Başbakan Davutoğlu'nun STK temsilcilerini kabulü

Başbakan Davutoğlu'nun STK temsilcilerini kabulü

Davutoğlu: (3)- "Bir süreç başlattık. Bu süreçte temel amaç; Türkiye'nin dağlarında gençlerin ölmemesi, şehitlerin gelmemesi ve bütün o gençlerin, hangi düşünceye sahip olursa olsun, hangi partiye oy verirse versin dağlarda ölüme terk edilmek yerine bu ül

ANKARA (AA) - Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Bir süreç başlattık. Bu süreçte temel amaç; Türkiye'nin dağlarında gençlerin ölmemesi, şehitlerin gelmemesi ve bütün o gençlerin, hangi düşünceye sahip olursa olsun, hangi partiye oy verirse versin dağlarda ölüme terk edilmek yerine bu ülkenin bağrına saplanmış bir terör hançerinin aleti olmak yerine üniversitelerde amfilerde yeni Aziz Sancarlar olsun diye biz o süreci başlattık. Tek bir gencimizin şu veya bu şekilde kaybedilmemesi için o süreci başlattık" dedi.

Davutoğlu, sivil toplum kuruluşlarının temsilcilerini Çankaya Köşkü'nde kabul etti.

Kabulde konuşan Başbakan Davutoğlu, hayatın tüm alanlarında olduğu gibi Bakanlar Kurulu'nda da Türkiye'nin dört bir yanından arkadaşları ile birlikte görev yaptığını söyledi.

Kendilerinin etnik mezhep ve kimlik üzerinden Türkiye'yi yönetmediklerini ifade eden Davutoğlu, şunları söyledi:

"Sol tarafımda Başbakan Yardımcımız Mehmet Şimşek oturur, asil bir Kürt ailesinin çocuğu, sağ tarafımda Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, hemen yanında Lütfi Elvan, birisi Karadeniz'den, birisi Akdeniz'e yakın Karaman'dan, birisi Ordu'dan. İleri doğru gidiniz bütün Bakanlar Kurulu böyledir. Nasıl ben Bakanlar Kurulu'nda sağıma ve soluma baktığımda böyle bir şey düşünmezsem hiçbiri ile vatandaşıma baktığımda da bu ayrımı düşünmem, düşünmedim, düşünmeyeceğim. İşte bizim diğer ülkelerden farkımız bu. Diğer ülkeler mezhep ve etnik kimlik üzerinden yönetim kurabilirler biz kurmadık kurmayacağız. Çünkü bu topraklar Balkanlardan Kafkaslardan Ortadoğu'dan gelen göçlerle harmanlanmış, yiğit insanların toprakları."

Bugünden itibaren hem STK'lar hem işadamları hem de vatandaşlarla bir araya geleceğini ve "ne istiyorsanız yapmaya hazırız diyeceğini" ifade eden Davutoğlu, "Ama sonra da diyeceğim ki eğer bu taleplerinizin yerine getirilmesi için biz sizin hizmetkarınızsak sizler de bu ülkenin bütünlüğünün sağlanması, bu şehirlerde barikatların çukurların mayınların olmaması için bizimle omuz omuza vermelisiniz" dedi.

Davutoğlu, vatandaşlarla kucaklaşacaklarını, kamu düzeni ve ekonomik hamleyi birlikte gerçekleştireceklerini söyledi.

Başbakan Davutoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi'nden sonra 2013 Mart'ında Çözüm Süreci başladı. Çözüm Süreci'ni başlatırken Sayın Cumhurbaşkanımız o zaman Başbakandı, bizler de Bakanlar Kurulu olarak büyük bir heyecanla başladık. Benim o zaman Diyarbakır'a gelerek hiç bir yazılı metin olmadan yüreğimden gelerek yaptığım konuşmayı Diyarbakırlı kardeşlerim hatırlar. Diyarbakır'a 'mürşit şehir, öncümüz, önderimiz şehir' diye hitap ettiğim, Sur'un içinde her bir taşı neredeyse koklayarak dolaştığım Diyarbakır. Orada tarihdaşlıktan, vatandaşlıktan bahsetmiştim. Aşkla, yürekle, zihinle bahsetmiştik ve bir süreç başlattık. Bu süreçte temel amaç; Türkiye'nin dağlarında gençlerin ölmemesi, şehitlerin gelmemesi ve bütün o gençlerin, hangi düşünceye sahip olursa olsun, hangi partiye oy verirse versin dağlarda ölüme terk edilmek yerine bu ülkenin bağrına saplanmış bir terör hançerinin aleti olmak yerine üniversitelerde amfilerde yeni Aziz Sancarlar olsun diye biz o süreci başlattık. Tek bir gencimizin şu veya bu şekilde kaybedilmemesi için o süreci başlattık."

O zaman "Silahları Mayıs ayında terk edeceğiz. Mayıs ayında çekilmeye başlayacağız ve Türkiye'de silahlı mücadele dönemi bitmiş olacak' denildiğini ifade eden Başbakan Davutoğlu, bütün ülkenin de buna şahit olduğunu söyledi.

Davutoğlu, "Peki ne oldu; Mayıs ayının sonunda Türkiye'de barışın geleceğini gören birileri, Türkiye'de kardeşin kardeşle kucaklaşacağını gören birileri Gezi provokasyonlarını başlattılar ve arkasından kıskacın içerisine soktular ki 'çekileceğiz' diyenler çekilmekten vazgeçtiler. Sonra, Sayın Barzani ile kasım ayında Diyarbakır'da yaptığımız o muhteşem buluşmada Sayın Cumhurbaşkanımız ile birlikte o zaman yeni bir heyecan doğdu, Türkçe ve Kürtçe aynı güzel semalarda buluştu, arkasından 17-25 Aralık kumpasları başladı. Bu sefer bölücü terör örgütü Türkiye'yi terk etmek sözü verenler, silahları gömme veren sözü verenler, daha fazla silahlanmaya başladılar" değerlendirmesinde bulundu.

Başbakan Davutoğlu, şunları kaydetti:

"Arkalarını Suriye'de yaşanan krize dayadılar. Suriye'de kardeşi kardeşe kırdıran örgütlerin, yapıların bir takım devletlerin istihbarat unsurlarının planlarının piyonları haline geldiler. Ben Başbakanlık görevini Sayın Cumhurbaşkanımızdan devraldıktan hemen sonra 1 Ekim 2014'de kendileri ile yaptığım görüşmede çok açık bir şekilde ifade ettim; kamu düzenini tehdit eden faaliyetler içindesiniz. Kamu düzenini ihdas edin, Çözüm Süreci son şanstır. Arkasından 6 Ekim'de Kobani olayları bahane edilerek hepinizin dükkanları, iş yerleri, binalar yakıldı yıkıldı. Bunu niye yaptılar; Kobani'den gelen 197 bin kardeşimizi onların talimat aldığı Rusya mı ev sahipliği ile ağırladı ya da Washington'da bir araya geldikleri bir takım lobiler mi o 197 bin kardeşimizi yanlarına aldı? Türkiye Cumhuriyeti devleti aldı."

Bugün olsa aynı şeyi tekrarlayacaklarını bildiren Davutoğlu, tek bir kişinin aç, açıkta, zulümde kalmasına izin vermeyeceklerini kaydetti.

Başbakan Davutoğlu, o olaylar sebebiyle bütün bir Doğu ve Güneydoğu'nun neredeyse ateşe bulandığını, Yasin Börü'nün 4. kattan atıldığını anımsattı. Davutoğlu; "Aslında şu mesajı verdiler; burada bizim gibi düşünmeyene hayat yok" dedi.

Başbakan Ahmet Davutoğlu, bazı iş adamlarının mezarlık görüntüsü altındaki yerlere çekilerek işkence gördüğünü, haraç alındığını, Kandil'e götürüldüğünü, baskı altında inletildiğini bildiklerini kaydetti.

Davutoğlu, şöyle devam etti:

"Sabırla, 'Çözüm Süreci işlesin' diye bu sefer 2015 Martı'nda silahları bırakmak için yeni bir hamle yaptık ama onlar Suriye'deki gelişmeleri ve Irak'taki gelişmelerin dünyaya kendilerini meşru gösterdiğini düşünerek daha fazla terör, daha fazla şiddet ve baskı için hayatı karartmaya devam ettiler. 7 Haziran seçimlerinde bu sefer aldıkları oyların da verdiği tabiri caizse şımarıklıkla silahlanma ve ayaklanma çağrıları yaptılar. 15 Temmuz, ben bütün partilerle yaptığım görüşmenin devamı olarak eş başkanları ile bir araya geldiğimde tekrar uyardım, 'bakın nereye doğru gittiğinizi görüyorum, bu faaliyetlerinize son verin, bu tür silahlanma çağrılarına son verin' diye çağrıda bulunduk.

Sanki bunlar söylenmemiş gibi 20 Temmuz'da alçak DEAŞ saldırısı sonrasında Suruç'ta, Ceylanpınar'da iki polisimizi evlerinde uyurlarken şehit ettiler ve şimdi ambulanslar gitmedi gibi bir iftira Cizre'de söz konusu, 22 Temmuz günü 112 üzerinden 'acil' diye çağrılan mekana gitmekte olan polisimizi Diyarbakır'ın ortasında şehit ettiler, daha operasyonlar başlamamıştı. Ve o zaman 23 Temmuz'da Huzur ve Demokrasi operasyonunu başlatmak zorunda kaldık.

Şunu ifade edeyim; biz bir karar almışsak çok düşünerek alırız. Arkasını, önünü hesap ederek alırız. Dostu ve düşmanı bilerek alırız. O günlerde Türkiye'de AK Parti'nin oyunun düşmesi sebebiyle ve parlamentoda tek başına hükümet kuramamış olması sebebiyle 'tam buhran dönemidir, tam vaktidir' diye, puslu havayı seven bütün çakallar harekete geçti; DHKP-C'si, PKK'sı, DEAŞ'ı. Bu çakallar harekete geçer de bu toprakların yiğit evlatları bu çakallara meydanı bırakır mı? Bırakmadık, bırakmayacağız ve hiç bir şekilde de bu ülkenin geleceği ile ilgili oynan oyunlara teslim olmayacağız."

İş adamları, Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun, özellikle mücavir bölgelerde kendilerinin alınıp götürülüp haraç toplandığı yerlerin temizlendiğini ve bundan sonra haraç verin çağrısında kimsenin bulunamayacağına yönelik sözlerini alkışlarla karşıladı.

Bölgenin ihmal edildiği ve haklarının verilmediği şeklinde istismarların yapıldığını anlatan Davutoğlu, "Ne isteniyorsa konuşmaya hazırız ama 80 milletvekili ile geldiğiniz Meclis'te konuşmak yerine Cizre'nin mahallelerini silah deposu haline getirmenin ne anlamı var? Kim için yapıyorsunuz bunu" diye sordu.

Başbakan Ahmet Davutoğlu, Mardin, Diyarbakır, Van ve Şanlıurfa gibi kadim şehirler başta olmak üzere tüm şehirleri yeni bir medeniyetin öncüsü yapacaklarını ve hep birlikte inşa edilecek yeni Türkiye'nin asli unsurları olacağını ifade etti.

(Sürecek)

AA

Kaynak:Haber Kaynağı

Önceki ve Sonraki Haberler