ANALİZ - ASEAN Zirvesi'nin Jeo-stratejisi ve Jeo-ekonomisi

ANALİZ - ASEAN Zirvesi'nin Jeo-stratejisi ve Jeo-ekonomisi

Bu yıl Laos'un başkenti Vientiane'de gerçekleştirilen Güneydoğu Asya Ülkeler Birliği (ASEAN) Zirvesi'nde, ABD, Avrupa Birliği, Çin, Japonya, Rusya, Avustralya, Kanada gibi endüstrileşmiş ülkeler ile 620 milyon kişilik pazar hacmine sahip ASEAN birliği ülk

CAKARTA (AA) - MEHMET ÖZAY- Laos, 6-8 Eylül günlerinde gerçekleştirilen Güneydoğu Asya Ülkeler Birliği (ASEAN) Zirvesi’ne ev sahipliği yapıyor. Ülke delegasyonları ön toplantılar için 2 Eylül’den bu yana Laos’ta çalışmalarını yürütüyor. Bu nedenle, bu yıl dönem başkanlığını üstlenen, birliğin coğrafi ve nüfusça en küçük ülkesi Laos’un başkenti Vientiane bugünlerde yoğun bir ziyaretçi akınına maruz kalmış durumda. Bununla birlikte artık ASEAN denildiğinde akla sadece Güneydoğu Asya topraklarında yükselen on ülke gelmiyor. ASEAN-‘artı’ denilen yapılanmalarla, tek tek endüstrileşmiş ülkeleri, yani ABD, Çin, Japonya, Rusya, Avustralya, Kanada, Güney Kore, Hindistan ve Avrupa Birliği’ni birlikle bir araya getiren toplantılar gerçekleştiriliyor. Bu geniş çerçeveli oluşumlar, temelde Güneydoğu Asya topraklarının jeo-stratejisi ve jeo-ekonomisine tekabül ediyor. ASEAN tarihsel olarak coğrafi ve kültürel nüfuzundan ötürü Çin ile görece daha yakın ilişkiler geliştirmiş olsa da ve buna ilâve olarak bugün en büyük dış ticaret ortağı yine Çin olsa da, sayılan ülkelerin müdahil olmaya çalıştığı bir ağırlık merkezine dönüşmüş durumda. ABD devlet başkanı Barack Obama’nın zirvenin ilk günü yaptığı "Asya-Pasifik’ten bir yere gitmiyoruz" temalı konuşmadan da anlaşılacağı üzere, bölgedeki küresel rekabet giderek artıyor.

-Küresel ekonominin akım alanı

Laos’taki toplantılarda gerek ASEAN, gerekse bölgedeki diğer ülkeleri ve küresel aktörleri ilgilendiren konularıyla ve ilgili ülkelerin katılımıyla çeşitli oturumlar gerçekleştiriliyor. Geçen yıl Malezya’nın dönem başkanlığında gerçekleştirilen ASEAN Ekonomi Birliği'nden (AEB) bu zamana kadar nasıl bir mesafe kat edildiğinin masaya yatırılmasında, Laos’taki toplantılar önem taşıyor. AEB ile bağlantılı olarak, üye ülkeler arasında tartışılarak karara varılması beklenen konu '2025 ASEAN Vizyonu' başlığını taşıyan bölüm olacak. Güney Çin Denizi’ne komşu dört ASEAN üyesi ülke ile Çin arasındaki egemenlik hakları tartışmaları, ilgili ülkelerce dile getirilmeyi bekliyor. Bunun yanı sıra, ABD başta olmak üzere, Laos’la ikili ilişkiler geliştirmek isteyen tarafların da uygun bir zemin arayacağına kuşku yok. Bu arayışta, son dönemde Laos’un birlik içerisinde hızla büyüyen ülkeler arasında bulunması ve bu noktada hâlâ ‘yatırıma aç’ olarak tanımlanan konumu kadar, buna koşut olarak alt yapı yatırımlarının desteklenmesi, eğitim ve teknoloji ithalatı ve ülke yönetiminin siyasi yapısının değişimine kadar uzanan bir ilgi alanı mevcut.

ASEAN dönem başkanı ülkelerin bir sorumluluğu da toplantıların başarılı geçmesi ve ASEAN’ın mümkün olduğunca parlak bir birlik olarak ortaya konulması. Laos’da bu görev başbakana düştü. Bu bağlamda, Laos Başbakanı Thognloun Sisoulith'in yaptığı konuşmada, ASEAN’ı sadece üye ülkeler nezdinde değil, küresel bağlamıyla da bir fırsatlar topluluğu olarak lanse etmesi dikkat çekiciydi. Başbakan bu vurgusunu, verdiği bazı rakamlarla destekledi. ASEAN'ın 620 milyon kişilik bir pazara ev sahipliği yapması, 2015 yılında 2.43 trilyon kâr eden ve bu kârını 2020 yılında 4.7 trilyon dolara çıkaracak bir piyasaya sahip olması, 2030’da dünyanın 4. büyük ekonomisi olmaya adaylığı gibi parametreler, pembe bir tablo ortaya koyuyor. Son dönemde dünyanın hızla büyüyen ekonomileri arasında ASEAN üyesi ülkelerin de olması, bu pembe tabloyu tamamlayan bir unsur.

-Siyasi yönetimler ve halk ayrımı

Bununla birlikte, ASEAN’ın umut vaat eden yönünü ekonomi ve finans sektörlerine sıkıştırmak, bölge ülkelerinin ve halklarının geçirmekte olduğu değişim süreçlerindeki sancıların göz ardı edilmesi anlamını taşıyor. Öte yandan, genel itibarıyla bakıldığında, birlik ülkeleri arasındaki ekonomik yakınlaşmanın ve ortak yatırımların artırılmasını amaçlayan 2025 vizyonunun gerçekleştirilebilmesinin önünde de bazı ciddi zorluklar bulunuyor. Bunların başında, piyasa ekonomisi kurallarını kabul ettiğini iddia eden, ancak ekonomileri devlet teşekkülleri tekelinde olan ve giderek artan orta sınıflaşma eğilimlerine paralel olarak tüketim ekonomileri şeklinde seyreden bir toplulukla karşı karşıyayız. Serbest piyasa kuralları ile devlet kontrollü teşekküllerin varlığının doğurduğu çelişkiye, zayıf bankacılık sektörünün de eklendiği görülüyor. Birlik ülkelerinin büyüyen ekonomiler sıralamasında kayda değer yer edinmesi ise dış yatırımlar ve kamçılanan iç tüketim süreçlerininden kaynaklanıyor. Üretimde dış yatırımcıya bağımlı olan bu ülkelerde, yapısal sorunları olan bankacılık sektörlerinin teşviğiyle kredi kartı kullanımının artışı olumlu bir parametre gibi gözükse de, kitleleri tüketim kültürüne endeksleyen bu süreç, orta ve uzun vadede sadece ekonomik değil, aynı zamanda toplumsal sorunları da beraberinde getirebilir. Ekonomide devlet kontrolünü tercih eden siyasi yönetimler, kendi halklarına güven besleyerek sivil alanları genişletme konusunda da ‘cimri’ davranıyorlar. Bu anlamda birer ‘polis devleti’ dönüşerek halklarını kontrol altında tutmanın uğraşını veriyorlar. Hiç kuşku yok ki bu hususlar birliğin açmazları ve üstesinden gelinmesi gereken temel yapısal sorunlar olarak ortada duruyor.

-Tarihin tekerrürü ya da nerede kalmıştık?

Yukarıda değinilen ekonomik ve ticari parametreler açısından bugün ASEAN’la ilgili ortaya konan veriler, aslında bölge için yeni olgular değil. Batı’da Amerika kıtasını içine alan bölümü kadar, bugün adına Güneydoğu Asya toprakları denilen coğrafyayı da kuşatan ve yaklaşık 450 yıllık geçmişe sahip bir sömürgecilik dönemi ortada duruyor. Batılı sömürgecilerin, bir yanında Malay, öte yanında Budist ve animist dünyanın uzandığı bu coğrafya üzerinde ticari sömürgecilikle başlayan, akabinde siyasi sömürgeciliğe, yani emperyalizme evrilen yapılanmasındaki temel faktörler, bölge coğrafyasının bahşettiği zenginlik ve bölge halklarının ucuz iş gücü piyasasındaki rolleri olarak açıklanabilir.

Batılı unsurların öne çıkardığı kaynaklar ve iş gücü temelli açılımın karşısında, yerel liderler konumundaki krallar, sultanlar ve soyluları içine alan toplumsal kesimin oynadığı rol de yabana atılır gibi değil. Meselenin bir yanında sömürgeciliğin ve emperyalizmin ülkeye 'kazandırdığı' varsayılan 'değerler', öte yanında ise sömürgecilik sonrası bağımsızlık yıllarında ve bugüne ulaşan süreçte bölge yönetimleriyle halkları arasındaki ilişkiler duruyor. Bölgenin hâlâ bitmeyen, aksine kendini şu veya bu şekilde yenileyen kaynaklarına erişim ve bu kaynakların değerlendirilmesinde geniş üretici kesimlerin pay sahibi olup olmadığı da, ince elenip sık dokunması gereken bir başka konuyu oluşturuyor.










AA

Kaynak:Haber Kaynağı

Önceki ve Sonraki Haberler