Yeşilçam filmleri bizim kuşağın terapi merkezleri

Nerede o eski günler?  sözünü genelde “Yeşilçam” filmlerini izlediğimde daha çok söylerim kendi kendime.

Geçtiğimiz gün komedi türünde bir “Yeşilçam” filmini bilmem kaçıncı kere seyrederken hanımın gözyaşlarını tutamadığını görünce bu söz yeniden aklıma geldi.

Hanım aslında sahneye duygulanmamıştı.  Duygulandığı şey eskiden var olan ve şimdilerde unutulan sevgi, muhabbet, kadirşinaslıktı.

Çok saf duygularla yaşanan aşklar, omuz omuza verilerek aileyi ayakta tutma çabaları, büyüyüp adam olmak için okulda verilen mücadele….

Herkesin herkese karşı nazik kelimeleri terennüm etmeyi bilmese bile, İstanbul Türkçesini kullanmasa bile saygılı davrandığı, yarasına merhem olmaya çalıştığı dönemler aslında siyah beyaz dönemler bizim için…

Bu nedenle daha önce kaç defa izlersek izleyelim bu eski güzel günleri yeniden yaşamak için yeniden ve yeniden tadına doymadan izliyoruz o filmleri.

Kendi dünyamızdan, geçmişimizden güzelliklerin bize yeniden hatırlatılması mutlu ediyor bizleri.

İnsanın belli bir yaştan sonra geçmişe özlem duyması değil bu.

Bu geçmişteki güzel günlere özlem duyması.

Kimsenin kimseyle sahici bir şekilde iletişeme geçemediği bu iletişim  çağında mobil canavarlarla mücadele etmekten yorulmuş insanları ruh hali.

 Yeşilçam filmleri bizim için bu mobil canavarlardan kaçış, kendimizle kendi dünyamızla baş başa kalış aslında.

Feride şarkısı  eşliğinde salıncakta etekleri savrulan Emel Sayın’ın bizi salıncakla birlikte mutluluktan uçurması, Zeki Müren’in düldülüyle İstanbul’un Arnavut kaldırımlarında çocukluğumuza dönmemizin sebebi de bu.

Teknoloji marketlerinde kendilerini kaybeden siber kimlikli insanların ne dediğini anlamakta zorlandığımız genç kuşağın timeline li, storyli jargonundan kaçış, “mersi”  “neniz var”, “müteessirim” gibi tınısı adeta bir musikiyle bezenen kelimelere kaçmamızın sebebi bu…

Nobran, sadece “sahip olmak” üzere dizayn edilen, mekanikleşmiş  bir dünyada  boğulan insanların terapi merkezleri Yeşilçam filmleri. 

 Her bir Yeşilçam yıldızı bizim terapistlerimiz.

90 Dakikalık terapiler bunlar.

Bizi kendimize getiren, bizi 90 dakikalık bir zaman diliminde dahi olsa mutlu ve mesut kılan terapiler…

Önceki ve Sonraki Yazılar