2016-2017 Yükseköğretim Akademik Yılı Açılış Töreni

2016-2017 Yükseköğretim Akademik Yılı Açılış Töreni

YÖK Başkanı Prof. Dr. Saraç: (1)- "Biz yeni YÖK olarak üniversitelerimizin girişimci kimliğini desteklerken pragmatist değil, kültürlü, münevver, vatansever vatandaşlar yetiştirmeyi de hedefliyoruz. 'Üniversitelerin eğitim, araştırma ve topluma hizmet fon

ANKARA (AA) - Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Başkanı Prof. Dr. Yekta Saraç, "Biz yeni YÖK olarak üniversitelerimizin girişimci kimliğini desteklerken pragmatist değil, kültürlü, münevver, vatansever vatandaşlar yetiştirmeyi de hedefliyoruz. 'Üniversitelerin eğitim, araştırma ve topluma hizmet fonksiyonları vardır' cümlesine ihtiyatla ve dikkatle yaklaşarak bu üç fonksiyonun dengeli biçimde desteklenmesini önemsiyoruz." dedi.

Prof. Dr. Saraç, Beştepe Kültür ve Kongre Merkezinde 2016-2017 Yükseköğretim Akademik Yılı Açılış Töreni'nde yaptığı konuşmada, bugünün, yükseköğretim tarihinde müstesna bir gün olduğunu belirtti.

Saraç, yükseköğretimin akademik yıl açılışının ilk defa üniversite boyutundan ulusal boyuta taşındığını, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ve devlet erkanının huzurunda gerçekleştiğini ifade etti.

Türkiye'nin birlik ve beraberliğe daha çok ihtiyaç duyduğu bugünlerde, bütün üniversiteleri, millet ve devletin birliğinin, dirliğinin sembolü olan bu Külliye'de bir araya getirmenin kendileri için tarihi bir anlam taşıdığını dile getiren Saraç, Türkiye akademisine ve yeniden yapılanma sürecinde "yeni YÖK"e güç katan ve bunu teşvik eden açılış için teşekkür etti.

Türkiye'nin, yükseköğretim alanında derin bir tecrübeye sahip olduğuna işaret eden Saraç, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bugün nasıl pek çok kurumumuz asaleti ve köklerinin kadim geçmişle buluşmasından gurur duyuyor, yaşanmış olanın geleceğin inşasındaki rolünü önemsiyor ise Türkiye akademisi olarak bizler de köklü bilim tarihimizle gurur duyuyoruz. Mirasçısı olduğumuz medeniyetlerin bilime katkılarını yükseköğretim veren kurumlar ile güçlendiren ecdadımız bize, üzerine güçlü bir üniversiter sistem inşa edebileceğimiz bir yapı bırakmıştır. Bu mirası değerlendirirken, güçlendirirken temel hedefimiz, dünyanın farklı modellerinden yararlanmak ama kendi sosyolojik ve kültürel yapımızı, değer dünyamızı dikkate alarak seçim yapmaktır."

Saraç, üç asra yakın bir zamandır Türkiye'nin eğitim tarihinde etkin ve belirleyici olanın, maalesef seçici bir yararlanma anlayışı olmadığını, "bizi biz yapan değerleri önemsemeden farklı örnekleri devralmaktan ibaret" olduğunu vurguladı.

- "Küresel yükseköğretim anlayışının kendisine has özellikleri var"

Cumhuriyet döneminde 1933'te, 1946'da, 1960'ta, 1973'te ve son olarak 1981'de yükseköğretim alanında yasal düzenlemeler yapıldığını belirten Saraç, Bu düzenlemelerin ya tek parti döneminde ya da askeri darbelerin ardından gerçekleşmesinin dikkat çekici olduğunu söyledi.

Sonuncu düzenleme olan 1981'deki kanunun ise 35 yıldır bütün eleştirilere rağmen en uzun süren düzenleme olduğunu hatırlatan Saraç, "Bu düzenlemenin uzun süre yaşamakta oluşu, icra ettiği fonksiyona yükseköğretim sistemimizin ihtiyacıyla da bağlantılıdır. Gözden kaçırmamamız gereken bir husus da çeşitli dönemlerde bazı maddeler hariç bu yasanın pek çok maddesinde değişiklik yapılmış olmasıdır." diye konuştu.

Saraç, başta YÖK olmak üzere yükseköğretim kurumlarına düşenin, var olan yasal düzenlemeler içinde, bugünkü imkanlar ve şartlarda yükseköğretim sisteminde demokrasinin ve akademik davranış kültürünün içselleştirilmesine çalışılması, yükseköğretimdeki uygulamalardan kaynaklanan yanlışları düzelterek yapılabilenin en doğrusunun ortaya koyulması olduğuna işaret etti.

Günümüzdeki yükseköğretim anlayışında referans çerçevesinin önceki yüzyıllara göre değiştiğine değinen Saraç, "Pek çok alanda olduğu gibi yükseköğretim de bütün dünyada küreselleşen bir yapıya dönüşmektedir. Küresel yükseköğretim anlayışının kendisine has özellikleri vardır." diye konuştu.

Bologna ve Avrupa Birliğine uyum sürecinin de eğitimde bir dizi değişiklikleri Türk yükseköğretimine taşıdığını belirten Saraç, "Yükseköğretim Kurulu olarak artık politika belirlerken bir taraftan dünya akademisindeki değişimi dikkate almaya, diğer taraftan ise ülkemizin gerçekleri ve önceliklerini de göz ardı etmemeye çalışıyoruz. Bu üçlü referans çerçevesini birbirleri ile uyumlu ve yeni Türkiye'nin hedeflerine destek olacak şekilde götürmemiz ise bizim güçlü yanımızı oluşturmaktadır. Bizler Yeni YÖK anlayışında bu üçayaklı referans çerçevesini aynı zamanda etik ve ahlaki değerler zemininde işletmek istiyoruz." değerlendirmesinde bulundu.

- "Yükseköğretimin ticarileştiğine yönelik eleştiriler var"

Üniversiteyi bilgi üreten bir fabrika halinde, bilgiyi de ticari bir meta halinde algılayan yükseköğretim anlayışının gittikçe yaygınlaştığına dikkati çeken Saraç, yükseköğretimin ticarileştiğine yönelik ciddi eleştiriler bulunduğunu, bu eleştirilerin dikkate alınması gerektiğini aktardı.

Saraç, "Biz yeni YÖK olarak üniversitelerimizin girişimci kimliğini desteklerken, pragmatist değil, kültürlü, münevver, vatansever vatandaşlar yetiştirmeyi de hedefliyoruz. 'Üniversitelerin eğitim, araştırma ve topluma hizmet fonksiyonları vardır' cümlesine ihtiyatla ve dikkatle yaklaşarak bu üç fonksiyonun dengeli biçimde desteklenmesini önemsiyoruz. Üniversitenin varlığı, bütün faaliyetleri ile zaten toplum içindir, öyle de olmalıdır." diye konuştu.

Son yıllarda yükseköğretimde sistemin hem nitelik hem de nicelik olarak çok önemli gelişmelere sahne olduğuna dikkati çeken Saraç, "Bilindiği üzere Cumhuriyet döneminde 33 yılında İstanbul Darülfünunu, İstanbul Üniversitesine dönüştürülerek ilk üniversite kurulmuştur. 33'ten 2003 yılına kadar geçen 70 yıl içinde ülkemizde 77 üniversite kuruldu. 2003 ve 2016 yılları arasında ise 104 üniversite kurulmuştur. Öğrenci sayısı bakımından bir karşılaştırma yapıldığında, bu sayının 7 milyonu aştığını görmekteyiz. Bu da neredeyse yükseköğretimde okullaşmanın 3 kat arttığını göstermektedir." bilgisini verdi.

Türk yükseköğretim tarihini inceleyen gelecek çağın tarihçilerinin 2003-2016 yılları arasındaki dönemi yükseköğretim tarihinin olağanüstü sıçrama yılları olarak nitelendireceğini ifade eden Saraç, "Bu başarı hiç şüphesiz liderliğinizdeki siyasi irade sonucunda gerçekleşmiştir. Şimdi bu sayısal, niceliksel, kemiyet itibarıyla büyümeye niteliksel büyümenin, kalitede de ilerlemenin keyfiyet itibarıyla da daha iyileşmenin eşlik etmesi konusunda bizlere, Yükseköğretim Kuruluna ve üniversitelere büyük bir görev düşmektedir." dedi.

- "Üniversiteler farklı farklı değerler üretmeli"

"Bilimin yıkımlar ve katliamlar için değil, insanın insana tahakkümü için değil, yeryüzünde daha müreffeh, daha mutlu bireylerin ve toplumların var olması için kullanılması gerektiğine inanıyoruz." diyen Saraç, en gelişmiş ülkelerin, en gelişmiş yükseköğretim kurumlarına sahip olan ülkeler olduğunu belirtti.

Yeni YÖK olarak "kalite"yi gündemlerinin ilk maddesi olarak ele aldıklarına değinen Saraç, şöyle devam etti:

"Yeni YÖK olarak, aldığımız kararların sonuçlarının ve eğitim öğretime katkılarının değerlendirildiği, Yükseköğretim Kurulundan tamamen bağımsız bir kalite güvencesi sisteminin oluşturulması en büyük beklentimizdir. Bilindiği üzere bu maksatla yasal bir düzenleme teklifi hazırlayarak ilgili makama sunduk. Sayın Cumhurbaşkanımız ve Sayın Başbakanımızın da konuya verdikleri önem sonucunda teklifimiz, Hükümet Programının öncelikli kısmında yer almıştır. Konuya ilişkin muhalefet partilerini de bilgilendirdik. Bu düzenlemenin bir an önce yasalaşması en büyük isteğimizdir. Bu, Türk yükseköğretim sistemimizde yapısal değişikliğin ilk adımı olacaktır. Yapısal değişikliği gerçekleştirecek ikinci husus, üniversitelerimizde ihtisaslaşma ve misyon farklılığına gidilmesidir. Ülkemizdeki üniversitelerimizin hepsinin aynı ve birbirinin kopyası olmasını tasvip etmiyoruz. Üniversitelerin hepsi uluslararası nitelikleri gözetmeli, fakat farklı değerler üretmeli."

- "Bu proje artık hayat buluyor"

YÖK Başkanı Prof. Dr. Saraç, yeni kurulan üniversitelerin tarihi geçmişi olan, büyük gelişmiş üniversiteler ile aynı kotada değerlendirilmeleri, aynı hedeflere sahip olmaları ve onlarla aynı misyonu hedeflemelerinin çoğu zaman o ülkelerin milli servetlerinin verimli kullanılamamasıyla sonuçlandığını belirtti.

Yeni kurulan üniversitelerin, kendi bölgelerinde, gelişmiş, kurumsallaşmasını tamamlamış üniversitelerin o bölge için üretemeyecekleri, başaramayacakları işleri başarabileceğini diğer üniversitelerin kazandıramayacakları değerleri o bölgeye ve ülkeye kazandırabileceklerine dikkati çeken Saraç, bu şekilde, üniversitelerin eğitim süreci fonksiyonlarını yerine getirirlerken, araştırma sürecinde ise bölgeyle ilgili alanlarda ihtisaslaşabileceklerini ve bölgesinin kalkınmasına önemli katkıda bulunabileceklerini dile getirdi.

Bunun için üniversitelerin bir kısmının eğitimde, bir kısmının araştırma ve teknoloji üretiminde, bazılarının da bölgesel kalkınmaya katkı sağlamakta farklılaşmasını ve ihtisaslaşmasını istediklerini vurgulayan Saraç, şunları kaydetti:

"Bu süreçte Kalkınma Bakanlığı ile attığımız ilk adımın 'Bölgesel Gelişmede Üniversitelerin Katkısını Artırma Projesinin' bugün hayata geçeceğini söylemekten gurur duyuyorum. 2006 yılında kurulan üniversiteler arasından 5 üniversite bir yılı bulan bir süreç sonunda, belli parametreler ve kriterler ile değerlendirilerek finale kalmışlardır. Zatıalilerinizin YÖK'ü 11 Mart 2015 tarihinde ziyaretiniz esnasında, ihtisaslaşma konusunda verdiğiniz bu talimatın yerine getirilmesinde en önemli aşama tamamlanmıştır. Kalkınma Bakanlığı ile birlikte eş güdüm halinde sürdürdüğümüz bu proje, yükseköğretim alanında 30 yılı aşkın dillendirilen bir düşünce idi. Artık hayat buluyor."

(Sürecek)

AA

Kaynak:Haber Kaynağı

Etiketler :