Şakir Tuncay Uyaroğlu

Şakir Tuncay Uyaroğlu

EKSİKLİKTEN KAYNAKLANAN ANLATIM BOZUKLUĞU

Cümleyi oluşturan unsurların (Özne, yüklem, nesne, zarf tümleci, dolaylı tümleç, edat tümleci, fiil, ek-fiil, hâl eki, iyelik eki, bazı noktalama işaretleri v.b.) tamamının veya bir bölümünün eksik olmasıdır.

Bu yazımızda yer alan cümlelerdeki eksiklikler parantez içinde koyu yazıyla sunulmuştur. Lütfen, cümleleri eksik ve tam hâlleriyle ayrı ayrı düşününüz.

Adam ol baban gibi (,) tembel olma.

Ahmet ve kardeşi gezmeye gitti (ler).

Akrabalarınızı hiç olmazsa bayramlarda ziyaret edin, (onlara) hediyeler götürün.

Akşamları kitapçıya uğrar, saatlerce (onunla) sohbet ederdi.

Alanya’yı çok sevmişti, (Alanya’dan) dönmeyi düşünmüyordu.

Aldığı şeyler hem pahalı (ymış), hem de kaliteli değilmiş.

Alınacak kitapların sayısı önceden tespit edilmiş, ancak (kitaplar) eksik gönderilmiş.

Ama resimde, (hele) heykelde gösterdiğimiz bu gelişme inkâr edilemez.

Anne ve babamıza saygı göstermeli, (onları) incitmemeliyiz.

Annem bizi her zaman korudu ve (bize) her zaman sahip çıktı.

Annesini önce meraklandırmış, sonra (ona) güzel haberi vermişti.

Antrenör, futbolcularına güveniyor, (onların) başarılı olacaklarına inanıyor.

Arabanın arızası giderildi ve (araba) yola devam etti.

Arkadaşım eve (gitti), ben maça gittim.

Arkadaşımın babası geldi, bir süre (onunla) sohbet ettik.

Arkadaşını anlıyor, her konuda (ona) yardım ediyordu.

Arkadaşlarım ne bana geldiler, ne (debeni) aradılar.

Arkadaşlarını aradı, sonra (onlarla) buluştu.

Babamın sinirleri bir hayli bozulmuş ve (babam) oldukça üzülmüştü.

Babamla buluştuk, (ona) başımızdan geçenleri hiç atlamadan anlattık.

Badana boya bitmiş (ti), evi yerleştirecektik.

Bakışları güzel (di); ama dostça değildi.

Baloya güzel bir elbise (giyerek) ve pahalı mücevherler takarak gelmişti.

Bana yöneltilen eleştiri (nin), bu bakış açısıyla değerlendirilmesi gerekir.

Basit bir işte çalışmak insanı küçültmez, (ona) değer kazandırır.

Bazı yiyecekler, sağlığı yerinde (olan) ve yaşlı olmayan kişilerce özellikle yenmelidir.

Bebeğe sevgiyle baktı, (onu) sevdi.

Ben babamı (unutmayayım), sen ustanı unutma!

Ben (de), kardeşim (de) size inanmıyoruz.

Beni hiçbir zaman unutmadı, her zaman (bana) mektup yazdı.

Benim (düşüncem) ve kardeşimin düşüncesi bazen birbirine zıt olmaktadır.

Bir daha seni görmek ve (seninle) karşılaşmak istemiyoruz.

Birbirlerini çok iyi anlarlar ve (birbirlerine) inanırlardı.

Boyu kısa (ydı), bedeni de pek biçimli değildi.

Bu acı feryatlar ve bu son sahne, bugün bile gözümün önünde (canlanıyor) ve kulaklarımda çınlıyor.

Bu akşam bize annen ve sen de gel(in).

Bu bölge, coğrafi (açıdan) ve iklim açısından ilgi çekici özelliklere sahiptir.

Bu evden nefret ediyordu; ancak darda kalınca (bu eve yine) geliyordu.

Bu gaz, (havada) yoğun oranda bulunur.

Bu güçlüklere nasıl göğüs gerdi, (onlarla) nasıl başa çıktı?

Bu istek, hiç (şüphesiz) onun kulağına gitmiştir.

Bu kişinin geliri nedir? (Bu kişi) Kimlerle konuşur, nerede oturur?

Bu konuda söylenenlere inanıyor, (söylenenleri) her yerde anlatıyordu.

Bu konuya yeterince çalışmadığı için, (konuyu) iyi bilmediğini söylemişti.

Bu konuyu önce öğretmenimize soralım, (onun) görüşlerinin ne olduğunu öğrenelim.

Bu olayda adı geçen, sonra mahkûm (olan) ve daha sonra da vefat eden bir kişiydi.

Bu önlemler ekonomik (açıdan)ve sağlık açısından olumlu sonuçlar verdi.

(O,) Bu sınıfın en güzel kızıdır.

Bu sorunlarla ilgilenmiş, (sorunları) çözüm arayışına girişmiştik.

Bu ülkeye teknik (yardımda) ve bilgi yardımında bulunulacak.

Bu yasadan özel (kuruluşlarda) ve kamu kuruluşlarında çalışanlar yararlanacak.

Bu yazarla (benim) düşüncelerimiz, hatta duygularımız birbirine benziyor.

Bugünkü nöbeti sen (tutacaksın), yarınkini de Ali tutacak.

Buna ancak yönetim kurulu karar verir, (aldığı kararı) uygular.

Bunların hepsi tembel, (hiçbiri) üniversiteye giremez.

Buraya birkaç kere gelmiştim ve (burada) sana içimi boşaltmıştım.

Büyüklere gereken saygıyı göstermeli ve (onları) incitmemeliyiz.

Çocuğun gözlerindeki yaşı silip, (çocuğu) yerine oturttu.

(Anne,) Çocuğuna iyi davranması için, bakıcıya dil döküyordu.

Çocuk (,)ayakkabılarını özenle dolaba yerleştirdi.

Çocuklar, bundan en az zarar (görerek) ya da hiç zarar görmeden kurtarılmalıdır.

Çocuklarıyla bazen çok (ilgilenirdi), bazen de hiç ilgilenmezdi.

Çocuklarıyla her konuyu konuşur, (onların) yanlışa düşmemelerine çalışırdı.

Çukurova’nın toprağı insanı diriltir, (insana) umut verir.

Depremzedelere her türlü tıbbî (yardım) ve gıda yardımı yapıldı.

Derslerine önem verip, (ödevlerini) günü gününe yapıyordu.

Devlet, sağlık (alanında) ve ekonomik alanda önemli çalışmalar yapıyor.

Dilimize gereken ilgi (yi göstermek) ve (dilimize) önem vermek zorundayız.

Dişçi (,) çocuğun çürük dişini çekip eve gönderdi.

Diyanet (İşleri Başkanlığı), (semavi) dinleri (n) (mensuplarını) iftarda buluşturdu)

Doğa (olaylarını) ve toplumsal olayları inceledik.

Döneceğin (iz) yönün sinyalini yakınız.

Durmadan gazoz (içilen) ve çekirdek yenilen bu yerden hemen uzaklaşalım.

Duvarları kirletmek, (duvarlara) yazı yazmak kesinlikle yasaktır.

Düşman, kenti bombalamış; ama (kente) girememişti.

Düşündüklerinde ısrarlı (ydı), ama inatçı değildi.

Ekşi yiyecekleri az (yerdi), acıyı ise hiç yemezdi.

El eli yur, el de yüzü (yur).

En çok (ben) merak ediyordum.

En iyi kadın oyuncu ödülüne layık görülen Türkan Şoray (’ın), bugünlerde mutluluktan âdeta gözlerinin içi gülüyor.

“Erkek Mescit (i) “ ve “Bayan Mescit (i) “, iş yerimizin 1. katındadır.

Eşimi çok severim; (onunla) her konuda çok iyi anlaşırız.

Eti çok (seviyorum), sebzeyi sevmiyorum.

Evin onarımını haftaya bitirecek, sonra da (evi) satacak.

Fındık (üreticilerinin sorunları) ve memur maaşları (nda yapılması düşünülen artış), Bakanlar Kurulunda görüşüldü.

Geceleri az (uyurum), gündüzleri hiç uyumam.

(Onun) Geldiğini pencereden gördüm.

(Senin) Geleceğini babamdan öğrendim.

(O,) Genç sürücüye bir şeyler söyledi.

Gençlerden çok şey bekliyoruz, fakat (onların düşüncelerine) değer vermiyoruz.

Gensoru oylamasında, Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tam sayısının (yarısının) bir fazlası hayır oyu verirse, hükûmet düşer.

Görevlilerin beyaz kravat (takmaları) ve koyu renk ceket giymeleri gerekiyor.

Hafta boyunca kültürel (etkinlikler), spor ve sanat etkinlikleri düzenlenecek.

Halk mı sanatçıya yönelmeli, yoksa sanatçı mı halka (yönelmeli)?

Hangisinin başarılı (olduğunu), hangisinin başarılı olmadığını öğreneceğiz.

Hava açık (), ama sıcak değildi.

(Elverişsiz) Hava şartları nedeniyle maçlar ertelendi.

Hayatını zenginleştiren, (hayatına) anlam kazandıran birçok dostu var.

Hepimiz onu seviyorduk, ancak (ona) zarar gelmesini istemiyorduk.

Hepimizin yapmış (olduğu) ve yapacağı yardımları Allah (C.C.) kabul etsin.

Her insan (ın) çevreyi korumak ve doğanın kirletilmesini önlemek için duyarlı olması gerekir.

Her sabah ceketini (giyer) ve kravatını takar, aynanın karşısında taranırdı.

Her zaman senin yanındayım, seni (hiçbir zaman) yalnız bırakmayacağım.

Herkes kazayı seyrediyordu, (ancak hiç kimse) yardım etmeyi düşünmüyordu.

Herkes ondan nefret ediyor, (ancak hiç kimse onun) yüzünü görmek istemiyordu.

Herkes sevinç içindeydi, (kimse) üzülmüyordu.

Herkes sınıfta beklesin, (hiç kimse) dışarı çıkmasın.

Hırsız (,) çocuğu kovaladı.

Hiç kimse ona gerçeği anlatmamış, (herkes) onu yalan yanlış sözlerle oyalamıştı.

Hiçbir zaman kendisini düşünmedi, (her zaman / hep) ailesinin mutluluğu için çalıştı.

Hiçbiri anlatılanlara inanmıyor, (herkes) kendi fikrinde ısrar ediyordu.

Hiçbirimiz, annem (in) ve babamın tatilden erken döneceklerini tahmin etmiyorduk.

Hiçbirinizi ben çağırmadım, (hepinizi) o çağırdı.

Huzurevi’nde çalışan genç doktor (,) teyzesine bir konuyu açıklıyordu.

İçeriye girdiğimde hiç kimse beni tanımadı ve (benimle) ilgilenmedi.

(O,)İhtiyar adamı karşıya geçirdi.

(O,)İhtiyar çobanla konuşmaya devam ediyordu.

İleri sürülen bu iddialar (ın) doğru olanları da var, yanlış olanları da.

İnsanları öfkelendiren, (onları) aşağılık duygusuna düşüren sebeplere bakalım.

İstanbul’a iki kez (gittim), İzmir’e hiç gitmedim.

İstanbul’u görüp de (ona) hayran olmayan şair yoktur.

İş konusunda ben onu (etkilemekistemem), o da beni etkilemek istemez.

Kadın (,) şoförü şöyle bir süzdü.

Kadına her fırsatta bağırıyor, (onu) sürekli aşağılıyordu.

Kadının içeri girmesiyle (dışarı) çıkması bir oldu.

Kahvaltıda peynir, ekmek (yedik)ve çay içtik.

(O,)Kalabalık caddenin sağındaki dar sokağa, oradan da soldaki ilk sokağa yöneldi.

Kamu Personel (i) Seçme Sınavı’na girdiniz mi?

Kanuni’nin sütkardeşi Yahya Efendinin türbesi ziyaretçilerini bekliyor.

Kar yüzünden bütün özel (okullar) ve devlet okulları tatil edildi.

Karaya yaklaşıyor mu, yoksa (karadan) uzaklaşıyor muyuz?

Kardeşimin başarısına sevindim ve (onunla) gururlandım.

Kardeşiyle uzun süre konuşmamış; ama (ona) ara sıra mektup yazmıştı.

Kasiyer, bir yandan para (alıyor), bir yandan da paket yapıyordu.

Kaza yerine birçok askerî (araç) ve polis aracı geldi.

Kendisine bütün sınıf adına teşekkür eder ve (kendisini) tebrik ederim.

Keşke beni bir dinlesen, (bana) birazcık inansan.

Kıpkırmızı çiçekler, (sarı) ekinler birbiriyle kucaklaşıyordu.

Kızına sarıldı, (onu) doyasıya öptü.

Kimi şehirler insanı kendisine bağlar, ne yaparsa yapsın (onlardan) vazgeçemez.

Kitabımın dördüncü baskısı önümüzdeki günlerde yapılacak ve (kitabım) piyasaya çıkacak.

Klasik eserler, yıllar önce de (ilgi görüyordu), şimdi de ilgi görüyor.

Konuşmacının düşüncelerine katılıyor ve (onu) destekliyorum.

Konuşmacıyı dikkatle dinliyor, (ona) sorular yöneltiyordu.

Kötü bir beste yaptığımda beni eleştirir ve (benimle) tartışırdı.

Kuralların gerekli olduğunu biliyorum; ama (kuralları) uygulayamıyorum.

Kuruma yöneltilen eleştiri (nin) de bu mantık doğrultusunda değerlendirilmesi gerekir.

Kuzu eti, sağlıklı (olan) ve yaşlı olmayan kimselerce yenmelidir.

(O,) Küçük çam ağacının arkasına saklandı.

(O,) Küçük kulübesinde mutluluk içinde yaşıyordu.

Masayı ben (yerleştirdim), sandalyeleri eşim yerleştirdi.

(O,) Misafir odasına doğru yürüdü.

Murat çok şişman (), boyu da uzun değildi.

Müşterilerimiz; restoranımıza geldiklerinde, salataya döktükleri zeytinyağı (ndan) ve (salata malzemeleri arasında bulunan) zeytinden istiyorlardı.

Nazlı (,) kardeşini çok sever, sık sık armağanlar alırdı.

Ne sen beni (ara), ne de ben seni arayayım.

Ne zaman aranıza katılsam, (bana) daima güç verdiniz.

Niçin onlara bu kadar yardım ediyor ve (onları) destekliyorsun?

O akşam ben kendi odama (çekilmiştim), Fatma da kendi odasına çekilmişti.

O (,) arabaya bindi.

O, bize hiçbir konuda destek de (olmadı), yardım da etmedi.

(Hiçbir öğrenci,) O soruları yapamadı.

O yaşlı şair geleneklere bağlı (ydı), ama yeniliklere kapalı değildi.

Okulu bitirince (,) doğduğu kasabada doktor olarak çalışmaya başladı.

Okuma sevgisi konusunda, çocuklar (ın) en çok anne ve babalarını örnek aldıkları unutulmamalıdır.

Okumaya merakı vardı, (okumayı) seviyordu.

On yıl önce sürücü belgesi alan kişinin; şimdi gözü (görüyor,) kulağı duyuyor mu, eli ayağı sağlam mı kimse (bunları) araştırmıyor.

Onlara niçin bu kadar yardım ediyor ve (onları) destekliyorsun?

Onun böyle işlerle uğraşmaya ne vakti vardır, ne de (bunun) zamanıdır.

Onun da görüşlerini öğrenmek, (görüşlerinden) yararlanmak istediler.

Onun sıcacık sesi bize ulaşır, (bizi) mutlu ederdi.

Oturdukları ev biraz küçük (), şehir merkezine de yakın değildi.

Öğrenciler sınıfa girdi (ler).

Öğrencilere değişik sorular soruyor, (onları) sınavlara hazırlıyordu.

Öğrencileri rahat edecekleri odalara yerleştirmiş, (onlara) bütün imkânları sağlamıştı.

Öğrencileri teşvik etmeli, yüreklendirmeli, (onlara) destek olmalıyız.

Pek çok insan, coğrafi (terimlerin) ve astronomi terimlerinin imlasına dikkat etmez.

Pencere camlarının birini sen (silersen), diğerini ben silersem, işimiz çabuk biter.

Pikniğin bütün cefasını ben (çekiyorum), sefasını o sürüyor.

Sabahları bana uğrar (), okula birlikte giderdik.

Saç, sakal (tıraşı) ve kına (yakma işi) itina ile yapılır.

Sağlık durumlarının iyi (olduğu), ancak çok yorgun oldukları görülüyordu.

Sana asla kızamıyor; çünkü çok (seni) seviyoruz.

Sana her konuda güveniyor ve (senden) yardım bekliyoruz.

Sana telefon açmış, (seni) merak ediyormuş.

Sanatçı gerçeğe ulaşır, (onu) yorumlar.

Sen ve Berkay dün nereye gitti (niz)?

Seni anladığımı ve (seni) onayladığımı gözden kaçırmazdın sanmıştım.

Senin sorunlarını çözmeye çalışıyor; (onlarla) başa çıkmak için uğraşıyoruz.

Sıcacık börekleri (yedikten) ve çayı içtikten sonra yola koyulduk.

Sıvı sabunun içine birkaç damla gülyağı konduktan sonra, (sıvı sabun) soğuyana kadar bekletilir.

Sinemada sigara (içilmez) ve kabuklu yemiş yenmez.

Siz lezzetine (doymuyorsunuz), biz ödüle doymuyoruz.

Siz, kim (in) adına konuşuyorsunuz?

Size bir hafta önce de (aynı şeyi söylemiştim), şimdi de aynı şeyi söylüyorum.

Size bir iki saatliğine (uğrayarak) ya da hiç uğramadan geriye dönebiliriz.

Sizi önemseyen ve (size) inanan insanlar var.

Son derste belgisiz (sıfatları) ve sayı sıfatlarını öğrendik.

Soruyu çözemedi; çünkü (soru) çok zordu.

Suçlunun evini bastılar, (suçluyu) yakalayıp polise teslim ettiler.

Şimdi artık kimi sevdiğimi, (kime) saygı duyduğumu bilmiyorum.

Tanıdıklarından alışveriş yaparak, (onların) para kazanmalarına katkıda bulunurdu.

Tatilde, o ev işleriyle (uğraştı), ben de bahçe işleriyle uğraştım.

Teyzem bana ne sarıldı, ne de (beni) öptü.

(O,) Toprak yolda güçlükle yürümeye çalışıyordu.

Ülkemiz Bosna’ya askerî (yardım) ve gıda yardımı yaptı.

Ülkenin koruyucu hekimliğe olan ihtiyacı tespit (ediliyor) ve (bu ihtiyaç) giderilmeye çalışılıyor

Yardıma muhtaç olanlara yardım eder, (onları) doyururdu.

Yazılarında , halkı soyanlara çatar, (onları) yerin dibine batırırdı.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.