilmeye çalışıldığını aktaran Köse, "Biz, yurt dışında yaşayan 6-6,5 milyon vatandaşımızın bunun dışında diğer azınlık olarak yaşayan Müslüman toplumların yaşadığı sorunların oradaki toplumun bünyesinden çıkan vakalar olmakla birlikte oradaki bir davranış sorunuyla sınırlı olduğunu düşünmüyoruz. Eğer böyle olsaydı İslamofobi denildiğinde birkaç ülkedeki münferit vakalarla sınırlı bir olayı konuşur olurduk. Maalesef bugün İslam karşıtlığı küresel bir mesele haline gelmiş durumda. Sadece Batı'da yaşayan Müslüman azınlık toplumlarının karşı karşıya kaldığı bir vaka değil, Sri Lanka'dan Hindistan'a, Çin'den Uzak Asya'ya kadar birçok coğrafyada İslam karşıtlığının küresel bir mesele haline geldiğini görüyoruz. Meselenin zihinsel altyapıyı oluşturan temel etmenlerinin tartışılması ve bunun net olarak ortaya konulması gerekiyor." ifadelerini kullandı.

Köse, İslamofobinin sadece bir ülkenin içerisindeki toplumun yaşama alanını tehdit eden bir unsur olmaktan ziyade, küresel barışı ve huzuru tehdit eden bir mesele haline geldiğini vurgulayarak, bu noktada bireylerin, sivil toplum kuruluşlarının sahada aktif olarak yer almalarının yeterli olmayacağını ve devletlerin, uluslararası kuruluşların da bu noktada aktif olarak yer almaları gerektiğini belirtti.

İslam karşıtlığının ülkenin ve toplumun içerisinde var olan bazı davranış kalıplarını ya da söylemlerini panipüle ederek, Müslümanlara karşı tacizi tetiklediğine dikkati çeken Köse, şöyle konuştu:

"Burada devletlerin politikaları çok önem arz ediyor. Eğer o devlet her ne tetiklenen davranışın eyleme dönüşmesini kontrol altına almaz, bununla ilgili hukuki ya da kolluk güçleri anlamında yerine getirmezse, bunların cesaret bulduğunu hepimiz görüyoruz. Birkaç hafta önce Hollanda'da camiye molotof saldırısı yapan saldırgana ceza indirimi verilmesinin İslam karşıtlığı nedeniyle ortaya çıkan Müslüman karşıtlığı ya da bir davranışın mücadelede maalesef olumsuz olarak etkinlendiğini söylemek mümkün. Bu şekilde mücadele mümkün değil. 2017 yılında Avrupa Birliği (AB) Temel Haklar Ajansı'nın yayınlamış olduğu rapordaki istatistiklere göre, Avrupa'da yaşayan Müslümanların yüzde 91'inin yaşadıkları tacizi ya da saldırıyı beyan etmedikleri ifade ediliyor. Bunun nedeni, Müslümanların yaptıkları şikayet sonucunda herhangi bir değişiklik olmayacağına dair güvensizliktir. Bu güvensizliği ortadan kaldırması gereken o devlettir."

AA

Kaynak:Haber Kaynağı

Etiketler :