Yasin Börü davası avukatlarının "azmettiriciler de yargılansın" talebi

Yasin Börü davası avukatlarının "azmettiriciler de yargılansın" talebi

Diyarbakır'da, 6-7 Ekim 2014'te Kobani (Ayn el Arap) bahanesiyle gerçekleştirilen izinsiz gösterilerde öldürülen Yasin Börü ve arkadaşlarının ailelerinin avukatları, cinayetlere ilişkin 41 kişinin yargılandığı davanın "insanlığa karşı suç" kapsamında değe

ANKARA (AA) - BARIŞ KILIÇ - Diyarbakır'da 6-7 Ekim 2014'te Kobani (Ayn el Arap) bahanesiyle gerçekleştirilen izinsiz gösteriler sırasında öldürülen Yasin Börü, Ahmet Dakak, Riyat Güneş ve Hasan Gökguz'un ailelerinin avukatları, cinayetlere ilişkin 41 kişinin yargılandığı davanın "insanlığa karşı suç" kapsamında değerlendirilmesini ve "azmettiricilerin" de yargılanmasını istiyor.

Maktullerin ailelerinin avukatlarından Murat Sadak, davanın ilk celsesinin 5 Ekim 2015'te, son celsesinin ise 26 Eylül 2016'da görüldüğünü anımsatarak, bir yılda, ara ve talimat duruşmaları dışında sekiz celse görüldüğünü belirtti.

Bu süreçte firari sanık ve suça sürüklenen çocuklar dışındakilerin sorgularının yapıldığını, savunmalarının alındığını kaydeden Sadak, gizli tanıkların ve müştekilerin ifadelerinin dinlendiğini anlattı. Sanıklara ait HTS ve DNA raporlarının alındığını, dosyadaki görüntülerle teşhis yapıldığını belirten Sadak, soruşturma aşamasında "soruşturma makamının" delilleri karartmalarından ve mahkeme aşamasında buna yönelik taleplerine "duyarsız" kalınmasından ötürü toplanamayan birçok delil olduğunu ifade etti.

Sadak, "Ancak şu hususu önemle belirtmek lazım; mevcut deliller, yargılanan sanıkların bu cürmü işlediklerini açıkça ispat ediyor. Nihayetinde halihazırda 41 sanıklı dosyada 20 kişi var. Öngörülemeyen bir gelişme ve aksilik çıkmazsa 2-3 duruşma sonra muhtemel karar verilir." görüşünü dile getirdi.

-"Baş faili ve azmettireni..."

"Hiç kuşku yok ki 6-7 Ekim olaylarının baş faili ve azmettireni HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'tır." ifadesini kullanan Sadak, gerek soruşturma gerekse mahkeme aşamasında hem kendilerinin hem de maktul yakınlarının bu husustaki şikayetleri dile getirdiklerini anlattı.

Suç duyurusu ya da şikayet olmasa dahi Demirtaş hakkında savcılığın re'sen soruşturma açması gerektiğini söyleyen Sadak, "Ama bir türlü savcılık gereğini yapmadı. Bildiğimiz kadarıyla 6-7 Ekim olaylarında halkı suç işlemek için tahrik ettiği suçuyla açılan bir soruşturma var. Hatta bu soruşturmaya biz de müdahil olarak başvurduk. Ancak dosyanın gizliliği gerekçesiyle aşamasını ve içeriğini bilemiyoruz. Ancak bu dosya sadece TCK 214. (suç işlemeye tahrik) maddesiyle sınırlı, cinayetlerdeki azmettirme rolünü kapsamıyor. Demirtaş hakkındaki dosyanın siyasi hesaplaşma ve konjonktür gereği rafta bekletildiğine inanıyoruz." diye konuştu.

Mahkemeden tek beklentilerinin adaletin sağlanması olduğunu ifade eden Sadak, ancak mahkemenin "bu husustaki taleplerine duyarlılık göstermediğini" öne sürdü. Sadak, şunları kaydetti:

"Olayın bazı failleri yeterli delil olmasına rağmen serbest bırakıldı. Serbest bırakma kararlarının hukukla izahı mümkün değil. Dava sonucunda adaletin tesis edileceğine dair endişelerimiz mevcut. En azından mahkemenin adaleti tesis etme kaygısının içinde olmasını temenni ederdik. Bu katliam dosyasında verilecek kararın sadece maktul ailelerini değil, toplumsal vicdanı da teskin etmesi gerekir. Zira bu suç insanlığa karşı işlenmiştir."

- Avukat Bozdaş'ın açıklaması

Şikayetçi avukatlarından Hasan Bozdaş da davanın geldiği aşama hakkında bilgi verdikten sonra, "Önemli bir gelişme yaşanmadığı takdirde, birkaç duruşma içerisinde dosyanın firari şahıslar açısından ayrılıp, karara çıkmasını bekliyoruz." dedi.

İddianamede, "6-7 Ekim olaylarının" İmralı'dan dönen Mehmet Öcalan'ın açıklamaları, HDP Genel Merkezinin resmi Twitter hesabından paylaşılan mesaj, bir kısım siyasiler ile örgüt mensuplarının beyan ve çağrıları neticesinde "güya Kobani olaylarını protesto etmeye çıkan kitle" tarafından gerçekleştirildiğine yer verildiğini anlatan Bozdaş, şunları söyledi:

"Savcının görüşü bu şekilde ama maalesef aynı merci tarafından bu sorumlular hakkında herhangi bir hukuki girişim olmamış. Yine, Yasin Börü ve katledilen arkadaşlarının ailelerinin müşteki olarak kollukta verdikleri ifadede, Selahattin Demirtaş, Gültan Kışanak, Zübeyde Zümrüt gibi siyasilerden müteaddit defalar şikayetçi olduklarını görüyoruz. Olayların azmettiricisi olduklarını düşündükleri bu şahısların yargılanmaları gerektiğini belirtmelerine rağmen ve bu konuda yirminin üzerinde şikayet başvurusu olmasına rağmen Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı herhangi bir tahkikat başlatmamış, dilekçeleri işleme almamıştır."

Duruşmalarda Börü ve arkadaşlarının katlinin adi bir cinayet vakası olmadığını, insanlığa karşı suç kapsamında, belli siyasi, dini saiklerle gerçekleştiğini, 6-7 Ekim olaylarının bu bağlamda siyasi bir kalkışma olarak değerlendirilmesi ve kitleyi sokağa dökenlerin azmettirici olarak yargılanmasının elzem olduğunu belirttiklerini ifade eden Bozdaş, mahkemenin bunları ve "azmettiricilerle ilgili suç duyurusunda bulunulsun" taleplerini reddettiğini aktardı.

Demirtaş ve HDP yöneticileri hakkında, "6-7 Ekim olayları" ile ilgili Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca ayrı soruşturmalar yürütüldüğünü öğrendiklerini bildiren Bozdaş, bu dosyalara müdahillik dilekçesi sunduklarını kaydetti.

- "Adi cinayet gibi değerlendirildiği takdirde..."

"Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, müştekilerin şikayetleri üzerine işlem başlatmış olsaydı, son yapılan yasal düzenleme ile birlikte dokunulmazlık kapsamından da çıkarılacak ve ilgili parlamenterler davamızla eş zamanlı yargılanabilecekti. Şu anda bahsettiğimiz kişiler hakkında davamız ile ilgili hiçbir soruşturma maalesef yok." ifadelerini kullanan Bozdaş, şöyle devam etti:

"Elbette mevcut delil durumuna bakılarak bir kanaate varılacak. Lakin şunu belirtmek isterim; yargılamadan ne sonuç çıkarsa çıksın, soruşturma aşamasında dosyada gerçekleşen ihmallerin tazmini olamaz. Soruşturmanın geç başlaması, delillerin toplanmasındaki gecikme ve usulsüzlükler, MOBESE görüntülerinin dosyaya konmaması, güvenlik kameralarının muhafaza altına alınmaması, polisin olay yerine saatler sonra gitmesi, itirafçı sanıkların ifşa edilerek korunmaması, sonrasında dosyanın sulandırılması, soruşturma mercisinin yapması gereken işleri mahkemenin yapmak zorunda kalması, üzerinden zaman geçmesi nedeniyle de mahkemenin delillere sağlıklı şekilde ulaşamaması maalesef adalet beklentimizi zora sokmaktadır. Mahkemenin, kararı bu şartlar altında vereceği unutulmamalıdır. Bu anlamda olayı gerçekleştiren zanlıların yargılanması bizim açımızdan çok da bir şey ifade etmemektedir."

Bozdaş, olaya müdahale etmeyen veya ettirmeyen ve sonrasında delilleri toplamayan idari ve adli birimlerin hala görev başında olduğunu, bunların "kapsamlı adalet beklentilerini boşa çıkardığını" söyledi.

"Bu cinayetler adi cinayet gibi değerlendirildiği takdirde yenileriyle karşılaşılabileceğini" ifade eden Bozdaş, "Oysa ki bizim ceza hukukumuzun temel amaçlarından olan 'genel önleme' prensibini de nazara alarak bir kitlenin siyasi, dini, felsefi nedenlerle işlediği bu cinayetleri ve 6-7 Ekim olayları kapsamında işlenen diğer cinayetleri insanlığa karşı suç kapsamında değerlendirmemiz gerekir. Böylece birilerinin bu saiklerden ötürü bir daha katledilmesinin önüne geçmiş oluruz." diye konuştu.

- İddianame

İddianamede Yusuf Er, Yasin Börü, Ahmet Dakak, Riyat Güneş ve Hasan Gökguz'un 7 Ekim 2014'te, Diyarbakır'da terör örgütü PKK/KCK mensuplarınca, "DAEŞ üyesi oldukları" iddiasıyla saldırıya uğradığı belirtiliyor.

Maktuller ile olayda yaralanan Er'in, saldırı üzerine Bağlar semtinde bir daireye sığındıkları, eylemi gerçekleştiren grubun binanın çevresini sardığı ve bu kişileri aramaya başladığı aktarılan iddianamede, eylemcilerin, Er ile maktullerin bulunduğu daireyi anlamaları üzerine bir kişinin mutfak balkonundan daireye girdiği ve içeridekilere silahla ateş etmeye başladığı kaydediliyor.

Silahlı kişinin kapıyı açarak, grubun diğer üyelerini eve aldığı, eylemcilerin ikametgaha sığınanları linç ederek, ateşli ve delici silahlarla yaralayıp üçünü kattaki camdan aşağı attıkları, birini de sürükleyip binadan dışarı çıkardıkları anlatılan iddianamede, aşağı atılan ve can çekişen maktullere sopa, taş ve tekmeyle saldırıya devam edildiği aktarılıyor.

Olayda Er dışındakilerin öldüğü, ikametgahın tuvaletine sığınan ve bir süre fark edilmeyen Er'in daha sonra bulunduğu, darbedilerek ve kesici aletle yaralanarak buradan çıkarıldığı kaydedilen iddianamede, ancak Er'in, sanıkların elinden kaçmayı başardığı ve 500 metre kadar gittikten sonra bayıldığı bildiriliyor.

Sanıkların, dört maktulü "canavarca hisle veya eziyet çektirerek öldürme" suçundan dörder, "devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma" suçundan birer olmak üzere beşer kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının yanı sıra Er'in yaralanmasına ilişkin ayrıca cezalandırılmaları talep ediliyor.

Olaylara ilişkin yaşı 18'den küçük 7 suça sürüklenen çocuk hakkında Diyarbakır'da açılan ve daha sonra Ankara'ya gönderilen davalar da Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesindeki dosyayla birleştirildi.

Kararın ardından yargılanan kişi sayısının 41'e yükseldiği davaya 7 Kasım 2016'da devam edilecek.

AA

Kaynak:Haber Kaynağı

Önceki ve Sonraki Haberler