"Artı 1 fark"la ailesinin "mucize"si oldu

"Artı 1 fark"la ailesinin "mucize"si oldu

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Ankara İl Müdürü Bestami Erkoç ile eşi, "mucize" olarak gördükleri down sendromlu kızları Reyyan'ın doğumunun ardından değişen hayatlarını AA'ya anlattı- Erkoç:- "Hep beraber tek farklarının sadece artı bir kromozom ol

ANKARA (AA) - BURCU ÇALIK- Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Ankara İl Müdürü Bestami Erkoç, 29 aylık down sendromlu kızı Reyyan, koruyucu ailesi olduğu 19 aylık kızı ve iki oğluyla büyük bir aile olmanın mutluluğunu yaşıyor.

Bakanlık Ankara İl Müdürü olan ve görevi gereği dezavantajlı durumdaki birçok çocuğa yönelik çalışmalar yürüten Bestami Erkoç, eşi Hanife Erkoç ile iki oğullarının ardından üçüncü çocuklarının kız olacağını öğrendiklerinde büyük bir sevinç yaşadı.

Erkoç ailesi, kızlarının doğduğu gün, insan vücudunda 46 olan kromozom sayısının 47 olması nedeniyle yaşanan genetik farklılık, "down sendromu"yla dünyaya geldiğini öğrendi.

Kızlarına "cennet kapısı" anlamına gelen "Reyyan" ismini veren Erkoç ailesi, o günden itibaren bambaşka bir yaşama adım attı. Down sendromunun bir hastalık değil farklılık olduğu bilinciyle hareket eden ve bunu tüm yakınlarına aşılayan aile, yaklaşık 5 ay önce de 14 aylık bir kız çocuğunun koruyucu ailesi oldu.

Mutlu ve kalabalık Erkoç ailesi, kendilerine "artı bir farkla" oluşan bir mucizenin kapılarını aralayan down sendromlu kızları Reyyan'la değişen yaşamlarını AA muhabirine anlattı.

- "En önemli unsur önce kabul etmek"

Umre ziyaretleri sırasında eşi Hanife Erkoç'un üçüncü çocukları için "Cennetlik bir kız çocuğu istiyorum" diye dua ettiğini ve Allah'ın kendilerine tam da böyle bir kız çocuğu verdiğini dile getiren Erkoç, kızlarının down sendromlu olduğunu öğrendiklerinde öncelikle "şok" yaşadıklarını söyledi.

24 saat sonra bu durumu atlattığını belirten Erkoç, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Annemin tepkisi çok ilginçti, bu yaygın da Anadolu'da 'Aman oğlum kimseye söylemeyelim, duyurmayalım' şeklindeydi. Tabii eşimi 24 saat sonra hastaneden çıkarınca ben bebeğimizin olduğu sevincini sosyal medyada, telefonda paylaştım. 'Bebeğiniz nasıl' diye soran herkese eşimin, annemin, kayınvalidemin, evdeki herkesin duyacağı şekilde, yüksek bir sesle down sendromlu olduğunu anlattım. Down sendromunun ne olduğunu da onlara özellikle duyurdum.

Aslında bu bir terapiydi, kabul etmeydi. Çünkü bu tip doğumlarda en önemli unsur önce kabul etmek. Kabul ettikten sonra işiniz çok kolay, ben bunu başardığımızı zannediyorum. Yüksek sesle dile getirerek, sosyal medyada down sendromuyla ilgili sık sık paylaşım yaparak, çocuğumuzu paylaşarak hem kendimizi bir anlamda motive ediyoruz, kabul ediyoruz hem de etrafımızı bu konuda bilinçlendiriyoruz."

Kızı doğduğunda "geçmiş olsun" telefonları aldıklarını anlatan Erkoç, "Oysa ki down sendromu genetik bir farklılık; sarı saçlılık, mavi gözlülük gibi. Down sendromu bir hastalık değil." dedi.

- 19 aylık bir bebeğe koruyucu aile oldular

Erkoç, down sendromunun "artı bir mucize, fark" olduğunu vurgulayarak, "Şunu çok net bir şekilde görüyoruz, kızımız Reyyan evimizin bereketi ve huzuru. O ilk şoktan sonra aile bütünlüğü, ailenin refahı ve huzuru açısından baktığımızda hepimize çok şey kattığını görüyoruz. Nihayetinde bize bir şeyi daha kattı, biz koruyucu aile olduk. Yani Reyyan ailemize bir çocuk daha kattı." şeklinde konuştu.

Çocukluğundan beri koruyucu aile olmak istediğini aktaran Erkoç, Reyyan'ın özel ilgiye ihtiyaç duyması nedeniyle bu kararı çok sorguladıklarını ancak nihayetinde karar verdiklerini söyledi. Yaklaşık 6 ay önce koruyucu ailesi oldukları 19 aylık kızlarının da bir alışma süreci geçirdiğini ve bunların hepsini aştıklarını dile getiren Erkoç, "Şu anda bizim dördüncü çocuğumuz, çok net bir şekilde. Bizim gözümüzde diğer çocuklarımızdan bir farkı yok." ifadesini kullandı.

Erkoç, koruyucu aileliğin çok önemli bir sistem olduğunun da altını çizerek, "Soframıza bir tabak daha koyabiliriz, koruyucu aile olabiliriz' dedik ve tereddütlerimizi silerek, cevaplar bularak koruyucu aile olduk." diye konuştu.

- "İnsanlardan normal davranmalarını bekliyoruz"

Erkoç, Reyyan'la ilgili yaptıkları paylaşımlar sonucunda yüzlerce kişinin kendilerine ulaştığını, eşinin desteğe ihtiyacı olan birisiyken beş ay gibi bir süre içerisinde diğer ailelere de yol gösteren bir konuma geldiğine dikkati çekti.

Son 15 yılda yürütülen hükümet politikalarıyla engelli bireylerin de toplumda görünür hale geldiğine dikkati çeken Erkoç, şunları kaydetti:

"Hükümet politikalarıyla bunlar sağlanabildi ama hala saklamak, gizlemek ayıp, 'Bu bir günahın karşısında size verilmiş imtihan' gibi algılar da maalesef devam etmekte. Biz bunun böyle olmadığını yüksek sesle dile getiriyoruz. Down sendromlu bireyler sevgi yumakları. Onlar kin nedir bilmezler. Güleç, sevimli çocuklardır ve normal eğitim almaları gerekir. Normal eğitimin içerisinde muhakkak bulunmaları ve toplumun da bunu kabul ediyor olması gerekir.

Yani biz sadece normal davranılmasını bekliyoruz. Örneğin bir oyun parkında çocuklarını kaçıran anneler, farklı bakan 'vah', 'yazık', 'geçmiş olsun' diyen bireylerle çok karşılaşıyoruz. Hep beraber bu tip yayınlarla, paylaşımlarla, bunun böyle olmadığını, onların da aramızdan birisi olduğunu, tek farklarının sadece artı bir kromozom olduğunu, bu kromozomun da onlara insanlık namına çok şey kattığını güzel anlatıyor olmamız gerekiyor. Biz toplumdan, insanlarımızdan, komşularımızdan, çalışanlarımızdan, parktaki insanlardan normal davranmalarını bekliyoruz."

- "Her 800 doğumda bir down sendromu var"

Reyyan ve onun vesile olduğu koruyucu ailelikle yaşamlarının da zenginleştiğini vurgulayan Erkoç, "Kızım Reyyan'ın kucağıma gelip tebessüm etmesi, 'Baba' demesi ki bu onun ilk ve hala da tek sözcüğüdür, bunun huzuru mutluluğu tarif edilemez. Evet, o bir mucize, Allah'ın bir lütfu." diye konuştu.

Erkoç, en az yüzde 20 engel heyet raporu olanların Milli Eğitim Bakanlığına bağlı Rehberlik Araştırma Merkezlerinde eğitim alabildiklerini hatırlattı. Türkiye'de yaklaşık 100 bin down sendromlu bulunduğunu kaydeden Erkoç, aileler için şu bilgileri paylaştı:

"Yani her 800 doğumda bir down sendromu var. Diğer genetik rahatsızlıklara göre çok görülen bir genetik durum olduğu için bu bir avantaj. Aslında bir yol haritası var ve buna ulaşmak çok kolay. Fakat özellikle internette çok yalan yanlış bilgiler, saçma sapan yorumlar, bilgiler olabiliyor. Kafa karışıklığı yaratabiliyor. Bu nedenle ailelere özellikle resmi kurumlara, bu işle ilgilenen derneklere gitmelerini, en azından telefonla rehberlik almalarını öneriyoruz."

Ailelerin en çok "Bizden sonra ona kim bakacak?" kaygısını yaşadığını da ifade eden Erkoç, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının rehabilitasyon merkezleri, huzurevleri gibi kurumlarının böyle özel durumdaki kişilere de hizmet verdiğini bildirdi.

- "Kaygılarım 'İyi ki var'a dönüştü"

Öğretmenlik yapan ve şu an ücretsiz iznini kullanan anne Hanife Erkoç ise duygularını "Kızım doğduğunda ben de önce bir şok süreci yaşadım. Çünkü down sendromu nedir, ne değildir, hiçbir şey bilmiyordum. Ömrümde ilk gördüğüm down sendromlu birey kızımdı. Bu süreçte yaklaşık üç buçuk dört ayı ağlayarak geçirdim. Bu arada biz Reyyan'ın kırkı çıktıktan sonra bireysel eğitimine başlamıştık. Dört ayın sonunda onun yapabildiklerini, başarabildiklerini gördükçe bu kaygılarım 'İyi ki var'a dönüştü." sözleriyle dile getirdi.

Normal gelişiminde ilerleyen bebeklerdeki yürüme, konuşma gibi evrelerin aslında çok özel, değerli olduğunu da fark ettiğini belirten Erkoç, "Reyyan'ın yapabildiği her şey, aldığı nefes bile çok özel benim için." ifadesini kullandı.

Reyyan için "İyi ki var, iyi ki benim." diyen Erkoç, "Aileler boşuna ağlamasınlar. Çünkü gerçekten onun gözünün içine bakması, gülümsemesi, en öfkeli, umutsuz anınızda bile dokunup size bakması her şeyi bitiriyor." mesajını aktardı.

Erkoç, koruyucu ailelik yaptıkları kızlarının "anne-baba" demeye başladığını ve bunun kendisini çok mutlu ettiğini, çok özel bir duygu olduğunu ifade ederek, tüm çocuklarının birbiriyle çok iyi anlaştığını belirtti.

AA

Kaynak:Haber Kaynağı

Önceki ve Sonraki Haberler