‘Üniversite neden kurulamıyor?’

Uzunca bir zamandır Konya’ya ikinci üniversite kurulması noktasında çalışmalar sürdürülüyor.

Üniversitemizin çok değerli eski rektörü Prof. Dr. Abdurrahman Kutlu döneminde başlayan ve yeni rektörümüz Prof. Dr. Süleyman Okudan döneminde de devam eden bu çaba ve uğraş geçtiğimiz gün yapılan açıklamalarla maalesef ki sonuçsuz kaldı.

İkinci üniversite konusunda da milletvekillerimiz müteaddit zamanlarda açıklamalar yaparak konunun takipçisi olduklarını kamuoyu ile paylaşmışlardı.

Konya şehircilik alt yapısı olarak az çok eksikleri olsa da ikinci bir üniversiteyi taşımaya hazır bir kent. Üniversitemiz ise ikinci, hatta üçüncü bir üniversiteyi taşıyacak hacimde.

Ama maalesef sonuç ortada.

Biz bu filmi teşvik yasasında da izlemiştik, vekillerimizin beyanatlarına göre girdik gireceğiz derken Konya teşvik dışında kalmıştı.

Üniversitede de öyle oldu. İkinci üniversite tamam. Adı Karatay mı olsun, Meram mı yoksa Mevlana mı derken elimizden hayallerimiz bile uçup gidiyor.

Bizde taktik hatası mı var? İşe tam sarılamama hatası mı var? Bilemiyorum, ama illa ki bir arıza var ki neyi çok istediysek o olmuyor.

Sonucunda hemen şunu diyoruz: “Her işte bir hayır vardır.” İlla ki her işte bir hayır vardır. Ama “çalışan kazanır” diye de bir söz var, bunu bir türlü demiyoruz.

Çok güzel atama yaptırıyoruz, çok güzel gıcık olduğumuz ya da abi sözü dinlemeyen adamların boynunu koparıyoruz, çok güzel ihale kapatıyoruz, çok güzel yandaşlarımıza sahip çıkıyoruz, ama maalesef ki kentimize sahip çıkamıyoruz.

Geçtiğimiz günlerde “Memlekette bir dünya densiz var” başlığı altında bir yazı yazmıştım. Konya ve Konyalı’ya karşı yapılan haksız ve mesnetsiz saldırılara değinmiştim. İnternetten yayınlanan yazıma sanayici kimliğinin yanı sıra iyi bir sivil toplumcu ve Konya sevdalısı dostum Bülent Kaşdoğan yorum eklemiş. Yorumu aynen şöyle: Bu söylemlerinize siz inanıyor musunuz? STK, SÜ, dernekler bunların başındaki insanların Konya'yı çok sevdiğine ve memleketimizi tanıtmaya uğraştıklarını mı sanıyorsunuz? Demokrasi, ama benim dışımda. Bu adamı boş ver, çünkü falanın arkadaşı. Bu işi yapmayalım. Bize değil falanın ekmeğine yağ sürer, engel olalım. Bürokraside kaç tane Konyalı kaldı? Hemşerilerini veya çalışkan kurum amirlerini görevden aldırmak için uğraşanları ve tarikat, cemaat, parti ilişkisi ile başaranları unutmadık. Lütfen yazarken iğne kullanın biraz. Çuvaldız bile değil. İğne!” Evet medyadan beklentiler yerine gelmeyince, tüm yaşanan olumsuzlukların sorumlusu belki de medya oluyor, “iğne batırmak” tavsiye ediliyor yorumda.

Ama şu da bir gerçek ki medya “iğne” batırdı mı da yanında kimse olmuyor. Ondan sonra başka bir kesim sazı eline alıyor ve “Bırakın insanımızı yıpratmayı” diye başlıyor.

Sakal bıyık ilişkisinin içinde gerçekten işimiz zor. Hem gerçekleri yazmaya çalışacağız hem de bu işten ekmek yiyeceğiz. Bize yol gösteren dostlar bulundukları sivil toplum kuruluşlarından hiçbir yorum yapmadan, konulara ve meselelere müdahil olmadan yol gösterip adeta bir Donkişot arıyorlar.

Tabii şovenizm ağır bastığı, siyasetin  iş değil laf ürettiği, muhalefetin konuşmadığı bir toplumda vatandaş adına bir şeyler söylemek birilerine düşüyor. Eyvallah.

Üniversitenin kurulması ile ilgili söz veren, uğraş veren siyasilerimizin sanırım önümüzdeki günlerde söyleyecekleri şeyler olacaktır. Aceleci davranmamak lazım.

Bir memur atamasında ya da bürokrat kıyımında fikir birliği sağlanabildiğine göre bu işlerde de fikir birliği mutlak surette sağlanacaktır diye düşünüyorum.

Geçmişte Milli Eğitim ve Sağlık Müdürlüğü’nde söz dinlemez müdürlerin başına gelenleri hep birlikte gördük. Öte yandan söz dinleyen, yaptıkları usulsüz davranışlarla medyadan hiç düşmeyen, devleti kişisel menfaatleri uğruna zarar ettirenlerin de hala koltuklarında oturduklarını da gördük.

Öğretmenler Günü nedeniyle birkaç dostumu ziyaret ettim. Siyasetin açılmadığı yer yok ya, orada da siyaset açıldı ve bir öğretmen arkadaş şu örneği vererek  bizim siyasette ne kadar güçsüz olduğumuza lafı getirdi. Adıyamanlı bir eğitimci müdür AK Parti İlçe Başkanı’na sözlü hakaret etmiş. O da biz ilçemizde bu adamı istemiyoruz diye birkaç milletvekiline işi duyurmuş. Milletvekillerimiz hemen aldıralım demişler ve girişimde bulunmuşlar. AKP İlçe Başkanı hamle yapar da, Adıyamanlı müdür yapmaz mı? O da AK Parti Genel Başkan Yardımcısı hemşerisini aramış. Bizimkiler istemiyoruz demiş, o kalacak demiş ve hala sevgili müdür babalar gibi koltuğunda oturuyormuş.

Ha bu sıkıntı sadece bu dönem için değil, böyle bir kısıtlama içine girersek haksızlık yapmış oluruz. Öncekiler de farklı değildi. Yaptığımız her ne olursa olsun, kişiselleştiriyorsak o bize zarar veriyor. Bunu Kayserililer, Antepliler aşıp hızlı bir büyüme ivmesi kazandılar. Benden bu kadar.  

 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum